Ahmet Ağaoğlu

Umut bitmez

16 Şubat 2010
ZİRVE yarışındaki rakiplerin haftayı ciddi puan kayıplarıyla kapatmasının ardından, Bursaspor maçının önemi bir kat daha artmıştı Trabzonspor için. Öyle ki, 6 puanlık değil de bir anda 15 puanlık maç olup çıkmıştı. Açıkçası, karşılaşma öncesi benim en çok merak ettiğim şey Trabzonsporlu futbolcuların bu baskıyı kaldırıp kaldıramayacağı idi. Daha doğrusu bu baskının Trabzonspor’un oyununa nasıl yansıyacağı idi...
Maçın ilk dakikalarında rakibin yoğun baskısı karşısında oyun kurmakta zorlanan ve defanstan isabetli toplarla çıkamayan bir Trabzonspor vardı sahada. Defans ve orta saha rakibe o kadar çok kaptırdı ki, rakip Bursaspor’un ataklarının önemli bir bölümü bu kayıplar sonucu gelişti.
Orta sahadaki Engin ve Colman’ın etkisiz futbolu Trabzonspor’un hücumda çoğalmasını zorlaştırırken, Umut’un çabaları uzun süre yetersiz kaldı. Özellikle Colman, oyundan çıkana dek o kadar çok gereksiz top kaybı yaptı ki, anlaşılır gibi değildi. Oysa topu biraz basit oynama düşüncesi içerisinde olsaydı, bu maçın sonucu Trabzonspor açısından çok daha farklı olabilirdi.
Yenilen golden sonra yapılan oyuncu değişiklikleri bordo mavililerin hücum zenginliğini artırdı. Özellikle Burak’ın iki pozisyonda gole çok yaklaşması ve ardından gelen beraberlik golü , belki Trabzonspor’a burada istediği ve ihtiyacı olan 3 puanı getirmeye yetmedi ama, yarışın dışında kalmaktan kurtardı.
Golün kahramanı Umut’a bir kez daha değinmek boynumuzun borcu... 90 dakika hiç bıkmadan usanmadan, ısrarlı biçimde gol aradı ve sonunda emeline ulaştı.
Yazının Devamını Oku

Güneş'in yıldızları

11 Şubat 2010
İLK çeyrekte rakibin topla daha fazla oynamasına izin veren Trabzonspor, ilerleyen dakikalarda özellikle Alanzinho’nun etkili oyunuyla maça ağırlığını koymaya başladı.

Son dakikada yenilecek bir golün telafisinin güç olduğu maçlardır bunlar. Ancak her şeye rağmen maçın genelinde oyunun kontrolü Trabzonspor’un elindeydi. Sahanın her bölümünde rakibe baskı uygulayarak oyun kurmasına izin vermedi. Son 10 günde mücadele gücü çok yüksek olan 4 maç oynadı bu takım. Beklentilerimizi bu doğrultuda değerlendirirsek daha isabetli davranmış oluruz.

Keyif veriyorlar

Şenol Güneş’in gelmesiyle hayat bulan yıldızlar, iddialı oldukları Türkiye Kupası’nda yarı finale çıkan ilk takım oldu. Ancak görüntü o ki, bu istikrarı devam ettirdiği sürece sadece kupanın favorisi değil aynı zamanda ligde de kendini favori görenlerin canını sıkacak bir performansa ulaştı.

Bu takım ligi nerede bitirir, konuşmak için erken ama oynadığı futbol bana ve tüm taraftara keyif veriyor.

Beni mutlu eden diğer bir konu da değerleri ayaklar altında sürünen futbolcuların günden güne değerlerine değer katmalarının yanı sıra kupada kazanılan maçlarla da Şenol Güneş’in Trabzonspor’un kasasına ciddi bir nakit girişi sağlamış olması.

Bir hocanın takıma sadece teknik anlamda değil aynı zamanda idari ve maddi anlamda nasıl katkı sağladığının en güzel örneğini yaşıyoruz.

Yazının Devamını Oku

İstanbul’da yaz Güneş’i

8 Şubat 2010
HER ne kadar maçın ilk 10 dakikasında Manisaspor daha etkili görüntü verse de ilerleyen dakikalarda artık alıştığımız Trabzonspor sahadaydı. Kazanma arzusu ve kararlılığıyla maça ağırlığını koymaya başladı. Eksik bir kadroyla mücadele etmelerine rağmen, ilk yarıda işi bitirdiler.İnsanoğlu balık hafızalıdır. İyi olan şeylere çabuk alışır, geçmişi pek hatırlamaz. Ama ben son iki yıldır taraftarına sıkıntısız, göze hoş gelen futbolla rahat maç kazandıran bir Trabzonspor hatırlamıyorum. Bu dediğim Güneş’li haftalara kadar.
Herşey hocada biter
Alanzinho ve Selçuk’un yokluğuna rağmen Serkan ile Umut’un etkili oyunu farklı skordaki önemli ayrıntılardı.  Geçmişte, bugün kadroda yer alan bazı futbolcuları ne kadar gereksiz eleştirmişiz, haksızlık yapmışız. Demek ki, bir anlamda oyuncuyu rezil eden de, vezir eden de hocaymış. Biz hala Milli Takım’ın başına yabancı hoca arayışlarını sürdürelim. 
Bazı kulüpler, Türkiye Kupası’nı kendilerine hedef olarak görmezler. Anlaşılan MHK’de de bu düşünce hakim. Kupaya deneyimsiz birisi atanırken, dünkü maça FIFA’nın en iyi 50 hakeminden biri olan Cüneyt Çakır’ın atanması bu mesajı veriyor.
Yazının Devamını Oku

Meydan savaşı

4 Şubat 2010
SOĞUK havanın etkisinden olacak ki, maçın ilk dakikalarında önceki haftaların aksine top kontrolünde ve organize atak yapmakta zorlanan bir görüntü içerisindeydi Trabzonspor.

Eskiden kalma bu kötü alışkanlık beraberinde de ilk yarıda rakibin golünü getirdi. Maçın hakemi Özgür Yankaya, pozisyonları süzmekte çok zayıf kaldı. İlk yarıda Cale’nin ortasında Umut’a yapılan hareket açık bir şekilde penaltıydı. Umut’un kullandığı penaltı vuruşunda da Hasagiç’in atış öncesi altı pasa kadar hareketlenmesini görmemezlikten geldi. Keza, her iki takım adına da faul pozisyonlarında çaldığı ve çalmadığı düdükler tartışma yaratacak nitelikteydi. Hal böyle olunca ikinci yarıda hakemin bu zaafını kullanan İstanbul Büyüşehir Belediyesporlu oyuncular tek bir kırmızı kart dahi görmeden maçı tamamladılar.

Avcı taktiği bu olamaz

İkinci yarıda Colman-Gutierrez değişikliği ile çift forvete dönen Trabzonspor, daha fazla golü arzulayan bir görüntü içerisine girdiyse de, kuralların değil hakemin müsaade ettiği ölçüler içerisinde sertleşen rakibi karşısında aradığı golü ancak maçın son dakikalarında bulabildi.

İstanbul Büyükşehir Belediyespor’un ikinci yarıdaki sert futbolunun, her zaman etik futboldan yana olduğunu söyleyen Abdullah Avcı’nın bir taktiği olduğunu sanmıyorum. Oyunu bu kadar çirkinleştirmek, bir Süper Lig takımına hiç yakışmadı. Futbolun marka değerini bunlarla mı yükselteceğiz? Bu halinle değil maç, kupa kazansan ne olur?

Özetle Trabzonspor, bir futbol maçından değil de, meydan muharebesinden istediği sonuçla ayrılmasını bildi. Ancak bu maçı tekrar izleyerek düşünmesi gereken pek çok kişi ve kurum var ki; bunların başında da, bu futbola izin veren maçın hakemi ve bu kadar tecrübesiz bir hakemi çeyrek final maçına atayan MHK geliyor.

Yazının Devamını Oku

Bize her yer Trabzon

31 Ocak 2010
BROOS döneminde üst üste 2 maç iyi oynadığımızı hatırlamıyorum. Ne yalan söyleyeyim, dünkü maçtan önce de içimde bir endişe yoktu diyemeyeceğim. Dedim ya paranoya bu. Kolay kolay kurtulunamıyor. Ancak maçın başlamasıyla endişelerimin ne kadar yersiz olduğunu gördüm. Trabzonspor Avni Aker’de oyandığı rahatlıkta ve sistemde oynuyordu. Daha maçın başlarında neticeyi kovalayan bir Trabzonspor vardı sahada. İlk yarıda sahanın her yerinde oyuna hükmeden takımdı Trabzon. Derli toplu, ne istediğini bilen ve futbolu keyif veren bir görüntü içerisindeydi. Görünen o ki, ilerleyen haftalar da bundan farksız olmayacak. Umarım, ben de Hugo Broos’un sebebiyet verdiği bu paranoyadan bir an önce kurtarırım kendimi.
Penaltıyı vermedi
Trabzonspor’da gözden kaçmayan bir diğer özellik de kulübede oturan oyuncuların kalitesiydi. Teofilo, Sezer, Song, Ceyhun ve bir de bunlara Burak’ın ekleneceğini düşünürsek, Trabzonspor’da kadro zaafından söz etmek yersiz olur düşüncesindeyim.
Hafta içerisinde Sadri Şener’in Kamil Abitoğlu ile ilgili olarak söylemiş olduklarını biraz abartılı olarak değerlendirmiştim. Ancak dün akşam Umut’a yapılan penaltıyı ve kırmızı kartı verememesi, Abitoğlu’nda gerçekten bir şeylerin eksik olduğunun göstergesiydi.   
Yazının Devamını Oku

Gerçek Trabzon

25 Ocak 2010
KUPA maçlarında iyi bir performans sergileyen Trabzonspor’un ligin ikinci yarısına nasıl bir başlangıç yapacağı merak konusuydu. Maçın hemen başında Sivasspor’u baskı altına almaları ve erken sonuca gitme arzusu Avni Aker’de çok uzun zamandan beri özlediğimiz bir görüntüydü. Takım artık Şenol Güneş’le birlikte gerçek kimliğini de bulmaya başlamış.
Görünen o ki, rakipler artık Avni Aker’de devre arasında soyunma odasına pek de o kadar rahat gidemeyecekler. Geçen sezon ve ligin ilk yarısında seyrettiğimiz Trabzonspor’un bırakın ilk yarıda çözdüğü maçı, erken gol bulduğu maçların sayısını bile hatırlamakta zorlanıyorum. Kontrollü futbol oynama düşüncesi yüzünden de çok sayıda puan kaybetmişti.
Yarışı bırakmaz
Defalarca bu futbolun Trabzonspor’un ve Trabzon insanının yapısına ve karakterine aykırı olduğunu söylemiştik. Oynanan futbol ne zevk veriyordu, ne de sonuç. Teofilo ve Sezer’in de takıma katılmalarıyla Trabzonspor’un istikrarlı çıkışı devam edeceğe benziyor.
Görünen o ki, Trabzonspor gerilerde kaldığı şampiyonluk yarışının peşini pek de öyle kolay bırakmayacak. Trabzonspor ligi nerelerde bitirir. Bunu şimdiden söylemek çok zor. Ancak, böyle oynamaya devam ederse her şey bir tarafa taraftarın tribünlere geri dönmesini sağlayacağı da kesin.
Yazının Devamını Oku

Kupanın favorisi

15 Ocak 2010
PATATES tarlasını andıran sahadaki mücadelenin futboldan uzak geçen ilk yarısının ardından, ikinci yarının hemen başlarında Alanzinho’nun 50 metreye yakın deparı sonrası Umut’a attırdığı gol, Ankaragücü’ne bu maçı kazanması için futbol oynaması gerektiğini hatırlatır nitelikteydi.

Beraberlik golü bulmak için Ankaraügücü’nün yüklendiği dakikalarda teknik kapasitesi yüksek Trabzonsporlu futbolcuların bireysel yetenekleri ön plana çıktı.
Bulduğu boş alanları iyi değerlendiren bordo mavililer, yine böyle bir pozisyon neticesinde gelen Alanzinho’nun şık golüyle sadece maçı değil büyük bir ölçüde gruptan çıkmayı da garantiliyordu. Maçın ikinci yarısının ilk 20 dakikalık bölümünde oynadığı mükemmel futbol ile maçın kazanılmasında büyük bir rol oynayan Alanzinho, Trabzonspor’un mevcut kadro yapısı içerisinde ne kadar önemli bir futbolcu olduğunu gösterdi.
Trabzonspor’un Şenol Güneş ile başlayan çıkışı istikrarlı bir şekilde devam ediyor. Güneş, elindeki malzemeyi iyi kullanan, çalıştırdığı takımlarda çok fazla iniş çıkış yaşamayan bir hocadır. Hocayı yakından tanıyanlar Trabzonspor’un bu maça kadar ortaya koymuş olduğu performansta bunu çok net olarak görebilirler.
Trabzonspor iddialı olduğu Ziraat Türkiye Kupası’nda bu maçı kazanarak  işini bir hayli kolaylaştırdı. Daha önce de söylediğimiz gibi kupanın en iddialı takımlarından birisi olduğunu gösterdi.

Şaşkınlıkla izliyorum

Ülkemizde son yıllarda sahalarımızın çim yapıları ile alakalı sıkıntılar yaşanmakta. Senelik toplam bakım maliyeti maksimum 25 bin doları geçmemesi gerektiği yerde yüz binlerce dolar paralar harcanmasına rağmen, çimlerin hala istenilen verime ulaşmamasının yegane nedeni, bilgisizlik ve beceriksizliktir. Bu ülkede 7 milyon metrekare çim alanı kontrol eden bir spor federasyonun başkanı olarak, tüm bu olanları hayret ve üzüntü ile izliyorum.

Yazının Devamını Oku

Kupaya giden yol

10 Ocak 2010
ZAYIF rakibi karşısında ilk yarıda yabancılarından yoksun bir kadroyla mücadele eden Trabzonspor’da doğrusunu isterseniz benim gözüm yeni transfer Sezer Badur’daydı. Sivasspor’dayken de beğenerek izlediğim bu futbolcunun, fazla bir varlık gösterememesine rağmen ilerleyen haftalarda takıma katkısı olacak önemli bir transfer olduğuna inanıyorum. Ancak sahada bir Serkan vardı ki, bu oyuncunun ligin ilk yarısında sergilediğinin üstünde bir performansla mücadele etmesinin; taraftarları bir hayli heyecanlandırdığına inanıyorum. Serkan, futbol kalitesi açısından sönük geçen geceye renk katan isimdi.
Pozisyon verdi
Trabzonspor’un zayıf rakibine pozisyon vermesi ‘ligin ilk yarısındaki hastalığı devam mı ediyor’ sorusunu akıllarımıza getirmedi değil. Öyle umalım ki, bu pozisyonlar konsantrasyon eksikliğinden verilmiş olsun. Yoksa lig haftalarında canımızı yakacak hatalar olarak önümüze gelebilir.
61. dakikada tribün şovuyla gelen Umut’un golü uzun süre jeneriklerde kalacak güzellikteydi. Çok kısaca değerlendirecek olursak Trabzonspor skora rağmen ligin ikinci yarısı için hazır olduğu görüntüsünü vermedi. Ancak maçın sonuna kadar Trabzonspor’un oyun disiplininden kopmaması ve fizik gücünde ilk yarıya göre belirgin bir artış olması, Şenol Güneş’in kadro zaafına rağmen düşündüklerini gerçekleştirme yolunda olduğunun izlenimini verdi.
Ligdeki sıralaması ne olur bilemiyorum ama bu takımın, kupanın en güçlü adaylarından birisi olacağını düşünüyorum.
Yazının Devamını Oku