Şenol Kalyoncu

İmplant uygulamasında merak edilenler

23 Eylül 2023
Sevgili Hürriyet okurları... Bu hafta konumuz diş sağlığı ve implant uygulamaları. Konuğumuz ise Ankara Mega Avrupa Diş Kliniği doktorlarından diş hekimi Erkan Kara. Çeşitli nedenlerle kaybedilen dişlerin yerine uygulanan implant konusunda merak edilenleri Kara’ya sordum. İşte implant soruları ve yanıtları.

İMPLANT NEDİR?

İmplant, eksik olan dişlerin fonksiyon ve estetiğini tekrar sağlamak amacıyla çene kemiğine yerleştirilen ve protezlere destek için yapılan yapay diş kökleridir. Eksik dişlerin yerine yapılan, uzun ömürlü ve yaşam boyu kullanılabilecek bu yapay köklerin üzerine yapılan sabit ya da hareketli protezler, hastanın çiğneme fonksiyonunu ve estetiğini yerine getirir.

İMPLANT TEDAVİSİ HANGİ DURUMLAR DA UYGULANIR?

Hiç diş olmayan alt ve üst çenelerde, aşırı kemik erimesi sonucunda hastanın tam protezini kullanamadığı durumlarda protez yerleştirilen implantların üzerine oturtularak tutuculuğun artması sağlanır. Büyük azı dişlerin kaybında arka bölge dişsiz sonlanıyorsa, hastalara takılıp çıkarılabilen, bir bölümlü protez yerine birkaç implant üzerine sabit bir köprü yapılabilir. Uzun dişsiz boşluklarda yapılan köprülerin gövdelerinin uzun olması sorun oluşturmaktadır. Dişsiz bölgeye uygulanacak bir ya da birkaç implant ile uzun köprülerin desteği ve dayanıklılığı arttırılabilir. Tek bir dişin kaybı durumunda, kaybolan dişin her iki yanındaki dişleri küçültmeye gerek kalmadan eksik diş yerine tek bir implant yerleştirilerek üzerine tek bir kaplama yapılabilir.

DİŞ İMPLANTI YAPTIRILMADAN ÖNCE NELERE DİKKAT EDİLMELİ?

İmplant vidaları belirli kalınlığı ve genişliği olan yapılardır. Bu nedenle implant konulması öngörülen bölgede, çene kemiğinin, bu implant vidasını kabul edecek yükseklik ve genişliğe sahip olması gerekmektedir. Kemiğin kalitesi de implant başarısını etkileyen faktörlerden birisidir. Ayrıca tedaviden önce ve implant ağızda kaldığı sürece diş etlerinin tamamen sağlıklı olması gerekmektedir. İmplant uygulamasında önemli olan ve başarıyı etkileyen en önemli faktörlerden birisi kemik yapısıdır. Kişi implant için uygun bir kemik dokusuna sahip olmalıdır. Kemik dokusunun tespiti sağlanmalı ve sonrasında implant planlaması yapılmalıdır. İmplant uygulaması öncesinde mutlaka klinik ve radyolojik muayene yapılması gerekmektedir. İmplant için eğer kişinin kemik yapısı ve genel sağlık durumu uygunsa üst yaş limiti yoktur. Sağlık, yaştan çok daha önemli bir faktördür. İmplant uygulaması sadece daha kemik gelişimi tamamlanmamış çok genç hastalarda tercih edilmemektedir. İmplant süresi, yapılacak diş sayısına bağlı olarak değişebilmektedir. Günümüzde gelişen teknoloji ile birlikte tedaviler oldukça kısa sürelerde tamamlanmaktadır. İmplantın yerleşimi sonrasındaki ağrı, normal diş çekiminden sonra duyulan ağrıdan farklı değildir. Tedavinin problemsiz tamamlandığı vakalarda hastalar, implantların varlığını bile hissetmeyecek kadar rahat olmaktadır. İmplant uygulaması sırasında hasta tercihine göre genel ya da lokal anestezi kullanılabilmektedir. İmplant tedavisinden önce ve implant ağızda kaldığı sürece diş etlerinin sağlıklı olması gerekmektedir. İmplantların kemik ile tam birleşmesini (osteointegration) sağlamak için iyileşme dönemi olan ilk 3-6 ay boyunca implant üstüne gelen yüklerin en aza indirgenmesi sağlanmalıdır. Özellikle erken dönem iyileşme sırasında sigara kullanmak, enfeksiyon riskini arttırabilmektedir. Bunun için sigara kullanımı tavsiye edilmemektedir. İmplantların ömrü birçok etkene bağlıdır. Hastanın ağız ve diş genel bakımını sağlayarak, sağlığını koruması ile implantlar ömür boyu kullanılabilmektedir. İmplantın ömrü açısından doğru bir şekilde günde 2 defa dişleri fırçalamak, diş ipi ve ağız gargarasının düzenli kullanmak gerekmektedir.

TÜM SÜREÇLERİ İLE İMPLANT CERRAHİSİ NASIL BAŞLAR VE HASTA HANGİ AŞAMALARDAN GEÇER?

Yazının Devamını Oku

Kanser tedavisinde yeni gelişmeler

16 Eylül 2023
Sevgili Hürriyet okurları... Kanser, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en önemli sağlık problemlerinden birisi. Sigara, dengesiz beslenme alışkanlıkları, hareketsiz yaşam gibi faktörler maalesef kanser sıklığını arttırmakta. Kanser vaka sayılarının artması ile birlikte tedaviye yönelik çalışmalar da tüm hızıyla devam etmekte. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun ile kanser tedavisindeki yenilikleri konuştuk. İşte verdiği bilgiler...

BİREYSEL TEDAVİ FARK YARATIYOR

Yakın zamana kadar kanser türlerine göre başta kemoterapi olmak üzere standart tedaviler uygulanmakta idi. Fakat son dönemlerde hastaların kendi tümör dokusunda yapılan analizler ile kanser ve metastazların gelişimine sebep olan yolaklar saptanabilmekte ve bunlara yönelik akıllı ilaçlar uygulanabilmektedir. Artık günümüzde her meme kanseri, her bağırsak kanseri hastasını aynı kabul etmiyoruz. Her bir hastada hastalığın gelişimi ve yayılımı farklı yollardan olabilmektedir. Eğer bu yolakları saptarsak ve bunlara yönelik geliştirilmiş hedef tedavi ilaçları mevcut ise tedavi sonuçlarında büyük farklılıklar yaratabiliyoruz.

İMMÜNOTERAPİ BİRÇOK TÜRDE ETKİLİ

İmmünoterapi, kanser hastalarında bağışıklık sistemini uyararak etki eden bir tedavi yöntemidir. Uyarılmış immün sistemin kanser hücrelerini yok etmesi hedeflenmektedir. Bağışıklık sistemi ile sağlıklı bireylerde vücutta oluşan kanser hücreleri belirlenir, saldırı mekanizmaları ile bu hücreler öldürülür ve kanser gelişimi engellenir. Fakat bazı durumlarda kanser hücreleri kişinin savunma sistemini devre dışı bırakır ve bu şekilde kanser gelişebilir ya da kanserli bireyde metastaz ortaya çıkabilir. İmmün sistemin kontrol noktası inhibitörleri ve monoklonal antikor tedavisi bu alanda ülkemizde de yaygın olarak kullanılan tedavi yöntemleridir. Bu tedavilerin hangi hastada etkili olabileceğini saptamak için her hastanın kendi kanser dokusu üzerinde moleküler analizler yapılması gerekmektedir. Özellikleri uyan hastalarda iyi neticeler alınabilmektedir. Bu tedaviler birçok kanser türünde etkilidir. Yanıt alınan bazı evre 4 hastalarda bile neredeyse şifa diyebileceğimiz çok iyi sonuçlar elde edilebilmektedir.

AKILLI İLAÇLARDA YAN ETKİLER DAHA AZ

Kemoterapiler kanser hücrelerini öldürürken bazı sağlıklı hücrelere de zarar vermekte, bu nedenle kan değerlerinde düşüklük, saç dökülmesi, ishal, kusma ve benzeri birçok yan etki ortaya çıkmaktadır. Kemoterapi günümüzde kanser tedavisinin hâlâ en önemli araçlarından birisidir. Fakat birçok kanser türünde sadece tümör hücrelerini hedef alan akıllı ilaçlar geliştirilmiştir. Hangi hastanın bu akıllı ilaçlara uygun olduğunu saptamak için moleküler ve genetik analizlerin yapılması gerekmektedir. Bu akıllı ilaçlar bazen tek başına uygulanmakta bazen de kemoterapi ile kombinasyon şeklinde verilebilmektedir. Büyük oranda kanser hücrelerini hedefleyen akıllı ilaçların yan etkilerinin kemoterapiye göre daha az olduğunu söyleyebiliriz. Fakat bu tedavilerinde kendilerine göre özel ve dikkat edilmesi gereken önemli yan etkileri bulunmaktadır.

Yazının Devamını Oku

Yararlı besinler

9 Eylül 2023
Sevgili Hürriyet okurları... Yaz aylarına yavaş yavaş veda edip sonbahara ‘merhaba’ dediğimiz bugünlerde dikkat etmemiz gereken konulardan birisi de beslenme. Bazı besinlerle doğa gerçekten bize çok cömert davranıyor. Her meyvenin, sebzenin ve yiyeceğin ayrı bir yararlı yönü var. Bu hafta Dr. Sevil Özkan’a yararlı besinleri sordum. Hem yararlarını hem de farklı kullanımlarını anlattı. İşte verdiği bilgiler.

Bilim insanlarına göre dünyanın en yararlı besinler;
1) Dutsu meyveler (Dut, çilek gibi)
2) Baklagiller (Fasulye, nohut, mercimek gibi)
3) Taze süt ve süt ürünleri
4) Sadece ot yiyerek beslenen hayvan eti
5) Kabuklu meyveler (Fındık, ceviz)

VİTAMİN YÖNÜNDEN ZENGİN

Yazının Devamını Oku

Tüp bebek soruları

2 Eylül 2023
Sevgili Hürriyet okurları... Sizlerden gelen sorular üzerine bu hafta ‘tüp bebek’ konusunu ele aldım. Tüp bebek (IVF) yöntemi, çocuk sahibi olamayan çiftlere uygulanan ve uzun süredir kullanılan bir yardımcı üreme tekniğidir.

Günümüzde en çok tercih edilen infertilite tedavilerinin başında tüp bebek gelmektedir. Tüp bebek tedavisi, kadın üreme hücreleri olan yumurtaların toplanarak vücut dışında, laboratuvar ortamında erkek üreme hücreleri olan spermlerle bir araya getirilerek döllenmenin elde edilmesini sağlayan tedavi sürecini kapsamaktadır. Doğal gebelikten farkı döllenme işleminin laboratuvar koşullarında gerçekleştirilmesi ve döllenen yumurtaların anne rahmine tekrar geri yerleştirilmesidir.

TÜP BEBEK TEDAVİSİ KİMLERE YAPILIR?

* Tüpleri tıkalı olan veya enfeksiyon, dış gebelik ve benzeri nedenlerle tüpleri alınmış kişiler.
* Geçirilmiş cerrahi operasyonlara veya endometriozis nedeni ile karın içi yapışıklığı olanlar.
* Yumurtalık kisti, kanseri veya endometrioma gibi yumurtalık rezervini azaltabilen ameliyat geçmişi olan hastalar.
* İleri yaşta olan kadınlar.

Yazının Devamını Oku

Gebelikte ayrıntılı ultrason

26 Ağustos 2023
Sevgili Hürriyet okurları... Bu haftaki konumuzu, çiçeği burnunda anne adaylarının bana en sık yönelttikleri “gebelikte ayrıntılı (detaylı) ultrason” konusuna ayırmak istedim. Merak etmekte de son derece haklılar...

Ayrıntılı ultrason, detaylı ultrason veya ikinci düzey ultrason...
Tüm bunlar, bebeğin ve rahmin detaylı bir şekilde incelenmesini sağlayan bir tıbbi görüntüleme yöntemidir. Bu tarama genellikle hamileliğin 18 ila 22’nci haftaları arasında gerçekleştirilir.
Yüksek görüntü kalitesine sahip doppler, renkli doppler, 3 ve 4 boyutlu görüntüleme yetenekleri olan gelişmiş ultrason cihazı kullanılır. Daha fazla zaman ayrılarak, anne karnındaki bebeğin tüm organları mümkün olan en yüksek ayrıntı düzeyinde incelenir. Bu inceleme riskli gebelikler, doğumsal sakatlıklar ve hastalıklar konusunda bize bilgi verir.
* * *
Bu bilgilerden sonra, gelelim anne adaylarının yönelttikleri sorulara...

* Herkes ayrıntılı ultrason yapabilir mi?

Ayrıntılı, detaylı, ikinci düzey ultrason öncelikli olarak perinatolog yani riskli gebelik uzmanlarının görevidir. Gebelikte ve ultrasonda tecrübeli radyologlar ve ultrason eğitimi görmüş kadın doğum uzmanları da detaylı ultrason yapabilmektedir. Yasal olarak bir zorunluluk olmamakla birlikte perinatolog’ların bu işi yapması tercih edilmelidir.

Yazının Devamını Oku

Rahim duvarı kalınlaşması (Endometrial Hiperplazi)

19 Ağustos 2023
Sevgili Hürriyet okurları... “Rahim duvarı kalınlaşması” hakkında merak edilen soruları sizler için yanıtladım.

1) Rahim duvarı kalınlaşması nedir?

Genellikle rahim kanseri ile anılan bir sorun olmasına rağmen, her zaman rahim kanserine neden olmaz. Rahim duvarındaki kalınlaşmalar, yaşla ya da hormonal bozukluklarla ortaya çıkabilir. Her ay, adet dönemlerinden önce, rahim duvarı gebeliğe hazırlanmak için bir miktar kalınlaşır. Eğer gebelik oluşmazsa kalınlaşan doku adet kanaması şeklinde rahimden dışarı atılır. Bu durumda rahim duvarı kalınlaşması normal yani fizyolojik bir durumdur. Bu kalınlaşma normalden fazla olduğunda ise durmayan, şiddetli kanamalara ve aşırı ağrı şikâyetlerine neden olabilir. Östrojen ve progesteron hormonlarının yeterli miktarda ve uyum içinde salgılanması, üreme sisteminin sağlıklı olmasında oldukça önemlidir. Eğer östrojen aşırı salgılanırsa ve progesteron hormonu ile dengelenmezse rahim duvarında kalınlaşma görülebilir. Rahim duvarındaki kalınlaşma arttıkça kansere neden olabilmektedir. İşte bu nedenle rahim duvarı kalınlaşması yakından takip edilmesi gereken bir durumdur.

2) Rahim duvarı kalınlaşması kimlerde görülür?

Tıpta “endometrial hiperplazi” olarak adlandırdığımız rahim duvarı kalınlaşması özellikle polikistik over sendromu olan kadınlarda sık gözlemlediğimiz bir rahatsızlıktır. Bununla birlikte 40 yaş üzeri kadınlar, şeker hastalığı olanlar da yüksek risk grubundadır. Obezite ve aşırı kilonun da rahim duvarı kalınlaşmasına neden olduğu bilinmektedir. Uzun süreli östrojen kullanımında da, uygun progesteron desteği sağlanmazsa, rahim duvarında kalınlaşma görülebilmektedir.

3) Rahim duvarı kalınlaşması belirtileri nelerdir ve nasıl tespit edilir?

Rahim duvarı kalınlaşmasının en sık görülen belirtisi; şiddetli ağrı ile birlikte, uzun süren adet kanamalarıdır. Östrojenin etkisiyle aşırı kalınlaşan rahim duvarı dokusu dışarı atılırken çok fazla kanamaya yol açar.

4) Rahim duvarı kalınlaşması tedavisi nasıl edilir?

Yazının Devamını Oku

Stresli yaşamın mirası uykusuzluk

12 Ağustos 2023
Sevgili Hürriyet Okurları... Stresli yaşamların bizlere mirası uykusuzluk, uykuya dalma, sürdürme ve sonlandırmaya ilişkin sorunlar, dinlendirici olamayan uyku; uykusuzluk (insomnia) olarak kabul edilir.

Uykusuzluk konusunu bu hafta Dr. Sevil Özkan ile konuştum. İşte verdiği bilgiler ve tavsiyeler.
Toplumumuzda uyku bozuklukları yüzde 15 ila yüzde 35 oranında görülüyor. Bu vakaların yüzde 10-20’si ağır ve kalıcı uyku bozukluğundan yakınıyor. Yapılan çalışmalar gösteriyor ki insanların yüzde 50’si yaşamlarının bir döneminde uykusuzluk çekiyor. Araştırmalar, kadınların erkeklere göre daha fazla bu sorunla karşılaştıklarını gösteriyor. Gençler daha çok uykuya dalma güçlüğü çekiyor. Yaşlılarda da uykuyu sürdürme sorunları ön planda görülüyor. ‘Uykusuzluk neden oluyor? ’a gelince, bedensel-zihinsel hastalıklar, ilaçlar, uyarılmaya yol açan tüm faktörler, gerginlik, kaygı gibi sorunlar uykusuzluğa neden olabiliyor. Uykusuzluk, günlük yaşam ve sağlık sorunlarına yol açabiliyor, giderek yaşam kalitesini düşürüyor. Depresyon, anksiyete, gündüzleri yorgunluk hissi, duygu alanında değişimler (huzursuzluk, hırçınlık), verimlilikte azalma, bağışıklık sistemi zayıflığı, düşünsel işvelerde bozulmaya neden olabiliyor. ‘Uykuya ne kadar gereksinimimiz var?’ sorusunun cevabı, kişiden kişiye değişmekle birlikte ortalama 7-8 saat diyebiliriz. Uyku bozukluğunun tanısının konulabilmesi için mutlaka hekime başvurulur. Tanısının konulabilmesi için yakınmanın tanımlanması, nasıl ortaya çıktığını ve ilişkili faktörlerin araştırılmasına yönelik ayrıntılı bir görüşme, psikolojik değerlendirme, fizik muayene, laboratuvar testleri uygulanıyor.



ÖNERİLER NELER

Uykusuzluk tedavisinde batı tıbbına yandaş tamamlayıcı tıp önerilerine gelince... İlk etapta uyku hijyenine önem verilmesi önerilir.
*Çok aç ya da tok olmamak.

Yazının Devamını Oku

Yaz aylarında doğru meyve tüketimi çok önemli

5 Ağustos 2023
Sevgili Hürriyet okurları... Son 10 yılda dünyada sıcaklık, ortalama 1.09 derece arttı. Şu anda bu artışı ülkemizde de çok net hissediyoruz.

Aşırı sıcak havalarda vücudumuzu yormamak için beslenme planımızı yeniden yapmalıyız. Bu konuyu Diyetisyen Neslihan Aktepe ile konuştum. Özellikle doğru meyve tüketiminin çok önemli olduğunu belirten Aktepe şu tavsiyelerde bulundu...

Neslihan AKTEPE

En önemli konu su tüketimi. Susamadan su içmek gerekir. Aslında susayarak su içtiğimizde vücut yüzde 1-2 oranında kayba uğramış demektir. Mineralli su (sodyum oranı düşük olanlar) aşırı terlemeye bağlı oluşan elektrolit kaybını önler. Ayranı, mineralli sularla yapmak da sıvı alımını kolaylaştırır. Aşırı sıcaklarda yağlı, kızartmalı, çok soslu ağır yemeklerden uzak durmak gerekir. Bu tarz besinler sindirim sistemini yorar. Daha hafif ızgara, haşlama fırın etler ve bolca sebze yemekleri tercih edilmelidir. Kuru baklagilleri haşlayarak hazırlanan salataya  bolca ilave edebiliriz. Aşırı sıcaklarda ishal ve zehirlenmeler artar. Besinleri çok iyi yıkamak ve mutlaka buzdolabında muhafaza etmek gerekir. Yaz aylarının en sevilen yiyeceği meyvelerdir. Daha renkli, bol çeşitli, ayrıca daha şekerli olduğu için hem göze hem de damağımıza hitap eder. Yazın karpuz-peynir ve üzüm-peynir diyetleri ile hem hafif beslenmek hem de zayıflamak isteyenler çoktur. Meyveler çok sağlıklıdır ancak sıfır kalori içermez. Öyle menüler olur ki kalori değeri neredeyse et porsiyonuna eş değerdir. Ayrıca fazla meyve tüketmek insanın yedikçe yiyesinin gelmesine de neden olur. Sebebi ise meyve şekeri fruktozdur... Gıdaların kan şekerini yükseltme hızına glisemik indeks denir. Eşit miktarda karbonhidrat içerseler de yiyeceklerin kan şekerini arttırıcı etkileri birbirinden farklıdır. Bunun nedeni yiyeceklerdeki karbonhidratların sindirim sisteminden farklı hızda geçmesi ve emilmesidir. Kan şekerini çok yükselten karbonhidratlara yüksek glisemik indeksli, az yükseltenlere düşük glisemik indeksli karbonhidratlar denir. Yüksek glisemik indeksli karbonhidratlar kan şekerini çok arttırdığı gibi insülin hormonunu da çok yükseltir. Kişilerin her gıdanın glisemik indeksini ayrı ayrı bilmesi çok zor, ama yine de bazı besinlerinkini bilmesi çok önemli. Bir gıdanın glisemik indeksi 55’ten az ise düşük, 56-69 arasında ise orta, >70 ise yüksek glisemik indeksli gıda olarak kabul edilir.



Yazının Devamını Oku