İsmail Uğural

K.F.C. Gıda küresel oyuncu olmak istiyor

6 Nisan 2023
TARIM ve gıda sektöründe AR-GE ve inovasyon (yenilikçilik) kavramları iyice ön plana çıkmaya başladı. Çünkü şu gerçeği çok iyi biliyoruz: Tarım ve gıdada “ihracatçı” olmaya mecburuz! Başka seçenek yok... İşte ancak söz konusu kavram ve uygulamalar sayesinde bunu başaracağız. “İhracat Odaklı Tarım ve Gıda Stratejileri” çerçevesinde yoluna hızla devam eden firmalarımızın sayısı da giderek artıyor. K.F.C. Gıda da bu alanda güzel bir örnek. Yönetim Kurulu Başkanı Birol Celep, firmanın küresel vizyonunu şöyle anlatıyor:

 

İNOVATİF ÜRÜNLER
“K.F.C. Gıda küresel ölçekte, sürdürülebilir büyüme odaklı iş süreçlerini geliştirmeye devam ediyor. Bu amaçla 2012’de temellerini attığımız AR-GE ve inovasyon çalışmalarının gücünü arkamıza alarak hem çevreyi daha etkin koruma ve ekonomik kazanım sağlama hem de en pahalı varlık olan zamana karşı avantaj yaratma mecburiyetindeyiz. Bu çerçevede, 2019’da kurduğumuz AR-GE Merkezi ve Inosuit Programı kapsamında oluşturduğumuz Kurumsal İnovasyon Sistemimiz ile sektörel trendlere paralellik gösteren inovatif ürün çalışmalarına ağırlık verdik. Önümüzdeki yıllar içinde yine farklı ve sağlıklı atıştırmalıklar, yenilikçi meyve karışımları, farklı tatlara hitap eden ve pazar ihtiyaçlarını karşılayan yeni ürün projelerini sürdürmeyi planlıyoruz.”

TOPLUMSAL DAYANIŞMA
Birol Celep, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tabii ki bu planları gerçekleştirirken içinde yaşadığımız coğrafyanın zorlayıcı etkilerini ve risklerini de görmezden gelemeyiz. 2023 tüm ülkemiz için acıyla dolu bir sürece tanıklık ederek başladı. Yaşanan deprem felaketinin yaralarını sarmak zaman alacak. Böylesine zorlu dönemlerde ekonomik, sosyal ve iş yaşamı yönünden insani boyutta çok hassas davranmak gerektiğini düşünüyoruz. Birlik ve beraberliğin bizleri daha da kenetleyeceğine ve toplumu bu dayanışmanın gücü ile ayağa kalkabileceğine yürekten inanıyoruz. K.F.C. Gıda olarak önümüzdeki dönemde ülkemize karşı olan sorumluluğumuzun bilincinde olarak, katma değerli çalışmalarla coğrafyamızı uluslararası platformda en iyi şekilde temsil etmeye devam edeceğiz.”

***

 

Yazının Devamını Oku

Muğla Ticaret Borsası bölge ekonomisine yön veriyor

28 Şubat 2023
 Muğla, Türkiye’mizin en güzel üç ilinden biridir desem, bu söze itiraz eden çıkar mı? Sanmam! Tabii bu güzel ilimizin büyük tarım, gıda, orman ürünleri ve kırsal turizm potansiyelini de her vesile ile vurgulamayı ihmal etmiyorum. Dolayısıyla Hürriyet EGE olarak, Muğla’nın tarım ve gıda dosyasını hazırlarken, söz konusu gerçekliğe uygun biçimde çalışma yapmamız gerekiyor. Buna ilişkin, İl Tarım ve Orman Müdürlüğümüzün görüş, öneri ve projelerini öğrendik, şimdi de sıra Ticaret Borsa’mızda...

 

BU çerçevede Borsa Başkanı Hurşit Öztürk’le yine uzun bir görüşme yaptım. Öztürk önce tarihçeden başlıyor: “Bundan 20 yıl önce, Muğla’mızda borsa kurulmasının bir ihtiyaç olduğunu gören ve en önemlisi, ‘Makam için değil, hizmet için varız’ diyen ilimiz tüccarlarından Hayati Nizamoğlu, Hasan Gökmen, Sezayi İzmir, Erkan İlhan, Yusuf Alper’le birlikte o dönem Ticaret ve Sanayi İl Müdürlüğü’nde ‘borsa komiseri’ olarak çalışan, daha sonra da ‘genel sekreter’ olarak görev yapan Hüseyin Akar, Borsa’nın kuruluş çalışmalarına başlıyorlar. 29 Mayıs 2003’te ise 205 tüccarın ortak imzasıyla ‘Ticaret Borsası’nın kurulması için ilk temel atılıyor. Arkasından il genelinde başta buğday, arpa, çavdar, yulaf, mısır, bakliyat, küçükbaş ve büyükbaş canlı hayvan ve mamulleri ve kuru meyve ticaretiyle iştigal edenler arasından kesinleşen üye listeleriyle organ seçimleri yapılarak ilk yönetim oluşturuluyor.

KURULUŞ ÇALIŞMALARI
1 Ekim 2003’te kiraladığı bir apartman dairesinde faaliyete başlayan Borsamız, 2005’te aynı apartmanda bir daire satın alarak bir süre burada hizmet veriyor. Daha sonra Hayati Nizamoğlu’nun yönetim kurulu başkanlığı döneminde hizmet binası yapmak üzere Menteşe’te bir arsa satın alınıyor. Arsaya 2015-2017 arasında Hasan Gökmen’in yönetim kurulu başkanlığı döneminde 2 bin 500 metrekare kapalı alanı olan hizmet binası inşa ediliyor. 2018–2022 arasında bizlerin yani Hurşit Öztürk’ün yönetim kurulu başkanlığı döneminde ise hizmet binasının daha etkin hale getirilmesi ve hizmet kalitemizin yükseltilmesi için, Büyükşehir Belediyesi ile ortak olarak ‘Zeytinyağı Duyusal Analiz Laboratuvarı’ kuruluyor. Bunun yanında ayrıca 2023’te ‘Gıda Analiz Laboratuvarı’ kurulması ve faaliyete geçirilmesi için çalışmalar başlatılmış durumda. 2022 sonu itibariyle 8 çalışanımız bulunmakta olup, yeni hizmet binamızda faaliyetlerimiz tüm hızıyla devam ediyor. Yanı sıra Borsamızın çalışma alanı Muğla merkez ve tüm ilçelerini kapsamaktadır. Borsamız gelirinin büyük kısmını tescil gelirleri oluştururken, faal üye sayımız 126’ya ulaşmıştır ve bu sayı her yıl güncellenmektedir.”

DUYUSAL ANALİZ LABORATUVARI

Yazının Devamını Oku

Tarım temsilcileri meclise!

2 Şubat 2023
Tarımsal hasıla bakımından İzmir, Konya’dan sonra Türkiye’de ikinci sırada yer alıyor.



Gerek bitkisel gerekse su ürünleri ile birlikte hayvansal üretim değerleri bu somut gerçeği ortaya koyuyor. Dahası var. Özellikle ihracata yönelik gıda sektörü de göz önüne alınırsa, İzmir ili tarım ve gıdada açık ara Türkiye birincisi. Bu gerçekten büyük bir performans. Ancak şimdi sorulması gereken soru şu: Bu gerçekliğin siyaseten karşılığı var mı? Başka ifadeyle, İzmir ekonomisine damgasını vuran tarım ve gıda sektörü ne ölçüde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsil ediliyor? Halen İzmir’de iki seçim çevresi mevcut. Her iki çevreden 14’er milletvekili seçiliyor. Yani İzmir’in 28 milletvekili bulunuyor ve ilginçtir artık herkes tarım ve gıdayı konuşuyor ama kimse de merak etmiyor: Neden 28 milletvekili içinde yalnızca bir kişi, evet bir kişi (Prof. Dr. Kamil Sındır) tarım sektörünü temsil ediyor? İzmir’in söz konusu büyük performansı karşılığında her iki seçim çevresinden en az ikişer sektör temsilcisi olması gerekmez mi? Fazlasıyla gerekir değil mi? Ama yok. İşte tam da bugünlerde, seçim sath-ı mailine girdiğimiz bu dönemde harekete geçen İzmir Tarım Grubu (İTG), ‘Tarım temsilcileri meclise’ kampanyasını başlattı. Çok yerinde ve çok isabetli bir girişim. Ben de zaman geçirmeden, İzmir Tarım Grubu’nu Hürriyet Ege’de toplanmaya davet ettim.

SİYASİ PARTİLER UZMANLARI DİNLEMELİ

İzmir ve çevresinde 42 üyesi bulunan İTG, 15 temsilcisiyle toplantıya katıldı ve bütün kamuoyuna önemli mesajlar verdi. Hepsini çok yakından tanıdığım İTG üyeleri hayli donanımlı ve sektörel bilgi sahibi kişiler. Keşke kamuoyu ve siyasi partiler bu uzmanlara kulak verseler ve onları samimiyetle dinleseler, kendileri kazanır, Türkiye kazanır. Hem sohbet hem de fikir alışverişi şeklinde geçen toplantımızda, Tire bölgesinin önder çiftçisi Mehmet Doğan şu soruyu soruyor: “İTG olarak bu stratejik dönemde hangi yöntemle ve ne yapalım? Yöntemi doğru seçersek, yol haritasını da ona göre somutlaştırabilir ve parti politikalarını etkileyebiliriz.” “Öncelikle siyasi partileri tarım politikalarını açıklamaya çağıralım” diyen yüksek ziraat mühendisi ve su politikaları uzmanı Ahmet Tomar’a göre, İTG bu hususta ses getirecek bir kampanyaya imza atabilir.

TARIM İZMİR’İN GERÇEĞİ

Yüksek ziraat mühendisi ve kırsal kalkınma politikaları uzmanı İsmail Emetli, “İzmir’in büyük tarımsal potansiyelini kamuoyu bilmiyor. Milletvekili adayları ile bilgi alışverişi yapalım, onlara İzmir’in bu gerçeğini anlatalım” diyor. Ziraat mühendisi ve Aydın bölgesinin önder çiftçisi Arif Gürdal, Ege ekonomisinin geleceğinin tarım ve turizmde olduğunu söylüyor. Gürdal ekliyor: “Zaten tüm bölgesel çalıştay ve arama konferanslarında bu gerçekliğin öne çıktığını görüyoruz. Öyleyse biz de siyasi partilerin bu gerçekliğin farkına varmalarını ve tarım politikalarını bu yönde hazırlamalarını sağlayabiliriz.” Eski Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Ferdan Çiftçi, önemli bir noktaya dikkat çekiyor: “Herkes tarımı konuşuyor, tarım dışı sektörler de tarımı konuşur hale geldi. Ne var ki tarımsal planlama gerçeği gözardı edilmekte. İnciraltı sorunu bu hususta önemli bir örnek oluşturuyor. Tarımda doğru politikaların takipçisi olmalıyız.”

Yazının Devamını Oku

Akhisar, tarım ve gıda ile büyüyor

31 Ocak 2023
Tarihi, kültürü, tarım ve gıda sanayisi ile çok özel bir ilçeden söz ediyoruz. Binlerce yıllık geçmişi olan Akhisar’ın, köftesi, helvası, zeytini, zeytinyağı, üzümü ve daha onlarca tarım ürünü ilçe ekonomisine büyük güç katıyor. Akhisar gerçekten de büyük bir tarımsal potansiyelin üzerine oturuyor. Akhisar’ın bundan sonra hedefi yüksek katma değerli ürünlere yönelmek olacak.

 



İLÇE ekonomisinin bel kemiğini tarım, tarıma dayalı sanayi ve gıda sektörü oluşturuyor. Akhisar, 175 bine ulaşan nüfusunun yanı sıra bin 645 kilometrekare ile Manisa genelinde en fazla yüzölçümüne sahip ilçe konumunda. Topraklarının yüzde 47’si tarım arazisi olarak kullanılıyor. Başka bir ifadeyle Akhisar 827 bin 435 dekarlık elverişli ve bereketli toprakları sayesinde Manisa’nın en büyük tarım arazisine sahip ilçesi. Ancak son yıllarda en kayda değer özelliği tam anlamıyla bir zeytin ve zeytinyağı bölgesine dönüşmüş olması.

İHRACATA DAYALI KATMA DEĞERLİ BÜYÜME

Yazının Devamını Oku

Muğla tarım ve gıdada marka olmak istiyor

16 Ocak 2023
MUĞLA İl Tarım ve Orman Müdürü Barış Saylak, veteriner hekim ve heyecanını hiç kaybetmeden sürekli proje peşinde koşan bir bürokrat... Aslen Milaslı olan Saylak, haliyle bölgenin coğrafi yapısı ve doğal dokusunu iyi tanıyor. Sürekli, “Sorunlar var ama çözümler de var” diye konuşan Saylak ile uzun bir görüşme yaptım. Çünkü dünya çapında bir turizm merkezi olarak öne çıkan Muğla’nın büyük tarım, gıda ve ormancılık potansiyeli kamuoyunda fazlaca bilinmiyor. Bu yönüyle Hürriyet Ege, Muğla’nın söz konusu özelliğinin tanıtımı bakımından önemli bir görevi yerine getiriyor diyebiliriz.

Barış Saylak, halen devam etmekte olan projeleri şöyle anlatıyor:
1. Zeytinlerde Verimsizlik Sebeplerinin Tespiti ve Sorunların Giderilmesi Projesi: 3 milyon 450 bin TL bütçeli projemizle verim alınamayan zeytinliklerdeki sorunların tespiti için çalışıyoruz. 2021’de başlayan projeyle 3 yıl boyunca Milas, Yatağan, Menteşe ve Bodrum ilçelerinde zeytin için çalışacağız. 54 üreticimizle 455 dekar alanda sezon boyu zeytinlerin takibini yaparak, sorunlara çözüm önerileri geliştiriyoruz. Böylece 54 örnek bahçe oluşturmayı ve diğer üreticilere rehber olmayı hedefliyoruz. Devam eden proje kapsamında Milas ve Yatağan’da da 2 adet erken uyarı sistemi kurduk.
2. Muğla Çileği Projesi: Muğla Valiliği Yatırım İzleme Koordinasyon Başkanlığı tarafından desteklenen proje, 7 etap boyunca devam etti. Son etapta 3 milyon 60 bin TL destekle 49 üretici daha üretime katıldı. Proje kapsamında yaklaşık 600 dekar üretim alanı kazandırılarak ilimizde üretim alanı iki katına çıkarak bin 10 dekar alana ulaştı ve 3 bin 507 ton çilek üretimi yapıldı.
3. 1963’ten Günümüze Ata Tohumları Toprakla Buluştu: Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü’nde geliştirilen ata tohumlarından 1,5 milyon fideyi kırsalda, 50 bin adet fideyi de kentlerde özellikle okullarda bahçe ve balkonlarda toprakla buluşturduk.
4. Hastalıktan Ari İşletme Projesi: Muğla Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı tarafından 423 bin TL’yle desteklenen projeyle 13 ilçedeki hayvancılık işletmelerini hedef aldık. Büyükbaş hayvancılıkta 9 adet ari işletmeye sahip ilimiz 2021’de 87’ye, 2022’de ise 154 işletmeye ulaşarak Türkiye sıralamasında birinciliğe yükseldi.
5. Buzağı Kalkanı Projesi: “Anneleri Aşılayalım Buzağıları Yaşatalım” sloganıyla yürüttüğümüz proje, 2022’de Muğla Valiliği Yatırım İzleme Koordinasyon Başkanlığı tarafından sağlanan 2 Milyon 350 bin TL destekle başladık. İlimiz genelinde 87 ücretsiz aşılama programıyla doğum sonrası buzağı ishallerinin önüne geçmeyi ve sağlıklı hayvan yetiştirmeyi hedefliyoruz.
6. Kadın Dayanışması İle Koyun Yetiştiriciliği Projesi: Kadın dayanışmasını önemsiyor kadınların gücüyle kırsal kalkınmayı hedefliyoruz. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 18 milyon 742 bin 500 TL destekleri ve yetiştiricinin 3 milyon 307 bin 500 TL katkısıyla örnek projeye başladık. Beş yılda tamamlanması hedeflenen projenin ilk iki etabında toplam 400 kadın yetiştiricimize 4 bin dişi ve 162 erkek hayvanın dağıtımını gerçekleştirdik.

Yazının Devamını Oku

Tohumculukta ihracat ithalatı geçti

4 Ocak 2023
TOHUM Sanayicileri ve Üreticileri Alt Birliği (TSÜAB) geçtiğimiz hafta sonu Antalya’da uluslararası bir çalıştay gerçekleştirdi.

“Geleceğimiz İçin Tohum” temasıyla iki tam gün süren çalıştay doğrusu dolu dolu geçti. Tarım ve Orman Bakanı Prof. Dr. Vahit Kirişci ve bakanlığın üst düzey yöneticilerinin katılımı, etkinliğin önemini daha da artırmış oldu. Türkiye, tohumculukta son 50 yıl içinde önemli mesafeler almış bir ülke... Nitekim TSÜAB Yönetim Kurulu Başkanı Yıldıray Gençer de bu olguyu yaptığı açılış konuşmasında paylaştığı veriler ile ortaya koydu. “Çalıştayın başarıyla tamamlanmasından büyük memnuniyet duyuyoruz” diyen Yıldıray Gençer ile birlikte etkinliği değerlendirdik.

TOHUMCULUK SEKTÖRÜ BÜYÜYOR
Gençer, “Amacımız, bitkisel üretimin altın anahtarı olan tohumu üretip, toprakla buluşturmak olan tohum sanayicileri ve üreticilerinin buluşmasıydı. Bu yüzden TSÜAB ailemiz ve sektör paydaşlarımızı ‘Geleceğimiz için Tohum’ ana temalı Çalıştayımızda bir araya getirmek istedik. Geçmişten günümüze tohumculuk sektörünün katettiği mesafeyi özetleyen bir filmle, destek ve teşvikler devam ederse, bu ivmeyi gelecekte nerelere taşıyabileceğimizi kısaca aktarmak istedik. 1980’li yılların ikinci yarısında dünyadaki yeni çeşitlere ve tekniklere ulaşabilen özel sektör tohumcuları, 2004 yılında çıkarılan 5042 sayılı Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunmasına İlişkin Kanun ve 2006 yılında çıkarılan 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu ile yasal altyapısını da tamamlamış oldu. Tohumculuk Kanunu ile 2008 yılında Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) ve aralarında TSÜAB’ın da bulunduğu 7 alt birliğimizin kurulması, ülkemizde kanunla örgütlenmiş bir tohumculuk özel sektörünü de ortaya çıkardı. Tohum firmalarımızın büyük çabası, Tarım ve Orman Bakanlığımızın 2005 yılında sertifikalı tohum kullanan çiftçilerimizin, 2008 yılında da sertifikalı tohumluk üreten TSÜAB üyelerimizin desteklenmesi ile Türkiye tohumculuk sektörü önlenemez bir ivmeyle büyümesini sürdürüyor” diyor.

TOHUMCULUK DIŞ TİCARETİ
“Kendi tohumunu üretebiliyor olmak en az kendi savunma sistemlerine sahip olmak kadar ciddi bir konu” diyen Gençer, “Biz Türkiye tohumculuk sektörünün temsilcileri olarak bugün artık kendi coğrafyamıza ait ürünlerde yüzde 100, diğer ürünlerde de yüzde 90’ın üzerinde kendi tohumlarımızı üretebilir hale geldik. Birliğimizin kuruluşunu esas alırsak, son 15 yılda sertifikalı tohumluk üretimini yüzde 800 oranında artırarak 1 milyon 325 bin tona ulaştırdık. Üretimin yüzde 90’ı ise özel sektör paydaşlarımızın alın ve akıl teriyle gerçekleşiyor. Tabii sertifikalı tohum üretimindeki başarımız, dış ticaretimize de yansıdı. Öyle ki geçtiğimiz yıl ithalat ile ihracat arasındaki daralttığımız makası ilk kez bu yılın ilk 8 ayında ihracat lehine açtık. 2022’nin ilk 8 ayında ihracat, önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 9 artarak 138 milyon dolara, ithalat da yüzde 25 azalarak 127 milyon dolara geriledi. Düşünebiliyor musunuz, bugün ihracatçımızın sayesinde 132 ülkede Türk tohumları ekiliyor! Bu, TSÜAB üyelerimizin ve desteklerini esirgemeyen Bakanlığımızın ortak başarısıdır. Ayrıca üyelerimizin yeni pazarlar bularak ihracat kapasitelerini artırmaları amacıyla 2011 yılından itibaren Sektörel Dış Ticaret Heyeti Programı’nı, 2012 yılından itibaren de kısa adı URGE olan Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesinin Desteklenmesi Projesi’ni yürütüyoruz. Bu programların ihracatımıza katkısı yadsınamaz büyüklükte. Yine dış ticaretimizi geliştirme faaliyetleri çerçevesinde ülkemiz ile birlikte gönül coğrafyamızda yer alan ‘Pakistan, İran, Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan, Afganistan, Türkmenistan, Tacikistan ve Özbekistan’ın üyesi olduğu Ekonomik İşbirliği Ülkeleri Tohumcular Birliği’nin (ECOSA) faaliyetlerine hız verdik. ECOSA olarak 2023 yılının Mart ayında Bakü’de 8. ECOSA Ticaret Kongresi’ni gerçekleştireceğiz” şeklinde konuşuyor.

BİLGİ KİRLİLİĞİ
Gençer, çok güncel ve ilginç bir konunun da altını çiziyor: “Ülkemizde herkesin çok iyi bildiği iki husus var. Biri futbol biri de tarım. Ve özellikle tohum, sektörümüz ile ilgili şehir efsanelerinin baş kahramanı... Ne yazık ki halkımıza tohumu, uzmanlığı ve akademik unvanı tarım alanında olmayan kişiler anlatıyor. Düzenlediğimiz basın toplantılarında, çalıştaylarda ve bulunduğumuz her platformda bu yanlış anlatımı ve bilgi kirliliğini düzeltmek için çabalıyoruz. Aslında, çiftçimizin tohumla ilgili bir sorunu yok. Çiftçimiz zaten ürettiğimiz kaliteli ve verimli sertifikalı tohumları tercih ediyor. Buradan halkımıza şöyle seslenmek istiyorum; yanlış bilgilendirmelere itibar etmeyin. Yıllar süren çalışmalar sonrasında elde ettiğimiz başarı artık takdir edilmeli ve halkımız ürettiğimiz tohumlara güvenmeli. Kamuoyundaki bilgi kirliliği sonucunda insanlar sağlıklı beslenemiyor, sofrasına gelen meyve ve sebzeye endişeyle bakıyor. Böyle olunca da sektörümüz ve alın terini toprağa döken, ekmeğini topraktan kazanan fedakâr çiftçilerimiz zarar görüyor. Burada açıkça söylüyorum, biz ürettiğimiz tohumların arkasındayız.”

SUYA GÖRE TARIM VE TOHUM

Yazının Devamını Oku

Ödemiş’ten Türkiye’ye büyük çağrı

6 Aralık 2022
HEM tarımda hem gıdada artık radikal söylemlerin ve çözüm arayışlarının zamanı... Sürekli aynı şeyleri konuşmanın, daha doğrusu popülizmin hiçbir işe yaramadığı apaçık ortada. Bu gerçeğin farkında olan İzmir Tarım Grubu (İTG), “Havza Sorunları Etkinlik Dizisi” çalışmaları çerçevesinde dikkat çeken faaliyetlere imza atmaya başladı.

 

 

Geçtiğimiz günlerde Ödemiş Belediyesi Kültür Merkezi’nde geniş katılımlı bir toplantıyla İTG, Türkiye’ye önemli bir çağrıda bulundu. Türk tarım ve gıda sektöründe sorunları hepimiz biliyoruz. Ancak yapılması gereken, “Böyle gelmiş, böyle gitmez” demek!
Bu alanda radikal çözüm önerilerini konuşmanın ve köklü uygulamaların çoktan zamanı geldi. Nitekim, Ödemiş Belediye Başkanı Mehmet Eriş’in destekleriyle gerçekleşen iki oturumlu “Küçük Menderes Havzasında Tarım ve Suyun Geleceği” başlıklı toplantıda çok farklı söylemler dile getirildi. Çünkü bir yandan havzada ürün deseninde yaşanan sorunlar ve her geçen gün artan kuraklık ve susuzluk tehlikesi karşısında acil eylem planlarının hayata geçirilmesi bundan böyle en öncelikli konu haline gelmiş durumda.

UZMAN İSİMLERDEN ÖNEMLİ MESAJLAR
Şimdi somut örneklere geçelim; İzmir İli Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği ve Ödemiş Ziraat Odası Başkanı Ahmet Kocaağa, bölgede Beydağ Barajı başta olmak üzere sulama için yapılan yatırımların hedefine ulaşabilmesi için daha zengin su havzalarından Küçük Menderes’e su aktarılması önerisini sundu. Büyük Menderes Nehri’nde kışın akan fazla suyun Beydağ Barajı’na taşınması, Bozdağlar ve Aydın Dağları’ndan denize ve farklı nehirlere karışan suların barajlara aktarılması gibi önerilerde bulunan Kocaağa, bu konuda siyasi ayrım gözetmeksizin kamuoyu oluşturulabileceğini söyledi. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Dr. Hakan Çakıcı da sulu tarım alanlarının gıda üretimindeki payına dikkat çekerek, “Hem bir su krizi yaşıyoruz, hem de sulu tarım arazilerini artırmak zorundayız. Bunları göz önüne alarak geleceği planlamak zorundayız” dedi. Tarım ve suyun geleceğinin yaklaşan zor dönem öncesi Ödemiş’te masaya yatırılmasının son derece önemli olduğunu ifade eden TMMOB Peyzaj Mimarları Odası İzmir Şube Başkanı Elvin Sönmez Güler, “Havzamızdaki verimliliğin eskisi gibi artması için atılacak adımlara, bölgede hızla gelişen ve en önemlisi oksijen üretimini sağlayan süs bitkileri sektörü olarak tam destek veriyoruz” ifadesinde bulundu.

TARIMDA SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VURGUSU

Yazının Devamını Oku

Küçük Menderes Havzası’nda Tarımın geleceği

23 Kasım 2022
EN doğudan başlarsak, Kiraz, Ödemiş, Beydağ, Tire ve Bayındır ilçelerini kapsayan Küçük Menderes Havzası, yaklaşık 3 bin 500 kilometrekareden oluşuyor.

 

Genel tanımıyla 6 ilçeyi içeren havzaya tarımsal etki alanı bakımından Menderes, Torbalı ve hatta Selçuk ilçelerini de eklemek mümkün. Havzanın gerçekten büyük bir tarımsal potansiyeli var. Uzmanlar, bu yönüyle Küçük Menderes Havzası’nın dünyanın en önemli tarımsal üretim merkezlerinden biri olduğunun altını çiziyor. Ürün çeşitliliği bakımından ne yok ki diyebilirsiniz, çünkü her şey yetiştirilebiliyor! Ancak havza son yıllarda yeni tartışmaların da merkezi olmaya başladı. Bölgeyi iyi bilen tarım uzmanları, “Böyle gelmiş, böyle gitmez” diyor. Neden mi? Çünkü artık alarm çanları çalıyor! Bir yandan tarımsal ürün deseni, diğer yandan da kuraklık ve su kaynaklarında ortaya çıkan sorunlar tehlike sinyalleri veriyor.
GÜNDEM ÜRÜN DESENİ
Bu çerçevede şimdi sizlere bir haberim var. Bölgedeki tarım ve gıda sektörü bakımından büyük risk taşıyan söz konusu durumun farkındalığı içinde olan İzmir Tarım Grubu (İTG), bugün Ödemiş’te stratejik bir etkinlik düzenliyor. Ödemiş Belediyesi ile birlikte düzenlenecek etkinlik iki oturumdan oluşuyor. “Küçük Menderes Havzasında Tarım ve Suyun Geleceği” başlıklı panelde önemli konuşmacılar yer alacak. Ancak burada beklenen sonuç şu: Havzanın ürün deseni tartışmaya açılacak, sulama sorunlarıyla birlikte kuraklığın bölge tarımı üzerinde nasıl bir etki yaratacağı hususu ele alınacak. Hemen somut bir örnek vereyim. Türkiye’de en fazla süt Ödemiş’te ve dolayısıyla Küçük Menderes Havzası’nda üretiliyor. Peki, bu sürdürülebilir bir durum mu? Silajlık mısır üretiminde son yıllarda görülen büyük artış, bölgenin su kaynaklarına ne ölçüde zarar veriyor? Bu soruları daha da çoğaltabiliriz.
ÇÖZÜMÜ DE KONUŞALIM
İzmir Tarım Grubu (İTG), kendi içinde Dr. Hüseyin Akdemir, Ferdan Çiftçi, Ahmet Tomar, Bülent Oray, İsmail Uğural ve İrfan Akça’dan oluşan bir çalışma grubu kurarak panel hazırlıklarına başladı. Ödemiş Belediye Başkanı Mehmet Eriş’in de büyük destekleriyle etkinliğin ciddi ilgi görmesi bekleniyor. Çünkü iki oturumlu panelde yeni şeyler söylenecek ve radikal söylemler dile getirilecek. Diliyorum ki bölge çiftçisi de kendi açısından hayati önem taşıyan sorunların gerek bugün, gerekse yarın için hangi sonuçlara yol açabileceğini görme ve anlama imkanı bulur. Sorun büyük, bunu iyi görmeliyiz.

***

Ömer

Yazının Devamını Oku