Gözde Yener Birman

Hasan Rastgeldi: artık sanat her yerde ama kalıcı değil

27 Nisan 2024
Kendisini çağdaş Türk resmine adamış Hasan Rastgeldi, ülkemizin belki de en çok üreten uluslararası ressamlarından. Anadolu’ya dair duygularını eserlerinde öyle bir yansıtıyor, canlı renklere öyle bir dokunuyor, bu topraklara dair her bir ögeyi tuvallerine öyle bir taşıyor ki hayran kalmamak mümkün değil. Anadolu insanını işleyen, kadim kültürüne ait değerleri ele alan Urfalı Hasan Rastgeldi, geldiği toprakları fırçasıyla işleyip kendi penceresinden dünyaya açılan sanatçılarımızdan. Kuzeni olan ve 2020 yılında yitirdiğimiz Türk medyasının usta kalemi Bekir Coşkun ile sanat ve siyaseti birleştiren ‘Yazının Rengi’ adlı sergi oldukça ses getirmişti. Yüzde Yüz İlham Veren Sohbetlerde hiç durmayan, ruhunun beslendiği yerleri, Anadolu’yu işleyen kıymetli sanatçımız Hasan Rastgeldi’ye sizler için sordum. İlgili sanat severler 3 Mayıs’a kadar Amerikan Kültür Merkezi’nde sergilenecek olan Retrospekfif Resim sergisini mutlaka ziyaret edin, keyifli okumalar.

 

“PALETİNİZDEKİ BOYAYI KURUTMAYIN”

 

- Hasan bey, aslında resim öğretmenisiniz. Öğretmenlikten sanatın özgür kanatlarına geçişiniz nasıl oldu?

HASAN RASTGELDİ: Gazi Eğitim Enstitüsü çok değerli eğitimciler, sanatçılar yetiştirmiş bir kurumdur. Ben donanımlı bir öğrenci olarak mezun oldum. Buca Eğitim Fakültesi’ne atanınca öğretmenlik yıllarımdaki verimsiz çalışmaları kapatmak için çok yoğun bir çalışma sürecine girdim. Resimde yetenek kadar sürekli çalışmanın da rolü büyük. Bu bakımdan genç arkadaşlara tavsiyem paletlerindeki boyayı kurutmasınlar.

 

- Çok üreten bir sanatçısınız. Durağan dönemleriniz sanki hiç olmadı ama olduğunda o ruh halinden çıkışınızı merak ettim… Var mı bir formülünüz?

HASAN RASTGELDİ: 

Yazının Devamını Oku

Nevra Serezli: Şöhret benim önceliğim olmadı

20 Nisan 2024
Bazı insanlar hep vardır. Duruşları, prensipleri, hayata yaklaşımları, zeka ve disiplinleri ile mesleklerinde sadece marka değil, örnek de olurlar. Nevra Serezli işte tam da böyle bir sanatçı. Tiyatro, aile ve özel yaşamında çizgisinden hiç şaşmamış, varlığını toplumdan soyutlamamış, sanatına katma değeri olan özel biri.

FOTOĞRAFLAR AYKUT USLUTEKİN

Sohbet için oturduğumuz kafede sevenlerinin ilgisi görülmeye değerdi. Hayata tebessümle meydan okuyan, cesur ve matrak bir kadın vardı karşımda. Sanatını, ilişkileri, modaya olan ilgisini, mesleğindeki egoları, hayat tecrübelerini konuştuk.

Yüzde Yüz İlham Veren Sohbetler’de bu hafta herkese ilham olabilecek, durmayan, üreten, çalışan, gülen, güldüren, düşündüren Nevra Serezli’yi konuk ettim. İlham olmaya devam!

 

ENERJİM ALLAH VERGİSİ

- Nevra hanım, sizde her şey yetişebilecek, her şeyin üstesinden gelebilecek bir duruş var. Gerçekten öyle misiniz?

NEVRA SEREZLİ:

Yazının Devamını Oku

Mehmet Erdem: Büyük cümleler etmem

13 Nisan 2024
O kadar çok seveni var ki, Mehmet Erdem’i yakalamam ve bu röportajı yapmam şart olmuştu. Su gibi akan bir sohbet oldu. Müzikten başka bir şey konuşmak kendisine anlamsız geliyor gibi çünkü tüm hayatı zaten müzik olmuş. ‘Hakim Bey’ şarkısı ile çıkış yaptı ama zaten bir çok film ve diziye müzikler yapmış, Boğaziçi Makine Mühendisliği okumuş, kafası başka çalışan, derdi starlık olmayan, mutlu olduğu işi yapmanın peşinde olan biri. Cover şarkıları çok tutuyor ve bunun sırrı olarak ‘sadece beğendiğimiz ve söylemekten mutlu olduğumuz şarkıları yapıyoruz’ diyor.

 

Yüzde Yüz İlham Veren Sohbetler’de müziği ile milyonların dinlediği Mehmet Erdem’le bir araya geldik. Bence çok sakin ve sade bir röportaj oldu çünkü kafası ve ruhu karışık olanlardan değil; gayet net ve dingin biri. Müziğini, hayata bakışını, oyuncu eşi Vildan Atasever ile olan evliliğini konuştuk. Bayram şekeri tadında bir sohbetle sizleri baş başa bırakıyorum.

 

MÜZİĞİN OLDUĞU HER ŞEY BENİ MUTLU EDİYOR!

 

- Birçok film ve dizi müziklerinizde besteleriniz var. Siz kendinizi besteci mi yoksa yorumcu olarak mı tanımlarsınız?

MEHMET ERDEM: 

Yazının Devamını Oku

Mutluluğun piyanisti: Jacky Terrasson

30 Mart 2024
Modern cazın doksanlardan itibaren en etkileyici piyanistlerinden biri olan Jacky Terrasson, 12 Nisan’da İstanbul’a Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda konser vermeye geliyor. 'Moving On' adlı yeni çıkan albümü ile caz severlerle buluşacak olan sanatçı, yayınladığı albümleri ile defalarca prestijli ödüller kazanmış ve caz dünyasına yeni yeteneklerin keşfedilmesini sağlıyor. Yüzde Yüz İlham Veren Sohbetler’de dünyanın takip ettiği, Fransız-Amerikalı caz piyanisti Jacky Terrasson ile sizler için sorduk.

 

‘MÜZİK HAYATIMDA HEP VARDI’

 

- Caz severlere kendinizi nasıl ifadelerle anlatırsınız?

JACKY TERRASSON: Ben Berlin’de doğmuş, Fransız-Amerikalı bir piyanistim. Paris’te yaşadım, New York’a taşınıncaya kadar da Fransa’da bulundum ki bu da 1990 yılına kadar oluyor. Başlangıçta klasik müzik eğitimi aldım. Sonra Berklee’de okudum ve profesyonel olarak çalmak istediğimi fark ettim.

 

- Dünyanın sayılı caz piyanistlerindensiniz. Küçüklüğünüz, müzikle tanışma süreçleriniz nasıl oldu?

Yazının Devamını Oku

Seramikte dünyanın saydığı isim: Tüzüm Kızılcan

23 Mart 2024
Bizler, hikayelerin son ve en keyifli kısımlarını görüyoruz. Bizlere kadar geliyorsa zaten orada başarıyı var sayıyoruz. Oysa tüm bu öykülerin gerisinde ve görünmeyen kısmında zorluklar, azim, tutku, inanmak, yılmamak var.

Tüzüm Kızılcan, dünyanın saydığı, ülkemizin sayılı seramik sanatçılarından ve yeniden görüyorum ki elleriyle, tabir-i caizse kan, ter ve gözyaşı ile kurulmuş, seramikten bir zirvenin her bir santiminde hatırı sayılır emek var.

Bugün sadece seramiğe değil, tutkusunun peşinden gitmek isteyenlerin örnek alabileceği bir hayat hikayesidir Tüzüm Kızılcan’ın yaşamı. Sohbetimizin çok az bir bölümünü buraya yazabiliyorum. Kayıt dışı olan iç döküşler, uzun uzun anımsanan hatıralar… Tüzüm Kızılcan seramiğin duayeni.

Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi'nde 10. Uluslararası EgeArt Sanat Günleri kapsamında açılan Mehmet Tüzüm Kızılcan’ın ‘Vefa’ adlı seramik sergisi 2 Nisan 2024 tarihine kadar sürecek.

Yüzde Yüz İlham Veren Sohbetler’de sanatı ve duruşu ile kaç nesle ilham olmuş ve olmaya da devam edecek olan büyük ustanın ilham veren sohbetini sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyarım.

 

ÇOCUKLUKTA BAŞLAYAN TUTKU

 

Yazının Devamını Oku

Anjelika Akbar: Türkiye'ye aşığım  

16 Mart 2024
Besteci, piyanist, yazar, televizyon programcısı ve bence insanlık yolculuğunda görevli biri Anjelika Akbar... Müziğinin bu yolculukta aracı olduğunu söylüyor. Biz sohbetimizi yaptık ama kelimelerimizden çok yürek gözü ile konuştuk desem yeridir.

 

Sovyetler Birliği’nde dahi çocuk olarak özel eğitimden geçiyor. 18 yaşında bir ameliyat sırasında ölüp tekrar hayata dönüyor. UNESCO ile dünyanın bir çok yerinde bulunuyor ve en son Türkiye’ye aşık oluyor ve kalmaya karar veriyor. Bir çok eseri, film müzikleri, besteleri, kitapları, müze organizasyonları, televizyon programları var ve tüm bunları müthiş bir farkındalık ile gerçekleştirerek insanlara olumlu etkiler bırakıyor.

Yüzde Yüz İlham Veren Sohbetler’de müziğini, işini, hatta varlığını insanlık için en üst ve iyi niyetlerle gerçekleştiren çok özel bir sanatçı olan Anjelika Akbar ile gerçekleştirdim.

 

 

- Anjelika hanım, bir çok kişiye ilginç gelen bir detay ile bizleri tanıştırdınız. İki piyano ile konser veriyorsunuz, neden?

ANJELİKA AKBAR: En son çıkan ‘Ahenk432" (432 Hertz) adlı albümümden yola çıkarak dinleyicilerimle bunu paylaşıyorum. Çok uzun bir konu ama kısaca bahsedeceğim. ‘Her İnsan Bir Bestedir’ adlı kitabımda da bu konudan kısaca bahsediyorum. Bundan yaklaşık 100 yıl kadar önce dünyadaki bütün müzik enstrümanları bir dayatma sonucunda 432 Hertz iken 440 Hertz’e çıkarıldı. Oysa ki 432 Hertz insana en uygun olan, insanı doğaya ahenkli bir şekilde yaklaştıran frekansıdır. 440 ve üzeri Hertz’te dinlenen müzik insanı daha asabi, gergin ve agresif yapıyor. Müzik eğitimi gören çoğu insan bile bu konuyu bilmiyor, çünkü konservatuvarda bu bilgi net olarak verilmiyor, bilinsin istenmiyor. Ben bunun farkındalığını yaratmak istiyorum. Konserlerimde biri 440, diğeri 432 Hertz’e ayarlanmış farklı iki piyanoda örneğin ‘la’ tuşuna basarak ne kadar farklı olduklarını gösteriyorum. Ayrıca konuşulmayan çok önemli iki unsur var:

Yazının Devamını Oku

‘Ben hayalperest biriyim’: Burhan Öçal

2 Mart 2024
Bugün sizlere bir uçurtma hikayesinden bahsedeceğim. Sinemaya, müziğe tutkun bir baba… Mahallesinde oynarken uçurtmasının ipini kaçırıyor ve o hep istediği ‘batı’ya doğru uçuşunu izlediği an, belki de kaderinin belirlendiği ilk gün oluyor. Hayallerinin peşini bırakmayan, dünyanın dinlediği müzik insanı, hayat gurusu, çocuk ruhlu bir dev Burhan Öçal ile çok samimi, içten bir sohbet gerçekleştirdik

Sık röportaj vermediğini biliyordum ama özellikle duygulanarak anlattığı, ‘çok az kişi bilir’ dediği çocukluk anısında yaşadığı o hissi umarım satırlarıma aktarabilmişimdir... ‘Başka da bir yerde anlatmam’ dedi. Metafor vardı o anlattığında. Batı’ya döndüğü yüzünde, dünyayı sığdırdığı müziğinde o coşkuyu, duyguyu görmemek mümkün değildi.

Yüzde Yüz İlham Veren Sohbetler’de çok özel bir isim olan, yeni vizyona giren ‘Türkler Çıldırmış Olmalı 2’ filminde oynamış, dünya müzik insanı Burhan Öçal’ın içini açtığı, azmin ve sanat tutkusunun hikayesini okuyacaksınız. Keyifli okumalar...

 

 

- Burhan Bey sizi yakalamakta zorlandım, hiç durmuyorsunuz… Hiperaktif misiniz?

BURHAN ÖÇAL: Duramıyorum mümkün değil, böyle doğmuşum. Bir şeyle meşgul olmadığımda hayatı çok sıkıcı buluyorum.

Yazının Devamını Oku

Yaptığı müzikle literatüre geçen sanatçı: Evrim Demirel

17 Şubat 2024
Müziğe kendini adamış biri Evrim Demirel. Sevmek, işinin hakkını vermek işte budur! 2022 Avrupa Bestecilik Ödülü’ne layık görülen, ‘makamsız’ kavramı ile müzik literatürüne geçen sanatçı, şu an İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Caz Ana Sanat Dalı Başkanlığı yapıyor. Sayısız eserleriyle saygın müzik çevresi tarafından çok iyi bilinen Demirel’in Anadolu Türk ezgileri ile cazı bir araya getirdiği ‘Makamsız’ ve en son çıkardığı ‘Kadim’ adlı albümlerinden sonra 7 Mart’ta Yunanlı klarnet ustası Vasilis Saleas ile müzik severlerle bir araya gelecek.

 

 

- Evrim bey, popüler kültürün dışında ama kendine ait sıkı takipçisi olan bir müzisyensiniz. Baştan başlasak ve müzik çizginizi, kalitenizi korumak adına geçirdiğiniz süreçlerden bahsedebilir misiniz?

EVRİM DEMİREL: 1977 İzmir doğumluyum. Besteci, caz piyanisti ve eğitmenim. Güzel sanatlar lisesinde viyolonsel ve piyano çalmaya başladım. Cazla tanışmam 12-13 yaşlarında oldu. Bilkent Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi’nde kompozisyon okudum, ardından Hollanda'ya gittim. Rotterdam Konservatuvarı’nda hem caz piyano hem de klasik kompozisyon çalıştım ve iki lisans diploması aldım. Sonra Amsterdam Konservatuvarı’nda yüksek lisans yaptım. Hollanda, Avrupa'nın diğer ülkelerine göre caz sahnesi bakımından oldukça aktif ve önemli bir ülke. Hollanda bana bestecilik ve caz piyanistliği anlamında çok şey kattı, bir vizyon ekledi hayatıma. Toplam yedi yıl orada yaşadım ve sonra İstanbul'a döndüm. İstanbul'da Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda kompozisyon üzerine sanatta yeterliliğimi tamamladım ve daha sonra doçent oldum. 2021’de profesörlüğümü aldım. 2022’den bu yana da İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Caz Ana Sanat Dalı Başkanıyım.

 

- Hocam piyasada alaylı yetişmiş müzisyenlere o kadar çok alışmışız ki müthişsiniz. Bu kadar eğitim, sevdiğiniz işin hakkını vermişsiniz. Peki neden viyolensel değil de piyano oldu?

EVRİM DEMİREL: Yaptığım müziği oluşturan en önemli unsurun eğitim olduğunu söyleyebilirim. Türkiye’de ve Hollanda’da okuduğum müzik okulları bakış açımı belirlememde etkili oldu. Piyano ile kendimi en iyi şekilde ifade edebildiğimi düşünüyorum. En geniş olanaklara sahip müzik aletlerinden biri piyano. Aynı zamanda, çok çeşitli müzik türlerini icra edilebileceğiniz bir çalgı. Doğaçlama yapmak için size müthiş bir alan tanıyor. Tüm çalgılar gibi piyano da sürekli çalışma gerektiriyor ve bu da aslında müziğin cezbedici yanlarından diyebiliriz. Piyanoda genelde caz çalışsam da Bach, Beethoven, Mozart hep elimin altında. Ne zaman müzikal bir sıkışma dönemi yaşasam hemen klasiklere sığınırım. Bach olmazsa olmazlarımdan. Popüler kültüre karşı değilim ama gençlik yıllarındaki “Rock” hayranlığımı saymazsak, ilgimi hiç bir zaman çekmedi diyebilirim. Nadir örnekleri dışında nitelik olarak çok vasat buluyorum.

 

Yazının Devamını Oku