Barbaros Tapan

Fesatlık Tanrısı Loki kahraman olabilir mi

27 Nisan 2024
Marvel Sinematik Evreni’nin en ünlü antikahramanlarından Loki’yi 15 yıldır Tom Hiddleston canlandırıyor. Kökleri İskandinav mitolojisine dayanan ve ‘Fesatlık Tanrısı’ (The God of Mischief) olarak da anılan bu figüre ilk kez 2011 yılında “Thor” filminde hayat veren ünlü aktör, Disney Plus’ta yayınlanan “Loki” dizisinde de başrolde. Dizinin aynı zamanda yapımcısı da olan Tom Hiddleston’a, ‘Mobius’ rolüyle Owen Wilson eşlik ediyor. İki ünlü oyuncuyla Akademi’ye ait Samuel Goldwyn Sineması’nda bir araya geldik ve diziyi konuştuk.

 ◊ En başa dönelim. Sektördeki ilk işinizi hatırlıyor musunuz?

- Owen Wilson: Yapımcı Jim Brooks, bizi “Bottle Rocket” filmi üzerinde çalışmamız için Los Angeles’a getirmişti. Aynı isimle bir kısa film çekmiştik Dallas’ta. Onu geliştirmek ve uzun metraj yapmak için Los Angeles’a getirilmiştik.

- Tom Hiddleston: Benim ilk işim, 2000 yılında, setteki çağrı listesinde 75 numarada yer aldığım “The Life and Adventures of Nicholas Nickleby” filmiydi. Bir lordu oynuyordum. Üç repliğim vardı. Profesyonel olarak ilk ücretli işimdi.

15 yıldır Loki’yi canlandıran bir aktör olarak, karakteri herkesten daha iyi biliyorsunuz. Dizide hikâyenin gideceği yöne nasıl karar verdiniz? Birkaç farklı hikâye üzerinde çalıştığınızı biliyorum...

- Tom Hiddleston: Zorlama olmadan, organik bir şekilde gelişti. Hepimiz hikâyeyi tam bir döngüye sokmak istiyorduk. Hikâyenin başladığı yere yeni bir anlam katarak geri dönmenin yolunu bulmak istedik. Bunun için Loki’nin kökenlerine geri döndük. Onun kırık kalbine, dışlanmış olma duygusuna ve kenarlarda kalmış kırık ruhuna dönüş yaptık. Sonra Loki’nin bu kederinin şikâyete dönüştüğünü konuştuk. “Yenilmezler”deki (The Avengers) “Ben Asgard’lı Loki’yim ve görkemli bir amacın yükü altındayım” sözü aklımıza geldi. Senaristlerle yazım odasındayken, beyaz tahtada “görkemli amaç” yazıyordu.

Loki için bu görkemli amaç neydi? İşte bunu araştırmaya, yeniden tanımlamaya ve görkemli amacın ne anlama geldiğini keşfetmeye çalıştık. Loki alçakgönüllülüğü, merakı, Mobius ve Sylvie ile olan dostlukları sayesinde bazen amacın zaferden daha ağır bir yük olabildiğini öğrendi. İyi insan olabilmek için geçmişinizi kabul etmelisiniz, hatalarınızla, yanlış adımlarınızla ve başarısızlıklarınızla barışmalısınız. Loki de öğrendi ve yeni amacını buldu. Çünkü sevdiği ve değer verdiği arkadaşları oldu. Bu sevgiyi bulduktan sonra sevdiklerinin hayatlarını korumak istiyor.

O BİR PİYANO

Yazının Devamını Oku

Uzaylılar insanlara şöyle der:‘Hepiniz işe yaramazsınız güle güle!”

20 Nisan 2024
Çinli bilimkurgu yazarı Cixin Liu’nun roman serisinden uyarlanan “3 Cisim Problemi” tüm dünyada yankı uyandırdı. “Game of Thrones”un yaratıcıları David Benioff ve D.B. Weiss ile “True Blood”ın yapımcısı Alexander Woo’nun hayata geçirdiği proje, Türkiye’de de geniş bir izleyici kitlesine ulaştı. Astrofizikçi Ye Wenjie’nin uzaya gönderdiği mesajlar sonucunda uzaylı bir medeniyetin Dünya’yı işgal etmek üzere yola çıkmasını konu alan dizide “Game of Thrones”tan tanıdığımız John Bradley ile Meksikalı oyuncu Eiza González bilim insanları rolünde karşımıza çıktı. İki oyuncuyla çevrimiçi olarak diziyi konuştuk.

■ Dizinin uyarlandığı kitapları okumuş muydunuz?
- John Bradley: Ben hiç duymamıştım bu kitap serisini. İnsanlara “3 Cisim Problemi”nin adaptasyonunu yapacağımızı söylediğimde, ne kadar geniş çapta okunduğunu ve ne kadar saygı duyulduğunu öğrendim. Kitapların bu kadar sevilmesi, diziyi takip edecek bir izleyici kitlemizin olacağı konusunda bana güven ve aynı zamanda sorumluluk duygusu verdi. Keza görevimin büyüklüğünü anlamamı sağladı ve beni gerçekten etkiledi.
- Eiza González: Ben duymuştum ama okumamıştım. Bilimkurguyla ilgilenen, onları okumuş ve bana tavsiye eden arkadaşlarım vardı. Ayrıca kitapları anlayacak kadar akıllı olmadığımı söyleyen bir grup arkadaşım da vardı. İkinci grup yanılmadı, haklılardı! (Gülüyor) Okumaya çalıştım, “Ah Tanrım, bu çok fazla!” dedim. Her şeye rağmen okumaya devam ettim. Sonra durdum. Çünkü sonunda ne olacağını bilmek istemedim. Bilmemenin özgürleştirici bir yanı var.

PROJENİN SAYGINLIĞI AKLIMI BAŞIMDAN ALDI

■ John, “Game of Thrones”tan sonra David Benioff ve D.B. Weiss ile tekrar çalışmak nasıldı?

Yazının Devamını Oku

Her şeyi berbat etmekten çok korktum

13 Nisan 2024
Oscar ödüllü oyuncu Kate Winslet, “The Regime” adlı dizide kurgusal bir ülkenin başındaki kadın diktatör Elena’ya hayat veriyor. Tuhaf, itici, pervasız bir kadın lideri canlandıran ünlü yıldız, ilk defa komediyle izleyici karşısına çıkarak ters köşe yapıyor. Kelebek okurları için yeni dizisini anlatan Winslet, “Her şeyi berbat etmekten çok ama çok korkuyordum. Korkunçtu. Oyuncular genel olarak korkma eğilimindedir. Ve işin aslı bu konu hakkında konuşamıyoruz. ‘Aman Tanrım, korkuyorum!’ diyemiyoruz” itirafında bulundu.

 Bu dizide kara komedi yapmak ve Elena rolüyle tamamen farklı bir alanı deneyimlemek ne kadar heyecan vericiydi?

- Bu proje mutluluktu. Olağanüstü oyuncu kadrosu nedeniyle bardağımın boş değil dolu olacağını biliyordum. Senaryoyu okuduğumda çok net bir şekilde hissettiğim şey şuydu: Aman Tanrım, bu kadar çok oyuncunun olduğu o odada olmak istiyorum!

COVID’den sonra böyle bir ortama ne kadar ihtiyacım olduğunu hissedince çok şaşırdım. Duygusal olarak başkalarıyla iş birliği yaptığım ve birlikte ürettiğim o ortama sahip olunca da çalışmak sadece mutluluk verdi. Tüm oyuncular birbirimizi kolladık. Sohbet ettik, fikir alışverişleri yaptık. O ortamda bulunmak olağanüstü bir hediyeydi.

 Ortamdan bahsetmişken sizin başladığınız yıllara dönüp baktığınızda ve bugünle karşılaştırdığınızda sektörü nasıl yorumluyorsunuz?

- Çok şey değişti... Zayıf bir kadın değilim, kıvrımlarım var. Benim başladığım yıllarda biraz kilolu olmak ayıplanıyordu. Bu değişti. Çünkü artık gençler susmuyor. Kendi değerlerini biliyor ve kendilerini savunuyor.

 Oyunculuk dışında başka bir iş yapmak aklınızdan geçti mi hiç?

- Çocukken diğer çocuklardan büyüdüğünde yapmak istediklerini duyardım. “Büyüyünce doktor olacağım” ya da “Veteriner olacağım” gibi... Benim aklımdan geçen tek şey büyüyünce sahnede olacağımdı. Ama nasıl söyleyeceğimi ve tanımlayacağımı bilmiyordum. Sahnede olmak istiyordum ama filmlerde oynayacağımı hiç hayal etmemiştim.

Yazının Devamını Oku

Tokyo Vice şimdiye kadar çalıştığım en zor şeydi

6 Nisan 2024
Oyun yazarı J.T. Rogers tarafından hayata geçirilen HBO’nun yeni dizisi “Tokyo Vice”da Ansel Elgort başrolde. 1990’larda geçen hikâye Tokyo Yakuza çetelerini araştırmak için görevlendirilen Amerikalı gazeteci Jake Adelstein’ın yaşadıklarını ele alıyor. “Divergent” serisi, “Baby Driver” ve Steven Spielberg’in “West Side Story”deki performanslarıyla tanıdığımız Ansel Elgort’a dizide Ken Watanabe, Rachel Keller ve Ella Rumpf eşlik ediyor. Dizideki rolü için günde 8 saat Japonca dersi aldığını belirten Ansel Elgort, “Yönetmenimiz Michael Mann beni Los Angeles’ta hızlandırılmış gazetecilik kursuna da soktu. Polis raporu hazırladım ve gerçek röportajlar yaptım. ‘Tokyo Vice’ şimdiye kadar çalıştığım en zor şeydi” diye konuştu.

“Tokyo Vice”nın özel bir şov olacağını ve insanların gerçekten beğeneceğini ne zaman anladınız?

- İlk kez 2015 yılında Tokyo’ya gittim. Şehrin görselliğine ve kültürüne hayran kaldım. İçimden ‘keşke bir gün burada bir şeyler çekebilsem’ diye geçirdim. Neyse, aslında Japonya’da çekilen farklı bir projeyle görüşüyordum. Çok Batı tarzı bir filmdi. Sonra “Tokyo Vice”ı okudum. Japonya’daki Yakuza çetelerinin işlerini nasıl ciddiye aldıklarını, nasıl bu kadar profesyonelce çalıştıklarını anlatıyordu. Eğer bu hikâye dizi olabilirse harika bir iş olabilir diye düşündüm. Ama sadece iyi hikâye yeterli değildi. Harika bir yönetmen bulmamız lazımdı. Ve harika yönetmen Michael Mann projeye katıldı. O zamanlar Jamie Foxx ve Steven Spielberg’le başka bir proje için çalışıyorduk. Michael Mann hakkında sorular sormaya başladım. Jamie de, Speilberg de “Seni şimdiye kadar birlikte çalıştığın tüm yönetmenlerden daha fazla çalıştıracak” dedi. Michael’la hazırlıklara başladığımızda, “Günde 8 saat Japonca dersleri almalısın” dedi. Bu yetmedi, beni Los Angeles’ta hızlandırılmış gazetecilik kursuna soktu. Gerçek bir gazeteci gibi gerçek hikâyeleri araştırdım. Polis raporu hazırladım ve röportajlar yaptım. “Tokyo Vice” şimdiye kadar çalıştığım en zor şeydi ve sadece henüz hazırlık aşamasındaydık.Daha hazırlıkları yaparken düşündüm ki ‘bu şov özel bir şey olacak, bu adam (Michael Mann) işine çok bağlı’, bu yüzden diziye başından beri inancım vardı.

BÖLÜM BAŞINA 10 MİLYON DOLARLIK BÜTÇEYLE ÇALIŞTIK

2. sezon çekimleri için Japonya’ya geri döndüğünüzde Tokyo’daki insanların sizi sıcak bir şekilde karşılandığını duydum. Bizimle paylaşabileceğiniz anekdotlarınız var mı?

- Gerçekten harika bir karşılama oldu. “Tokyo Vice” tüm dünyada henüz büyük bir dizi mi bilmiyorum. Ama onu izleyenler insanlar çok beğeniyorlar. Beğenmelerinin nedeni dizinin çok gerçekçi olduğunu düşünmeleri. Bölüm başı 10 milyon dolardık bütçeyle çalıştık ve yüksek kalite elde edebildik. Sanırım insanlar sadece özgün olmamızdan değil, onları film izliyorlar gibi hissettirmemizden de memnun.

Bölüm senaryolarını okurken  ‘bunu nasıl çekeceğiz’ dediğiniz sahneler oluyor mu?

-

Yazının Devamını Oku

Antenlerimi çıkarıyorum ve gözlemliyorum

30 Mart 2024
1999’dan 2002’ye kadar dört yıl üst üste ‘en iyi erkek rock vokal performansı’ dalında Grammy de dahil olmak üzere birçok ödül kazanan şarkıcı Lenny Kravitz müzik sektöründe bir ekol. Albümlerindeki her enstrümanı kendi çalan müzisyen son olarak dijital platformda yayınlanan “Rustin” adlı film için “Road to Freedom” (Özgürlüğe Giden Yol) şarkısını yaptı. Yönetmen George C. Wolfe imzası taşıyan film, 1963’te Washington’a yapılan sivil hakları hareketi yürüyüşünün gizli kahramanı Bayard Rustin’e ışık tutuyor.

Bir filme şarkı yazarken ilham almak için neler gerekiyor?

- Hayat. Sadece hayat. Ben gözlemciyim. Gözlemliyorum, antenlerimi çıkarıyorum ve almam gereken her şeyi almak için bekliyorum. İlhamın bir kısmı çok aktif olmaktan geliyor, diğer tarafı da tamamen geriye yaslanıp rahat bir şekilde sinyal almayı bekleyen kısımdan geliyor. Bu film için de her zamanki yolumu takip ettim. Filmi izledim ve Bayard Rustin’den tamamen ilham aldım ve etkilendim. Ve sonra sustum. Oturdum ve bekledim... Sonra sesleri ve akorları duymaya başladım. Piyanonun başına oturdum. Ne hissediyorum? Anlamaya çalıştım ve çalmaya başladım.

Bu filmde şarkınızı yönlendiren belirli bir görsel veya yazılı unsur var mıydı?

- Görsel unsur pek yoktu. Yönetmen George C. Wolfe ile derinlemesine görüşmeden önce eski arkadaşım Rustin’i oynayan aktör Colman Domingo ile konuştum. Colman’a “Bana söylemek istediğin bir şey varsa söyle, bu adamı sen oynadın” dedim. “İşiyle var olan bir adamdı” dedi. Ve onun bu sözü bana gerçekten yardımcı oldu. Şarkıda «Özgürlüğe giden yolda o yere ulaşmak için yapılacak çok iş var” dedim.

ENSTRÜMANLAR ZAMANIN ÖTESİNDE YANİ ZAMANSIZLAR

Yönetmen George Wolfe’un şarkı için size ne tür yönlendirmeleri oldu?

-

Yazının Devamını Oku

Benim için merak yaratıcılığın annesidir

23 Mart 2024
Japon yönetmen Takashi Yamazaki’nin yazıp yönettiği Godzilla serisinin son filmi “Godzilla Minus One” sinemaseverlerden tam not aldı. Bir canavar filminden ziyade Japonya’ya atılan atom bombasına ve sonrasındaki etkilerine odaklanan film trajedilerden sonra dünyada hissedilen acı, umut ve suçluluk duygusunu tasvir ediyor.... Hollywood yapımlarının 150-200 milyon dolarlık bütçesine karşılık 15 milyon dolarlık bütçesiyle bu sene ‘en iyi görsel efekt’ dalında Oscar kazanan filmin yönetmeni ile Los Angeles’ta bir araya geldik.

Godzilla yolculuğu sizin için nasıl geçti? Filme inanılmaz ilgi vardı...

- İki-üç ay önce sorsaydın bunların olabileceği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Etrafımda olup bitenlere dair hem kafa karışıklığı hem de coşku fırtınasını içindeyim.

Steven Spielberg’in filminizi üç kez izlediğini duydum. Nasıl hissettirdi Spielberg’in “Godzilla”yı üç kez izlediğini duymak?

- Oscar öğle yemeğinde bizden birkaç masa ötede Steven Spielberg’i gördüm. Ekipten birkaç arkadaşımızla ona doğru yürüdük, başka biriyle konuşuyordu. Spielberg beni gördü ve “Godzilla”nın yönetmeni olduğumu ve  filmimi üç kez izlediğini söyledi. Duyduklarıma inanamadım çünkü film endüstrisi için o kadar önemli bir isim ki. Filmi ilk kez evinde izlemiş, tatmin olmamış sonra IMAX’ta ve ardından Dolby Atmos’ta izlemiş.

ARAKLAMIŞ DİYE DÜŞÜNÜYORDUR!

Spielberg’in çalışmalarından ilham aldınız mı?

- Sadece “Godzilla” için değil, bir film yapımcısı olarak pek çok kez ilham aldım. Bu film özelinde konuşursam “Jaws”a yaptığım göndermelerin açık olduğunu düşünüyorum. Spielberg’in bir diğer filmi “War of the Worlds”un hayranıyım. Bu yüzden Godzilla’nın gündüz de ortaya çıkmasını istedim. Keza genç Godzilla ortaya çıktığında kendime ‘Sakın Jurassic Park gibi yapma’ diyordum. Ama yine de ‘Jurassic Park gibi’ göründü. Bu yüzden Steven Spielberg’le tanıştığımda bir tarafım içinden ‘kesin tüm filmlerimden araklamış’ diye düşünüyordur diyordu.

Yazının Devamını Oku

Film gösterime girdikten sonra hepimiz şok içinde birbirimize mesajlar attık

16 Mart 2024
‘Atom bombasının babası’ olarak bilinen J. Robert Oppenheimer’ın teknolojik gelişim karşısında etik sorumluluk ve ikilemler arasında kalan karmaşık ruhunu anlatan Christopher Nolan imzalı “Oppenheimer” 7 dalda Oscar Ödülü kazandı. Birçok eleştirmenin sinematik bir başyapıt olarak nitelendirdiği filmin başrol oyuncusu ve geçen pazar günü Oscar Ödül Töreni’nde ‘en iyi erkek oyuncu’ seçilen Cillian Murphy ile Kelebek okurları için konuştuk.

 Her filmin kendi içinde zorlukları vardır ama “Oppenheimer” çok komplike bir hikâye. Sizin bu filmde çalışırken karşılaştığınız en büyük zorluk neydi?

- Filmin çoğunu zorlayıcı buldum. Ama mümkün olan en heyecan verici şekilde bir zorlamaydı. Bu karakteri, kendi alanında dünyayı değiştiren bu ikonu hayata geçirmek büyük bir sorumluluktu. Ama dümende Chris Nolan olduğunda mümkün olabilecek en iyi ellerde olduğumu biliyordum. Ayrıca meydan okumayı seviyorum. Baskıyı seviyorum, ilgimi çeken işler beni zorlayan işler.

 Senaryoyu ilk okuduğunuzda Oppenheimer karakterini canlandırmak konusunda tereddütleriniz oldu mu?

- Hayır, senaryoyu okumadan önce ‘evet’ dedim. Chris beni bir rol için düşünecek kadar nezaket gösterdiğinde, bu zaten çok büyük bir şey. Kariyerimiz süresince bu tür roller bize sık teklif edilmiyor. Gelince de işe sadece atlamanız gerekiyor. Hele Chris’in kalibresinde bir film yapımcısıyla çalışacaksanız düşünmeye gerek bile yok.

Peki “Oppenheimer”ı daha iyi anlamak için dönem kostümlerini ve aksesuvarları nasıl etkiledi sizi?

- Kostüm ve aksesuvarlar karakter için gerçekten anahtar. Chris ile Los Angelesa kostümleri ve şapkaları denemeye gidiyorduk. İlginç olan Oppenheimer’ın bilinçli olarak kendinin bu versiyonunu yaratmasıydı. Küçük yaşlardan itibaren kendi kendini mitolojiye dönüştüren bir yapısı vardı. Şapkaları, pipoları ve takım elbiseleri... Hepsi çok önemliydi. Olağanüstü bir kostüm ekibimiz vardı. Ve Nolan gibi son derece net bir vizyona sahip bir yönetmenimiz vardı. Böyle olunca zaten her şey dilediğimiz en muhteşem şekilde bir araya geldi.

OKUDUĞUM EN İYİ SENARYOLARDAN BİRİYDİ

Yazının Devamını Oku

Wolfgang Puck: Oscar’daki tabaklar Türk markasından

11 Mart 2024
30 yıldır Oscar Ödül Töreni’nin yemeklerini hazırlayan şef Wolfgang Puck ile dün akşam yapılan tören öncesinde konuştuk. Puck, gecede Hollywood elitlerine tüm lezzetlerin Karaca tabaklarıyla servis edileceğini söyledi.

Hollywood yıldızlarının büyük gecesi Oscar için Karaca porselenlerini seçen Wolfgang Puck, bu tercihi hakkında şöyle konuştu:
“Benim için sadece en iyisi iyi sayılır. Yemeklerimde kullandığım tüm malzemeler dünyanın en iyileri. Bu sene lezzetlerimiz dünyanın en iyi porselenlerinden Karaca ile sunulacak. Hangi ülkeden neyi seçiyorsam, en iyisi olmak zorunda. Yemeği önce gözlerimizle yiyoruz, tabaktaki sunumun iyi olması yemeğin lezzeti kadar önemli. Keza servis ettiğimiz porselenler de sunum ve lezzet kadar önemli. Tüm bu detaylar birbirini tamamlıyor. Karaca Kırmızı Halı Koleksiyonu da bizim standartlarımıza yakışır porselenleriyle yılın en prestijli etkinliğinde yer alacak.”



Türkiye sevgisiyle bilinen Puck, Bodrum’daki yeni restoranı hakkında da şunları söyledi:
“İstanbul’u, Türkiye’yi ne kadar sevdiğimi herkes biliyor. Kendimi ülkenize yakın hissediyorum. Spago İstanbul neredeyse 10 yıldır hizmet veriyor ve başarılı lokasyonlarımdan biri. Şimdi Spago Bodrum geliyor. Dünyanın en güzel koylarından birinde muazzam bir tesis olan Max Royal Bodrum’da açılıyoruz. Restoran ve yemek sektörünün ikonik markası Spago’yu Bodrum’un en muhteşem yerlerinden birinde açacağımız için çok mutluyuz.”

Onur verici

Yazının Devamını Oku