Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi’yi canlandıran Devrim Nas da filmde çocuklarıyla birlikte rol aldı.Devrim Nas, yıllar önce Pera Güzel Sanatlar “Tiyatro” bölümünde, “Hareket” dersi hocamızdı.
Çok heyecanlandım hocamı görünce. Hasret giderdik, hem de sinema sektörüne dair uzun uzun sohbet etme fırsatı bulduk.
“Zübeyde, Analar ve Oğullar” filminin hikâyesi, Osmanlı’nın son dönemlerinde karışıklık içindeki Selanik’te başlıyor ve Cumhuriyet’in ilanına kadar olan süreci yansıtıyor.
Hakkında pek bilgi sahibi olmadığımız Zübeyde Hanım’ın savaşlar, salgın hastalıklar, göçler ve yokluk içinde 6 çocuğundan 4’ünü ve eşini kaybederken ‘Mustafa’sını nasıl yetiştirdiğini de beyazperdeye aktarıyor.
Filmi izlerken, seyirciler filmin duygusuna alkışlarıyla katıldılar.
Onun sayısız anısı var ama çok özel bir anısını benimle paylaştı:
“Yıl 2017. Hıfzı Topuz’la Nazım’ı konuşuyoruz. Onu tanıyan ünlü kültür insanlarını saydım. Örneğin Yaşar Kemal aramızda değil. Hıfzı Bey’e dedim ki, ‘Yaşayan ve Nazım’ı yakından tanıyanları bir araya getirelim.’ ‘Tamam’ dedi. Telefona sarıldı. İbrahim Balaban ve Orhan Karaveli daveti kabul ettiler. Esentepe’deki evde buluşuldu. Tarihi bir buluşmaydı. Ayakta şiirler okundu ve Nazım’a seslenildi. Önemli bir tanıklıktı bu... Şimdi üçü de aramızda değil. Son tanık Hıfzı Topuz da sonsuzlukta...”
Komşu ülkeler edebiyatlarını Atina’da Konuştu!
Yunanistan, Almanya, Güneydoğu Avrupa ve Türkiye’den yayıncı ve ajanslar geçtiğimiz günlerde Atina’da gerçekleşen önemli bir yayıncılık toplantısında bir araya geldi. Temel amaç olarak bölgedeki yayınevi profesyonellerinin iletişim ve paylaşım ağlarını desteklemeyi misyon edinen Let’s Talk programı, kıymetli bir görev üstlenmiş durumda. İngilizce kitapların ağırlıklı olarak yayınlandığı çeviri dünyasına yeni dilleri katmak, farklı coğrafyaların edebiyatlarını okurla buluşturmak için Goethe Institut Atina ile iş birliği yapan Frankfurt Kitap Fuarı’nı ve Hellenic Foundation’ı kutluyorum.
AÇIK KAPILAR ARDINDA
Y: Alpgiray M. Uğurlu O: Zeynep Neslihan Arol, Aslıhan Börühan, Ufuk Tan Altunkaya
Alpgiray M. Uğurlu’ya Adana’da ‘Film Yönetmenleri Derneği en iyi yönetmen ödülü’nü getiren “Açık Kapılar Ardında”, içinden Berlin geçen siyah beyaz bir film.
Bilgisayar mühendisi Gökçe’nin Berlin’de kendine yeni bir hayat kurmaya çalışmasını anlatıyor.
Uğurlu, festivaldeki söyleşide filmin siyah beyaz olmasının tamamen teknik aksaklıklardan kaynaklandığını söyledi.
Berlin’ e uzun yıllardır giden biri olarak bu renkli şehrin renksiz atmosferini ve kente dair genellemeleri maalesef sevemedim.
ANNESİNİN KUZUSU
Y:
Geçenlerde yayıncı dostum Münir Üstün’ü aradım. O da yayımladığı bir kitaptan bahsetti. Yüzünü Asya kıtasına dönen bir seyahat günlüğü...
Yazarı İsrafil Kuralay, kitabın adıysa “Asya Günlükleri”. Yazar, başta Moğolistan olmak üzere gezdiği 14 Asya ülkesinin birbirinden farklı atmosferini, yerlilerini ve kültürünü anlatıyor. Günlük yazılar şeklinde ve son derece akıcı bir üslupla kaleme alınan kitapta, Kuralay’ın deneyimleri bu coğrafyaya dair aşinalık kazandırıyor. “Asya Günlükleri: Bozkırın Çocukları”; sizleri Altay Sıradağları’nın eteklerinden Sentosa Adası’na, Çin Seddi’nden Bollywood’a, Kızıl Meydan’dan Halong Körfezi’ne eşsiz bir yolculuğa çıkaracak. Gezi kitapları sevenlere duyurulur.
İnsan-yapay zeka ilişkisi
“Bir Katilin Güncesi” romanıyla Türk okurunun büyük ilgisini çeken Güney Koreli yazar Kim Young-ha’nın 9 yıl aradan sonra kaleme aldığı yeni romanı “Veda”, Timaş Yayınları etiketiyle raflardaki yerini aldı.
(Soldan sağa) Türkiye’den Nazlı Berivan Ak ve Ayser Ali, Mısır’dan Fatimah Abbas, Fransa’dan Katharina Loix van Hooff, Finlandiya’dan Urpu Strellman, Polonya’dan Joanna Dabrowska...
Sırbistan’daki yazar ve yayıncılarla buluştular. Balkan edebiyat, kültür ve sanat dünyasının en önemli isimleriyle geçirdikleri 4 gün Balkan edebiyatının dünyaya yayılması için çok önemli bir girişim oldu. Bu girişimin başında Türkçeden pek çok eseri Sırpçaya taşıyan yayıncı ve şair Nenad Šaponja var.
Nobel ödüllü Ivo Andric’in Belgrad’daki evini de çok merak ettim.Gezi programıma burayı da ekledim.
Tito’nun mezarını da unutmamak gerekiyor. Çiçekler Evi denilen, basit tek katlı bir binanın ortasında beyaz bir lahitin içerisindeymiş. Orayı da çok görmek istiyorum. Buraya giderken İvo Andriç’in izini sürdüğü temaları ve ülkesinin tarihinden seçtiği insan yazgılarını, anlattığı romanı “Drina Köprüsü”nü yeniden okuyacağım.
Osmanlı sultanının hayatı
Sabiha Sultan, Doğu ile Batıyı birleştiren, aydın kişiliğiyle iz bırakan, güzeller güzeli bir padişah kızıydı. Taliplerinden biri Mustafa Kemal’di. Kendi eşini kendi seçti, Şehzade Ömer Faruk Efendi’yle evlendi.
Antalya’nın Gastronomi Festivali “Food Fest”te şair Musa Fırat’la tanıştım.
Şairin yeni kitabı “Elma ve Lorca”yı, İstanbul’a uçarken okuma fırsatım oldu.
Okurken düşlerle örülü bir edebiyat yolculuğuna çıktım.
Kitap, adını İspanyol şair Federico Garcia Lorca ile insanın dünya serüvenine işaret eden elmadan almış.
Fırat, şiirlerinde, dolunayı, mitolojiyi, toplumsal olayları sorguluyor. Antalya Sanatçılar Derneği ve PEN üyesi Fırat, Antalya’da her ay “Dolunay’da Şiir ve Müzik Gecesi” de yapıyormuş.
Takip etmeye ne dersiniz?
Çocuklar sarayın bahçesinde
◊ “Kim Jiyeong, Doğum: 1982” Cho NamJoo
Koreceden çevrildi. Feminist bir roman. Bebeklikten yaşlılığa kadın olarak yaşamanın zorlukları ve ayrımcılıkları üzerine kurgulanmış bir roman. Bizde 8 baskı gördü. Basılmaya devam edecek. Çünkü ilgi gören ve sevilen bir roman.
◊ “Eksilen” Burak Varol, Mutlu Aile Çöplüğü” Emine Sezer
Kültür Bakanlığının Edebiyat Eserlerini Destekleme Projesi kapsamında her başvuru döneminde biz de çeşitli dosyalarla başvuru yapıyoruz.
Bu romanlar destek alanlar ve “Eksilen”, “Mutlu Aile Çöplüğü” tekrar baskıyı gördü. Biri akademisyen, biri devlet memuru, biri hekim yazarların... “Eskilen”, “Mutlu Aile Çöplüğü”nün editörü Ayla Duru Karadağ. Kanımca yazarlıkta yürüyebilirler.
‘Antalya’dan Dünyaya’ başlığıyla yapılacak ve ünlü şeflerin ağırlanacağı festivalde, sergiler, ürün tanıtımları, workshoplar, paneller, söyleşiler ve yarışmalar düzenlenecek.
Ek olarak Yörük-Türkmen yemekleriyle özel etkinliklerin de festivalde olması şahane.
Bu arada Antalya’nın yemek kültürünü başarıyla yıllardır sürdüren 7 Mehmet’i gazeteci arkadaşım Özlem Ertan’la ziyaret ettik.
Neredeyse 30 yıldır biliyorum bu lokantayı, kendimi burada hep iyi hissettim.
Yıllardır korunan tarifler var ne de olsa. Burayı Doğan Hızlan da çok sever.
Ayrıca ünlü şef Mehmet Akdağ’ın Sinan Hamamsarılar ile birlikte hazırladığı ,“7 Mehmet: Hikâyeler, Ürünler ve Tarifler” adlı eserini de okunmayı hak ediyor.
Sıra dışı 2 kitap