Şimdi de 35 bin adetlik daha baskıya girilmiş. Bu hafta D&R'da çok satanlarda yerini almış bu kitap. “3391 Kilometre”nin devam kitabı olan “Sıfır Kilometre”nin de dizi ya da film olma şansı varmış, görüşmeleri sürüyormuş. Beyza Alkoç’un “3391 Kilometre” adlı kitabı, filminden sonra daha çok satmaya başlamış. “3391 Kilometre”nin film özel baskısı 1 haftada 15 bin adet sattı. Şimdi de 35 bin adetlik daha baskıya girilmiş. Bu hafta D&R'da çok satanlarda yerini almış bu kitap. “3391 Kilometre”nin devam kitabı olan “Sıfır Kilometre”nin de dizi ya da film olma şansı varmış, görüşmeleri sürüyormuş. Beyza’nın yeni çıkacak olan kitabıysa, 2022 yılındaki "Enkaz Altındakiler” romanının devamı niteliğinde. Kumru, Uraz, Nisan, Eren ve Bulut... Farklı hayalleri olan ve birbirine yabancı beş genç... “Enkaz Altındakiler” isimli sıra dışı bir televizyon yarışmasına başvurarak inanılmaz bir deneyime adım atarlar. Ancak ortaya çıkan beklenmedik gelişmelerle hayatları derinden sarsılacak ve unutamayacakları bir yolculuğa çıkacaklardır. Beyza Alkoç’u sevenlere duyurulur.
Hititlerin kaderi onun ellerinde
Anadolu ve dünya tarihinin en önemli uygarlıklarından birini yaratan Hititler, edebiyata konu oldu. Arkeolog ve yazar Özlem Ertan’ın kaleme aldığı fantastik roman serisi "Bir Hitit Masalı”nın ilk kitabı “Kanatlı Güneş”, Genç Destek Yayınları’ndan çıktı. “Kanatlı Güneş” çocuklar için yazılmasına rağmen, yetişkinlerin de keyifle okuyabileceği, heyecanlı ve fantastik bir macera. Annesiyle birlikte Hititlerin kutsal saydığı Yazılıkaya’yı ziyaret eden Aruna, zamanda yolculuk yapıp Hitit Çağı’na gider. Çok geçmeden Hititlerle bir bağı olduğunu ve Hattuşa’da tamamlaması gereken görevleri bulunduğunu öğrenir. Karanlığa gömülen Hitit diyarında Güneş’in yeniden doğması Aruna’ya bağlıdır. “Kanatlı Güneş”, sadece tarihi ve fantastik bir macera değil, bir kız çocuğunun kendi gücünü keşfedişinin de öyküsü.
Bu coğrafyada iz bırakmış karakterler
Samet Altıntaş’ın yeni kitabı "Bugünün Rüzgârında Türkiye”, ülkenin bir günlüğü gibi de okunabilecek metinlerden oluşuyor. Yazar, altıncı kitabında Şeyh Bedrettin’den Evliya Çelebi’ye, Ahmet Hamdi Tanpınar’dan Orhan Pamuk’a, Teoman’dan MFÖ’ye değin bu coğrafyada iz bırakmış kişilerle ilgili kaleme aldığı makaleleri okuyucuyla buluşturuyor. “Abdülhamit Yaşasa Hangi Partiye Oy Verirdi?”, “Erkin Koray Hep Tek Başına”, “Orada Bir Cumhuriyet Var Uzakta”, “Bursa Bülbülü Bize Ne Söyledi?” gibi başlıklarıyla merak uyandıran ve her biri günümüze bağlanan yazılar, Türkiye’nin kalbine yolculuk etmek isteyenlere içtenlikle rehberlik ediyor. Kaleme aldığı şehir tarihi ve monografilerle tanınan Altıntaş’ın yeni kitabı Tara Kitap etiketiyle yayımlandı.
Dikkatimi çekti
Aslan, kitabında sürükleyici dokuz öyküye yer veriyor. Daha önce polisiyemizin usta isimleriyle birlikte birçok kolektif öykü seçkisinde yer alan yazar, “Gerçek hayatta karşımıza çıkabilecek ve ‘suç’ olarak tanımlanabilecek her şey benim öykülerimin konusu olabilir, mutlaka bir cinayet ve dedektif olması gerekmez” diyor. Suçun kendisinden ziyade arkasında yatan psikolojiyle ilgilendiğini de ifade ediyor.
Aslan, kitabının arka kapak yazısında da belirtildiği gibi suça fazlasıyla karışmış, belaya ziyadesiyle bulaşmış öyküleri ve sürprizli sonlarıyla polisiyenin ne kadar tekinsiz bir tür olduğunu yeniden hatırlatıyor.
Edebiyat ayrıntılardan oluşur
Polisiye yazarı Ayşe Erbulak’ın 10 yıl aradan sonra yeniden düzenlenerek basılan kitabı “Dokuz Oda Cinayetleri”, Eksik Parça Yayınları tarafından yayımlandı.
Roman, orkide ve incilerle dolu naif bir düğünle başlıyor; tabii düğün de bir cinayetle... İlk anda katili ve maktulü tanıyor olmamız romanın hızına hız katıyor.
Okur daha “kim” sorusuna odaklanmadan, bu çok katmanlı romanda aklına takılan “neden” sorularına cevaplar arıyor. Polisiye roman okumayı sevenler için Erbulak katili değil de sebeplerini merak ettirmeyi ve deyim yerindeyse adeta katillere hak verdirmeyi hedefliyor.
Toplumsal meseleleri olan bir roman
◊ Altın Kitaplar, 1959 yılında kuruldu ve bu yıl 65’inci yaşını kutlayacaksınız. Yayıneviniz, edebiyat dünyasının dev ismi Stephen King ile de özdeşleşmiş bir kurum. King’in romanlarının Türkiye’deki yayıncısı sizsiniz. Kendisiyle bizzat tanıştığınızı da öğrendim. Nerede gerçekleşti o tanışma hikâyesi, anlatır mısınız biraz?
- Biz, ortağım Erden Heper’le birlikte senelerce “Stephen King’i Türkiye’ye nasıl getiririz” diye planlar yaptık ama onun kendi ülkesi ABD’nin, hatta Maine eyaletinin bile dışına çok çıkmadığını biliyorduk...
◊ Öyle mi, neden?
- Daha önce Maine’in dışına çıktığında kaza geçirmişti diye hatırlıyorum. O nedenle oradan uzaklaşırsa her şeyin ters gideceğine dair bir batıl inancı var. Hatta bir keresinde “Yeşil Yol”un ön gösterimi için Londra’da gitmiş, o bile onu çok rahatsız etmiş.
◊ Siz de kendisiyle Maine eyaletinde mi tanıştınız?
- Hayır, biz Almanya’da tanıştık.
2023’ün parlayan yayınevleri
Kronik Kitap... Çünkü tarih, biyografi ve araştırma-incelemeyi cazip kapaklar, vurucu arka kapak yazıları ve titiz içerikle okura sunmayı başardı.
Kafka Kitap... Çünkü dünya edebiyatının en önemli eserlerinden örnekleri iyi çeviriler ve etkili tanıtımla tekrar kitaplıklara soktu.
Remzi Kitabevi... Çünkü günün ve güncelin meselelerini konu edinen en iyi kitapları, anı ve incelemeleri yıl boyunca ardı ardına okurlarla buluşturdu.
Yedi Yayınları... Çünkü dünya edebiyatının sıkı metinlerini iyi çevirilerle Türkçeleştirdi, çoksatan değil hep satan peşine düştü.
Jaguar Kitap... Çünkü hem kapak tasarımları, hem kitap seçimleriyle bağımsız yayınevi misyonunu en iyi şekilde temsil etti, yeni yayıncılara ilham verdi.
2023’te yitirdiklerimiz kalbimizde!
Bana, yeni kitabından bahsetti. “Aysel” ve “Yel Değirmenlerine Karşı” kitaplarıyla tanıdığım Gönül, yeni romanı “Ayağımın Tozuyla Aşk”ta özgür ve isyankâr genç kadın Asuman’ın, aşk ile seyahatlerle paralel giden içsel yolculuğunu anlatıyor. “Yalın ayak, tek başına gezmek, kendini ve hedeflerini daha iyi tanıyan biri haline getirdi beni” diyor genç kadın. Asuman’ın blogger’lıktan gezi programcılığına hızlı yükselişini anlatan öykü, medya ve sosyal medya dünyasını da tüm çıplaklığıyla okura yansıtıyor.
Öte yandan kendi de iyi bir gezgin olan yazar, romanını Avustralya, İtalya, Hindistan, Japonya, Endonezya gibi ülkelerde kurgulamış. Bu yönüyle de çok renkli bir içeriğe sahip “Ayağımın Tozuyla Aşk”, yeni yılda raflarda olacak.
Doğayı korumanın önemi
Redhouse Kidz (SEV Yayıncılık) tarafından yayımlanan “Tırtıl Osman’ın Bir Günü” kitabıyla tanıyıp sevdiğimiz Osman, bu kez “Denizlerin Can Dostu” olarak okurun karşısında. “Denizlerin Can Dostu”, deniz kirliliği, canlıların yaşam hakkına saygı gibi konular barındırıyor.
Çocuk edebiyatı üzerine uzmanlaşmış olan akademisyen yazar Ayfer Gürdal Ünal, eğlenceli bir macera eşliğinde, doğayı korumanın önemini hatırlatıyor.
Yaz tatilinde Göcek’teki dayısının yazlığına gidip dalgıçlığa merak saran Osman ve ablasının sualtı maceraları bir hikâyeye dönüşüyor. Bu kitap, denizlerin kirliliğinin geldiği boyutu ve sualtının büyülü dünyasını da akıcı bir kurguyla aktarıyor.
Yapay zekâ konusunda yayınlar hızla çoğalıyor. Bu yeni kitabın özelliği ise şöyle: Bilimsel yaklaşımın popüler bir anlatıma kavuşturulmuş olması... Kitapta temel olarak yapay zekânın iş dünyasında ve bireysel yaşamda uygulanması tartışılıyor, ayrıca bu konudaki kaygılar da ele alınıyor.
Ölçü sisteminin tarihi
Bu ay yayımlanan kitaplar içinde ilgimi çekenlerden biri de Timaş Yayınları’ndan çıkan “Dünyanın Yedi Ölçüsü” oldu.
Piero Martin isimli Padua Üniversitesi’nde termonükleer füzyon alanında araştırmalar yöneten bir fizik profesörünün kaleme aldığı bu kitap, sizi insanlığın ortak kültür hazinelerinden yedi temel ölçünün; metrenin, saniyenin, kilogramın, kelvinin, amperin, molün ve kandelanın hikâyelerine götürüyor.
◊ 7. İzmir Uluslararası Mizah Festivali’nde bir ödül aldınız. Öncelikle şunu sormak istiyorum, karikatür muhalif bir sanat dalı mı?
- Tabii ki muhalif olmaktır görevi ama halka karşı değil. Bir gruba karşı muhalif olmaktan söz ediyorum. Örneğin ben politikadaki yanlışlıkları gördüğüm zaman politikacılara muhalefet ediyorum. Savaş durumunda, savaşı çıkaranlara karşıyım. Çevre kirliliğine de. Bütün bu sorunları yaratanlara karşı muhalifim.
◊ Sizin sinemayla da bağınız var. İtalyan yönetmen Federico Fellini’yle çalıştığınızı, hatta ona ithaf ettiğiniz bir sergi yaptığınızı biliyorum. Fellini sizin için ne ifade ediyor?
- Fellini’nin doğduğu yerde; Rimini’de yaşıyorum. Kendisiyle birlikte çalışma şansım oldu. Bazı filmlerindeki duvar resimlerini yaptım. Fellini’nin karakterleri gerçekten karikatür gibi. O açıdan benim için her zaman çok önemli bir sanatçı oldu. Bir sergimi de Fellini Müzesi’nde yaptım. Kentin değişik yerlerindeki duvarlarda Fellini’ye ithaf ettiğim çizimlerim de var.
ESERLERİM TAM ANLAMIYLA KARİKATÜR DEĞİL, RESME DAHA YAKIN
◊ Yarı İtalyan yarı Arnavut, aslında dünyalı bir çizersiniz. Sizin mizahınız daha çok kimler için?
- İnsanın içinden gelir mizah. Benim figürlerimde her zaman karikatür özelliği taşıyan tipler vardır. Resim tekniğini kullanarak humorist (şakacı) karikatürler yapıyorum. Benimki tam anlamıyla karikatür değil aslında, resme daha yakın. Mesela Tan Oral’ın eserleri tam anlamıyla yalın birer karikatür. Benimki o açıdan farklı.
Yetmedi kimi yazarlar da öykülerini okuyacak. Bitmedi bir de ücretsiz....
Düş değil kurmaca değil, 1970’lere kadar aşağı yukarı 40 yıl boyunca böyle etkinlikler olmuş. Adına da “Edebiyat Matineleri” denilmiş, sinemanın matineleri olur da edebiyatın olmaz mı?
İnanılacak gibi değil ama h2o kitap tarafından yayımlanan “Türkiye’de Edebiyat Matineleri” adlı araştırma kitabında bu tarihimiz anlatıyor.
Kitabın yazarı Erol Gökşen gecesini gündüzüne katmış, arşivlerde yaşamış özverili bir akademisyen. “Edebiyat Matineleri” üzerindeki kalın toz tabakasını üflemekle kalmamış bu olguyu “hafıza mekânı” olarak boyutlandırmış.
Toplumsal hafızanın oluşumunda “mekân”ların büyük önemi var.
Salt bu yüzden toplumun hafızasında yer etmiş mekânların yaşatılması gerekli.
Bu yolla şairlerimize ve yazarlarımıza da sahip çıkabilir onları yaşatabiliriz. Kim bilir belki “Edebiyat Matineleri”ni de tekrar canlandırabiliriz.