Hasan Ercazip

İzmir’in gücü

19 Haziran 2022
Terslikler üst üste geldiğinde insan kabuğuna çekilir ya bazen.Bir süredir elim klavyeye gitmiyordu... Önce İzmir’in futboldaki milli hasretini dindiren Türkiye-Litvanya maçı ısıttı içimizi.Sonra TFF Genel Kurulu...


Dile kolay, Haziran 2011’de Mahmut Özgener’in vedasının ardından 11 yıldır Türkiye’nin 3. büyük şehrinin adı yoktu Türkiye Futbol Federasyonu’nda. Ve bunun eksikliği her yıl, her konuda giderek artan bir şekilde hissedildi.
Öncelikle İZVAK çatısı altında birlikte görev yaptığım sevgili Talat Papatya’yı TFF Yönetim Kurulu’na seçilmesinden ötürü kutluyor, başarılar diliyorum.
Cuma günüydü... Kutlama için telefonda görüştük... Sesinden heyecanı anlaşılıyordu. Mehmet Büyükekşi yönetiminin önündeki ilk üç mesele herkesin malumu. Yayın ihalesi, harcama limitleri ve yabancı sayısı. Doğal olarak önceliğin bu üç konu olacağını belirtti Talat Papatya. TFF Yönetimi’ndeki görevini ve diğer konuları konuşmak için de biraz zaman istedi.
Göztepe’deki görevi otomatik olarak sona erecek. Bu konuda fazla yorumda bulunmadı. Ancak edindiğim izlenim şu ki Göztepe için de umut dolu, kulübün düştüğü gibi kalkacağına inancı tam. Rasmus Ankersen ile devam eden süreç, Türkiye’de ilk kez yabancı sermayenin bir futbol kulübüne yatırım yapacak oluşu, Göztepe’nin emin ellerde olduğu düşüncesini güçlendiriyor.

***

İzmir’in TFF’deki ‘yokluğunun’ sona ermesinde İZVAK’ın altını da kalın bir çizgiyle çizmek gerek elbette. 2015 yılında Ali Erten ve Mehmet Sepil’in karşılıklı jestleriyle Göztepe ve Karşıyaka arasında başlayan, İzmir’in tüm renklerinin katılımıyla büyüyen dostluk iklimi, artık sadece İzmir’den değil, Türkiye’nin her yerinden saygı ve takdirle izleniyor.

Yazının Devamını Oku

Şampiyonluğa var mısın Karşıyakalı?

31 Mart 2022
Onlar, Karşıyaka’nın gururları...

 Onlar, Zübeyde Hanım’ın kızları...
Siz deyin Karşıyaka Kadın Voleybol Takımı, ben diyeyim bir rüyayı gerçeğe dönüştürme adına yolu yarılayan devrimciler...
Farkında mısınız? İzmir’in Sultanlar Ligi hasretini dindirme yolunda sessiz sedasız, kendisinden 5 kat bütçeli takımlara meydan okuyarak son dört takım arasına kaldı Karşıyaka... Yarı Final etabında Bursa’da oynadığı üç maçı da 3-2 kazanarak... Geriye düştüğünde pes etmeyerek, öne geçtiğinde sakinliğini koruyarak, inançla, emekle ‘mutluluğun resmini’ çizdiler parkenin üzerine... Hem de 19.8 yaş ortalamalı bir kadroyla!
Dörtlü Finale bu hafta sonu yine Bursa ev sahipliği yapacak. Tek devreli lig usulü oynanacak üç maçın sonunda ilk iki sırayı alan takımlar Sultanlar Ligi’ne çıkacak. Ve inşallah Bursa’dan Karşıyaka’ya ‘yeşil-kırmızı’ bir mutluluk konvoyu olacak.
İlk etabın geçilmesinin ardından Karşıyaka Voleybol A Takım Sorumlusu, dostum Gönen Kansu Karakuş’u aradım tebrik için. Önce takımın durumunu sordum... “Biz bir hayali gerçeğe dönüştürmek için yola çıktık. Bu noktaya geldik. Kızlar inançlı, biz inançlıyız” dedi.
Gazetecilik merakı, “Bu rakiplerle bütçe kıyaslaması yaparsak ne durumdayız” diye ekledim. Cevap, “Rakamları vermeyeyim ama en yakın olduğumuz takımın bütçesi bizim beş katımız” oldu.
“Sizin için yapabileceğim bir şey var mı?” soruma da tüm Karşıyaka camiasına çağrı yaparak şu cevabı verdi sevgili Gönen...

Yazının Devamını Oku

Umuda tutunmak

13 Mart 2022
Geride kalan fikstüre bakılınca Altay’ın en kolay maçı! Rakip ligin dibinde... Son hafta Adana Demir gibi ligin flaş bir ekibini dize getirse de, havlu attı atacak... Üstelik maç iç sahada.


Ama gel gör ki, böyle bir maç bile belli bölümlerinde gerilim filmini aratmıyor biz İzmirliler için.
Oysa maç başlangıcı, Altay’ın temposu umut verici. Özellikle de Cebrail’in sürüklediği sağ kanat akınları.. Önce Pinares golle burun buruna geliyor, o güzelim sol ayağını yok sayan bir vuruşla auta atıyor topu. Sonra Kappel bomboş pozisyonda topu tavana gönderiyor. Ardından bir düdük. Kısa bir bekleyiş, VAR kontrolü, hakem Erkan Özdamar’ın penaltı noktasını gösterişi.
Yalan yok. Bir İzmir takımı lehine böyle penaltıların çalınmasına pek alışık değiliz biz! Önce Cebrail’e yapılan müdahaleyi yakalayan, ardından Marco’nun kaçan ilk vuruşunu tekrarlatan VAR hakemi Ümit Öztürk dünkü maçın en kritik adamıydı bence...
Böyle maçlarda ikinci golü bulamadıkça, rakibin direncini kıramıyorsun. İkinci yarı da özellikle 75’e kadar gerilim filmi tadındaydı Altay için. Özellikle Tetteh’in, Mustafa’nın etkili olduğu Malatya atakları Alsancak’taki soğuğu daha da katlanılmaz hale getirdi.
Neyse ki ‘çift ciğer’ Poko direndi, günün iki genç kahramanı Cebrail ve Kazımcan direndi, ‘ahtapot adam’ Lis direndi, bu korku filmi ‘kabusa’ dönüşmeden bitti.
Bu bölümde oyun Altay yarı alanına yıkılmışken Serkan Özbalta’nın önde kaybolan üçlü Marco, Kappel ve Pinares’i değiştirmekte bu kadar geç kalması çok pahalıya patlayabilirdi.

Yazının Devamını Oku

Bitmeyen kabus

6 Mart 2022
Sinemada sizi koltuğunuza çivilercesine başlayan bir film adeta... Yedi dakikaya sığan karşılıklı iki gol, bunaltan bir Göztepe baskısı, tempo... Sonrası mı? O heyecanlı başlangıcın, ‘fragmanına aldanıp girdiğiniz, yarısında çıkmak istediğiniz bir filme’ dönüşümü.

 

Bol gollü ama sönük, tatsız 90 dakika sonunda akılda kalan dört isim var. Her pozisyonda oyunu durduran, futbolu öldüren, ‘düdük çalmaya aşık’ bir hakem... Di Santo’nun golünde nasıl bir faul görüp de Atilla Karaoğlan’ı ekran başına çağırdığını anlayamadığım VAR hakemi Tugay Kaan Numanoğlu... 25 santim kısa olduğu Atınç’tan kafa topu alan, gol atan, çalım atan ve “Göztepe ne zaman böyle bir transfer yapacak” dedirten Kasımpaşalı Muleka... Ve Göztepe’nin her atağını bitiren, tek olumlu hareketi olmayan, ‘yutan eleman’ Tannane...

İnsan bazen teknik adamları anlayamıyor. Aynı fikirde değilim ama hadi tribünlerin ‘günah keçisi’ ilan ettiği Halil ve Soner’i kulübeye çektin. Peki Tannane’ye 73 dakika nasıl tahammül ettin be hocam!

Hepsini geçtim.

Aynı anda iki sakatlık nedeniyle takım sahada 9 kişiyken, 3 kişi değişiklik için kenarda beklerken, oyunu durdurmayı, topu taca atmayı, yeniden 11 kişi olmayı kimse düşünmez mi? O esnada yenilen 3’üncü golün affı olur mu?

Yazık, çok yazık. Kasımpaşa yata yata, uyuta uyuta 3 puanı alıp gitti. Göztepe’nin alt grupta rakibi olan takımlara puan dağıtma alışkanlığı artık çile boyutunda. Mağlubiyet serisi uzadıkça uzuyor. Bu kabustan güneşli bir sabaha uyanmak mı? Sanki giderek zorlaşıyor.

Son söz...

Yazının Devamını Oku

Büyü bozuldu

28 Şubat 2022
Hasretle bekleyeceksin eve dönüşü. Günleri sayacak, açılışı yapacak, her maça umutla koşacaksın. Ama her defasında yeni bir yıkım yaşayacak, galibiyet hasretini bir türlü dindiremeyeceksin.


Bir de ateş hattının sıcaklığını düşünün. Çok zordu Altay için. Ama dün Alsancak’ta simsiyah bir matemin bembeyaz bir umuda dönüşümünü izledik. Ya da “kara büyünün” bozuluşunu...
Oldum olası sevdim pes etmeyen insanları... Farklı şeyler deneyen, üreten, kadere baş kaldıranları. Serkan Özbalta da geldiğinden bu yana Altay’ı daha üretken bir hale getirmek için kafa yoruyor.
Mesela Thaciano’nun derin oyun kurucu rolüyle savunma önüne yerleştirilmesinin takımın atak başlangıçlarına net bir şekilde kalite kattığını görmüştük. Özbalta dünkü 11’iyle de bir mesaj vermişti hem kendi takımına hem de rakibe. Thaciano-Pinares-Rodrigues üçlüsünü bir arada kullanarak “Ben bu oyunun direksiyonunu alacağım ve ne olursa olsun kazanacağım” diyordu genç hoca.
Bu tercih ne mi getirdi? Son dönemin en üretken hücum performansını izledik Alsancak’ta. İki kez öne geçen, iki kez yakalanan, pes etmeden üçüncü golü bulan Altay, şüphesiz ki keyif verdi izleyenlere.
Ve cesaretin zaferi kazındı tabelaya.
Tabii ki her şey tozpembe değil. Her tercih bir vazgeçiş sonuçta. Altay zaten savunmada bireysel sıkıntısı olan bir ekip. Böyle bir kadronun forse etmek, kazanmak zorunda olduğu maçları oynaması, rakip için fırsatları da beraberinde getiriyor. İki gol atarken, iki de yüzde yüzlük fırsatı kaçırdı Gaziantep. Bu da Altay’ın şansıydı. Ya da futbol tanrılarının verdiği bir cesaret ödülü.

Yazının Devamını Oku

Beyaz sayfa

7 Şubat 2022
Maç öncesi kiminle konuşsam, Göztepe ağır favori... Göztepe’nin oyunu almasını, Altay’ı boğmasını, rahat bir galibiyete ulaşmasını bekleyenler çoğunlukta. Skordan bağımsız benim cevap aradığım soru ise şu: Nestor El Maestro oyunu kontrol etmek isteyecek mi? Bir başka ifadeyle Göztepe topa sahipken mi yoksa top rakipteyken mi daha tehlikeli bir takım? Son 4 galibiyetin elde ediliş tarzına bakarsak, bence cevap ‘B’ şıkkı..

 

.

Altay kanadında Serkan Özbalta için de kritik karar bu. Topu talep ederek, hem oyunun hem de tabelanın üstünlüğü mü hedeflenecek, yoksa kontratak oyunu mu benimsenecek?

Altını çizelim ki ilk maçında hem oyunu ve hem skoru isteyen, cesaretle topu talep eden bir Altay’ı sahneye sundu genç hoca. Bu, kelimenin tam anlamıyla bir meydan okumaydı. İlk 25’ten sonra Göztepe ön alanda 2-3 top kapıp rakip kaleyi yokladığında “Oyun Göztepe’nin istediği şekle dönmeye başladı” diye düşündük. Ama bu noktada Kazımcan’ın inatçı baskısı ve adeta penaltıyı alması, işleri tersine çeviriverdi. İkinci yarı başında  Thaciano’nun Soner’den çaldığı topla ürettiği gol de rakibi kendi silahıyla vuran ve fişi çeken hamle oldu.

Altay ligin ilk yarısında olduğu gibi Göztepe’yi bir kez daha yenerek beyaz bir sayfa açtı. Karanlıkların en yoğun olduğu an, aydınlığa en yakın an oldu bir kez daha. Bu 3 puan simsiyah giden kaderi tersine çevirecek mi göreceğiz.

Göztepe’ye gelince... Geldiği günden bu yana emeğini ve dokunuşlarını takdir ettiğim El Maestro’nun ilk maçında döktüren Moubandje dururken Berkan’la maça başlamasını, skor 2-0’a geldikten sonra bile önde çoğalmak yerine 87’ye kadar üç stoperde ısrar edişini anlamlandıramadım. Ev sahibi, tribünlerdeki müthiş desteğe karşın derbinin direksiyonunu neredeyse hiç ele alamadı. A planı devre dışı kalınca, alternatif üretemedi ev sahibi. 4 galibiyetin getirdiği özgüven bir tarafa Göztepe’nin bu tür oyuna hükmetmesi beklenen maçlarda rakibe “Patron benim” demesini sanırım çok bekleyeceğiz.

Yazının Devamını Oku

Pollyanna

27 Aralık 2021
Futbol oyunundan gol kavramını çıkarırsak, çok iyi takım Göztepe... Sahada çok mücadele ediyor, rakibi bozuyor, top kazanıyor, takım olarak doğru pozisyon almaya çalışıyor, taraftarın ıslıkladığı isimler bile ellerinden gelenin en iyisini vermek için didiniyor.

 

Ama iş, topu 3 direk arasından geçirmeye geldi mi olmuyor, olamıyor...
Rakip ceza alanında çoğalamıyor Göztepe. Jahovic arkadaşlarına “Gelsenize” diye haykırıyor ama ceza alanı pratiği, alışkanlığı ne Tijanic’te var, ne Lourency’de ne de Soner-Obinna ikilisinde. Dino Arslanagiç’in orta yapmasını, sağ-sol bekleri üretkenlik sağlamasını bekliyorsunuz! İyimserlik de bir yere kadar! Adis, rakip savunma dörtlüsü arasında koşuşturup duruyor ama tabela değiştirebilen yok!
Neyse ki rakibi paniğe sokacak derecede yapılan baskının bir karşılığı var! İster ilahi adalet deyin, ister futbol şansı. Demirspor’un kendi ağlarına yuvarladığı top, futbol tanrılarının teselli ikramiyesidir bu emeğe, mücadeleye...
Ve Balotelli...
Bakın dünkü maçı özeti Balotelli’dir sadece. Sahada çılgınca mücadele mi etti, hayır... Çok mu koştu, hayır. Emin olun neredeyse forması bile terlemedi. Ama... 40 metreye attığı paslarda “Vay be” dedirten, 30 metreden vurduğu topla 90’dan örümcek ağlarını alan, o ana kadar rakip ceza alanına girmemiş takımını üstünlüğe taşıyan isim hep Ganalı yıldızdı. Sadece 45 dakika içinde minimum enerji, maksimum katkı!
Sonuç...

Yazının Devamını Oku

Çok yazık

20 Aralık 2021
Dile kolay...

 

Amatör Küme’nin tozlu yollarından bir peri masalına yelken açacaksın. Bir bir, adım adım ilerleyecek, ‘Olmaz’ denileni başarıp Süper Lig’e çıkacaksın...
Süper Lig’in yeni takımları için en büyük tehlike olan ilk yılını 6. sırada tamamlayacak, Avrupa şarkıları söyleyeceksin...
O da yetmeyecek, kendi evine kavuşacak, rakipler için ‘kabus’ haline gelebilecek bir stada taşınacaksın. Belki de Türkiye’nin değişen dengeleriyle, zirve adayı takımlar arasına girebilecek bir yol açılacak önünde...
Ama...
Önünde açılan fırsat kapısını aralamaz, doğru adımları atmaz, kadro kaliteni artırmaz, her yıl daha da kötü yabancılar seçersen, hayaller bir anda kabusa dönebiliyor.
Taktiğe, tekniğe, detaya çok fazla gerek yok.

Yazının Devamını Oku