Ceylan Şekerci

Kadına şiddet

4 Temmuz 2020
Gün geçmiyor ki karşımıza yeni ve içi acıtan bir kadına şiddet olayı daha çıkmasın. Olaya karışan taraflar toplumun gözünün önündeki isimlerden olunca işin boyutu da farklılaşıyor. Ozan Güven gibi mesleki pozisyonlarına hayranlık duyduğumuz kimselerin şiddet haberleriyle gündeme gelmesi hayal kırıklığıyla karışık bir kızgınlık doğuruyor içimizde.

Kadına şiddetin statüsü, sosyoekonomik düzeyi, yaşı yok.  Dünya Sağlık Örgütü'ne göre, Türkiye'de kadınların yüzde 38'i hayatlarında en az 1 kez partnerlerinin şiddetine maruz kalıyor. Aslında bu istatistiklere yansıyan muayene bulguları ve darp raporlarıyla kanıtlanan fiziksel ve cinsel şiddet sadece. Pek çok kadın her gün sözel, duygusal ve ekonomik şiddetle mücadele ediyor. Ülkemizde kadına yönelik şiddet üzerine yapılan araştırmalardan, kadına yönelik şiddetin yaygınlığını, kadının gördüğü şiddet karşısındaki çaresizliğini ve bu durumda nereden ve nasıl yardım alması gerektiği konusundaki bilgisizliğini üzülerek görmekteyiz.

Kadına yönelik şiddet, temel hak ve özgürlüklerinin ihlali olup kadın ve erkek arasındaki başta fiziksel güç eşitsizliğinin kötüye kullanımıyla ortaya çıkan önemli bir sorun... Şiddetin amacı, erkeğin fiziksel egemenlik sağlayıp kadını korkutarak kontrol etmeye çalışmasıdır. Bazı olgularda alkol ve madde kötüye kullanımının kişiyi öfke ve dürtü kontrolünde saf dışı bırakıp istenmeyen sonuçlara yol açtığı görülmektedir. Nedeni her ne olursa olsun, şiddetin hiçbir şekli hiçbir şekilde haklı çıkarılamaz.

Olayların çoğunda kadının duyduğu yoğun korku ve toplum baskısı nedeniyle sessiz kaldığı biliniyor. Bazı kültürlerde dayak bir hak gibi algılanmakta ve kadın iyice bastırılmaya çalışılmakta. Bir yanda fiziksel farklılıklar diğer yanda toplumun atfettiği kadınlık rolleri kadını maalesef bir adım geriye atıyor. Dünyanın pek çok farklı noktasında ortak bir anlatımla gündeme getirilen sorunların başında kadına şiddet, kadın cinayetleri ve adalet konusundaki dengesizlikler geliyor. Bir kadın tüm baskılara, toplumun yargılarına rağmen korkularını yenip konuştuğunda aslında hepimizin erkek egemen dünya ile yüzleşmesine bir kez daha vesile oluyor.

Türk Ceza Kanunu’nun kadına yönelik şiddet hükümleri kapsamında tarafların dinlenilip gereken kararın verileceğine inancımız sonsuzdur. Dünyanın hiçbir yerinde şiddetin hiçbir boyutu kabul edilemez, sessiz kalınamaz. Hiçbir insanın temel yaşam özgürlükleri elinden alınamaz, bu haklara zarar verilemez. Kadınlarımızın seslerini duyurabildiği, eşitliğin sadece kağıt üzerinde kalmadığı bir gelecek dileğiyle.   

Yazının Devamını Oku