Beril Papuççuer Ceylan

Cinsel kimlik nasıl gelişir?

5 Haziran 2015
Çocuklar cinsel kimliklerini kaç yaşında üstlenirler?

Kadın ya da erkek olma gerçekliğini doğru anlayabilmek için belirli kavramların mutlaka açıklığa kavuşması gerekir. Bunların başında, biyolojik cinsellikten anlaşılan, bir insanın kadın ya da erkek olmasıdır. Oysa cinsel rol denince kastedilen, bir kimsenin dişiliğini ya da erkekliğini gösterme biçimi, yani ne kadar dişi ya da erkek olduğudur. Ancak bu kavramsal farklılığı öne çıkarabilmek uğruna kaba bir genellemeye girişildiğini kabul etmek gerekir.

Biyolojik cinsellik ve cinsel rol ayrımı

Cinsellik ve cinsel rolü bu şekilde ayırmak, ezelden beri düşülen bir yanılgıya adeta bir kez daha düşmektir. Yani cinsellik konusunda beden-kafa ayırımı yapma yanılgısı. Oysa cinsellik, leğen kemikleriin arasında bulunduğu kadar beyindedir de. İnsan ilişkisinde bu böyle olduğuna göre, bilimsel araştırmalarda da bu gerçeği gözden kaçırmamak gerekir. Dolayısıyla, “biyolojik cinsellik” kavramı, cinselliği tamamen fizyolojiye indirgemek yerine, aynı anda fizyolojik ve psikolojik olan bir olgunun birinci boyutunu vurgulamak şeklinde anlaşılmalıdır. Biyolojik cinsellik ve cinsel rol kavramlarına getirilen ayırım, ancak böyle anlaşıldığı takdirde yapaylıktan kurtulabilir.

Cinsel rol ve cinsel kimlik

İnsanlar, belirli fiziksel kıstaslara uydukları ölçüde kadın ya da erkektirler. Keza, karakter ve davranışlarının belirli kültürel kalıplara uyması ölçüsünde dişi ya da erkek nitelikli sayılırlar. Ancak cinsel rolün, toplum tarafından algılanışı ile bizzat oyuncu tarafından algılanışı, farklı şeylerdir. Örneğin bir hermafroditi (çift cinsiyetlilik) ele alacak olursak, dış cinsel organlarından dolayı toplumsal çevresi tarafından erkekliğe uygun görülen bu kişi kendini tam ters yönde algılayabilir. Yani kendisine verilen “cinsel rol” ile kendine yakıştırdığı “cinsel kimlik” farklı olabilir. Nitekim uzun vadede bu hermafrodit kişinin cinsel rolüyle değil de cinsel kimliğiyle bütünleşmesi, yani erkek cinsel organlarından dolayı kendisine uygun görülen erkek rolüne göre yetiştirilmesine rağmen kadın kimliğini benimsemesi çok olasıdır. Bu tür durumlar pek sık görülmedikleri halde, insanların gerçek cinsel kimliğinin fiziksel durumları ya da görünüşteki davranışlarıyla değil, yalnız ve yalnızca kendilerinin kadınlık ya da erkeklikle özdeşleştirmeleriyle belirlendiğini kanıtlar.

Erkek ya da kadınlık rolü çakışır

Cinsel kimlik, bir insanın kendini erkeklik ya da kadınlıkla özdeşleştirmesidir. Çoğu insanda cinsel kimlik ve cinsel rol toplumsal olarak erkek ya da kadınlık rolü çakışır. Yani çoğu erkek yalnızca erkeklik rolünü oynamaz, aynı zamanda onu özümler, benimser.

Bir çocuk anne karnındayken artık cinsiyeti tespit edilir ve o andan itibaren kızım ya da oğlum şeklinde hitaplar başlar, takılan adla, giydirilen renkle, alınan oyuncakla ve desteklenen davranış kalıplarıyla öbür cinsle arasında farklar yaratılmaya başlanır. Giderek ilk iki veya üç yıl içinde çocuklar kendilerini erkeklik ya da kadınlıkla özdeşleştirmiş olurlar ve tipik erkek ya da kadın davranışlarını üstlenirler. Böylece çocuk henüz kendi başına karar alacak konuma gelmeden cinsel kimlik ve cinsel rolü, biyolojik cinselliğine uyuşturulmuş ve kalıcı olarak tespit edilmiş olur. Bu kurala uymayan durumlar, tekil sapmalar ya da istisnalar olarak ele alınır.

Yazının Devamını Oku

Erkeklerin kabusu sertleşme sorunu!

18 Mayıs 2015
İşte 5 maddede sertleşme sorunu ve tedavi yöntemleri…

Hastada fiziksel ya da tıbbi bir sorun olmadığına dair bilgiler tam ise, hastalığın yani sertleşme sorununun tedavisi psikojenik olduğunu bilerek işe başlamak gerekir. Eğer psikojenik tedaviye fiziksel sorunlar da eşlik ediyorsa tedavi sentez bir şekilde sürdürülebilir.

Organik sertleşme sorunu tedavisinde bazı tedavi yöntemleri şu şekildedir:

Ağızdan Alınan ilaçlar: Ereksiyon oluşumunu ve sürdürülmesini sağlayan ağızdan kullanılan ilaçlar vardır. Etkilerini farklı yollarla göstermelerine rağmen temel mekanizma kan akımını arttırmaları ve boşalmasını geciktirmeleridir. Başarı düzeyleri değişkendir.

Vakum Ereksiyon Cihazı: Bu tip cihazlar penisin etrafında bir vakum oluşturarak mekanik yolla kan akımını artırır. Kan kuvernöz yapının içindeki boşluklara emilerek sertleşme sağlanır. Cihazın farklı şekilleri vardır. Amerika ve Avrupa'dan alınan veriler doğrultusunda, kullananların bu cihazı benimseme ve memnun kalma oranları ortalama yüzde 70 oranında olduğu söylenmektedir. Cihazı bırakma nedenleri arasında sabah ereksiyonu olarak da diyebileceğimiz penil tümesansın erken kaybı, penis ağrısı, boşalma esnasında ağrı ve uyumsuzluk sayılabilmektedir.

İntrakavernöz Enjeksiyon Tedavisi: Basit bir ifadeyle cinsel birleşmeden önce kişinin ince bir iğneyle şırınganın içindeki az miktardaki maddeyi penise enjekte etmesidir. Önerilen, enjeksiyonun 45 derecelik açıyla yapılmasıdır. En önemlisi doktor kontrolünde öğrenilmesi, pekiştirilmesi ve dışarda kullanıma hazır hale gelinmesidir.

Penis Protezleri: Genelde uzmanların ve doktorların son seçenek olarak sunduğu tedavi şeklidir. Çoğunlukla daha önce hemen hemen tüm tedavi yöntemlerini denemiş ve fayda göremeyen hastaların başvurduğu seçenek olarak değerlendirilir. Penise cerrahi işlem uygulanacağından ötürü, penisin doğal dolaşımı bozulacağından dolayı bu cihazlar yerleştirildikten sonra bir daha normal yolla ereksiyon olması çok zordur.

Damar Cerrahisi: Penis damarlarına yönelik cerrahi girişimdir. Bölgesel arteriyel veya venöz hastalığı bulunan genç erkeklere uygulanmaktadır. Ender de olsa görülebilir ve işin uzmanlarına yönlendirilmelidir.

Sertleşme sorunu fiziksel ya da fiziksel-psikolojik nedenlere bağlı olsun tedavi sonuçları genelde memnun edicidir. Sertleşme sorunlarının tedavisindeki en önemli aşama öncelikle endişe ve kaygıların giderilmesidir. Uzmanın hastaya sorunun nedenlerini, tedavi yöntemlerini ve etkilerinin ne şekilde olacağı ile ilgili mutlaka detaylı bilgi vermesi gerekir. İlgili kaynakları okuması, değerlendirmesi ve karar vermesi için zaman tanınmalıdır. Bu durum birlikte değerlendirilmesi gereken bir süreçtir. Psikolojik nedenlere bağlı bir durumsa doktorun, cinsel konuda da uzman psikoterapistle işbirliği yapması hastaya ve tedaviye fazlasıyla fayda sağlamaktadır.

Yazının Devamını Oku

Sanal seks, cinsel hayatı olumsuz etkiliyor mu?

11 Aralık 2013
Sosyal fobileri olan ve içe dönük kişiler sanal seksi daha çok tercih ediyor.

İnternet, sosyal medya ya da kısaca teknoloji hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olmuş durumda ve artık 7’den 70’e herkes bir şekilde “teknolojik” yaşıyor. Seksin ya da cinselliğin de hayatın içinde var olduğunu da kabul etmemek mümkün değil. Teknoloji ve cinsellik bir araya gelince ortaya çıkan yeni ya da uzun süreden beri hayatlara giren kavram: Sanal seks.

Sanal seksi tercih edenlerin çoğunlukla içe dönük, kendini ortaya koymada zorlanan, sosyal fobileri olan ve eleştiriye karşı hassas olan kişiler. Bu tarz kişiler sanal ortamda kendilerini kolay ifade edebiliyorlar ve performans gerginlikleri de azalıyor.

Sanal seksi tercih edenlerin kendince birçok sebebi vardır. Bunlar çekingenlik, sosyal kaygı, cinsel bilgisizlik ve tecrübesizlik, doyumsuzluk, partneri ya da eşiyle yeterli tatmini yaşayamadığını hissetme, boşlukta olma hissi, dikkatini dağıtma, sorunlarından uzaklaşma, fantezi dünyasını genişletme, sıkıntıdan kurtulacağını düşünme, içindeki cinsel canavarı ortaya çıkarma isteği, sanal ortamı reel ilişkiye göre masum ve zararsız bulma gibi birçok neden sıralanabilir.

Sanal seks kişinin bir seçimidir ve uzun vadede cinsel yöntemi olmaya başlayabilir. Yani başlangıçta karşılıklı kimse kimseye zarar vermiyormuş gibi görünen bu eylem, uzun vadede yıpratıcı ve işin içinden çıkılamaz sonuçlara götürme riski oldukça fazladır. Sanal seks derken kastedilen ana tema cinsel içerikli sohbet ve eylemleri içerir. Sanal seksin reel ilişkiye dönüşme olasılığı da oldukça fazladır. Başlangıçta masum ve zararsız görünen bu girişim sonrasında kişiyi oldukça sıkıntıya sokacak durumlar yaratabilir. Bu durumlar; karşılaştığı kişiden yaşadığı hayal kırıklığı, kendini olduğu gibi gösterme zorunluluğu (sohbette birçok kişi kendini çok farklı gösterme eğilimindedir), hastalık kapma riski, eşini/partnerini aldatma, şantaja maruz kalma riski, hırsızlık, abartılı cinsellik deneyimi yaşayabilme, yalancı tatmin yaşama, sonrasında pişmanlık ve huzursuzluk hissi, ilişkilerine zarar gelme, tanıdıklarıyla karşılaşma gibi birçok risk içerir.

Sanal seks geçek bir cinsel ilişkiden oldukça farklıdır. Gerçek ve sağlıklı bir cinsel ilişki uygun zaman, uygun ortam ve uygun partnerle olması durumudur. Sanal seksi sıklıkla tercih etmeye başlayanlardaki diğer önemli bir risk de özellikle erkeklerde yoğun görülen porno ve mastürbasyon bağımlılığına dönüşmesidir. Adı üzerinde sanal eylemler dizisi gerçekleştiği için yaşanan doyumlar da abartılı ve gerçek dışı oluyor. Gerçek cinsel ilişki yaşadığında sanal sekste yaşadığı tatmini yaşayamayabiliyor. Yaşadığı cinsel ilişki sanal sekste yaşadığının yanında kişiye ”sığ” gibi görünebiliyor. Bekarken sanal seksi tercih eden kişiler, evliliklerinde sanal partnerleri ile yaşadıkları deneyimleri evliliklerinde yaşayamadıklarından hayal kırıklığı ve mutsuzluklar başlayabiliyor. Evli kişiler içinse bilgisayar başında tatmin olma yaşandıkça eşleriyle birlikte olmak istemiyorlar ve gitgide tercihleri eşlerinden sanal dünyaya kaymaya başlıyor. Uzun vadede hem kadında hem de erkekte cinsel sorunlar yaşanmaya başlıyor.

Eğer var olan cinsel problemlerinden endişelenenler bu yolu tercih ediyorsa, bu doğru bir yol değildir. Yani bu yolla sorununuz çözülmez ve tedavi gerçekleşmez. Örneğin sertleşme sorunu, erken boşalma, eşe karşı cinsel isteksizlik, penis boyutu veya şekli ile ilgili endişeler, performans kaygısı, cinsel deneyimsizlik gibi cinsel sorunlar var ise bunun tek doğru yolu uzman bir cinsel terapistle yürütülen cinsel terapi tedavisidir. 

Yazının Devamını Oku