Maliye için büyük tekneler için küçük bir adım

Teknelerde Türk bayrağı tartışması hiç bitmez.

Vergi oranlarının yüksekliği nedeniyle bir türlü toplanamayan vergiyi toplamak için oran indirmeye yanaşmayan maliye bürokrasisi, alavere - dalavere, Delaware’e kayıtlı Amerikan bayraklı teknelerin sayısının artmasından hiç rahatsız olmaz. Ya da olmazdı...

Ankara’dan gelen haberler, toplanamayan bir verginin oranının çok yüksek olmasının hiçbir kamu yararı sağlamadığının, sonunda, sanki ve kısmen, anlaşıldığını gösteriyor.

AKP İstanbul milletvekili Mehmet Domaç’ın hazırladığı yasa önerisi, sahipleri Türkiye vatandaşı olan yabancı bayraklı teknelere Türk bayrağına geçiş kolaylığı sağlamayı öngörüyor... Öneri yasalaşırsa, Türk bayrağı çeken teknelerin sahipleri vergi yerine, vize karşılığı her yıl harç ödeyecek.

Ödenecek harçlar teknenin boyuna göre değişecek: 5 - 9 metre arası 200, 9 -12 metre arası 400, 12 - 20 metre arası 800, 20 - 30 metre arası 1600 ve 30 metre üzeri tekneler 3200 YTL harç ödeyecek. Harç ödemeyen ve oluşturulacak ’bağlama kütüklerine’ kayıt yaptırmayan teknelerin denize çıkması mümkün olmayacak.

Ve anlaşıldığı kadarı ile Türkiye’deki tüm tekneler bu düzenin parçası haline geleceği için, maliyecilerin elinden kaçmış yüzen kazlar, kafese girecek ve Türkiye’ye ek kaynak yaratacak. Bilmeyenler için: Maliyecilerin temel hedefi uçan ve kaçan kazları yakalayıp, kafese sokmaktır; her ülkede.

*

Niyet görünürde iyi.

Toplanamayan bir vergi kaleminin oranını çok yüksek tutma garabetinin temel nedeni, Türkiye’de denizle uğraşmanın büyük bir lüks, denizle uğraşanın ise kodaman olarak algılanmasıdır. Belli ki, ek gelir yaratma baskısı, bu algı ile mücadele etme yönünde bir kararlılık oluşturmuş Ankara’da. Ama yine belli ki, siyasi açık vermemek ve ’komprador’ denizcilere rahatlık sağlarmış gibi görünmemek için adım gereken büyüklükte atılmamış.

İyi yazılmış bu yasa önerisinin, kamu maliyesini iyi bilen birilerinin elinden çıktığı açık. Yapılan öneriler vatandaşın değil maliyenin çıkarlarını gözetiyor; o açıdan çok şeffaf. Birçok iş kolunun vergi sistemi dışında kaldığı bir ülkenin, attığı her adımda vergi ödeyen bir vatandaşı olarak, ben bu öneriye, ’heyecansız bir iyimserlik’ içinde yaklaşıyorum.

Bunun nedeni, yasa önerisinde yer almayanların, en az olumlu değişiklikler kadar, belki de onlardan fazla olması...

*

Neler mi eksik?

Maliye’nin vize harcı adı altında yapılacak yıllık ödemeleri hangi sıklık ve oranlarda arttıracağı belli değil. Bu, konan geçici vergileri kalıcı hale getiren bir maliye geleneğinin elinde, Deli Dumrul vergisine dönüşebilir. 1999 Büyük Marmara Depremi’nden sonra konan İletişim Vergisi’ni hálá ödediğimizi bir anımsayın... Bir bakmışsınız, 2010 yılında, harç vizeleriiki katına çıkıvermiş bir geceyarısı kararnamesi ile.

Dıştan ya da içten takma motoru genellikle destek amacı ile kullanan yelkenli tekneler ile motoru asli itici gücü olan motorlu tekneler arasında ayrım yapılmaması, teknelerin boyları ile motor güçleri arasında bağlantı kurmaması, alt sınırı 5 - 9 metre olarak belirlemesi yasa önerisinin zayıf yönlerini oluşturuyor.

Hepsinden önemlisi, verilen bir hizmetin karşılığında vergi alınması temel ilkelerden biridir. Denizde, amatör tekne sahiplerine çok az hizmet veren bir denizcilik altyapısını yöneten, tekne bağlama ve denizleri koruma konusunda çok az girişimi olan bir devletin yüzen kazları kafese sokma girişimini daha dikkatli bir dille başlatmasını yeğlerdim.

Şu haliyle yasalaşması halinde, yabancı bayraklı bir teknem olsaydı - Halki Türk bayraklı - Türk bayrağına geçiş yapmazdım.

Nedeni basit: Güvenmiyorum.

Samsun’dan bir başarı öyküsü

Dünyada gemi ve yat inşa sanayiinin parlayan yıldızı Tuzla, son aylarda başarılarından çok işçi ölümlerine yol açan işyerleri ile gündeme geliyor. Tuzla rekabette öne çıkmaya çalışırken, belli ki, ciddi bir darboğaza girmiş durumda. Ama Tuzla’nın açtığı yol, gemi ve yat inşa sanayiinin dünya ile rakebet edebileceğini gösterdiği için Türkiye’nin değişik yerlerinde de başarı öyküleri yazılıyor artık.

Samsun’daki Gazal Yatçılık ile, birkaç yıl önce bu köşedeki bir yazı ardından tanışmıştım. Sahibi, Burhan Uyan ile telefonda uzun uzun görüşmüş, neler yaptıklarını, heyecanlı planlarını dinlemiştim.

Geçenlerde gelen bir e-postada, Burhan Uyan, Gazal Yatçılık’ın hedeflerine biraz daha yaklaştığını anlatıyordu bana: "Türkiye’deki ilk trimaran tekneyi biz yapıyoruz. Şu anda çelik gövde konstrüksiyonu bitti, kaplamaya geçiyoruz. Bu tekne balık üretme çiftlikleri için özel olarak tasarlandı. 15 gün boyunca onlarca balık çiftliği gezdik, çok sayıda kişiyle görüştük ve onların ihtiyaçlarına uygun bir tekneyi tasarladık. Gemi inşa mühendisi arkadaşlara çizdirdim, projesini de yerli ofis olan Türk Loydu’na onaylattım, inşa izni alıp üretmeye başladık. Tamamen yerli malzeme kullanıyoruz."

Uyar, yaptıkları teknenin birçok açıdan yenilikçi olduğunu anlatırken, şunları söylüyor: "Norveç açık deniz balıkçı gemilerinden esinlenerek tasarladığımız kaptan köşkünde, hem öne doğru, hem de arkaya doğru kumanda imkanı veren çift dümen ve hidrolik kontrol ünitesi mevcut. Yani gemi öne doğru balık kafeslerine geldikten sonra kaptan arkasını dönüp gemiyi milimetrik olarak kafeslere kıçtan kara yapabiliyor, bu yöntem de Türkiye’de ilk defa kullanılıyor. Tamamen yerli imkanlarla yaptığımız bu çalışma bizim için son derecede gurur verici bir üretimdir. Devletten hiçbir yardım almadan sadece kendi kaynaklarımız ile üretiyoruz ve bu gemi tasarımımızın balık üretme çiftlikleri için çok önemli bir tarz olduğunu düşünüyoruz. Bu teknenin daha da geliştirilmesi için TÜBİTAK’a başvurduk, zira gemi yapımında ciddi bir inovasyon projesi olduğunu düşünüyoruz ve ülkemizde bu çok az karşılaşılan bir şey. Ayrıca bu formun maksimum yerli kaynaklar kullanılarak bir askeri gemi platformu olarak üretilebilmesi için Savunma Sanayii Müsteşarlığı’na da başvurduk. Tüm bunları bir yıldan daha az sürede yapabildiğimizi düşününce fena da gitmiyoruz hani."

Gazal Yatçılık web-sitesi www.gazaltugandtrawler.com’da açıklanan şirket felsefesinin bence en temel bölümü şu: Bölgeye has yüzyılların tekne imalat deneyiminden güç alıp, geleneksel ustalığı mühendislik bilimi ile birleştirmek. En önemli bölümü bu, çünkü başarıyı ancak geleneğin gücü ile çağı yakalamak getirebilir.

Sürmekte olan bir diğer projeleri ise, Amerika ve Avrupa’da kendine has bir alan oluşturan gezi amaçlı römorkör ya da Tugboat üretimi. Terrier 32 adlı bu denizci teknenin tasarımcısı Amerikalı Michael Kasten. Avrupa’da ilk kez yapılıyor.

Tasarımcı Kasten üretim kalitesini gördükten sonra, "Fiyat belirleyin, size birkaç alıcı bulayım" diye temasa geçmiş bile Burhan Uyan ile.

Anlaşılan Karadeniz kıyısı, Bartın - Kurucaşile’den sonra, geleneksel ile moderni harmanlayan yeni bir üretim bölgesine kavuşuyor. Türk yat sanayii ise yeni ve heyacanlı bir üretici ile tanışıyor.

Hayırlısı...

Shop&Miles Gümüş Kupa’sı sahibini buldu

İstanbul’un en önemli yelken yarışlarından biri olan Shop & Miles Bosphorus Cup’da, Gümüş Kupa, Türkiye üretimi Mat 12 teknesi ile yarışan Toka yelken ekibinin oldu. Yarışa, Fransa, Yunanistan, Bulgaristan ve İtalya’dan gelen ekipler de katıldı. Shop&Miles Turgut Reis Cup ile yarışın ikinci ayağı 8-10 Ağustos tarihlerinde Bodrum’da yapılacak. Bu iki yarışın galipleri, İtalya’da eylül ayında yapılacak Dünya Yelken Şampiyonası’na katılacak.
Yazarın Tüm Yazıları