Yonca Tokbaş - Kelebek

Çayı demle be güzelim

19 Ocak 2018
Bizde böyle bir durum var; çay demleme durumu.

Canımız sıkılsın sıkılmasın, hemen çay devreye giriyor. Çay içmek için bahaneye gerek yok. Çay hep var.
Çaylar geldi mi, ortam birden ısınıyor, herkes gevşiyor.
Demlendi mi tavşankanı çaylar, höpürdettin mi iki yudum, dertler sanki hüüüp buharlaşıveriyor.
Ben küçükken çay içmezdim.
Üniversitede kantin müdavimi olunca çaysever oldum.
Sohbetin çaylar gelmeden başlayamadığını gördüm.
Başlayan sohbetlerin, çaylar tazelenmeden devam edemediğini gördüm. Çaylar bayatlayınca sohbetin de tadı kaçtı, şahit oldum. Çay kaşığının şıngırtısı, çekilen her yudumun höpürtüsü, ince belli sıcak bardağın parmak uçlarını yakması; hepsi bir bütünün, aynı hikayenin vazgeçilmez parçası.

Yazının Devamını Oku

Hayatın peşinde koşmak

15 Ocak 2018
Ne yazayım nasıl yazayım diye düşünecek zamanımın olmadığı bir “anda olma” halindeyim.

Ve çok mutluyum. Çünkü işlerini iyi yapan, zevk ve tercihleri farklı olan ve yine de ortak değerleri saygı-çalışkanlık-etik olan genç bir ekiple beraberim. 
Her geldiğimde bir gün burayı doya doya koşmak, kayalarına dokunmak istiyorum dediğim Masa Dağı, Aslan Başı Tepesi... Her birine kavuştum. 
Hayallerinin peşinde koşmak ve hayalperest olmak arasındaki en kalın çizgi bu... Birinde hayal kuruyorsun, öbüründe eylemdesin. 
Ve ben şu an eylem halindeyim...
Capetown’dayım. Vodafone Red Dünya Avucunuzda takımı ile, yanımda İdil Yazar, Sezgin Yılmaz; CNN TÜRK “Dünya Avucunuzda” yapımcısı ve sunucusu Sinan Kunter,  programın yönetmeni Özcan Maviş, kameraman Bilal Söyleyen sizlere Capetown’u bambaşka açılardan anlatmak için yaşıyoruz... 
Her birinden bir dünya bambaşka bakış açısı ve farklı bilgi edindim.
En sevdiğim şey öğrenmek. Yaşayarak, paylaşarak öğrenmek!

Yazının Devamını Oku

Bir küçük İstanbul yazısı

12 Ocak 2018
Geçtiğimiz hafta sonu, kelimenin tam anlamıyla rüzgar gibi geçen, oradan oraya gidip, tamamen ilahi tesadüfler sayesinde arka arkaya geldiği için yetişebildiğim bir İstanbul koşturmacası yaşadım.


Bu sene Dubai’de 18’inci senemiz doluyor. O derece içindenim Dubai’nin yani düşünün.
Ve her İstanbul’a geldiğimde, ki hayli sık -ayda en az 1 gel git yapıyorum-, yine yeniden bambaşka şeyleri görüyor, şaşırıyor, anlamaya çalışıyorum.
Bugün onları tek tek yazmaya karar verdim.
Yonca
“gerdan”

Sigara kokusu

İstanbul sigara kokuyor ahali! Mekanlar, ortamlar, havası, hayatı, saçı başı.

Yazının Devamını Oku

Rakı, balık ve kadın

8 Ocak 2018
Herkes rakıyı erkekler içer zanneder.

Oysa bence rakıyı en güzel kadınlar içer.
Ben içerim.
Rakı kadındır, kadın da rakı. 
Birbirlerinin halinden, tadından anlarlar. 
Hiç konuşmadan anlaşırlar. 
Yalnızlık zor ve çekilmez geldiğinden ikisine de, yanlarında mutlaka balık ve peynir ararlar. 
Ufak tefek tatlardan ve hatta acılardan da haz aldıklarından, yanında mezesi olmadan duramazlar.

Yazının Devamını Oku

Derman olsun diye

3 Ocak 2018
Dışarıda güneş, kış güneşi.

Odun kömürü kokusuyla karışıktır ya hani bazen kış kokusu, öyle.
Öyle bir kış günüydü işte. 1-2 ay önce.
İnsanın terlemediği, ağzından azcık buhar çıktığı, ellerinin soğuk olduğu ama hiç ama hiç üşümediği...
Zeytin ağaçları içindeydik.
Tüm sohbetlerin zeytin içinde döndüğü, tek odağımızın kokumuzun tadımızın damağımızın zeytin, doğa, ağaç, hayat olduğu bir zamandı Milas’ta...
Masal gibiydi desem, yeri. Memleketimde, hele de Ege’deysem, bana her an masal ya hani!
İlhan Koçulu’yu size yeterince anlatmayı başarabilmem çok zor.

Yazının Devamını Oku

Yonca’nın yeni yıl duası

29 Aralık 2017
Bu duayı 2005 yılında yazmıştım.


Kendi duamdaki cümlelerin barındırdığı “yapma-etme-me me me” negatif eklerini ilk defa bu sene, size dileklerinizi bana yollamanın kurallarını yazarken fark ettim iyi mi!
“Aman çukura girme” derken tam içine düşersin ya, aynen öyle oldum işte.
“İnsan iyi bir şey söylediğini zannederken, olumsuzlukla söyleyebiliyor, aman dikkat!” diye dilinde tüy biten ben, yıllardır aynı hatayı yapıyormuşum.
İşin gerçeği, herkesin her şeyine çok özenirken, kendimi ihmal ettiğimden... “Aman ben nasıl olsa...” dediğimden... Geri dönüp kendi yazdığım duamı, dileklerimi alıcı gözle okumadığımdan...
Önce 2005 halini ele aldım... 2017 halini yazdım, şimdi.
Her sene yenilemeye karar verdim. Her sene daha cesur, daha kesin, daha belirgin bir şeyler yazmaya da niyet ettim. Sesim daha gür, kalemim daha net olmalı bir şeyi evrenden isterken.

Yazının Devamını Oku

Sihirli dilek kutusu (Sizden gelenler-2)

25 Aralık 2017
Dilekler bereketli yağmurlar gibi geldi; okuyup gülümsemek, şaşırmak, heyecanlanmak... Sihrin kendisi bu. Kronolojik sırayla yayınlıyorum. Yarın www.hurriyet.com.tr’de devam edeceğim. Dilekleri yollamak için son gün dündü. Dilek kutusu bu senelik kapandı.

Seneye yeniden açarız.
Dileklerin hepsi gerçek olsun.
Yonca
“dilekçi bacı”

Ne güzel bir şeye vesile oluyorsunuz. 2017’nin son aylarını paramparça geçiren bir kadın olarak sihir, mucize, kuantum, Kundalini, Reiki ne varsa muhtacım. 2018’de kalbime, ruhuma dokunan, benim gibi özgürce sevip sımsıkı sarılan bir aşk/eş/evlilik diliyorum. Bir de yeteneklerime ve hayallerime uygun bir iş sahibi olmayı, çevremdekilere de faydalı olabilecek kadar gelir sahibi olmayı kalpten istiyorum. Farkındalığımın daha da artmasını, baktığım yerde ihtiyacım olan dersi görüp, fark edip kabul etmeyi diliyorum. Karşıma çıkan herkes benim aynam, kendimle birlikte onları da şifalandırma yeteneğimin artmasına niyet ediyorum.

Yazının Devamını Oku

Sihirli Dilek Kutusu (sizden gelenler-1)

22 Aralık 2017
Pazartesi günü, “Bana yazın dileklerinizi köşeme alıyorum” dedim. 3 kural belirledim. Kurala 5 kişi uydu. Aşk olsun.


Olsun.
Her gelen dileği saatlerce olumladım, düzelttim, emek verdim dileklerimize, hem de seve seve. Dileklerin bana ulaşma sırasına göre köşeme aldım. Sığmadı tabii. Panik yok. Devamı pazartesiye...
Hepsi gerçek olsun diyerek salıyorum köşemden “evren”e.
Yonca
“mucizeci”
***

Yazının Devamını Oku