Yaşar Sökmensüer

Kraldan izin gelmiş

28 Eylül 2017
SUUDİ Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz kadınların otomobil kullanmasına izin vermiş.

Amma velakin, önce bir komisyon kurulacak, ardından da kadınların otomobil kullanma yasağı, Haziran 2018’den itibaren kaldırılacakmış.

Bir yıl daha bekleriz madem. İlahi kralım...

Kralın bir izni daha gündemdeydi geçenlerde... Kadınların ilk kez stadyuma alınmasına da izin vermiş. Berduhadar olsun, başındaki “igal”i güve görmesin.

Böylece ilk kez statta kurtuluş törenlerini -ayrı bir yere oturarak da olsa- izleyebilmişler.

Neden. nasıl kurtulmanın töreniydi, incelemeye hevesim olmadı.

Aslolan bir şeye izin vermesi...

* * *

İzin meselesi,

Yazının Devamını Oku

İktidarlar türkü sevmez

24 Eylül 2017
“KÜÇÜK kızımı uyandırmadan öpüp geldim, bizi daha dövdürmeyin...”

Bu kelimeler,12 Eylül darbesinden 2 ay sonra ağabeyi Muzaffer Erdost’la birlikte gözaltına alınıp, Mamak’ta dövülerek öldürülen İlhan Erdost’ın yaralı dudakları arasından çıkıyor.

İki kızından “büyük” olanı Türküler 2.5 yaşında, Alaz ise 6 aylık...

“Ben babamı en son uyurken gördüğümü hatırlıyorum” diyor Türküler.

“Alaz’sa babasının öldürülüşünü ilkokulda öğreniyor. Hayat Bilgisi dersinde...” (¹)

* * *

Hayat Bilgisi dersinde...

60’lı, 70’li, 80’li yılların darbelerle, idamlarla, infazlarla, işkencelerle, 90’ların faili meçhullerle geçtiği bir ülkenin, bir ömrün Hayat Bilgisi farklı oluyor tabi.

Babasını

Yazının Devamını Oku

Türkülerin efendisi

22 Eylül 2017
ÇOCUKLUĞUM,  gençliğim marşlarla geçti.

Çocukluğumda okulda belletilen marşların yerini, gençliğimde farklı marşlar alsa da... Öyle.

Farklıydılar ama hepsi bir yerinden savaşa, bir şey için can almaya ve/veya bir şey için can vermeye değiyordu.

Her şey “marş”a, “slogan”a dönüşebiliyordu o koşullarda.

Türküler, şarkılar bile önce “sol”a ya da “sağ”a mal oluyor... Sonra hep bir ağızdan marş niyetine seslendiriliyordu.

* * *

1976 Mayıs’ıydı.

Hacettepe Üniversite Beytepe Kampusu’nun ilk öğrencileriydik.

Yeni taşınmadan kaynaklanan sorunlar vardı.

Yazının Devamını Oku

Ben her gece aşık olurum

17 Eylül 2017
TERK edilmek, terk eden aldatmış olsa da olmasa da, geride kalana çoğu kez ayrılıktan çok “ihanet” efektiyle gelir.

Ki “Aşk acısı”na, kahır mektuplarına hep başka bir şey(ler) eşlik eder. Tuzu biberidir, olmazsa olmaz.

Vefasızlıktır, kadir bilmezliktir, onca emeğe yazıktır... Eklenerek, katlanarak, gider. Tüy diker, manzaraya...

“Giden sevgilinin ‘yokluğu’ somut bir şahıs olarak, kalan sevgilinin karşısında oturur”. (¹)

Oturur da... Artık o konuşmaz, terk edilen sevgili onu -hayalinde kalan, ya da hayal ettiği kelimelerle- konuşturur.

* * *

Eğer aşkın raconu bu minvalde oluşursa, bu hüzzam ve yalnız ülkede ayrılmak da maalesef “ihanet”tir efendim.

Aşk kitabında “gitmek”, öyle ya da böyle vefasızlıktır zaten.

Bunca yılın cefasına, hatta

Yazının Devamını Oku

Tanrıçaya cürmümeşhut

16 Eylül 2017
AŞKIN tezahürü (oluşması, belirtileri) ve hayata yansıtma biçimi, bir kuşak geçtiğinde bile gözle görülür ölçüde değişiyor.

Belki bir çok şey öyle... Ama aşk varlığı hatta yokluğuyla bile öyle destanlara teşne ki, arada akan sular pek durulmuyor.

Misal, mitolojideki iki üç bin yıllık Yunan, Olympos efsaneleri.

* * *

Rivayet odur ki, tanrıların kralı Zeus ile Hera’nın oğlu Hephaistos, Olympos figürlerinin “mermerden yontulmuş” güzelliğinin tersine, çirkindir, topaldır. Tanrısal zanaatının etkisiyle kamburdur da hafiften.

Aslında Zeus ile Hera’nın “aşk mahsulü” çocuğu olduğu için muhtemelen güzel doğmuştur da... Mitolojiye göre ya babası ya da anası onu Olympos’tan aşağı attığı için öyle olmuştur.

Çirkindir ama bronz, demir ve değerli madenleri işlemeyi sadece o bildiği için, tanrılar katındaki yerini kısa sürede zirveye yükseltir.

 

Çirkinim ama bilezik bende

Yazının Devamını Oku

Aşık olunacak erkeğin özellikleri

13 Eylül 2017
1980’lerin ilk yılları... Üç kadın denizin karşısında oturuyorlar.

 Biri Tomris Uyar; hayatından Ülkü Tamer, Cemal Süreya ve Turgut Uyar geçen yazar.

Hani ona hep sevdalı olan Edip Cansever’in, “Tomris rakıyı çok severdi, bense onu...” dizesindeki o ketum kadın.

Diğeri, ayrıldıklarında Ankara’ya da küsen şair Metin Altıok’un sevdası Füsun (Altıok) Akatlı:

“Bir yüzük yaptım sana güvercin teleğinden /Bir yüzük bükerek hoşçakal sözcüğünden”...

Ve yayıncı Nimet Tuna.

* * *

Kıkırtılı sohbetleri, “aşık olunabilecek erkeğin özellikleri”ne de geliyor.

Masaya uğrayan erkek şair-yazar takımının da görüşlerini alarak, başlıyorlar güle

Yazının Devamını Oku

Adı Serin

10 Eylül 2017
 HAVALAR bozkır sürpriziyle bir anda serinledi ya... Yaşadığım sıcak bir sohbet geçti aklımdan.

Yaşından da yaşlıydı adam... Meyhaneye unutulmaz bir aks-i seda yerleştiren şarkıları, sesi dışında.

 “Bir kırıklık var üzerimde” deyince, grip sandım. Yaşına, nesline hürmeten “Nevazil mi yoksa?” dedim.

Hani üşütürsün de, hasta olmazsın… İflah da olamazsın bir süre.

“Geçmiş olsun” diye ekledim, “Hep nevaziliz bu aralar...”

“Yok öyle değil” dedi. Demek anlatacağı varmış:

“Gençliğimde -önem sırasına göre- aşka, hayata, dünyaya meylettim hep. Ve bunların hepsine meyletmeyi, en azından hayallerimi öyle ayarlamayı mümkün kılan bir avuç hürriyete.

Ama önce aşkta kalbim kırıldı.

Bir kız sevdim,

Yazının Devamını Oku

Aşkın karakutusu

6 Eylül 2017
KADIN ve erkek arasındaki “laf olsun da torba dolsun” babından farklar, cinsiyetçi yaklaşımların ana malzemesi oluyor her zaman.

Biyolojik farklılıklardan yola çıkan “ayırımcılık”, tarihsel, sosyal, kamusal, hatta hukuksal mecralarda da zeminini buluyor.

Orada durur mu... Anında cinsiyetçi esprilere, atasözlerine, deyimlere, bayat vecizelere sızıyor.

“Kadınla erkek -doğası gereği- farklıysa, bittabi eşit de olamaz” mantığı, en düz yol zira. Koştur dur.

“Erkek yaklaşımı”nın da en kolay lokmaları oluyor tabi. Türlü bahanesi de...

 

Küçük a ile başlayan aşk

 

Hele mevzu son yazımda az değindiğim

Yazının Devamını Oku