Din ve para işlerinin birbirinden ayrılması

Haberin Devamı

Türkiye Cumhuriyeti laiklik konusunda Fransa’yı örnek almıştır. Model de, modelin bizdeki uygulanış şekli de tartışılabilir, konumuz bu değil. Son 12-13 yıldır Türkiye’yi yönetenlerin laikliğe bakışları ise müphem. Daha doğrusu ‘gün gibi bedid’ de neyse, konumuz bu da değil.

ABD’nin din ile ilişkisi çok farklıdır. Okullarda genellikle, bizim ‘Türküm, doğruyum’ misali, bayrak törenlerinde bayrağa ve temsil ettiği Cumhuriyet ile ‘Tanrı’nın buyruğu altında, bölünmez millete’ bağlılık yemini edilir. ABD seküler bir devlet değildir. Toplum, Avrupa kıtasından çok farklı bir şekilde, iliklerine kadar dindardır. Keza, Amerikan dolarının üzerindeki ‘In God We Trust’ (Tanrı’ya güveniyoruz) sloganı da çok geyiğe konu olmuştur.

*

İncil’de “Kimse iki efendiye birden kulluk edemez. Ya birinden nefret edip öbürünü sever, ya birine bağlanıp öbürünü hor görür. Hem Tanrı’ya hem Mammon’a kulluk edemezsiniz” denmiştir. (Matta 6:24 – Luka 12:33-36)

Mammon, Aramice’de ‘zengin’ anlamına gelir. Maddî varlık, zenginlik, mal edinme hırsı anlamında kullanılır, bir kötü tanrı şeklinde remzedilir.

Amerikalılar ellerinden ve dillerinden düşürmedikleri İncil’in her kelimesine inanırlar da, nedense bu âyeti yalanlamak için her şeyi yaparlar. (Koyu bir baptist-protestan olan J.D. Rockefeller, Tanrı’nın sevgili kullarına para kazanmalarını emrettiğine inanırdı. Belki de hem Lord’una hem Mammon’une tapışını böyle izaha çalışırdı.)

Ekonomist Max Weber, Kalvinist inanç ve ahlâk anlayışıyla ‘kapitalizmin ruhu’nun son derece uyumlu olduğunu, bunun da ABD’nin ekonomik mucizesini yarattığını söyler.

*

Geçenlerde ABD’de çıkan bir kitap, bu konuya farklı bir bakış getiriyor. Tarihçi Kevin Kruse’un One Nation under God (nasıl diyelim, ‘Tanrı’nun buyruğu altındaki ulus’) adlı kitabının alt başlığı How Corporate America Invented Christian America (‘Amerikan iş dünyası Hıristiyan Amerika’yı nasıl yarattı’) diyor.

Kitap bu konuda ahkâm kesenlerin (ve deli saçması komplo teorileri uyduranların) bilmediği şeyler anlatıyor.

Mesela bağlılık törenindeki ‘One Nation Under God’ ve doların üstündeki ‘In God We Trust’ ibarelerinin sadece 1950’lerde ortaya çıktığını ben bilmiyordum. Stanford tarih hocası Prof. Jean-Pierre Dupuy (*) 1930’lu yıllarda Amerikan işadamlarının Franklin Roosevelt’in ‘devletçilik’ olarak algıladıkları New Deal politikasına savaş açtıklarını; binlerce gerici papaz tutup, kiliselerde ‘Hıristiyanlık da kapitalizm de aynı değerleri savunur, ikisi de bireyleri erdemleri ve maddî başarıları oranında mükafatlandırır’ savını halka aşıladıklarını anlatıyor. Bu Kilise-iş dünyası işbirliği sayesinde başkan seçilen Cumhuriyetçi Dwight Eisenhover’in (toplumsal hayatta ve ekonomide) Tanrı’yı referans gösteren bu iki sloganı yasalaştırdığını, Amerikan toplumunun din ve para sayesinde var olduğuna inandırıldığını anlatıyor.

Gene Dupuy’den öğreniyoruz ki, ABD’de muhafazakar sağın ve ‘yeşil sermaye’nin baskısıyla (ne var? onlarınki de yeşil, dolar yeşili) federal devletler tek tek ‘din özgürlüğünün restorasyonu’ diye yutturulan bir kanun çıkarıyorlarmış. Bu mevzuat ‘din özgürlüğü’ kavramını ticarete de yayıyormuş. Ve bunun, 2016 seçimlerinde çok tartışılacağı söyleniyor. Çünkü ‘ticareti de kapsayan din özgürlüğü’ tutucu çevrelerce başka dinden olanlara ve eşcinsellere ‘dinî inancıma aykırı’ gerekçesiyle mal ve hizmet satmama bahanesi olacaktır, diye korkuluyor.

Bu kanun Ekim 2014’te Indiana Eyaleti’nde kabul edilerek yürürlüğe girmiş. Ancak dinci muhafazakarlar beklemedikleri bir tepkiyle karşılaşmışlar: Büyük sermaye ‘bu kanunu tanımıyoruz, Indiana’yı boykot ederiz’ diye tehdit etmiş. Yani ABD’de din ile kapitalizm arasındaki ‘mutlu birlikteliğe’ ilk kez gölge düşmüş, Amerikan toplumunun ‘iki temel direği ve varlık sebebi’ din ile dolar karşı karşıya gelmiş. 2016’da adayların din ile sermaye, yani tutucu seçmenleriyle para babaları arasında kalacakları söyleniyor.

Peki bu ‘gerici ve ayrımcı’ yasayı protesto eden şirketler, patronlar kimlermiş?

Başta Apple, Silicon Valley’nin genç devleri!

Eeee, dünya değişiyor, bu genç tröstlerin patronları gibi, müşterileri de dünyanın her yanındaki her dinden, her renkten, her ırktan gençler...

*

Peki bunları size niye anlattım?

Okuduklarım ve öğrendiklerim ilginç geldi. Ama asıl, ekonomi tarihçileri belki (artık tarafsız bir gözle) Türkiye için benzer bir araştırma yaparlar, yapanlar varsa sesleri duyulur diye umuyorum.
1950’lerde, DP iktidarında flörte başlayan, 1960-70’lerde AP iktidarlarında söz kesen, 1980’lerde ANAP iktidarında nişanlanan ve nihayet 2000’lerde AKP iktidarında imam nikahı kılan din ile paranın bizdeki ilişkilerini birileri bize anlatır diye…

Bir dönüm noktasındayız, bazı şeyleri duymak, öğrenmek faydalı olabilir. Özellikle şu ‘Hem Tanrı’ya hem Mammon’a kulluk etme’ meselesi. (Dikkat edin bakın, ‘Mammon’a kulluk etmek için Tanrı’yı kullanmak’ demedim!)


(*) Le Monde, 24.04.2015

Yazarın Tüm Yazıları