Özgür Şahiner

İnanmak ve başarmak

17 Aralık 2019
Galatasaray-Ankaragücü maçından iki gün önce, sarı-lacivertli ekibin Beştepe tesislerindeydik.

Ankaragücü’nün iki kupalı efsane kadrosunun önemli isimlerinden İhsan Kavak ağabey ile birlikte, önce kulüp başkanı Fatih Mert ardından da teknik direktör Mustafa Kaplan ile görüştük. Başkan, kulübün içinde bulunduğu durumun zorluğunu anlattı. Ekonomik tablonun vahametinin, tahmin ettiklerinin çok ötesinde olduğunu söyledi. Ancak, asla ümitsizliğe kapılmadıklarını, Ankaragücü’nün adına ve tarihine yakışır şekilde mücadele edip, omuz omuza vereceklerini belirtti. Sıkıntılı süreci hep birlikte atlatacaklarını, armanın değerini yüceltip, tarihi çınarı yaşatacaklarını vurguladı.



ÖZVERİLİ İLE ÇALIŞANLAR

Ardından, Teknik Direktör Mustafa Kaplan’ın yanına geçtik. Odasında hem o günün idman programını hem de 2 gün sonra oynayacakları, zorlu Galatasaray maçının teknik-taktik analizlerini yapıyordu. Başkan Mert, idari anlamda yaşanan sorunlardan söz etmişken, Kaplan da saha içinde karşılaştıkları sıkıntılardan yakındı. Özellikle, dar kadro ile mücadele ettiklerini, üstüne gelen sakatlık ve cezaların kendilerini çok zorladığını dile getirdi. Ancak, (Şartlar ne olursa olsun Galatasaray maçından puanla döneceğiz) diyerek, takımına olan güveninin altını çizdi. Sohbet ilerlerken, İhsan ağabey, kendi futbolculuk yıllarında kulüpte çalışan ve halen görevlerini büyük bir özveri ile yerine getiren emektarlar, Musa Cimili ve Can Dağ’ı da görmek istediğini söyledi. Kısa süre sonra ikili yanımızdaydı. Anılar tazelendi, geçmişin acı tatlı günlerinden kesitler paylaşıldı. Laf dönüp dolaşıp, bugüne geldi. O günkü idmana 5 oyuncunun, sakatlık ve yorgunluk gerekçesi ile çıkmayacakları bilgisini, bizimle paylaştılar. O sırada, Can Dağ, İhsan ağabeye dönüp, “Senin, Beşiktaş ile oynanan kupa rövanş maçı öncesindeki sözlerin akılma geldi. Kaburganda iki kırık olmasına rağmen, (Bana iğne yapın ben bu maçta mutlaka oynamak istiyorum. Arkadaşlarımı yalnız bırakamam) demiştin şeklindeki, sözlerini hatırlattı. Sonra da “Sizler, o dönem, kısıtlı kadroyla çok büyük fedakarlıklar yapıp, tarihi bir başarı yaşatınız. O yüzden de aradan yıllar geçse de unutulmuyorsunuz” diye ekledi. Musa Cimili de “Arma ve forma için verdiğiniz mücadele ve emek müthişti. Herkese örnek olmalı” diye arkadaşını destekledi. Sonra bir hatırlatma yapıp, “Geçen sezonun ikinci yarısına da kötü başlamıştık. O zaman da idmanımıza gelmiştiniz ve konuşmuştuk. Sonrasında çıkış yakalamıştık. Bu kez de aynı şeyin olacağına hissediyoruz. Galatasaray maçıyla yeni bir dönem başlayacak. Biz buna yürekten inanıyoruz” dediler.

Yazının Devamını Oku

Dirilişten güçlenişe

4 Aralık 2019
Bu ekibin ne badireler atlattığını, nelere göğüs gerip, zorlukları aşarak bugünlere nasıl geldiğini hepimiz biliyoruz. Bugünkü sıkıntıların aşılabilmesi için her zamankinden daha çok birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyuluyor.

Süper Ligde 13. hafta geride kalırken, 9 puanla ateş hattının içinde yer alan Ankaragücü, girdiği krizden çıkış yolu bulmaya çalışıyor. Menemenli yokluk günlerinden, ıslak formayla maça çıkılan sezonlardan, bilinmedik deplasmanlardan, birikmiş onlarca haciz ve icra dosyalarından kendini kurtarıp, ‘Diriliş’ sloganı ile başladığı yolculukta, layık olduğu yere yeniden gelen Ankaragücü, aynı kabusları tekrar yaşamamak için çırpınıyor.
Elbette bu zorlukları aşmak kolay değil. Ancak, geçmişte bunu başarıp örnek bir kurtuluş mücadelesi veren Ankaragücü, bunu yeniden yapabilir. Adına yakışır şekilde İmalat-ı Harbiye ruhundan esinlenerek, pekala hedefine ulaşabilir. Bu ekibin ne badireler atlattığını, nelere göğüs gerip, zorlukları aşarak bugünlere nasıl geldiğini hepimiz biliyoruz. Bugünkü sıkıntıların bertaraf edilmesi için her zamankinden daha çok birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyulduğu gerçeğini herkes kabul etmeli. Öncelikle şu bilinmeli ki, gün kavga edip, yıkıp dökerek, enerjiyi boşa harcama günü değil. Gün, sarılma, dayanışma, ortak hedef için tek yürek tek bilek olma günü. Suçlamalar, atışmalar, karalamalar, şu an için kulübe fayda sağlamaz. Aksine, herkesin moralini bozar, motivasyonunu düşürür.
Peki neler yapılmalı...



HER OYUNCUNUN KATKISI ÖNEMLİ

Yazının Devamını Oku

Yol ayrımı

10 Ekim 2019
Süper Ligde 7 hafta geride kaldı. Puan kayıpları, önceki sezonlara oranla, özellikle iddialı takımlar cephesinde daha fazla olduğundan, dengeli bir durum söz konusu. Bizim ligimizin kendine özgü bir yapısı var.

Özellikle 5 ve 6. haftalar, yönetimler ve teknik adamların geleceği açısından kritik bir eşik gibi duruyor. Bu süreci en az hasarla atlatan kulüpler, yoluna mevcut teknik kadroları ile devam ederken, puan olarak geride kalmış, yıpranmış ekipler, değişim düğmesine basıp, teknik ekiplerini yeniliyor. Yönetimler üzerindeki baskı artıyor...

Geride kalan sezon, bu süreci en sancılı geçiren takım Fenerbahçe’ydi. Bu sezon aynı sancıları Beşiktaş yaşıyor. Kayserispor, zincirin koptuğu ilk zayıf halka oldu. Hem başkan hem teknik direktör istifa etti. Denizlispor teknik adamı ile yollarını ayırdı. Trabzonspor, Başakşehir, Göztepe ve Antalyaspor gibi takımlar, korku tünelinden geçtiler. Milli maç arasında, Kasımpaşa ve Gençlerbirliği için çanlar çalıyor, Çaykur Rizespor da endişe içinde.

OLUMSUZ GİDİŞ UNUTULUR

Yabancı oyuncu kuralının tanıdığı hak ile kadrosunu büyük ölçüde yenileyen takımlar için ligin başındaki dönem elbette daha zorlu. Oyuncular; kenti, birbirini, ligi, rakipleri, hakemleri ve şartları tanımak için zamana ihtiyaç duyar. Oyun anlayışının rayına oturması, takımların temposunu, ritmini bulması için de süre gerekir. Bu da yaklaşık 7-8 haftayı bulur. Bugün, birçok takımın teknik adamı yaşanan bu zorluğa dikkat çekiyor.
Teknik adam değişikliğinin, işlerin iyi gitmediği takımlarda olumlu etki yaptığı doğrudur. İyi örnekler, her zaman öne çıkarıldığı ve gündeme daha çok getirildiği için, olumsuz sonuçlar nedense ya çabuk unutulur, ya da üzerinde bile durulmaz. Kulüpteki havayı değiştirmeye yönelik operasyon yapıp, teknik adam konusunda istikrarlı olamayan birçok kulüp, sonrasında daha büyük sorunlarla karşılaşmış, işin içinden çıkamamıştır.

ŞANS MI ŞANSSIZLIK MI ?

Sezon başında takım alan teknik direktörlerin; yönetim ve kulüpteki isimlerle oyuncu kadrosunu kurma, transferi beraber yapma, plan ve programı birlikte hazırlama gibi şansı vardır. İşler, 5-6 hafta sonunda iyi gitmezse, dalgalanmalar ve kırılmalar kaçınılmazdır. Bu tür krizlerin ardından gelen teknik adamlar ise hem şanslı hem de şanssızdır. Çünkü transfer dönemi kapanmıştır. Kendileri ya da yönetimce belirlenen yerlere oyuncu takviyesi, ara döneme kadar mümkün olmadığından, şanssızdırlar. Ancak, kritik eşik geçildiğinden; takımların kıvamını bulması, oyuncuların adaptasyon sürecini biraz daha geliştirmesi ve saha içi dengelerin oturmaya başlaması, şanslı yanlardır. Bu dönemde görev alacak teknik adamlar, “Takımı ben kurmadım, sezon başı hazırlıklarında ben yoktum, doğru planlama yapılmamış” gibi sözlerle, kendilerini rahatlıkla korumaya alabilir. Zor zamanlarda göreve gelecek isimlere gösterilecek sabır, daha uzun sürelidir.

BARDAĞIN HANGİ TARAFI ?

Yazının Devamını Oku

Zaman gerek

29 Ağustos 2019
Gençlerbirliği, sezona iki yenilgi ile başlarken, camianın hevesi erkenden kırıldı, hemen bir karamsarlık çöktü.

Sosyal medyadaki taraftar yorumlarında, takıma neredeyse düştü gözüyle bakılıyor. Daha iki maç geride kalmışken, böyle bir teslimiyet, ne Gençlerbirliği’nin adına ne da kültürüne yakışır. Evet, takım iki maçtır iyi oynamıyor, beklentilerin uzağında ve fikstürü de zorlu. Ancak eleştiri yaparken, kırmadan, dökmeden ve umutları erkenden tüketmeden, ortak akılla hareket etmek daha mantıklı değil mi? Önce şunu kabul etmek gerek ki Gençlerbirliği Süper Lig tecrübesine sahip bir kulüp olsa da bir yıl ara verip yeniden döndüğü kulvarda doğal olarak bazı sıkıntılar yaşıyor. Büyük oranda yenilenen kadronun, uyum sorununu çözmesi, yabancı oyuncuların; ligi, rakipleri, futbolumuzu ve hakemleri tanıyıp, ritmini bulması için biraz zamana ihtiyacı var.
Transferler eleştirilebilir, oyun anlayışına tepki gösterilebilir fakat bazı detayları da atlamamak gerekiyor. Sezonun ilk maçına çıkmaya hazırlanırken, savunmanın en önemli ismi olan Yıldırım Mert’in, (Bonservis bedeli ile ilgili tartışmalara daha sonra değineceğim) Roma’ya gitmesi, önemli bir kayıp değil mi ?

EKSİK KALMAK BÜYÜK DERT

Geçmişte, bir kişi eksilmek takımlar için çok büyük dezavantaj gibi durmuyordu ancak günümüz futbolunda bu fark kendini çok açık şekilde belli ediyor. Son şampiyon Galatasaray, o güçlü kadrosu ile çıktığı Denizli’de, 10 kişi kalınca, maçı 2-0 kaybetmedi mi? Aynı Galatasaray, 50 bine yakın taraftarı önünde öne geçtiği maçta, oyuncusu atılınca Konyaspor ile berabere kalmadı mı ? Üstelik, Seri, kırmızı kart gördüğünde, oyunun 75. dakikasıydı. Galatasaray kendi sahasında öndeydi ve maçın bitimine 15 dakika kalmıştı. Tecrübeli ve yıldızlar topluluğu takım bile eksik kalınca, kısa süreyi eritip, galibiyeti koruyamadı. Gençlerbirliği, Çaykur Rize maçını 55 dakika, bir, Gazişehir müsabakasını ise yaklaşık 65 dakika, iki oyuncu eksik oynadı. Burada, futbolcuların büyük hataları, acemilikleri ve dikkatsizlikleri, ne derseniz deyin hepsi vardı ancak hakemlerin de kartlar konusunda cömert oldukları tartışmaya çok açıktı.

Yazının Devamını Oku

Kırmızı alarm

28 Ağustos 2019
Kırmızı-siyahlılar, Ahmet Oğuz ve Polomat’ın, ilk yarıda oyundan atılması sonucu yaklaşık 70 dakikayı, 9 kişi oynamak zorunda kaldı. İkinci haftayı da puansız geçen Başkent ekibini, fikstürü de göz önüne alındığında zor bir süreç bekliyor.

Süper Lige bir yıl aranın ardından yeniden dönen Gençlerbirliği, ilk iki haftanın ardından hem oyun hem de skor olarak beklentilerin uzağında kalırken, oyuncularının kırmızı kart görmesi sonucu ağır bir fatura ile karşılaştı. Ligin ilk haftasında Çaykur Rizespor’a kendi evinde 1-0 yenilen Gençlerbirliği, yeni transferi Flavio Ramos’un kırmızı kartla oyun dışı kalması nedeni ile o mücadelede yaklaşık 55 dakikayı bir kişi eksik oynamak zorunda kalmıştı. Başkent ekibi, 2. haftanın kapanış müsabakasında ise ligin yeni ekibi Gazişehir Gaziantep’e deplasmanda 4-1 kaybederken yine kırmızı kartların bedelini ödedi. Gençlerbirliği’nde Ahmet Oğuz 27, Polomat da 38. dakikada kırmızı kart görüp, arkadaşlarını yalnız bıraktı. Sahada kalan oyuncular, uzatmalarla birlikte yaklaşık 70 dakika eksik mücadele edip, ayakta kalmaya çalıştı.



HAKEMİN İLK SÜPER LİG DENEYİMİ

Gazişehir ile Gençlerbirliği arasında oynanan maçı yöneten hakem Atilla Karaoğlan yönetimi ve kararları ile tepki çekti. Süper Ligde ilk kez maça çıkan Karaoğlan, kritik pozisyonları iyi süzemedi. VAR’a gidilen anlarda, kararların çok geç alınması da sahadaki hakem ile bilgisayar başındakiler arasındaki iletişimin iyi kurulamadığını gösterdi. İki haftayı sıfır puanla geçen Gençlerbirliği’nde dikkat çekici nokta, takımın eksik kaldıktan sonra verdiği reaksiyondu. Kırmızı-siyahlılar, hem Çaykur Rize hem de Gazişehir Gaziantep maçlarında, eksik oynarken çok daha etkili ve dirençli bir görüntü sergiledi. Özellikle, genç oyuncular; Arda, Berat, Rahmetullah ve Soner’in çırpınışları, yabancılara ve takımda ağabey olarak öne çıkanlara, aidiyet duygusunu göstermesi açısından örnek olacak nitelikteydi.

Yazının Devamını Oku

Hacettepe rüzgarı

9 Ağustos 2019
Beştepe’de endişeli bir bekleyiş hakimdi.

Satılacak mı, kapanacak mı diye akıbeti merak edilen Hacettepe kulübü, genel kurulunu yaptı ve Nedim Yıldırım başkanlığındaki yeni yönetim, kolları sıvayıp işe koyuldu. Gençlerbirliği’nin başkanı Murat Cavcav, babası duayen başkan İlhan Cavcav’ın ikinci büyük mirasına sahip çıkarak (İlhan Cavcav, Hacettepe’yi her zaman ayrı bir yere koyar, genç oyuncuları evlatları gibi severdi) önemli ve değerli bir adım attı. Bir geleneği devam ettirip, başkanlığı döneminde tarihi bir sorumluluğu yerine getirdi. Daha önce, Hacettepe ile ilgili olumsuz bir karar alınırsa, bunun en büyük zararını Gençlerbirliği’nin göreceğini belirtmeye çalışmış, uzun vadede, kırmızı-siyahlı ekibe ağır bir fatura çıkabileceğini vurgulamıştım. 21 yaş altı liginin uygulamadan kaldırıldığı, ekonomik cendereye sıkışmış kulüplerin borç batağından kurtulmak için alt yapıya dört elle sarıldığı bu dönemde, Gençlerbirliği’nin ‘altın madeni gibi işleyen cevherden’ kendi iradesi ile vazgeçmesi, kolay izah edilecek bir durum olmazdı. Elbette, iki kulübü mali anlamda idare etmek zordur. Ancak, küçük de olsa bir gelire sahip Hacettepe’nin Beştepe’ye yüklediği maliyetin, altından kalkılamayacak kadar ağır olduğunu sanmıyorum. Daha da önemlisi, Gençlerbirliği’ne oyuncu olarak sağladığı katkının, maliyetinin çok üzerinde olduğu ortada. Fazla uzağa gitmeye gerek yok. Gençlerbirliği’nin şu anki kadrosunda yer alan ve yıldızı parlayan Mert Yıldırım, Berat, Rahmetullah, Taha ve Ubeyd gibi isimler, bir süre önce Hacettepe’de oynuyordu. Daha bu sezonun başında 7-8 oyuncu Hacettepe’den alınıp Gençlerbirliği’ne kaydırıldı. Son 10 yılda transfer olup, Gençlerbirliği’ne önemli bonservis bedelleri getiren bir çok futbolcu, Hacettepe’den yetişti.

YOL HARİTASI ÖNEMLİ

Hacettepe’nin yarışmacı bir takım kurma, büyük iddia taşıma gibi öncelikli bir hedefi olmamalı. O yönde bir yatırıma da ihtiyacı yok. Hacettepe, asıl görevi olan oyuncu yetiştirmeye daha fazla odaklanmalı. Futbol adımlarını Beştepe’de atmaya başlayan ya da genç yaşta farklı kentlerden transfer edilen oyuncular, burada kendilerini geliştirmeli. O isimlerin, maç tecrübesi kazanması, ligin çetin şartlarına kendilerini hazırlaması anlamında Hacettepe, bir geçiş yeri, bir basamak tahtası olmalı. Bu kulüp, bunu geçmişte çok başarılı bir şekilde yerine getirdi, bundan sonra da getirmeye devam etmeli. Bu anlayışın para ile ölçülemeyeceği gerçeği iyi değerlendirilmeli. Bugün herkes altyapı ile ilgili olarak Altınordu’yu konuşuyor ancak Türkiye Liglerindeki her kategoride ve neredeyse bütün takımlarda, Beştepe’den yetişmiş ya da yolu Beştepe ile bir şekilde kesişmiş oyuncuların görev yaptığı unutulmamalı.

HAVAYI BİLEN İSİMLER

Yazının Devamını Oku

Hacettepe ve sorumluluk

22 Temmuz 2019
Kulüpler, ekonomik anlamda yaşadıkları sorunlara çare üretebilme derdinde.

Bu aşamada, alt yapılar daha büyük önem kazanırken, yöneticiler ve teknik adamlar, bu alana farklı gözle bakıp, ağırlığı bu yöne vermeye başladı. Tam da bu dönemde, futbol federasyonunun geçmişte alınan, 21 yaş altı ligini kaldırma kararını uygulamaya koyması, açıkçası kafaları karıştırdı. Alt yapıya en büyük yatırım yapan ekiplerden Gençlerbirliği’nde de bu gelişmelerin yansımalarını görüyoruz. Beştepe’nin arka bahçesi konumundaki Hacettepe’de iç açıcı olmayan şeyler yaşanıyor. Mor-beyazlılar, genel kurulunu ertelerken, sürecin sıkıntılı ilerlediği ortada. Bir süredir, Hacettepe adının satılacağı iddia ediliyor. Daha vahimi ise kulübün kapatılacağı yönündeki söylentilerin açıktan dillendirilmesi. Kulüp içindeki kişisel çatışmaların ve fikir ayrılıklarının bu düşünceyi körüklediği ancak en önemli etkenin, kardeş kulübün yüklediği ekonomi nedeniyle, ağabey konumundaki Gençlerbirliği’nin çarkı döndürmekte zorlandığı yönünde. Hacettepe’nin yıllık 7 milyon TL civarındaki maliyeti, Süper Ligden düştükten sonra ekonomisi daralan, naklen yayın gelirinde süren belirsizlik nedeni ile mali planlamada sorun yaşayan ve kongreden borçlanma yetkisi isteyen Gençlerbirliği’ni kara kara düşündürüyor.
Hacettepe’nin, lig fikstürüne girmesi, mücadele içinde olacağı, genel kurulunu toplayamaması, yönetime talip bir başkanın çıkmaması ise futbol arenasından çekileceği şeklinde yorumlanıyor. Beştepe’de, bir grup, kulüp faaliyetlerine son verilmesini isterken, bir başka grup devam edilmesi konusunda, başkan Murat Cavcav’ı ikna çabasında. İkinci grupta olanların iddiası, kulübün maliyetinin abartıldığı şeklinde...

YILDIZLARIN YUVASI

Sonuçta kararı verecek olan Murat Cavcav ve ekibi. Adım atılırken, hesabın uzun vadede iyi yapılması, sağlıklı düşünülmesi, derinlemesine tartışılması ve sonrasında pişman olunmaması önemli. Gençlerbirliği, özellikle duayen başkan İlhan Cavcav’ın başlattığı alt yapı hamlesi ile Türk futboluna büyük yıldızlar kazandırdı. Beştepe’nin kapısından giren binlerce çocuk içinden birçoğu, orada kendini geliştirip, farklı takımlara gitti. Genç yaşta transfer edilen kimi isimsiz kahramanlar, Beştepe’de kendini gösterme fırsatı buldu. Birçok isim, futboldaki ön lisansını Hacettepe’de yapıp, yüksek lisansını tamamlamak için Gençlerbirliği’ne geçti. Oradan mezun olanlar, Türkiye’nin farklı liglerindeki kulüplerinde kendilerine yeni kapılar açtı. Bunları, göz ardı etmemek gerek. Geçen sezon Gençlerbirliği’nin şampiyon kadrosunda yer alan; Rahmetullah, Berat, Mert gibi isimler, Hacettepe’de futbolunu olgunlaştırıp, Gençlerbirliği’ne adım atarken, kırmızı-siyahlıların geleceği oldu. Temmuz’un başında, 6-7 genç oyuncu, Hacettepe’den alınıp, Gençlerbirliği’nin Erzurum’daki kampına, yeni yıldız adayları olarak götürüldü. Bu örnekler, karar aşamasında iyi değerlendirilmeli diye düşünüyorum...
Federasyon 21 yaş altı ligini kaldırmışken, büyük kulüpler kadrosunda yer veremediği gençleri oynatacak pilot takımlar ararken, Gençlerbirliği’nin kendi değerini, bir çırpıda gözden çıkarmasının, ileride olumsuz sonuçlar doğuracağı inancındayım. Kapanma gibi bir durum olursa buna ancak bindiği dalı kesmek denir. Bu tutum, adında genç olan bir kulübün, mirasını, kendi elleriyle tüketmesi, bir kültürü bitirmesi anlamına gelir. Tarihi bir sorumluk da mevcut yöneticilerin üzerinde kalır...

Yazının Devamını Oku

Altyapı ve hayaller

17 Temmuz 2019
Ankaragücü zorlu bir dönemden geçmektedir. Göreve yeni bir teknik direktör gelir. Antrenmanlara başlar.

Teknik ekibine aldığı antrenörlerden biri, “Hocam izin verin, her gün alt yapıdan farklı bir kaleciyi idmana çıkarayım” der. Hoca kabul eder. Böylece 3 genç kaleci, değişik günlerde antrenmana çıkar. 4. günkü antrenmana yeni bir isim gelir. Teknik direktör, çift kale maçta, alt yapıdan gelen ismin, kaleyi korumasını ister. Genç çocuk, o gün çok iyi oynar. Sonra, teknik direktör yardımcı antrenörüne dönüp, “Tamam” der. “Bu çocuk bizimle kalıp idmanlara devam etsin. Bundan sonra alt yapıdan kaleci gelmesin.”
Böylece, genç kalecinin önünde yeni ufuklar açılır. Henüz 17 yaşındadır. Takımda, kendisinden tecrübeli 3 isim daha vardır.
Gençtir, ancak yeteneğine güvenmektedir. Sıranın kendisine geleceğine inandığı için sabırla ve inatla çalışmaya devam eder. Belki A takımda direk oynama şansı bulamaz ancak alt yaş gruplarında A.Gücü’nün kalesini başarıyla korur, performansı dikkatli gözlerden kaçmaz.
A.Gücü’nün, Süper Lige dönüş yolundaki kadrosunda hep vardır ama kendisini tam anlamıyla gösterme fırsatı gelmez. Bir gün tarihi fırsat önüne çıkar. Takım, artık Süper Ligdedir fakat durumu iyi değildir. Yeni gelen teknik direktör, ilk maç öncesinde, ‘Hazırlan kaleye sen geçeceksin’ der. O an ki heyecanından gözüne uyku girmez. İlk maç, hem takımı hem de kendisi adına tam bir hayal kırıklığıdır. Morali bozulur, canı sıkılır... En büyük destek, böylesi zor maçta kaleyi teslim eden hocasından gelir. “Sonuç ne olursa olsun, bizim tamımın kalesini korumaya devam edeceksin. Kendini bırakma. Ben, senin yeteneğini ve kaliteni biliyorum” diyerek, talebesine güven verir. O güvenle birlikte, sonraki süreçte başarılı maçlar çıkarır, takımını ayakta tutan isimlerden biri olur. Yükselen grafiği onu artık başka kulvarlara taşır. Türkiye’nin gündemine oturur.

O BEN DEĞİLİM

Yazının Devamını Oku