Op. Dr. Güçlü Kaleağası

Gebelik ve servikal (rahim ağzı) yetmezliği

7 Ekim 2020
Gebeliğin üçüncü ve dördüncü aylarında rahim kasılmaları olmaksızın serviksin açılması veya incelmesi durumudur. Bunun sonucunda bebeğin içerisinde bulunduğu su kesesi vajina içine doğru bombeleşerek yırtılır ve bebeğin çok erken, yaşam şansı bulunmadığı dönemde doğumuyla sonuçlanır.

Serviks yetersizliği ikinci trimester gebelik kayıplarının en sık rastlanan sebebidir.

Başlıca belirtileri

Vajinal akıntı
Vajinal kanama veya lekelenme
Su kesesinin açılması

Yazının Devamını Oku

İdrar kaçırma niçin önemlidir?

30 Eylül 2020
Hayati tehlike içeren bir sorun olmamakla birlikte yaşam kalitesini sosyal ve cinsel anlamda bozmaktadır. Sürekli ıslaklığa ve ped taşımaya bağlı olarak vajinada enfeksiyonlara sebebiyet verebilir. Cinsel aktif yaştaki kadınların seksüel yaşamlarını da olumsuz yönde etkileyen bu sorunun tedavisi son derece önemlidir.

Birçok hasta gurubu hala bu sorunu dile getirmekten çekinmektedir. Özellikle doğum yapan ve yaşlı hastalar bunun kadın hayatının kaçınılmaz bir sonu olduğunu düşünmektedir. Oysaki son yıllarda tanı ve tedavi yöntemlerindeki ilerlemelerle yaşamın hangi döneminde olursa olsun tedavisi mümkün olan bir sağlık sorunudur.

İdrar kaçırma nedenleri nelerdir?

- Gebelik ve doğum yapmış olmak

Gebelik sırasında görülen idrar kaçırma genellikle doğumdan kısa bir süre sonra düzelir. Vajinal yoldan doğum yapan özellikle iri bebek doğuran ve doğumun 2. evresi dediğimiz çıkım döneminin uzun sürdüğü hastalarda görülme sıklığı fazladır.

Yazının Devamını Oku

Gebelik ve diyabet

22 Eylül 2020
Gebelik ve diyabet konusu; gebelikte ortaya çıkan diyabet (gestasyonel diyabet) ve diyabetik gebe (pregastasyonel diyabet) olmak üzere başlıca iki çerçevede ele alınmaktadır.

Gestasyonel diyabet (Gebelikte ortaya çıkan şeker hastalığı)

Daha önce şeker hastalığı olmayan ve gebelikte şekerin yükselmesiyle seyreden hastalığa gestasyonel diyabet (gebelik şekeri) denir. İleri anne yaşı gebeliklerinde, yüksek kilolu annelerde, ailesinde diyabet öyküsü olanlarda ve önceki gebeliğinde de aynı hastalığı yaşamış olanlarda gebelik şekeri rastlanma riski artmıştır. Gebelik diyabeti yaklaşık olarak tüm gebelerin % 5'inde ortaya çıkar. Genellikle hamileliğin 24. haftasında başlar ve doğumdan sonraki 6. haftaya kadar devam eder. Gebelikte bebeğin gelişimini sağlamak için kan şekerinin doğal olarak genel yükselme eğilimi vardır ama diyabete yatkın durumu olan annelerde bu durum kontrol dışına çıkıp gestasyonel diyabetin oluşmasına neden verebilir. Takiplerde bebeğin suyu (amnion mayi) fazla olan, bebek ölçüleri normalden iri olan, gebelik sırasında fazla kilo alan, tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu ve dirençli vajinal mantar enfeksiyonları olan annelerde bu durumu gözden kaçırmamak gerekir. Tüm gebelere gebeliğin 24-28 hafta arası tarama testi olarak 50 gram şeker yükleme testi yapılır.

Gestasyonel diyabet 24. haftalardan sonra görüldüğü için bebekte anomali, sakatlık riski yoktur, fakat doğuma yakın açıklanamayan anne karnında bebek kayıpları, aşırı iri bebek nedeniyle bebeğin doğumda omuzunun takılması, zor doğum ve artmış sezaryen oranları görülür ayrıca doğumdan sonra ise bebeklerin akciğerlerinin tam gelişememesi ile ilgili yoğun bakım takipleri gerekebilir. Teşhis edilmiş her hasta yoğun takibe alınmalı ve gerekirse insülin hormonu ile (Ağızdan alınan şeker ilaçları gebelikte kullanılmaz!) tedavi edilmelidir.

Gebelikten önce meydana gelen ve şeker hastası olup da gebe kalanlarda çok sıkı şeker takibi yapmak gerekir. Geç dönemlerde ortaya çıkan gestasyonel diyabetin aksine gebeliğin ilk zamanlarında, ilk 12 hafta, kandaki yüksek şeker bebekte sakatlık meydana getirebilir. Sıkı bir şeker takibi yapılmalı, gerekirse yine insülin hormonu başlamak gerekmektedir. Bu tür gebeliklerin önceden planlı ve gebe kalmadan sıkı bir şeker takibi ile kurgulanması sağlıklı olacaktır.

Yazının Devamını Oku

Cinsel istek azalması

19 Eylül 2020
Kadınlarda son yıllarda cinsel istek azalması (cinsel isteksizlik, cinsel soğukluk), cinsel tiksinti bozukluğu, cinsel uyarılma bozukluğu gibi cinsel işlev problemleri artmaktadır. Cinsel sağlık için çok önemli olan bu tür problemlerin zamanında tespit edilerek özel cinsel terapilerin uygulanması pek çok problemi önleyebilecektir.

Cinsel isteksizlik, yeterli cinsel uyarı olmasına rağmen (kadın veya erkekte) cinsel istek duyulmaması durumu olup "cinsel istek bozuklukları" grubunda yer almaktadır.

Cinsel isteksizlik, uzun süreli cinsel fantezilerin ve cinsel etkinlikte bulunma isteğinin az olması veya hiç olmaması şeklinde de tanımlanabilir.

Bazen de cinsel istek azlığı kişilerde yoğun iş hayatı, stres gibi nedenlere bağlı olarak dönemsel olarak da görülebilmektedir. Ara ara yaşanan ve kendiliğinden ya da mevcut şartların düzelmesiyle kaybolan böyle zamanlardaki cinsel isteksizlikleri hastalık olarak görmemekteyiz.

Cinsel istek azlığı probleminin görülme sıklığı nedir?

Cinsel isteğin az olması kadınlarda cinsellikle ilgili en yaygın şikayetlerdendir. Cinsel isteksizlik toplumun % 20'sinde görülen bir cinsel işlev problemidir.

Yazının Devamını Oku

Kronik pelvik ağrı

22 Ağustos 2020
Kadın hastalıkları ve doğum branşında, özellikle bel ağrıları olmak üzere bel ve bacağa vuran ağrılara sık rastlanmaktadır.

Geçici nedenli ya da akut durumlarda en sık enfeksiyonlarla karşılaşılmaktadır. Endometrit (rahim iç zarı enfeksiyonu), salpinjit (tüplerde enfeksiyon) gibi daha çok üst genital sistem enfeksiyonlarında kasıklara bele vuran ağrılar sıklıkla görülür. Yumurtalık kistleri, yumurtalık kist yırtılmaları, leiomyomlar (myom, rahimde iyi huylu tümöral büyüme), adet sancıları (primer dismenore), serviks uteri stenozu (rahim ağzının ileri derecede dar olup, adet sırasında kirli kanı zorlukla atması) gibi nedenlerle de pelvik bölge ağrıları görülür.

Gebelik boyunca bel ya da bacağa vuran ağrılar meydana gelebilir. Özellikle rahim kasılmalarının başlaması (doğum, erken doğum) gebe tarafından bele vuran ağrı olarak hissedilir. Bunun yanında gebede kas eklem sistemine bağlı bel ağrıları da sıktır, artan hormonların eklem bağlarını gevşetmesi, vücudun ağırlık noktasının değişmesi gibi etmenler sıklıkla bel ağrısı yapabilir. Gebe olan ya da olmayan bir kadın da büyük yumurtalık kistleri bacağa vuran ağrı meydana getirebilir.

Kronik Pelvik Ağrı (KPA)

Tam kabul edilmiş bir tanımı olmasa da 3-6 aydan uzun süren ya da 6 ay ataklar halinde veya 3 ay kalıcı kasıklarda ve karında ağrı olması durumunda, bu tür olguları kronik pelvik ağrı (KPA) diye tanımlamaktayız. Akut bir hadise olduğu zaman genelde yeteri kadar klinik tabloyu açıklayacak doku zarar ve irritasyonu mevcuttur. Kronik pelvik ağrı da ise genelde ağrıyı açıklayacak yeterli patolojik doku değişimi bulunamayabilir. Genelde fiziksel aktivite kısıtlılığı, depresyona bağlı bedensel değişiklikler, ağrıyı algılayan sistemlerin duygu durum değişikliklerinden etkilenmeleri söz konusudur.

Kronik pelvik ağrı kadınlarda sık görülen ve tedavisi multidisipliner bir süreç gerektirebilen bir rahatsızlıktır. KPA jinekolojik muayeneye gelen 10 hastadan birinde, yapılan jinekolojik laparoskopilerin (kamerayla karından yaptığımız, iç organları net gördüğümüz ameliyat) %15-40 oranında saptanır. Yapılan tüm histerektomilerin (rahim alma ameliyatı) ortalama %12’sinde neden olarak saptanır.

Özetlenecek olursa, KPA da genellikle gözüken klinik bulgular;

Kronik pelvik ağrının sık görülen nedenleri ve sık eşlik eden durumlar

Jinekolojik

Yazının Devamını Oku

Doğurganlığı artırmak için öneriler

8 Temmuz 2020
Yumurtalar yumurtalıklarda primordial folikül olarak bulunurlar ve olgunlaşarak primer foliküllere dönüşürler. Bu evrede foliküller vücudun kendi hormonlarına ya da dışarıdan verdiğimiz ilaçlara cevap vermezler.

Yumurtaların olgunlaşma safhasındaki aşamada, doğru destek ilaçları kullanmak, besinsel takviyeler almak ve yaşam biçimi önerilerine dikkat etmek, yumurtalıklarda kalite artışına imkan verebilir. Primer folikül oluştuktan sonra yumurtaların büyümesini ve olgunlaşmasını sağlayan ilaçlarla büyüyebilirler. Vücudun biyoritmini ve genel sağlığını arttıran yaklaşımlar üreme sisteminin iyilik halini arttıracaktır.

Egzersiz ve bol su içmek

Egzersiz dokuların kan akımını arttırarak, dokuların oksijenlenmesini arttırır, serbest radikallerin temizlenmesini hızlandırır, bol su tüketimi yine organların iyi kanlanmasını ve kanın daha serbest dolaşımını sağlayarak yumurtalıkların da çalışmasını hızlandırır.

Folik asid

Üreme hücreleri serbest radikaller dediğimiz hücre ölümü ve yaşlanması yapan zararlı bileşiklere çok duyarlıdır. Vücutta zararlı etkili homosistein denilen maddeyi azaltan folik asid yıllardır gebeliğin ilk haftalarında kullandığımız fetüslerde gelişim anomalilerini azaltmakta olan bir vitamindir. Bu vitamin aynı zamanda da gebelik ihtimalini arttırdığı için çocuk sahibi olamayan çiftlerde (infertilite) başlanmalıdır (İnfertilite de doz artımı gerekmektedir). Dışardan takviye olarak almak gerektiği gibi folik asid içeren besin gruplarının beslenmedeki miktarlarını arttırmak gerekir. Yüksek miktarda folik asid içeren besinler kuşkonmaz, brokoli, yeşil yapraklı sebzeler, bamya, brüksel lahanası, karnabahar, pancar, turunçgiller, avocado, ıspanak, maydanoz, nane, bezelyedir.

D vitamini 

Üzerine en çok araştırma yapılmış bir moleküldür. Vitaminler vücutta üretilmeyen dışarıdan aldığımız besinlerdir. Güneş ışınlarının yardımı ile vücutta üretilen bir molekül olduğu için işin özünde vitamin değildir. Tüm ekosistemde, tüm canlıların önemli bir kısmı için güneş ışığı önemlidir. Vücutta anlamlı eksikliği başladığı zaman insanlarda üreme fonksiyonlarını bozduğu bilinmektedir. D vitamini eksikliğini klinikte eski zamanlara göre daha sık görmekteyiz. Eksiklik olmadan tedavi verilmesinin olumlu etkisi görülmemiştir. Çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerde testlerle kontrol edilmeli, eksikliği mevcutsa tedavi edilmelidir.

Uzun zincirli omega yağ asitleri

Yazının Devamını Oku

Nasıl hamile kalabilirim?

4 Temmuz 2020
Üreme çağında olan bir kadında ortalama 28 günde bir tekrar eden sürece ‘adet döngüsü’ adı verilir. Birçok kadın menstrual döngü dendiğinde sadece 5-7 gün süren kanama periyodunu dikkate alır ancak menstrual döngü aslında 28 günlük dönem aralığına yayılmış bir değişim periyodudur. Menstrual döngü, tıpkı ayın döngüsü gibi 28 günlük bir periyodu kapsar.

Bir adet döngüsü kadında genellikle 28 gün sürmekle birlikte 21 ile 35 gün arası normalin alt ve üst sınırlarıdır. Adet kanaması ortalama 4 gün devam eder ve 1 ile 7 gün arası normalin alt ve üst sınırları olarak kabul edilir. Adet kanaması esnasında 20 ile 80 mililitre arasında miktarda kan kaybedilir.

Adet döngüsü ergenlik döneminden, yumurtalıklarda olgunlaşabilecek yumurta hücrelerinin tümüyle tükendiği menopoz dönemine kadar devam eder.

Ovulasyon (yumurtlama) nedir?

Adet döngüsü esnasında beyinde, yumurtalıklarda ve rahim iç tabakasında farklı olaylar meydana gelir. Bütün bu döngü, hormonların ana yönetici bölgesi olan, beyin sapı bölgesinde bulunan hipotalamus hipofiz bezleri kontrolü altında yönetilir. Bu bölge salgıladığı hormonlarla kadın yumurtasının gelişmesi ve olgunlaşmasını sağlar. Beyin sapında hipofiz isimli bölgeden salgılanan FSH hormonu etkisiyle, adet döngüsünün ilk aşamasında yumurtalıklardan birinde yumurtalık hücrelerinden biri gelişme sürecine girer. Yumurta hücresi olgunlaştığında folikül adı verilen içi berrak bir sıvı dolu olan kesecik içindedir. Bu bölge salgıladığı hormonlarla kadın yumurtasının gelişmesi ve olgunlaşmasını sağlar. Gelişme sürecine giren yumurta da salgıladığı hormonlarla rahim iç çeperini gebeliğe uygun bir forma getirir. Kadın yumurtası hem bebeği oluşturan embriyonun önemli bir oluşumuyken, hem de bebeğin yerleşeceği rahim iç çeperini zenginleştiren bir hücredir.

Adetin ilk günlerinde birkaç milimetre olan folikül, yumurtlama günü geldiğinde (siklüsün ortalarında) yaklaşık 20-21 milimetrelik çapa ulaşır. Folikül içinde büyümekte olan yumurta östrojen hormonu salgılayarak, rahim iç çeperini bu hormon sayesinde zenginleştirir ve gebeliğe uygun hale getirir.

Yazının Devamını Oku