Noyan Doğan

Tazminat düşük kaldı madenlerin denetimi durdu

22 Şubat 2024
Pazartesi günkü Hürriyet ekonomi sayfalarında yer alan ‘O madenin sigortası yokmuş’ başlıklı haber sonrası maden çalışanlarından sendikasına, sigortacılardan eksperlere, maden çalışanlarının ailelerine kadar birçok kesimden tepkiler aldım.

Haberin konusu neydi; kısaca değineyim. Haberde, Anagold Madencilik şirketine ait Çöpler Madeni’nin yer üstü altın madeni olması nedeniyle zorunlu sigorta kapsamına girmediğinden, maden çalışanlarının sigortasız olduğu belirtiliyordu. Tepki gösterilen konu ise Çöpler Madeni’nin sigortasız olması değil; o da ayrı bir sorun ama asıl tepki gösterilen maden çalışanlarının sigorta konusu.

Haberde yer aldı ama yine de özet geçeyim. Soma faciasından sonra yapılan düzenleme ile tüm maden işletmelerine, çalışanlarını kaza sonrası vefat ve sakatlık risklerine karşı sigorta yaptırma zorunluluğu getirildi. 2015 yılından itibaren maden çalışanları zorunlu ferdi kaza sigortası adı altında zorunlu olarak sigortalanmaya başlandı. Uygulamanın iyi tarafı şu; hem Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı hem de sigorta şirketleri madenlerin iş güvenliğini ve standartlara uygunluğunu denetliyor. Yani, çifte denetim. Maden işletmesi sigorta şartlarını sağlıyorsa, o madendeki tüm çalışanlar sigortalanıyor. Maden sigorta şirketinin istediği şartlara uygun değilse, sigorta yapılmıyor ve sigortası olmayan maden ocağının faaliyeti durduruluyor; sigortanın isteği şartlar yerine getirilmezse maden işletmesinin ruhsatı hepten iptal ediliyor.

ÇİFTE DENETİM YAPILIYORDU

Nitekim 2015 yılından bu yana zorunlu sigorta uygulaması ile madenler sıkı denetleniyor. Denetimi de madenin büyüklüğüne göre bir veya birkaç sigorta eksperi ile maden mühendisleri, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yetkilileri, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü yetkilileri birlikte yapıyor. Bir kere de değil, sigortalanan maden yıl içinde dört kez belirli periyotlarda denetime tabi tutuluyor. O nedenle de bugüne kadar zorunlu sigorta için başvuran maden ocaklarının neredeyse yarısına yakını sigorta şirketlerinin yaptığı denetimlerden geçebildi, kalanı ise iş güvenliğine uygun bulunmadığından sigorta yapılmadı; kimi madenlerin faaliyetleri durduruldu, ruhsatları iptal edildi. Konuştuğum uzmanlara göre de 2015 yılından bu yana yapılan bu denetimler sayesinde maden kazaları, ofis kazaları ile aynı seviyeye gelmiş.

150 BİN LİRA TAZMİNAT MI OLUR?

Peki, sorun nerede? Zorunlu sigortanın uygulanmaya başladığı 2015 yılında sigortanın şartları şöyle belirlendi: Maden işletmeleri her bir çalışanı için sigortaya yıllık 700 lira prim ödeyerek, vefat ve sakatlık risklerine karşı sigorta yaptırıyor; sigorta şirketi de bu prim karşılığında madenci başına sakatlık ve vefat durumlarına karşı 150 bin lira teminat veriyor. Olası bir kazada madenci hayatını kaybederse sigorta şirketi yakınlarına 150 bin lira, sakat kalırsa da madencinin kendine 150 bin lira ödüyor. 2015 yılından bu yana 9 yıldır bu şartlar değişmedi, aynı kaldı. Sigorta şirketi 2015 yılında da 150 bin lira tazminat ödüyordu; yıl 2024, bugün de 150 bin lira ödüyor. İşte sorun burada.

Pazartesi günkü haberden sonra özellikle maden çalışanları ve yakınları, ‘bizimle dalga mı geçiliyor, 150 bin lira ile bugün ne olur?’ diye, haklı tepki gösterdi. Eminim, ‘kazalarda madenciler sosyal güvenlik sisteminden de tazminat almıyorlar mı?’ diye soracaksınız. Alıyorlar ama bu sigortanın şöyle bir önemi var. Malum, maden kazalarında davalar açılıyor ve o davalar 3-4 yıl sürüyor. Davanın sonucuna göre sosyal güvenlik sisteminden ödeme yapılıyor. Oysa zorunlu ferdi kaza sigortasında, sigorta şirketi hemen ödeme yapıyor. Sigortacılar buna ‘ilk ateş’ sigortası deniyor. Sigortadan alınan tazminatla da vefat eden madencinin yakınları ya da sakat kalan maden çalışanı, davalar sonuçlanana kadar sigortadan aldığı parayla idare ediyor. Bugün ödenecek 150 bin lira tazminat hiçbir derde deva olmuyor. İşin uzmanları ile konuştum, 2015 yılında 150 bin liranın ciddi bir rakam olduğunu, hatta Anadolu’da o dönem tazminatla ev bile alınabildiğini, şimdi ise bu parayla ailenin geçinmesinin imkansız olduğunu vurguluyorlar.

KİMSE DENETİME GİTMİYOR

Yazının Devamını Oku

Zamlı bayram ikramiyelerini kimler alacak?

21 Şubat 2024
Emeklilere her bayramda ödenen bayram ikramiyesi yüzde 50 artırılarak, 3.000 liraya çıkarıldı.

İkramiye artışına yönelik düzenleme de Meclis’e sunulan Yargı Paketi içine eklendi. Tasarının yasalaşması sonrasında emeklilere Ramazan ve Kurban bayramında 3’er bin lira yatırılacak. Böylece emekliler, 2024 yılında bayram ikramiyesi adı altında toplam 6 bin lira alacak. Peki, ikramiyeden kimler yararlanabilecek, ne zaman hesaplara yatırılacak? Madde madde anlatayım.

* Emeklilere Ramazan Bayramı’nda 3.000 lira, Kurban Bayramı’nda 3.000 lira olmak üzere toplam 6.000 lira yatırılacak.

* Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan (SGK) emekli aylığı, yaşlılık aylığı, vazife malullüğü aylığı, malullük aylığı, ölüm aylığı ile sürekli iş göremezlik geliri ve ölüm geliri alanlar ile şehit yakınları, gaziler, muharip gaziler, güvenlik korucuları, şampiyon sporcular ve terörden zarar gören sivil vatandaşlar ile bu kişilerin hak sahipleri bayram ikramiyesi alacak.

HİSSE ORANINDA İKRAMİYE

* Dul ve yetim aylığı alanlara hak sahiplerinin hisseleri oranında ikramiye yatırılacak. Örneğin, eşinin vefatı nedeniyle yüzde 50 hisse oranında ölüm aylığı alana 1.500 lira ikramiye, yüzde 75 hisse oranında ölüm aylığı alana 2.250 lira ödenecek. Yetim aylığı alan ve yüzde 25 hisse oranında aylık alana ise 750 lira ikramiye yatırılacak.

* Birden fazla emekli aylığı alanlar ayrı ayrı emekli aylığı alamayacak, en fazla ödemeye imkân veren dosya üzerinden, tek ikramiye ödenecek. Hem emekli aylığı alan hem de ölüm aylığı alan kişi, kendi emekliliğinden dolayı 3.000 lira ikramiye alacak.

* İş kazası ve meslek hastalığı sigortasından sürekli iş göremezlik geliri alanlar iş göremezlik derecesi oranında bayram ikramiyesi alabilecek. Örneğin, meslekte kazanma gücü kayıp oranı yüzde 25 olan biri 750 lira, kayıp oranı yüzde 50 olan biri de 1.500 lira bayram ikramiyesi alacak.

YENİ EMEKLİLER YARARLANACAK MI?

Yazının Devamını Oku

İşte ucuz sağlık sigortası yaptırmanın formülü

19 Şubat 2024
Sene başından bu yana özel sağlık sigortaları ile ilgili sadece okuyuculardan değil eşten dosttan da çokça şikayet alıyorum.

Şikayetin konusu malum, fiyat artışları. Kimileri ‘enflasyonun yüzde 65’lerde olduğu ortamda yüzde 150 artış mı olur?’ diye tepki gösteriyor, kimileri ‘yıllarca prim ödedik hiç kullanmadık şimdi öyle fiyatlar çekiyorlar ki yaptıramaz hale geldik’ diye şikayet ediyor, kimileri de, ‘bu artışları kime, nereye şikayet edelim?’ diye soruyor. Açıkçası, özel sağlık sigortalısı olarak fiyat artışlarından ben de şikayetçiyim. Önce okuyucuların sorularına istinaden fiyatların neden arttığına değineyim, sonrasında da fiyat artışını nasıl yöneteceğiniz konusunda tüyolar vereyim.

FİYATLAR NEDEN ARTIYOR?

-Doğru; özel sağlık sigortasında primler ortalama yüzde 135’e yakın arttı. Tabi bu artışlar kişiden kişiye değişiyor. Geçen sene sağlık sigortasını sık kullanan kişilerde sigorta yenilemesi geldiğinde bu artışlar yüzde 150’ye kadar çıkarken, az kullanan ya da hiç kullanmayan kişilerde artış oranı yüzde 85 ile yüzde 100 arasında değişiyor.

Özel sağlık sigortasının fiyatlarını belirleyen ana unsurlar; hekim ücretleri, tıbbi malzeme fiyatları, teşhis ve tedavi fiyatları, Türk Tabipler Birliği’nin açıkladığı doktor fiyat tarifesi, devletin açıkladığı Sağlık Uygulama Tebliği fiyatları. Döviz kuru, enflasyon, enerji maliyeti, asgari ücretteki artışa paralel özel hastaneler fiyatlarını artırdıkça, sigorta şirketleri de özel sağlık sigortalarının fiyatlarını artırıyor.

BU REÇETEYİ UYGULAYIN

- İkincisi, okuyucuların sorduğu, ‘enflasyonun yüzde 65 olduğu ortamda yüzde 100, yüzde 150 artış olur mu?’ sorusunun cevabına. Kriter, tüketici enflasyonu değil, sağlık enflasyonu; o da yüzde 80 ve bu da 2023 yılı enflasyonu. Bugün sağlık sigortanızı yenilediğinizde gelecek bir yılı yani, 2024’ün Şubat ayına kadarki dönemi kapsıyor. Sigorta şirketleri bu bir yıl içinde oluşacak sağlık enflasyonunu, özel hastanelerin yapacakları fiyat artışlarını hesaplayıp bir prim belirliyor; üzerine de sigortalının varsa geçmişteki sağlık harcamalarından ve sigortayı kullanım sıklığından kaynaklanan farkı ekliyor. İşte o fiyat; bugün sağlık sigortasında yüzde 85 ila yüzde 150, hatta daha fazla prim artışını ortaya çıkarıyor.

-Peki, özel sağlık sigortasındaki fiyat artışından dolayı vatandaş sigorta şirketini şikayet edebilir mi? Edebilir ama sonuç alamaz. Çünkü şirketler, fiyatlarını serbestçe belirliyor ve yasa, kanun adına ne derseniz deyin, şirketlere bu hakkı veriyor. Açıkçası, mevcut durum böyle devam ederse, sağlık sigortasında fiyatlar da artmaya devam edecektir. Bu işin çözümü var mı? Bir reçete var. Madde madde anlatayım, uygulayıp uygulamamak size kalmış. Vereceğim fiyatlar, sigorta şirketlerinden aldığım ortalama fiyatlardır ve kişinin yaşına, yaşadığı şehre, sigorta şirketine göre değişiklik gösterebilir. Ama bir fikir verir.

-Özel sağlık sigortanız hem yatarak hem de limitsiz ayakta tedaviyi kapsıyorsa ve ciddi bir fiyat artışı ile karşı karşıyaysanız; ayakta tedaviyi çıkarıp, sigortanızı sadece yatarak tedaviye çevirebilirsiniz. Bu size ciddi fiyat avantajı sağlar. Ameliyat gerektiren bir sağlık sorunu ile karşılaşırsanız sigorta şirketi tüm masrafları karşılar. Ufak tefek sağlık sorunlarınızı ise cebinizden ödersiniz. Bu size nasıl bir fiyat avantajı getirir? Bugün 40 yaşında erkek sigortalı hem yatarak hem limitsiz ayakta tedaviyi kapsayan sağlık sigortası yaptırdığında, ödeyeceği prim 70 bin lira civarında. Ayakta tedavi limitsiz değil de limitli olursa, bu fiyat 55 bin liralara düşüyor. Sadece yatarak tedaviyi kapsayan sigorta yapılırsa, o zaman fiyat 23 bin liraya düşüyor. Yani yarı yarıya fiyat iniyor. Kimi şirkette bu fiyat daha da düşük oluyor. 

Yazının Devamını Oku

Emeklinin bayram ikramiyesi ne kadar artacak?

15 Şubat 2024
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın, bayram ikramiyelerinde artış yapılabileceğinin sinyalini vermesi ile emeklilerin de gözü senede iki kez aldıkları bayram ikramiyelerine çevrildi.

2018 yılında yapılan düzenleme ile emeklilere Ramazan ve Kurban Bayramı olmak üzere senede iki kere, bayram öncesinde ikramiye veriliyor. 

2018 yılından bu yana da emekli aylığı, yaşlılık aylığı, vazife malullüğü aylığı, malullük aylığı, ölüm aylığı ile sürekli iş göremezlik geliri ve ölüm geliri alanlar ile şehit yakınları, gaziler, muharip gaziler, güvenlik korucuları, şampiyon sporcular ve terörden zarar gören sivil vatandaşlar ile bu kişilerin hak sahiplerine bayram ikramiyesi ödendi.

Düzenleme çıktığında emeklilere her bayram öncesinde 1.000 TL ikramiye yatırıldı, ardından bu tutar 1.100 liraya, 2023 yılında ise 2.000 liraya yükseltildi.

Böylece geçen sene toplam 4.000 lira bayram ikramiyesi ödendi ve EYT’den emekli olanlar da bayram ikramiyelerini aldı. Geçen sene 4.000 liralık bayram ikramiyelerinin dışında sene sonunda tüm emeklilere 5 bin lira daha ikramiye yatırıldı. Başta sadece çalışmayan emeklilere ikramiye ödenmesine karar verilirken, sonradan alınan kararlara bu imkândan tüm emekliler yararlandı. Bu kapsamda da 2023 yılında tüm emekliler 9 bin lira ikramiye aldı.

NİSANIN İLK HAFTASINA YETİŞMELİ

Şimdi ise 2024 yılında emeklilere ödenecek bayram ikramiyesinde artışa gidilmesi planlanıyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, emeklilerin bayram ikramiyelerinin artırılması yönünde talebi olduğunu belirtti. Bakan Işıkhan,“Hükümet olarak bu adımı atmaya hazırız. Çalışmalara kısa sürede başlayabiliriz” açıklamasını yaptı.

2024 yılında bayram ikramiyeleri, 9 Nisan Ramazan Bayramı ve 15 Haziran Kurban Bayramı öncesi emeklilerin hesaplarına yatırılacak. Eğer ikramiyeler artacaksa 31 Mart yerel seçimlerinden önce çalışmanın tamamlanması lazım ki, 9 Nisan Ramazan Bayramı öncesine, yani nisan ayının ilk haftasına yetişsin. Malum bunun için yasa hazırlanması, tasarının Meclis’te görüşülmesi ve ardından da onaylanıp, yasalaşması gerekiyor.

Yazının Devamını Oku

Emekli maaşınızı yanlış hesaplamayın

14 Şubat 2024
Soru: SSK emeklisiyim. 24 Ocak’ta 14.732 lira olarak zamlı maaşım bankaya yattı. Şubat ayının 6’sında da 1.250 lira daha para yatırıldı. Maaşım 15.983 lira oldu. Benim hesabıma göre maaşın ek ödeme dahil 17.111 lira olması gerekiyor. Bana eksik maaş yatırılmış. Kalan tutar şubat ayının 24’ünde mi tamamlanacak? Eksik maaş için nereye başvuru yapmalıyım? Güzide K.

Cevap: Okuyucumuzun sorduğu soruların benzerini, emeklilerin maaş farkları yattığından bu yana çokça alıyorum. Hatta kimileri ocak ayında hiç zam almadıklarını, şubat ayının başında zamlı maaşlarını aldıklarını ancak bankaya yatırılan maaşın yanlış olduğunu belirtiyor. Görünen o ki, SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin maaş hesaplamasında kafaları karışmış. Karışıklığın temel nedeni de yukarıda örneğini aldığım okuyucumun sorusunda olduğu gibi maaşın yanlış hesaplanmasından kaynaklanıyor.

Önce emekli maaş zamları ile ilgili kısa bir bilgi vereyim ki, daha iyi anlaşılsın. SSK ve Bağ-Kur emeklileri 2024’ün ocak ayında maaşlarını enflasyona bağlı olarak yüzde 37.57 zamlı alacaklardı. Sonradan alınan kararla SSK, Bağ-Kur ve memur emeklilerinin zam oranlarının eşitlenmesine karar verildi ve 11.68’lik fark eklenerek, maaş zammı yüzde 49.25’e çıkarıldı. Maaş zammına yönelik kanun 31 Ocak’ta da Resmi Gazete’de yayımlandı.

Kanun ocak ayı maaş ödemelerine yetişmediği için SSK ve Bağ-Kur emeklileri ocak maaşlarını yüzde 37.57 zamlı aldı. Ardından da 11.68’lik fark Şubat ayının 6’sında SSK, 7’sinde de Bağ-Kur’lulara yatırıldı. İşte kafalar da burada karıştı.

Okuyuculardan gelen sorulara baktığımda, iki noktada hesap hatası yapıldığını gördüm. Birincisi, ek ödeme yanlış hesaplanıyor; ikincisi de, emekliler yüzde 37.57’lik zamlı maaşın üzerine bir de yüzde 11.68’lik zam ekleyip, yüksek bir tutara ulaşıyor ve maaşlarının eksik yatırıldığını savunuyor. Aslında hesap basit. 2023’ün aralık ayındaki ek ödemesiz maaşınızın üzerine yüzde 49.25’lik zammı ekleyeceksiniz, bunun üzerine de yüzde 4’lük ek ödemeyi hesaplayacaksınız; zamlı maaşınız işte budur.

Okuyucumuzun sorusundaki hesaplama üzerinden anlatayım. 24 Ocak’ta bankaya yatan 14.732 liralık maaş, yüzde 37.57’lik zam üzerinden hesaplanmış maaş. Ayrıca bu maaşın içinde yüzde 4’lük ek ödeme tutarı da var. Asıl maaş 14.166 lira, ek ödeme ile 14.732 lira oluyor.

Güzide Hanım’ın 2023 aralık maaşı 10.297 liraydı. Bunun üzerine yüzde 37.57 zam eklendiğinde 2024 ocak maaşı 14.166 liraya çıktı, üzerine de ek ödeme eklendiğinde 14.732 lira oldu. Güzide Hanım’ın yanlış hesabı bundan sonra başlıyor. 14.732 lira maaşın üzerine zam farkı olan yüzde 11.68’i ekliyor ve 16.452 liraya ulaşıyor; bunun da üzerine yüzde 4 ek ödemeyi ekleyip, maaşının 17.111 lira olması gerektiğini savunuyor.

Peki, doğru hesap ne? Güzide Hanım’ın 2023 aralık ek ödemesiz maaşı olan 10.297 lira üzerinden yüzde 49.25’lik zam uygulanacak, maaş 15.368 liraya çıkacak. Bunun da üzerine yüzde 4 ek ödeme gelecek; böylece zamlı maaş 15.983 lira olacak.

Özetleyecek olursam emeklilere ocak ayında zamlı maaş, şubat ayında da zam farkı yattığı için hesaplar karıştı. Oysa 2023 aralık ayındaki maaşınız neyse onun üzerine yüzde 49.25 zam uygulayıp, bunun da üzerine ek ödeme tutarını koyacaksınız. 2024’ün temmuz ayına kadar bu maaşı alacaksınız.

Yazının Devamını Oku

Ekonomi yönetiminden sanayici ve sigortacılara aranızda çözün mesajı

12 Şubat 2024
Yine mi aynı konu dediğinizi duyar gibiyim ama hem kamunun hem sanayicinin hem de sigortacıların gündemi bu konu. Bir süredir sanayiciler ile sigortacılar arasında soğuk rüzgarlar esiyor.

Konunun detayına ara ara yazılarımda da değindim; neden bu noktaya gelindiğini sebepleri ile anlattım. Özetle, sanayiciler, ‘tesislerimizi sigortalatamıyoruz, fiyatlar çok yüksek, Türkiye sigortasızlaştırılıyor’ diye isyan ediyor; sigortacılar ise, ‘sigorta bulunamaması diye bir durum söz konusu değil, yaptıran yaptırıyor’ diye karşı çıkıyor. 

Son olarak da bu konu, geçtiğimiz hafta perşembe günü, İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) düzenlediği ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Osman Çelik’in de katıldığı ‘Türkiye’de Sanayinin Sigortalanması: Sorunlar ve Çözüm Önerileri’ başlıklı toplantıda konuşulup, tartışıldı. Toplantıyı yakından takip ettim. Sanki, sigortacılarla anlaşamıyoruz, duruma ekonomi yönetimi el atsın tadında düzenlenmiş bir toplantıydı.

SANAYİCİ SİGORTACI TARTIŞMASI

Sanayiciler; sigorta şirketlerinin enflasyon oranları ile örtüşmeyen düzeylerde fiyatlar belirlediği, sanayinin sigortalanması alanındaki sorunların giderek arttığı, Türk sanayisinin giderek büyüyen sigortasızlaşma riski ile karşı karşıya kaldığı, sanayicilerin sigorta yaptırmayı anlamsız bulduğu, hatta sigorta yaptırmamaya başladıkları gibi benzer tezleri ortaya koydu. Bu sefer bu söylemlerini ekonomi yönetiminin önünde yaptılar.

Sigortacılar da; yurtdışından aldıkları reasürans teminatının maliyetinin döviz bazında yüzde 100, yüzde 200 arttığını, teminat bulmakta zorlandıklarını, bunu da mecburen sigortalıları olan sanayicilere yansıttıklarını, üzerine bir de enflasyondan kaynaklı kıymet artışlarının getirdiği fiyat artışlarının eklendiği gibi bugüne kadar söylediklerinin benzerini ekonomi yönetiminin önünde tekrarladılar.

Peki, ekonomi yönetimi bunların karşısında ne dedi? Özetle paylaşayım, çünkü burası önemli. Cevdet Yılmaz, firmaların faaliyetleri sürecinde karılaşacakları riskleri yönetebilmek için sigortanın korumasına ihtiyaç duyduğunu, reasürans piyasasındaki daralma ve maliyet artışının sanayicilere prim artışı olarak yansıdığını ve sanayicilerin sigorta teminatı bulmakta zorluk çektiğini belirterek, “Sorunları aşma yönünde sanayicilerimizin ve sigorta sektörünün ortak akıl ve işbirliği içinde çalışacaklarına inancımız tamdır” dedi.

EKONOMİ YÖNETİMİ NE DEDİ?

Osman Çelik de benzeri bir açıklama yaparak, “Sanayi sektörünün kurumsal risk yönetim sistemlerinin yeterli seviyede olmaması, daha düşük primler ödemek amacıyla eksik sigorta yaptırılması, enflasyona bağlı değişikliklerin göz ardı edilmesi sanayiciler açısından sorun. Temel ilke, riskin mutlaka sigortalanabilir hale getirilmesidir” şeklinde konuşu.

Yazının Devamını Oku

Deprem sonrası panik havası kısa sürdü

8 Şubat 2024
Kahramanmaraş depreminin birinci yıldönümünde, sigorta şirketi yöneticileri ile deprem bölgesini ziyaret ettik.

Adana, Osmaniye, son olarak da Antakya’ya gittik. Yol boyunca da sigortacılardan, 6 Şubat depremi sonrası yaşadıklarını dinledim. Şu bir gerçek ki, 6 Şubat depremi sigortanın önemini ortaya koydu.

Depremde tesisi zarar gören sanayici, sigortadan aldığı hasarla yeniden faaliyete geçebildi. Tesisi zarar görmese de deprem nedeniyle işi aksayan sanayici aldığı kar kaybı tazminatı ile zararını karşıladı. Sigortaya az prim ödemek için tesisinin değerini düşük gösteren, depremde de eksik hasar alan sanayici, hatasını anladı ama iş işten geçti. Evi yıkılan konut sahibi DASK ve sigortadan aldığı tazminatla hayatına devam edebildi. İki üç evi olup da sigortası olmayan vatandaş, devletin yaptığı konutlardan kendine bir tane ev alabildi. Bunların hepsini ve daha fazlasını sigortacılardan dinledim.

Bu yaşanmışlıkları dinleyince, haliyle; Kahramanmaraş depreminden her kesim ders çıkarmıştır, geçmişte yapılan hatalar yeniden tekrarlanmıyordur diye düşünüyorsunuz. Meğer öyle değilmiş. Evet, bir ders çıkarılmış ama hepi topu üç-dört ay sürmüş. Nasıl mı, anlatayım.

SİGORTAYA HÜCUM ETTİLER

Depremin hemen ardından Türkiye genelinde, kelimenin tam anlamıyla sigortaya hücum olmuş. DASK, konut, işyeri, sanayi; artık sigortalanacak ne varsa, vatandaş koştura koştura sigorta yaptırmış. Sigortacılar bunu, panik hali olarak nitelendiriyor. Hatta öyle ki, deprem bölgesinde evi, işyeri zarar görmeyenler, depremin hemen ertesi günü 7 Şubat’ta sigorta yaptırma telaşına kapılmış, bir kısmı da yaptırmayı başarmış. Depremin etkilediği bölgenin dışındaki illerde de benzer bir durum yaşanmış.

Mesela DASK; depremin hemen ertesi günü, yani 7 Şubat’ta, Türkiye genelinde 100 bin konut, zorunlu deprem sigortası yaptırmış. Depremden on gün sonra ise Türkiye’de zorunlu deprem sigortalılık oranı yüzde 56’lara kadar çıkmış. Deprem sonrasındaki birkaç ay içinde 1 milyon yeni deprem sigortası yapılmış ki, bu bir rekor. Benzer durum, konut, işyeri gibi diğer sigortalarda da yaşanmış.

BİR TEK SANAYİCİ DERS ÇIKARDI

Peki, sonra ne olmuş? Çok değil, depremden üç-dört ay sonrasında sigortalanma oranı da düşmeye başlamış. Hatta kimileri yaptırdıkları sigortaları iptal etmek bile istemiş, kimileri bunu becermiş, kimileri de ikna olup devam etmiş ama sigortacılar, ‘poliçe süresi dolunca yenilemezler’ diyorlar. Rakamlar da bunu doğruluyor. Depremden sonra zorunlu deprem sigortalılık oranı Türkiye genelinde yüzde 59’lara kadar çıkarken, bugün bu oran yüzde 58’lerde. Sigortalanma hızı düşmüş, bazıları poliçelerini yenilememiş. Diğerlerine bakıyoruz; başta konut olmak üzere vatandaşın yaptırdığı sigortalarda bugün gelinen noktada yüzde 7’lik bir azalma görülüyor. Hem sigortalılık oranında hem de poliçe sayısında düşüş var. Tek bir kesim var depremden ders çıkarmaya devam eden; o da sanayiciler. Sanayi tesislerinin sigortalanmasında yüzde 30’luk artış yaşanıyor.

Yazının Devamını Oku

Deprem bölgesinde nitelikli işgücü sorunu var

7 Şubat 2024
KAHRAMANMARAŞ depremlerinin birinci yıldönümünde bölgeyi ziyaret ettim. Geçen yıl depremden birkaç hafta sonra Kahramanmaraş ve Antakya’ya giderek; ildeki sanayiciler ve işletmelerle bir araya gelmiştim. Sonrasında da birçok defa kimi zaman sigortacılarla kimi zaman da sanayicilerle başta Kahramanmaraş olmak üzere depremden etkilenen illeri ziyaret etmiştim.

Depremin yıldönümünde bu sefer Türkiye Sigorta Birliği’nin üyeleri ile önce Adana’ya oradan da Osmaniye ve Antakya’ya geçtik. Açıkçası deprem sonrasında Osmaniye’ye gitmemiştim; o nedenle de bu sefer önceliği oraya verdim. Bir önceliğim daha vardı; Antakya. Bana göre Antakya, depremin en yıkıcı etkisini yaşayan kentti. Adeta yıkık, yarı yıkık binalardan başka bir şey görülmüyordu. Beni en çok etkileyen ise o konutlarda, rüzgârda uçuşan perdeler oldu. Kent bomboştu; ortalarda kimseler yoktu. Tek tük insanlar yıkık binalardan oluşan sokaklarda ellerindeki torbalarla –ki, içlerinde ne olduğunu bilemedim, sormaya da cesaret edemedim-  bir sokaktan, diğerine dolaşıp duruyorlardı. Bu söylediğim, depremden birkaç hafta sonraki manzara.

GÖÇ EDENLER GERİ DÖNECEK

Şimdi mi? Önce Osmaniye’den başlayayım. Yıkılması gereken binalar yıkılmış, halen yıkılması gereken binalar var. Kentteki işyeri sahipleri ile konuştum. Yavaş yavaş ekonomik hareketliliğin başladığını, ancak deprem sonrası ciddi göç olduğundan, toparlanmanın zor olacağını söylüyorlar. Şehrin en işlek caddesi olan İstasyon Caddesi artık bomboş. Ama Osmaniyeliler umutlu. Öyle ki, “Daha bir yıl oldu, henüz erken” diyorlar ve ekliyorlar, “Göç edenler geri gelecek, işyerleri yeniden açılacak, eski günlere yine kavuşacağız.” Gördüğüm kadarıyla şimdilik şehrin ihtiyaçlarını karşılayacak kadar bir ekonomi dönüyor.

ŞANTİYE ŞEHRİ, ANTAKYA

Gelelim, Antakya’ya. Açıkçası şaşırdım. Yıkık binaların olduğu yerler artık dümdüz. Sanki bir yerden bakıyorsunuz, şehrin diğeri tarafını görüyorsunuz. Uçuşan perdeler yine var ama tek tük. Antakya, adeta şantiye şehri. Bir taraftan yıkım, diğer taraftan inşaat sürüyor. Şehir, yeniden inşa ediliyor.

Caddeler kalabalık. Ciddi bir trafikle şehrin merkezine ulaşabiliyorsunuz. İnsanlar konteyner kentten çıkıyor, işine gidiyor, akşam geri konteynerine dönüyor. Konuştuğum kişiler, “Eskiden insanlar hem çalışır hem de yiyeceğini kendi ekerdi; şimdi o yok, olmayınca artık dışarıdalar ama dışarısı da halk için pahalı” diyorlar.

Bir sene önce ‘in cin’in top oynadığı Antakya’da insanlar sokaklarda, dükkânlar açılmış; marketler, yiyecek yerleri çalışıyor, alışveriş yapılıyor. Yani, ekonomik aktivite başlamış. Soruyorum; “Ne olmasını bekliyordun ki, hayat devam ediyor” diyorlar.

Yazının Devamını Oku