1. Meclis’te tablolarla zaman yolculuğu

Yapının tasarımı yapan Hafi Bey’di, Mimarı Hasip Ağa. Mimarı 1. Dünya Savaşı’na katıldı. Şehit oldu. Yapı yarım kaldı.

Haberin Devamı

1. Meclis’te tablolarla zaman yolculuğu

Tamamlanamayan yapının içi Fransız, dışı Senegalli işgal askerleriyle doldu. Kısa sürede terk edecekleri içlerine doğduğundan belki çivi bile çakmadılar binaya. Soğuk bir kış günüydü. Sobanın başına doluşmuşlardı. Dışardan gürültüler duydular. Kapıya, pencerelere, yapının bugün kapalı tutulan balkonuna koştular. Karlı, buzlu ve toprak yolun iki yanına dizilmiş Ankaralılar coşku içinde bağrışıyor, davul-zurna çalıyordu. Öğrenciler coşkuyla el sallıyor, seymen kıyafetli aslan parçaları dans ediyordu. Ağır ağır ilerleyen otomobiller şaşkınlıklarını iyice arttırdı. Şaşkın baktılar dolma tekerlekli, karpit lambalı 3 araba dolusu adama ve coşkulu kalabalığa. Aralarında vali vekilini ve müftüyü tanıdılar. Ne oluyordu? Günlerden 27 Aralıktı ve Kızılca Gün’dü ama onlar konuya tam anlamıyla Fransız kalmışlardı!
“Bu işin içinde bir iş var!” diye düşündüler. Vardı elbet! Şimdi önlerindeki yolda, aşağıdan gelip geçenler, birkaç aya kalmaz, bir Cuma günü, bu kez yukardan, tozu dumana katarak, Hacı Bayram’dan gelecekler ve bu binada meclisi açacaklardı. Sonrasında Sevr ret, Lozan ve İstiklal Marşı kabul edilecekti. Saltanat kaldırılacak, Önce Ankara başkent, sonra Cumhuriyet ilan edilecekti. Hepsi 4 yıla sığacaktı.

Haberin Devamı

1. Meclis’te tablolarla zaman yolculuğu

42 METRELİK KORİDOR

İlk meclis binası bugün Kurtuluş Savaşı Müzesi’dir. Bir bina sonra aşağıda yer alan 2. Meclis’tir, hep karıştırılır. Müzenin tek koridorunda, sağ ve soldaki 10 odaya açılan kapılar vardır. Değerli ve orijinal tablolarla süslü 42 metrelik koridor, resim galerisi gibidir. Hikmet Onat’ın iki karakalemi ve Mehmet Sami Yetik, N. Burun, Cevdet Bilgiş’in yağlıboya tabloları burada görülebilir. Refik Epikman ve Ruhi Arel ikişer tablolu ressamlardır. Saip Tuna’nın Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Meclis’in önünden geçmeden önce, Dikmen sırtlarında karşılandıkları anı resmeden “Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’da Seğmenler Tarafından Karşılanışı” tablosu bu binadadır. O günü resmeden en ünlü tablo, aynı gün burada bulunan Fransızların neden şaşırdıklarını açıklar niteliktedir.

Haberin Devamı

1. Meclis’te tablolarla zaman yolculuğu

DİYAP AĞA’NIN BALMUMU HEYKELİ

Burada Diyap Ağa’nın balmumu heykeli olmalı. Neden mi? Savaş Polatlı’ya dayanmıştır. Top sesleri Meclis’te duyulmaktadır. Kayseri’ye taşınmalı-taşınmamalı derken, beyaz sakalı göğsünde Dersim (Tunceli) milletvekili Diyap Ağa kürsüye çıkar; “Lafım kısadır. Biz buraya kaçmaya mı geldik, yoksa kavga ederek ölmeye mi?” der. Taşınma konusu kapanır. Üstünde konuşma balonu içinde bu sözü yazılı halde bir “Diyap Ağa canlandırması” düşünüyorum. Önünde özçekim kuyruğu olacağına eminim. Kuyruğa ilk giren de ben olurum!

1. Meclis’te tablolarla zaman yolculuğu

TABLOYU GÖRDÜNÜZ SALONA GİRİNİZ

Balmumu heykeller müzelerin havasını değiştiriyor. Bir zamanlar İsmet İnönü’nün konmuştu – epeydir yok. İkinci Meclis’in son tadilatında bozuldukları gerekçesiyle kaldırılan Nutuk okuyan Atatürk ve ahşap sıralarda oturan milletvekilleri heykelleri de kaldırıldılar. Orada da, burada da olmalılar sanki. Bir örnek: Koridordan girebileceğiniz 10 odanın en büyüğü Genel Kurul Salonu’dur. Girmeden önce kapısındaki tablolardan Refik Epikman’ın “Atatürk Mecliste Konuşuyor” isimli yağlı boya tablosuna bakın. Tarihi bir olay canlandırılmış. Hattat Hulusi’nin Osmanlı Türkçesiyle yazdığı Hâkimiyet Milletindir yazısının altında, Mustafa Kemal Paşa kürsüde konuşuyor. Bir kaç adım atıyorsunuz tablonun anlatıldığı olayın geçtiği mekândasınız. Ne harika bir duygu, değil mi? Durun! Tabloyu gördünüz, salona girdiniz. Bir de tablodaki tüm kişilerin, resmedildikleri gibi yerlerinde olduklarını hayal edin! Burayı gezdirmeye getirdiğiniz eş-dost, çoluk-çocuk değil, sizin bile her seferinde tüyleriniz diken diken olur-eminim.

Haberin Devamı

1. Meclis’te tablolarla zaman yolculuğu

İSVİÇRE’NİN HEDİYESİ

Koridorda iki tablolu iki ressamdan, Arel’in bir eserinin örneğine çok rastlanmaz. Tabloyu özel yapan ilk özelliği “Triptik” olmasıdır. Bu isim yan yana asılan ve birbiriyle ilişkili resimler için kullanılıyor, yani üçlü veya üçlemedir. İkinci özelliğiyse, Fransızların bu binaya gelişinden 10 yıl kadar önce Avusturya’ya gitmiş olması. Dünya Savaşı sürerken, Türk ressamlar bir ilki gerçekleştirir, Viyana’da sergi açarlar. Bu, o tablolarından biridir. Arel’in diğer tablosu ile Yetik ve Onat tabloları da aynı sergiye giden tablolar ve bu koridordalar–bulması sizden! Lozan’ın imzalandığı masa İsviçre’nin hediyesi olarak buradadır. Başında imza anının canlandırılmasıyla masa sergilemesinin uçacağını düşünüyorum. Gördüğünüz tarihi tablolardaki mekânda bulunma şansı her zaman elinize geçmeyebilir, keyfini çıkarın. Bir de Viyana Sergisi’ne giden tabloları bulacaktınız-hatırlatayım. Odalarda tavanlara da bakın. Çiçek motifleri oyularak süslenmiş parçalar göreceksiniz. Onlar süs değiller, hava akımı sağlayan doğal klimalar. Salona geçin. Ahşap sıralar veya odun sobası zorlu günleri size anlatıyorlar, dinleyin. Bir aya kalmaz rütbesi yarbaylığa indirilecek, 5 aydan kısa sürede idama mahkûm edilecek Mustafa Kemal Paşa, burada meclis başkanlığına seçildi. Gezimizde bize gülen yüzüyle Muammer Aydeniz eşlik etti, fotoğrafları Sevgili Mustafa Taşkın çekti. Özel izinliydik. Fotoğraf çekmek yasak ama alkışlamak değil. Meclis’in açılışını o gün buradaki milletvekillerinin yaptığı gibi, çılgınca alkışlayın.

Yazarın Tüm Yazıları