Mete Tamer Omur

O evleri mobilyaya dönüştürüyorlar

5 Kasım 2023
“Biz sadece bir mobilya şirketi olmanın yanı sıra endüstrimizdeki israfın ve doğayla olan savaşın farkında olan bir şirketiz markayız” diyerek hareket eden Yeniden Mobilya’nın kurucuları Ahmet Sayar, Cem Bulunmaz ve Turgut Çıkış, yakacak olarak kullanılan ahşabı katma değerli bir ürün haline getiriyor. Yeniden’in gündeminde ise iç piyasanın yanı sıra ihracat da var.

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK son dönemde sıkça duyduğumuz bir kavram. Malum, kaynaklarımız da sınırsız değil. Dolayısıyla yarınlara daha iyi bir gezegen bırakmanın yolu ise sürdürülebilirlik ve geri dönüşümden geçiyor. Ahmet Sayar, Cem Bulunmaz ve Turgut Çıkış da kaynakların sınırlı olduğu bu dünyada ileri dönüşüm adına önemli bir girişimde güçbirliğine gitmiş. Yakacak olarak kullanılan Karadeniz’in eski ahşap evlerin malzemesini yeniden ekonomiye katarak mobilyaya dönüştürmüşler. Yeniden Mobilya’nın ortakları Ahmet Sayar, Cem Bulunmaz ve Turgut Çıkış ile hem doğuş serüvenini hem de geleceğe dair hedeflerini konuştuk.

DENEYİM PAYDAŞLIĞI
Mimar olan Ahmet Sayar ve Turgut Çıkış, 1990’larda Ayyapı Mimari’yi kurmuş. Ve bugüne kadar da birçok önemli projede imzaları olmuş. Cem Bulunmaz da ailesinin 1960’larda başlattığı mobilya sektöründe kariyerine yön vermiş. Antre Tasarım şemsiyesi altında Cem Bulunmaz, ahşap mobilya ve kapı alanında uzmanlaşmış. Bu iki kurumun yolları ise Çeşme’deki bir projede kesişmiş. Burada Ahmet Sayar ve Turgut Çıkış mimari, Cem Bulunmaz ise ahşap mobilya alanındaki deneyimlerini projeye aktarmış. Çeşme’de başlayan bu çözüm ortaklığı süreci, uzun yıllar devam etmiş.

YAKACAK OLUYORDU

Yazının Devamını Oku

O oyundan girişim çıktı

29 Ekim 2023
Herkes tarafından çok bilinmese de yıllardır oynadığı matkotta gördüğü eksikler Buket Saylam’ın işi oldu. Matkot oyununda kullanılan raketlerde fark ettiği dayanıklılık ve görsel eksikliği gider adımlar atan Saylam, Mat.Co markasını kurdu. Bugün hem iç piyasada hem de yurtdışında ürünleri satılan Saylam’ın hedefi ise butik kalarak global oyuncu olmak.

HEMEN birçoğumuzun bir fikri ya da hayali var. Karşılaştığımız bir sorun, olay ya da hobiler, kimi zaman da oyunlar ilham kaynağımız olabiliyor. İzmirli Buket Saylam da plaj tenisine de benzeyen matkot oyunundan ilham alarak kendi hakesini yazmış. Matkot oynarken kendisi için tasarladığı raketin beğenilmesi ve talep görmesini iş modeline çevirmiş. Mat.Co markasını kuran Buket Saylam ile girişimcilik yolculuğundan yarınlara dair planlarına kadar birçok konuyu konuştuk.

İLHAM KAYNAĞI OLDU
1997’de İzmir’de dünyaya ‘merhaba’ diyen Buket Saylam, ticaretle uğraşan bir ailede büyümüş. Tüm eğitim hayatı da İzmir’de geçmiş. İzmir Ekonomi Üniversitesi İç Mimarlık Bölümü’nü kazanan Buket Saylam, üniversite döneminde de çeşitli stajlarla mesleğiyle ilgili deneyim kazanmış. 2020’de mezun olduktan sonra ise profesyonel iş hayatına ilk adımı atmış. Çeşme’nin büyüleyici koylarında geçen çocukluk ve her gün hissettiği masmavi Ege’nin esintisi Buket Saylam’ın hem yaşantısında hem de kariyerinde ilham kaynağı olmuş. Buket Saylam, profesyonel hayattan girişimciliğe evrilme hikayesini ise şöyle anlatıyor:

İŞİN SEYRİ DEĞİŞTİ
“Çeşme sahillerinde matkotu çok severek oynuyordum. Çok da bilinen bir oyun değil. Tabii bu oyunu oynarken bazı şeyleri fark ettim. Bana göre matkot oyununda kullanılan raketlerde; hem dayanıklılık hem de görsel açıdan eksikler vardı. İç mimarlığın da bana kazandırdığı tasarım ve estetik anlayışı kullanarak kendi raketimi tasarladım ve bir atölyede ürettirdim. Bu süreç ise 2017’de üniversite yıllarımda oluyordu. O dönem atölye stajı da yapıyordum. İşin kırılma noktası da burada oldu diyebilirim. Süreç içinde kendim için tasarladığım matkot raketi çok beğenildi. ‘Bize de yapar mısın’ şeklinde talepler gelmeye başladı. Bu talep bir anda işin boyutunu değiştirdi.”

Yazının Devamını Oku

Cumhuriyetle ‘100’ümüz gülüyor

29 Ekim 2023
Tarımdan sanayiye, turizmden eğitime, gıdadan teknolojiye birçok alanda ülke ekonomisinin lokomotifi konumunda olan, döviz kazandıran, birçok ilke imza atan Ege’nin sekiz kenti Aydın, Balıkesir, Çanakkale, Denizli, İzmir, Manisa, Muğla ve Uşak en büyük gücü tam 100 yıldır Cumhuriyet’ten alıyor. İkinci yüzyıl için de bunu daha da büyütmeyi hedefliyor. Hep birlikte; ‘Cumhuriyetimizin 100’üncü yaşı kutlu olsun’ diyoruz.



DÖRT yıllık zorlu ve meşakkatli bir mücadelenin sonunda kazanılan zaferin ardından Mustafa Kemal Atatürk, yeni kurulan Türkiye’nin siyasi ve askeri alanda kazandığı başarısını ekonomide sürdürmek adına da yoğun bir uğraş veriyordu. Ekonomi alandaki mücadelenin yol haritası ise tarihler 17 Şubat 1923’ü gösterdiğinde İzmir’de çiziliyordu: İzmir İktisat Kongresi... Bin 135 kişinin katılımıyla gerçekleşen İzmir İktisat Kongresi’nde konuşan Atatürk, “Yeni Türkiye’mizi layık olduğumuz düzeye eriştirebilmemiz için mutlaka ekonomimize birinci derecede önem vermek zorundayız. Çünkü, zamanımız tamamen bir ekonomi devresinden başka bir şey değildir. Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar ekonomik zaferlerle taçlandırılmamışlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz. Ekonomi demek her şey demektir. Yaşamak için, mutlu olmak için, insan varlığı için ne lazımsa onların hepsi demektir. Ziraat demektir, ticaret demektir, çalışma demektir, her şey demektir” diyordu.
Tüccar, çiftçi, sanayici, meslek ve işçi temsilcilerinin katıldığı kongrenin sonunda ‘Misak-i İktisadi’ adı altında 12 maddeden oluşan bir bildiri duyuruldu. Özel girişimciliğin teşvik edildiği milli bir ekonomi oluşturulmasının gerekliliği vurgulanarak mevcut imkanlarla yeni ekonomik hedefler belirlendi. Özel teşebbüsün teşvik edilmesi, ihtiyaç halinde kamu gücünün kullanılarak devletin gerekli alanlarda yatırım yapması esas alındı. Cumhuriyet’in ilk yıllarında da kongrede alınan kararlar doğrultusunda Türk ekonomisine yön veriliyordu.

EN BÜYÜK KATKI İZMİR’DEN
İşte tam da bu süreçte 9 Eylül 1922’de düşman işgalinden kurtulan İzmir başta olmak üzere Ege Bölgesi’nde tarıma dayalı bir ekonomi söz konusuydu. Tarih boyunca Akdeniz’in en önemli ticaret limanlarından biri olan, 1922 yangınından büyük darbe alan İzmir’de, 1923’te iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar fabrika bulunuyordu. Ege’de tablo İzmir’den farksızdı. Ulu Önder’in İzmir İktisat Kongresi’nde ortaya koyduğu tablodan güç alan Egeli müteşebbis ruh da üretmeye odaklanıyordu. Savaştan çıkan Türkiye’nin Cumhuriyet’in ilan edildiği 1923’te ihracatı ise 50 milyon 790 bin dolardı. Bunun büyük kısmı ise İzmir’den yapılıyordu. Gücünü Cumhuriyet’ten alan ve yoğun bir ekonomik mücadele veren Türkiye’nin üreten yanı, tarihler 1950’leri gösterdiğinde ülkesine 263 milyon 424 dolarlık döviz kazandırıyordu.

Yazının Devamını Oku

Amatörce başlayan hikaye gastronomi turizmine dönüştü

22 Ekim 2023
Tutkularını emeklilik sonrasında girişime dönüştüren Ayda ve Uğur Kalelioğlu, bağcılık, şarap üretimi, restoran ve konaklamayı kapsayan iş modeliyle çalışmalarına devam ediyor. İngiltere’ye ihracat da yapan ikilinin gündeminde ise bu ülkeye bir restoran da açmak var. Ayda Kalelioğlu, “Gastronomi ihracatı da yapacağız” diyor.

BU topraklarda yüzyıllardır bağcılık yapılıyor. Öyle ki Anadolu’da bu kültürün geçmişi MÖ 3 bin 500’lere dayandığı tahmin ediliyor. Bağcılık kadar eski olan bir diğer ekonomik değer de gücünü bu topraklarda yetişen üzümlerden alan şarapçılık. İşte Ayda ve Uğur Kalelioğlu çifti de hem bağcılığa hem de şarapçılığa gönül vermiş iki isim... Diş hekimi Ayda ile avukat Uğur’un üniversite yıllarında hayalini kurduğu girişim, bugün önemli bir ekonomik yapıya dönüşmüş. Tutkularını İzmir Seferihisar’da hayata geçiren ikili, şarap üretiminin yanı sıra işin içine gastronomi ve turizmi de katmış. Ayda Bağları’nın kurucularından Ayda Kalelioğlu ile girişimcilik yolculukları ile yarınlara dair hedeflerini konuştuk.


MUTFAKLA GÜÇLÜ BİR BAĞ
Ayda Kalelioğlu, 1961 yılında Tarsus’ta doğmuş. Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nden 1982’de mezun olmuş. 1958 Antalya doğumlu Uğur Kalelioğlu da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni 1979’da bitirmiş. Yolları üniversite yıllarında kesişen ikili, hayatlarını birleştirerek İzmir’de mesleklerini yapmaya başlamış. Bir yandan yoğun iş hayatının içinde koşuşturan Ayda ve Uğur cifti, öte taraftan ise evlerinde konserveden peynir yapımına kadar birçok şeyi üretip dostlarına ikram ediyormuş. Mutfakla büyük bir bağı olan, hazır gıda tüketmemeye dikkat eden Kalelioğlu ailesi, tüm bunları da İzmir Karşıyaka’daki bir apartman dairesinde yapıyormuş. Ayda Kalelioğlu, hikayelerinin devamını şöyle anlatıyor:
“Emeklilik planlarıyla birlikte arayışlarımız başladı. Şehir hayatından bunalıp biraz daha sakin bir yaşam arayışıyla birlikte 1998’de Urla’da uzun süredir hayalini kurduğumuz doğayla iç içe bir süreç başladı. Bir şeyler üretmeyi seven bir çift olarak araştırmalarımız bize yeni bir kapı açtı. 2003’te bir bağ aldık. Üniversite yıllarında sadece bir hayal olarak kurduğumuz şaraphane için ilk adımı attık. İlk başta da ticari bir düşünceyle hareket etmedik. Bağlarımızdan aldığımız üzümlerle amatörce şarap üretimi yapmaya başladık. Tabii evde yapabileceğiniz üretim sınırlı. Biz de bu süreçte üzümlerimizi başkalarına veriyorduk. Ama orada da fiyatlandırma noktasında bazı sıkıntılar oluyordu. Bu nedenle kendi tesisimizi kurmaya karar verdik. Bu da ortaklı bir yapıyla hayata geçti.”

Yazının Devamını Oku

Avrupalı tüketici kabuğuna çekildi

13 Ekim 2023
EHKİB Başkanı Sertbaş, “Hazır giyimde yılın son çeyreği ihracatın en canlı olduğu dönemdir. Bu da Christmas’tan kaynaklanır. Yılbaşı arifesinde alışveriş başlar diye düşünüyorduk ama hala bu yönde bir sinyal alamıyoruz” diyor.

HAZIR giyim hem ülkeye kazandırdığı dövizle, hem de sağladığı istihdam oranıyla önemli bir sektör. Türkiye geneli hazır giyim sektörü 2022’de 21.2 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Ege Hazır Giyim ve Konfeksiyon Birliği de aynı dönemde 1 milyar 472 milyon dolarlık dövizi Türkiye’ye kazandırdı. Ama sektör ana ihracat pazarı Avrupa’daki durgunluk başta olmak üzere çeşitli nedenlerle 2023’e zorluklarla başladı. İlk 9 aylık dönemde bir önceki döneme kıyasla gerileme söz konusu. “Avrupalı tüketici kabuğuna çekildi” diyen Ege Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (EHKİB) Başkanı Burak Sertbaş’la sektörün son durumunu ve gelecekle ilgili öngörülerini konuştuk.

NOEL ALIŞVERİŞİ DE YOK
Sektörün 2022’ye çok iyi başladığını ama yılın ikinci yarısında Avrupa’daki resesyon ve Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle ihracatta meydana gelen gerilemenin bugüne kadar devam ettiğini söylüyor Sertbaş... Bu yıl iyimser tahminlerinin savaşın kanıksandığı ve Noel öncesi alışverişlerin başlayacağı yönünde olduğunu anlatan Burak Sertbaş, “Ama hala bu yönde bir sinyal alamıyoruz. Avrupalılar her yıl ağustosa kadar tatil yapar, eylülde işe döner, eylül ortasından sonra bizler canhıraş şekilde siparişler almaya başlardık. Hazır giyimde yılın son çeyreği ihracatın en canlı olduğu dönemdir. Bu da Christmas’tan kaynaklanır. Bu yıl normal bir sezona göre Egeli ihracatçılar olarak siparişlerimizde yüzde 30 gerileme var. Avrupa’daki fuarlarda bu durumu gözlemlemiştik” diyor.

UMUTLAR İKİNCİ YARIYA KALDI
Sertbaş, Avrupa’daki tüketicinin kabuğuna çekildiğine dikkat çekiyor. Pandemi sonrası intikam alışverişlerinin zamanının bu çeyrek olacağını düşündüklerini ama ümitlerini kaybettiklerini paylaşıyor ve ekliyor: “Bu çeyrek kaybedilince 2024’ün ilk 6 ayını da kaybedebiliriz. Ümitlerimiz 2024’ün ikinci yarısına kaldı. Sektör şu anda idare eder pozisyonda, yeter ki daha fazla düşmesin. Hepimizde iş var ama biz harala gürele çalışamazsak para kazanamayız. Mesai yapmasak bile çark hiç durmamalı ki sektör para kazansın. Şu an o durumda değiliz. Bu da karlılıkları etkiliyor. Doğa ve Güneydoğu bölgelerinde işçi çıkarmalarla ilgili duyumlarımız var. 150 bin kişiden bahsediliyor. Bunun 300 bine gideceği söyleniyor. Ege’de ufak tefek çıkarmalar var ama rahatsızlık yaratacak düzeyde değil.”

PAZARLAMADA TEMBELLİK YAPTIK

Yazının Devamını Oku

Yeni nesil çiftçiye yeni nesil fuar

12 Ekim 2023
Türkiye’de çiftçi yaş ortalamasının 55-60’larda olduğunu hatırlatan Engin Er, “Bu Türkiye için bir risk. Bu nedenle genç kuşağın tarım sektörüne yönelmesi çok önemli. Bu kuşak tarımsal makine ve ekipman kullanımına daha açık. Bizim de hedefimiz bu gençler” diyor.

 

TÜRKİYE tam bir tarım ülkesi. İncirden üzüme, narenciyeden organiğe birçok tarımsal üründe önemli bir ürettim üssü. Milyarlarca dolarlık bir ekonomik büyüklük. Bu yapıyla birlikte büyüyen ve önemli bir ekonomik değer olan bir diğer sektör ise tarımsal makine ve ekipmanları. Bu alanda da 2022 verilerine göre 2 milyar dolarlık bir ihracat söz konusu. Hem tarımsal ürün hem de makine, ekipman ve teknoloji alanındaki bu sektörlerin kendilerini anlatma ve tanıtma noktasında önemli bir kanal da hiç kuşkusuz fuarlar. Türkiye, tarım fuarları anlamında da oldukça hareketli. Birçok kentte fuarlar düzenleniyor. Bunun en yenisi ise bu yıl ilk kez Antalya’da yapılan ‘Growmach, Traktör, Tarım Makineleri, Ekipmanları & Teknolojileri Fuarı’ oldu. Antalya’da 22 yıldır dünyanın en büyük seracılık fuarı unvanlı Growtech’i hayata geçiren Informa’nın davetlisi olarak gittiğim Growmach’ın ilk adımlarına tanıklık ettim.

44 ÜLKEDEN 357 ALICI
Informa tarafından bu yıl Antalya Anfaş Fuar Merkezi’nde ilk kez gerçekleştirilen Growmach, 10 Ekim’de VIP ve ulusal-uluslararası basın günüyle açıldı. 150’yi aşkın firma ile 44 ülkeden 357 alıcının katıldığı Growmach, özellikle yerli üreticiyi uluslararası alıcılarla buluşturmayı hedefliyor. 14 Ekim’de sona erecek Growmach’ın farkındalığını Fuar Direktörü Engin Er’den dinledim. Türkiye’de her yıl 60’dan fazla tarım fuarı yapıldığını söyleyen Er, kendilerinin ise bu fuarlardan önemli farkları olduğunu belirtiyor ve ekliyor:

GÖRÜŞMELER İHRACATA DÖNSÜN
“Bizim en büyük hedefimiz özellikle yerli üreticiyi uluslararası alıcıyla buluşturmak. İhracat pazarları yaratmak önemli. Bunun için uğraş veriyoruz. Katılımcı firma çeşitliliğini sağlayabilmemiz ve daha fazla katılımcıya yer verebilmemiz için bir firmaya ayrılacak alan üst limitini 300 metrekare olarak belirledik. İç mekanda tarım makineleri ve teknolojileri dışarıda ise traktör firmaları yer alıyor. Elbette teknolojinin ön planda olduğu bu dönemde sürdürülebilirlik bakış açımızla katılımcılarımıza dijital çözümler de sunuyoruz. Growmach Connect Platformumuz sayesinde katılımcılarımız stantlarını ziyaret eden ziyaretçilerin datasına sahip olabilecek ve fuar sonrasında da potansiyel alıcılarıyla gerçek zamanlı iletişim ve etkileşim kurabilecekler. Bunun yanı sıra; Farmer 100 adlı bir proje oluşturduk. Yeni teknolojileri kullanacak, tarımda mekanizasyonun verimliliğe etkisinin farkında olan önder çiftçiler ve elbette yeni nesil çiftçilerin bir arada olacağı bir program olacak. Bu tür teknolojileri kullanmak isteyen üreticiler, fuar alanında oluşturacağımız bir ortamda Farmer 100 grubunun bir üyesi olma fırsatı bulacaklar.”

Yazının Devamını Oku

Bu gül bahçesi yatırımla açıyor

9 Ekim 2023
Bölgede sürdürülebilir ve çevre dostu bir anlayışı benimsediklerini aktaran BASBAŞ CEO’su Güler, “BASBAŞ’ta 5G kullanılarak üretim yapılacak bir altyapı tasarladık. Türkiye’de serbest bölgeler içinde böyle bir altyapıya sahip ilk bölge olacağız. Üretimin çarkları Şubat 2024’te dönmeye başlayacak” dedi



TÜRKİYE’nin yeni yatırım merkezi hedefiyle İzmir Bergama’da kurulan Batı Anadolu Serbest Bölgesi’nde (BASBAŞ) altyapı çalışmaları tamamlandı. 5G teknolojisiyle donatılan BASBAŞ’ta ilk fabrikanın ise 2024 Şubat’ta üretime geçmesi bekleniyor. İzmir’in üçüncü serbest bölgesi özelliğini taşıyan bölgede tüm etaplar tamamlandığında 120 firmada 20 bin kişinin çalışması hedefleniyor. BASBAŞ Yönetim Kurulu Başkanvekili ve Yürütme Kurulu Başkanı Dr. Faruk Güler ile bölgedeki son durumdan yatırımcı ilgisine ve istihdama kadar birçok konuyu konuştuk.

5G TEKNOLOJİSİYLE ÜRETİM
Ege Serbest Bölgesi’ndeki deneyimlerinden faydalanarak bugünlere geldiklerini dile getiren Faruk Güler, lojistik, kalifiye insan gücü, sunulan teşvikler ve hizmetler bakımından ihracat odaklı üretim yapan firmalara benzersiz fırsatlar sunacakları BASBAŞ’ı gül bahçesine benzetti. BASBAŞ’ın çok yakın zamanda bir gül bahçesi gibi olacağını söyleyen Güler, “Henüz açılmış gül yok ama güllerin ilk tomurcukları görünmeye başladı. Tomurcuklar nasıl ki bir gecede açar gül haline gelirse burada yaptığımız çalışmalar da tomurcuk haline geldi ve çok yakında güllerin açışı gibi hızlı bir şekilde fabrikalar açılacak. BASBAŞ’ta 5G kullanılarak üretim yapılacak bir altyapı olacak. Türkiye’de serbest bölgeler içinde böyle bir altyapıya sahip ilk bölge BASBAŞ” dedi.

İHTİSASLAŞMA OLACAK

Yazının Devamını Oku

Hem okullu hem de alaylı olarak adım attığı yatçılıkta marka oldu

8 Ekim 2023
Küçük yaşlarda turizm sektörüne adım atmış, 1991’de ise günlük tekne turları düzenlemeye başlamış... Büyük emek ve mücadele vererek yatçılık sektöründe basamakları birer birer çıkarak kariyerine yön vermiş. Bugün Barbaros Yatçılık ile sektörün önemli bir aktörü olmayı başaran Barbaros Güneş, lüks konseptiyle Ege ve Akdeniz’in nadide sularının her iki yakasında daha da büyümeyi hedefliyor.

YATCILIK... Onlar bu denizlerin yüzer otelleri. Milyar dolarlık ekonomik büyüklüğüyle de turizmin önemli bir paydaşı. Sektöre 1991’de Bodrum’da günlük turlarla giriş yapan Barbaros Güneş de yatçılığın bölgede gelişimi için emek vermiş ve marka olmayı başarmış. Bugün hem Türk hem de Yunan karasularında turlar düzenleyen Barbaros Yatçılık’ın kurucusu Barbaros Güneş ile girişimcilik serüveninden yatçılık sektörüne birçok konuyu konuştuk. 1972 Ankara doğumlu Barbaros Güneş, orta öğrenimini ise Antalya Anadolu Lisesi’nde tamamlamış.

MACERA KÜÇÜK YAŞTA BAŞLADI
Turizm sektörüyle tanışması ise ortaokul yıllarında başlamış. Turizmin birçok alanında çalışmış ve sektörde tecrübe edinmiş. Antalya’da ikamet ediyor olması ve yabancı dil eğitimi veren bir lisede bulunması da Barbaros Güneş için bir şans olmuş. Üniversite eğitimini de turizm üzerine yapan Güneş, Dokuz Eylül Üniversitesi Turizm İşletmeciliği ve Otelciliği’ni kazanmış. Kendini hem okullu hem de alaylı olarak tanımlayan Barbaros Güneş, bunun avantajını da meslek hayatı boyunca daima yaşadığını söylüyor ve ekliyor:

İLK TEKNESİNİ 1994’TE ALDI
“Bodrum maceram ise üniversite yıllarımla beraber, 1991 yılında başladı. Bodrum’da günlük tekne turları düzenliyordum. 1994’te ise üniversite öğrenimime devam ederken Bodrum’da, ilk ticari teknemi satın aldım. Yatçılık sektörüne günlük turlarla adım attım. 90’lı yılların başı know-how dönemiydi. Şimdiki gibi her şey sermayeye dayalı değildi. O dönemlerde işi biliyorsanız, tecrübeliyseniz, yaratıcıysanız, dürüstseniz ve bunun üzerine de çalışkansanız işleri geliştirmek çok da zor değildi açıkçası. Özellikle turizmde müşteri odaklı olmak çok önemli. Bir müesseseyi var eden de yok eden de müşteri... Müşterilerimiz ki ben misafir kelimesini kullanmayı tercih ediyorum, bize çok destek oldular. Eşlerine dostlarına tavsiye ettiler. Tekrar tekrar turlarımıza iştirak ettiler. Misafirlerimizin destekleri sayesinde, onlarla birlikte işlerimizi büyüttük, geliştirdik.”

Yazının Devamını Oku