Emre Dorman

Heysem dünyanın gözünü açtı

25 Haziran 2016
AVRUPA üniversitelerinin en eskilerinin 13’üncü yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren kurulmaya başlandığı ve söz konusu üniversitelerin özellikle Arap-İslam bilimlerinin özümsenme merkezlerinde kurulmuş olduğu görülmektedir.

Avrupa’daki birçok üniversitenin eğitim sisteminden binalarının fiziki yapılarına kadar onlardan çok daha önce 1065 yılında Bağdat’ta kurulan Nizamiye Medresesi’nden ciddi anlamda etkilenmiş olduklarını görmek mümkündür.

 

Batı bilim tarihinde deneysel bilimin öncüsü kabul edilen meşhur Roger Bacon’ın (1214-1292) neredeyse bütün bilimsel fikirlerini Müslüman bilim insanlarından almış olduğuna dair tespitler yapılmıştır.

 

BACON, RÜŞD’DEN ETKİLENDİ

 

Örneğin Arap-İslam düşüncesi üzerine çalışmaları ile bilinen Heinrich Schipperges (ö. 2003) bu konuda şöyle bir tespitte bulunmuştur: “Bütün eleştirel düşünceleri yanında, Roger Bacon önemli ölçüde Arap düşünürlerden, özellikle İbn Rüşd’den etkilenmiştir. Haksız olarak o, modern bilim metotlarının öncüsü yapılmak istenmiştir.”

 

Yazının Devamını Oku

Müslümanlar bilim ve düşünce üretmede neden bu kadar geride?

24 Haziran 2016
İnsanları, Evren’in ve yaşamın incelenmesi yani yaratılış üzerine düşünüp üretmeye teşvik eden bunca apaçık Kuran ayetine rağmen, yüzlerce yıldır Müslümanların içinde bulunduğu akıl almaz durum, son derece içler acısıdır.

İslam dünyasının şu anki durumunu yansıtan önemli bir istatistik var.m The Economist dergisinde yayımlanan bir makalede, 2005 yılında sadece Harvard Üniversitesi’nde yayımlanan makale sayısının, 17 Arap ülkesinin bütün üniversitelerinin yayımladıklarından fazla olduğuna dikkat çekiliyor.

 

Üstelik makalelerin kalitesini düşündüğümüzde bu farkın daha da büyüyeceği açıktır.

 

- Toplam 1.6 milyarlık İslam âlemi, yaklaşık 115 yıllık Nobel tarihinde bilim dalında 2015 yılına kadar sadece iki Nobel ödülü kazanabilirken; 16 milyonluk Yahudi âleminde ise bilim dalında Nobel ödülü kazanan tam 79 bilim insanı var. 

 

 

 

Yazının Devamını Oku

Allah'ın ipine sarılın

23 Haziran 2016
“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın...” (Ali İmran suresi 103)

Kuran ayetleri her fırsatta inananların birlik ve dayanışma içinde olmalarını öğütler.İnananları bir arada tutacak şey ise Allah’ın ipi (hablullah) yani vahyidir. Allah’ın apaçık ayetlerine rağmen hareket edenler, vahyin önderliğini dikkate almadan vahiy dışı kaynakları vahyin önüne geçirenler bu birlik ve kardeşlik duygusunun bozulmasına sebep olurlar.Allah’ın yeryüzündeki ipi olarak ifade edilen vahyin etrafında birlik olmayanlar, kendi inanç ve kabullerini din edinir, kendi gibi inanmayanları ise din dışı ilan ederler.

Oysa vahiy insanları bir arada tutucu ve birlik duygusu ile hareket ettirici bir bağdır.

Allah’ı gerçek anlamda razı edecek şeylerin neler olduğunu herhangi bir şüpheye meydan vermeden net bir biçimde ortaya koyandır.

Ayetler açık bir biçimde; “Çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider” (Enfal suresi 46) şeklinde uyarılarda bulunur. Bu tür uyarılara rağmen bugün Müslümanlar bin bir parçaya bölünmüş halde her anlamda zayıf düşmüştür.

Yazının Devamını Oku

Allah'ın ilk ayeti: Akıl

22 Haziran 2016
Bilindiği gibi ‘ayet’, apaçık gösterge, delil, ibret ve işaret gibi anlamlara gelir.

Akıl, insana verilmiş en öncelikli delil ve göstergedir.

Akıl, Allah’ın açık bir ayetidir.

Allah, akıl ayetini, indirdiği ayetler yani vahiy ile ve evrende yarattığı ayetler yani bilim ile uyumlu kılmıştır.

Yaratılışımıza kodlamış olduğu bilgi ve din ayetlerini bize hatırlatmak için bize vahiy ayetlerini bildirmiştir. Yani aklımızı işletelim ve özümüzden sapmayalım diye bize uyarılarda bulunmuştur.

Yazının Devamını Oku

Dedikoduları değil doğruları söylüyorum

22 Haziran 2016
Kuran tarafından ortaya konulmuş ahlak ilkelerinden biri olan insanların arkalarından çekiştirilmemesi yani dedikodularının yapılmaması, inanan insanlar tarafından dahi en fazla ihlal edilen yasaktır.

Allah her konuda gerçek bilgiye sahip olunmasını ister.

Zannederek, hatalı bir şekilde haksız yere insanlara çeşitli yakıştırmalarda bulunmak ve insanların ayıplarını ortaya çıkarmak için çalışmak yasaklanır.

Yine insanların arkasından olur olmaz şekilde konuşmak, insanların arasını bozacak türlü söz ve fiillerde bulunmak da yasaklanmıştır.

Zanda bulunduğumuz bir kişiye yaptığımız yakıştırmada yanılıyor ve bu yüzden günaha giriyor olabiliriz.

Yazının Devamını Oku

Allah’ın inananlara emaneti: Yetim, öksüz ve ihtiyaç sahipleri

20 Haziran 2016
“Allah’a kulluk edin. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetim ve öksüzlere, çaresizlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa, size bağımlı olanlara iyi ve güzel davranın. Allah, kasılıp böbürlenen şımarıkları sevmez.” (Nisa suresi 36)

*

 

Kuran ayetleri, ihtiyaç içindeki yetim ve öksüzlerle aciz ve fakirlerin gözetilmesini inananlar üzerine bir borç kılar. Onların haklarının gözetilmesini, ihtiyaçlarının imkân dahilinde giderilmesini ve onlarla iyi ve güzel ilişkiler içinde olunmasını emreder.

 

Esasen Kuran’ın bu emirleri bir manada insanları sosyal sorumluluk bilincine sahip olmaya teşvik etmekte ve sahip oldukları nimet ve imkânlarda ihtiyaç sahiplerinin de hakkı olduğunu bildirmektedir.

 

- Ayetlerde: “Yetimlere mallarını verin. Temizi pise değişmeyin. Yetimlerin mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin.” (Nisa suresi 2)

 

Yazının Devamını Oku

Oruç ne için tutulur? Namaz ne için kılınır?

19 Haziran 2016
Tuttuğumuz oruç bizi kötülüklerden alıkoymuyorsa yani kötülüklere karşı bizi tutmuyorsa, sormak gerekir; oruç ne için tutulur?

Ya da namaz bizi erdemli bir insan kılmıyorsa namaz ne için kılınır?

 

- Allah kullarından neden bazı ibadetleri yerine getirmelerini ister?

 

- Yerine getirilen ibadet, insana olumlu anlamda bir şeyler getirmeli ona bir şeyler katmalı değil midir?

 

- İbadetler hangi duygu ile kimin için yapılır?

 

Yazının Devamını Oku

Kendimizle yüzleşelim

18 Haziran 2016
- “HANGİNİZİN daha güzel iş yapacağını belirlemek için sizi imtihana çekmek üzere ölümü ve hayatı yaratan O’dur. Daima Üstün Olandır, Bağışlayandır O.” (Mülk suresi 2)

*

 


Pek çok insan, dünya hayatının geçici ışıltısına aldanıp istek ve arzularının peşinde yok yere tüketir ömrünü. Tıpkı bir yaprak misali savrulur durur yaşam içinde. Bir gün öleceği gerçeğini unutup ölüm sonrası için kayda değer bir hazırlık yapmadığı gibi, değersiz ve anlamsız bir şekilde yaşar hayatını. Oysaki ölüm, yaşamın ikiz kardeşidir. Yaşamla birlikte var edilmiştir. Alınan her bir nefesin yarısı yaşam, yarısı ölüm için alınır. Ölüm, bize bu kadar yakındır.
Ömür, anne karnı ile toprak altındaki iki karanlık arasında yakılan bir kibrit alevi gibidir.

 

CESARETİMİZ VAR MI?

 

Yazının Devamını Oku