Prof. Dr. Berkan Reşorlu

Böbrek taşlarının tedavisinde lazer kullanımı

4 Ekim 2022
Lazerle taş kırma, esnek yapıda (fleksibl) ince bir endoskop vasıtasıyla, vücuda herhangi bir kesi ya da delik açmadan, idrar kanalından böbreğe kadar girilip, buradaki taşların lazer yardımıyla kırılması ya da alınması işlemidir.

Nasıl uygulanır?

Lazerle böbrek taşı kırma işlemi için özel üretilmiş endoskoplar (fleksibl üreterorenoskop) kullanılmaktadır. Yaklaşık 3 mm kalınlığında ve 60 – 70 cm uzunluğundaki bu aletlerin ucu cerrah tarafından cihazın arkasından kumanda edilebilmektedir. Bu sayede böbreğin her bir odacığına girilebilmekte ve buradaki taşlara ulaşılarak lazer yardımıyla kırılabilmektedir.

Avantajları nelerdir?

Herhangi bir kesi ya da delme işlemi yapılmadığı için hasta aynı gün taburcu edilebilmekte; ertesi gün ise normal günlük yaşantısına dönebilmektedir. Başarı şansı oldukça yüksek, komplikasyon (istenmeyen yan etki) oranı ise düşük bir ameliyat tekniğidir. Aktif idrar yolu enfeksiyonu olan hastalar dışında tüm hastalara güvenle uygulanabilmektedir.

Bu ameliyat kimlere uygulanabilir?

Genel olarak 2 cm’den küçük taşlarda tercih edilen bir yöntem olsa da şahsi tecrübem ve son yıllarda yayınlanan çalışmalar böbreğin alt odacığı dışında yerleşmiş taşlarda 3 cm’ye kadar bu işlemin başarıyla uygulanabileceği yönündedir.

Riskleri var mıdır?

Kapalı (endoskopik) bir işlem olmasına rağmen bazı riskler içermektedir. İdrar kanalı endoskopun geçemeyeceği kadar dar ise işlem stent konularak ikinci bir seansa ertelenebilmektedir. İşlemin en korkulan komplikasyonu kanalın yaralanması ya da kopmasıdır. Bu yaralanmaların büyük bölümü stent ile iyileşirken, kopma ya da çok ciddi yaralanmalarda cerrahi onarım gerekmektedir.

Yazının Devamını Oku

Eylül: Prostat kanseri farkındalık ayı

15 Eylül 2022
Kanser vakalarının görülme sıklığı tüm dünyada ve ülkemizde hızla artarken tedavide en önemli noktayı erken teşhis oluşturmaktadır.

Erkeklerde en sık izlenen ve akciğer kanserinden sonra en sık kanser ölümlerine yol açan prostat kanseri de erken tanı aldığında oldukça başarılı bir şekilde tedavi edilebilmektedir. Bu hastalığa dikkat çekmek ve bu hastalıkla mücadelede toplumsal bilinç ve farkındalığı artırmak amacıyla Eylül ayı prostat kanseri farkındalık ayı olarak belirlenmiştir.

Prostat kanserinde erken tanı ve farkındalık neden önemlidir?

Prostat kanseri, Amerikan Kanser Derneği verilerine göre batılı ülkelerde erkeklerde en sık izlenen kanser türü olup (yaşamı boyunca her 6 erkekten 1’i prostat kanserine yakalanmaktadır), tüm kanser vakalarının yaklaşık dörtte birlik kısmını oluşturmaktadır. Ülkemizde de erkeklerde akciğer kanseri ile birlikte en sık izlenen kanser türlerinden birini oluşturmaktadır.

Son yapılan çalışmalarda bir erkeğin yaşam boyu prostat kanserine yakalanma riskinin %15-20 arasında olmasına karşın bu hastalığa bağlı ölüm riskinin %3 civarında olduğu rapor edilmektedir. Bu durum prostat kanserinin çok görülen bir kanser olmasına karşın, özellikle erken safhada teşhis edildiğinde ve doğru bir tedavi şeması uygulandığında iyileşme şansının çok yüksek bir hastalık olmasıyla ilişkilidir.

Prostat kanserinin tipik erken belirtileri yoktur ve kendini ancak ilerlemiş dönemde ortaya çıkan şikayetlerle belli etmektedir. Bu aşamada ise hastalığın tedavisi erken evre hastalığa göre daha zor olmaktadır. Bu nedenle hastalığın henüz prostat içinde sınırlı iken, yani hiçbir klinik bulgu vermediği erken dönemde tespit edilmesi oldukça önemlidir. Hiçbir şikayeti olmasa bile erkeklerin 50 yaşından sonra yılda bir kez prostat muayenesi için üroloji uzmanına başvurmasını sağlamak ancak bu hastalığa farkındalık oluşturmakla mümkün olacaktır.

Prostat kanseri için risk faktörleri nelerdir?

Birçok kanser tipinde olduğu gibi bu hastalıktan da sorumlu tek bir ajan veya süreç tanımlanmamıştır. Bununla birlikte prostat kanseri için kesin olarak ortaya konulmuş üç tane risk faktörü mevcuttur. Bunlar; yaş, etnik köken ve genetiktir.

Yaş arttıkça prostat kanseri görülme sıklığı artmaktadır. Örneğin tüm vakaların sadece %2’si 50 yaşın altındadır. Yine yapılan epidemiyolojik çalışmalarda prostat kanserinin hem ailesel geçişinin hem de genetik yönünün olduğu gösterilmiştir. Bu nedenle ailesinde prostat kanseri olan kişilerde, normal popülasyona göre daha erken yaşta ve daha sık aralıklarla tarama yaptırılması önerilmektedir. Etnik köken olarak en sık Amerika’da yaşayan siyah ırkta, en düşük olarak ise Doğu Asya’da

Yazının Devamını Oku

Sertleşme sorununa doğal çözümler

8 Eylül 2022
Tatmin edici cinsel performansa izin verecek düzeyde ereksiyonun başlatılamaması ya da sürdürülememesi durumu sertleşme sorunu olarak adlandırılır.

Bu sorunun tedavisinde kullanılan çeşitli ilaçlar, cihazlar ve cerrahi teknikler olsa da bunların dışında invaziv olmayan doğal yöntemlerle de kişinin ereksiyon kapasitesi arttırılabilmektedir.

1. Düzenli egzersiz
Egzersiz yapmak kuvvetli bir ereksiyon için gerekli olan penis içi kan akımını arttırmakta ve tıpkı bu amaçla kullanılan ilaçların etki mekanizmasında olduğu gibi penis içinde nitrik oksit salınımını uyarmaktadır. Yine ağırlık çalışılarak yapılan sporlar ereksiyonda ve cinsel istekte önemli rolü olan testosteron üretimini uyarmaktadır. Günde en az 40 dakika süren ve haftada 4 kez yapılan koşu, tempolu yürüyüş, yüzme ve bisiklet sürme gibi sporların 6. ayın sonunda erektil disfonksiyonda belirgin iyileşme gösterdiği yapılan çalışmalarda gösterilmiştir. Pelvik taban kaslarını çalıştıran Kegel egzersizlerinin de penis içi kan akımını arttırdığı ve 4-6 hafta sonunda ereksiyonda belirgin iyileşme sağlandığı birçok çalışmada gösterilmiştir.

2. Sağlıklı ve dengeli beslenme 
Sağlıklı ve dengeli beslenme penis içine kan akışını sağlayan damarları koruyarak seksüel fonksiyonların devamına yardım eder ve ayrıca erektil disfonksiyon gelişimi için risk faktörü olan kalp hastalıkları, obezite, diyabet, hipertansiyon gibi hastalıklara karşı da koruma sağlar. Yapılan birçok çalışmada Akdeniz diyeti dediğimiz sebze, meyve ve balıktan zengin dengeli beslenme tarzının hem genel vücut sağlığını hem de cinsel fonksiyonları korumak açısından önemli olduğu gösterilmiştir. Bu tip beslenme tarzı hem penis içi kan akışını arttırmakta hem de erektil disfonksiyon için risk faktörü oluşturan obezite, diyabet, hipertansiyon ve kalp hastalıklarına karşı korumaktadır.

Yazının Devamını Oku

Penis kırılması (Fraktür) mümkün müdür?

7 Haziran 2022
Penis dokusunda kemik yapısı yoktur ancak peniste ereksiyonu sağlayan iki silindiri saran kuvvetli dış zar (tunika albuginea) penis erekte iken ani bükülme ya da travma ile yırtılabilir.

Bu durum penis kırılması (fraktür) olarak adlandırılır ve acil müdahele edilmesi gereken bir durumdur.

SEBEPLERİ NEDİR?

Penis fraktürünün en sık sebebi cinsel ilişki sırasında erekte penisin ani ve kuvvetli bir şekilde bükülmesidir. Travmatik mastürbasyon, penis erekte iken meydana gelen kazalar ve taqaandan adı verilen penis başının tık sesini duyana kadar büküldüğü geleneksel bir uygulama penis fraktürünün diğer sebeplerini oluşturmaktadır.

BELİRTİLERİ NEDİR?

Penis kırığı genellikle şişkin ve mor görünümlü bir penis görüntüsü ile sonuçlanır. Penis kırığının belirtileri ve semptomları; peniste ani başlayan şiddetli ağrı, o anda duyulan çat sesi, ani ereksiyon kaybı, penis gövdesinde şişlik ve cilt altı kanama nedeniyle morarma, idrarı boşaltan kanal (üretra) zarar görmüşse idrarda kanama ve idrar yapma güçlüğü şeklindedir. Olguların yaklaşık 1/3’de idrar kanalı yaralanması da izlenmektedir.

TANISI VE TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

Yazının Devamını Oku

Kronik prostatit tedavisi

24 Mayıs 2022
Kronik prostatit, erkeklerde sperm hücrelerinin canlı kalabilmesi için gerekli olan sıvıları üreten prostat bezinin iltihaplanmasının neden olduğu 3 ayı aşan hastalık tablosuna verilen isimdir.

Bu hastalığın tedavisi altta yatan sebebe göre planlanmaktadır.

*Bakteriyel prostatit varlığında uzun süreli antibiyotik kullanımı gerekmektedir. Uzun süredir devam eden ya da tekrarlayan enfeksiyonlarda ise 6 aya kadar süren antibiyotik tedavisi uygulanabilmektedir.

*Dirençli olgularda antibiyotikler damar yolundan uygulanabilmekte, hatta prostat kapsülünü bypass edebilmek amacıyla direk prostat içerisine enjeksiyon yoluyla verilebilmektedir.

*Antibiyotik tedavisinden fayda görmeyen olgularda ağrı kesici ve iltihap önleyici ilaçlar, kas gevşetici ajanlar, idrar yapmayı kolaylaştırıcı (alfa-bloker) ilaçlar kullanılmaktadır.

*Prostat masajı, hastaların bir kısmında prostat içindeki iltihaplı sıvıların boşalmasına yardımcı olmakta ve hastanın rahatlamasını sağlamaktadır. Yineleyen prostat masajının prostat kanallarını açtığı, kan dolaşımını düzelttiği ve antibiyotiklerin dokuya geçişini iyileştirdiği öne sürülmektedir. Yine sık aralıklarla boşalmak bu hastalarda rahatlama sağlayabilmektedir.

*Sıcak oturma banyosu ve sıcak terapileri kişinin rahatlamasını sağlayan uygulamalardır.

*Serenoa ekstresi gibi bitkisel ürünlerin ve probiyotiklerin kullanımının antibiyotiklerin etkinliğini arttırdığı ve kişinin şikayetlerini düzeltebildiği gösterilmiştir.

*Prostat içerisine botoks uygulamasının hastaların şikayetlerinin gerilemesinde etkili olduğu görülmüştür.

Yazının Devamını Oku

Nadir görülen bir durum... Ancak bazı problemlere yol açabilir

17 Mayıs 2022
Travmatik mastürbasyon sendromu nadir görülen bir durumdur. Bu alışkanlık kişilerde geç boşalma, orgazm bozuklukları ve sertleşme sorunları gibi çeşitli cinsel işlev bozukluklarına yol açabilmektedir.

Travmatik mastürbasyon sendromunun sakıncaları nelerdir?

Travmatik mastürbasyon sendromunda penise büyük bir baskı oluşmaktadır. Bu baskı sırasında penisin taban kısmında bulunan sinirler yoğun bir basınca maruz kalmaktadır.

Bu yoğun baskı sırasında elde edilen hisler, genellikle bir partnerle yapılan seksüel ilişkiden ya da normal bir mastürbasyon sırasında alınan hislerden çok daha yoğundur. Dolayısıyla cinsel ilişki daha az tatmin edici hale gelmeye başlamaktadır.

Zamanla bu kişiler klasik mastürbasyon ve seksüel ilişki ile boşalmak ve orgazma ulaşmakta sorunlar yaşamaktadırlar. Bu kişilerde geç boşalma, orgazm olamama ve sertleşme sorunları sıkça izlenmektedir. Travmatik mastürbasyon sendromunda geç boşalma ya da orgazm olamama %60, sertleşme sorunları ise %30 oranında izlenmektedir.

Yazının Devamını Oku

Testosteron düzeyini arttırmaya yönelik 7 beslenme önerisi

5 Mayıs 2022
Testosteron, erkeklerde birçok sistemi etkileyen bir seks hormonudur ve seviyesi yaşlandıkça azalmaktadır. Yapılan çalışmalarda 45 yaş üzeri erkeklerin yaklaşık %40’da testosteron düşüklüğü izlendiği bildirilmektedir. Ama testosteron düşüklüğünün genç erkeklerde de görülebileceği unutulmamalıdır. Bu hormonun düşüklüğü kendisini sertleşme sorunu, azalmış cinsel istek, kas ve kemik kütle kaybı, vücut kıllarının dökülmesi, testislerin küçülmesi, depresyon, tükenmişlik hissi ve aşırı terleme gibi birçok semptomlarla göstermektedir.

Hipogonadizm olarak adlandırılan testosteron düşüklüğü, kan testosteron seviyesinin 300 ng/dL altına inmesi durumudur ve testosteron takviyesi (replasman) ile tıbbi olarak tedavi edilmektedir. Doktor muayenesi ve kan testi yoluyla düşük testosteron seviyeleri tespit edilirse; tablet, cilt yaması, topikal jel ya da enjeksiyon şeklinde kullanılan testosteron ilaçları ile ancak doktor kontrolünde tedavi edilebilmektedir.

İlaç tedavileri dışında yaşam tarzı değişiklikleri, kilo kontrolü ve diyet alışkanlıkları da testosteron seviyelerini arttırmaya yardımcı olabilmektedir. Örneğin, obezitesi olan erkeklerin hipogonadizm geliştirme olasılığı normal kilodaki erkeklere göre daha fazladır. Bu nedenle, ideal kiloyu korumak hormonal sağlık için kritik bir öneme sahiptir. Fiziksel olarak daha aktif olmak, egzersiz yapmak, sigara içiyorsanız sigarayı bırakmak ve alkol kullanımını azaltmak, düşük testosteronlu erkeklerin testosteron seviyelerini iyileştirmelerine de yardımcı olabilmektedir.

Diyet ve beslenme alışkanlıkları da ideal testosteron seviyelerini korumak için oldukça önemlidir. Testosteron seviyesini yükseltmeye yardımcı olabilecek besin ve mineraller açısından zengin 7 gıda maddesini şu şekilde sıralayabiliriz:

1. Yağlı Balıklar

Somon ve sardalye gibi yağlı balıklar; D vitamini, çinko, protein ve omega-3 yağ asidi gibi hormonal sağlık için önemli olan besinler açısından oldukça zengindir.

Araştırmalar düşük yağlı diyetlerin düşük testosteron seviyeleri ile ilişkili olduğunu göstermektedir. Bunun yanısıra kızartılmış yiyeceklerle alınan yüksek yağlı gıdalarda azalmış testosteron seviyeleri ile ilişkilendirilmiştir. Bu nedenle diyetinize yağlı balık gibi sağlıklı yağ kaynakları eklemek hem hormonal sağlığa hem de genel vücut sağlığına oldukça faydalar sağlamaktadır. Üstelik içermiş oldukları D vitamini, çinko ve proteinlerde testosteron seviyelerini yükseltmektedir.

2. Koyu Yapraklı Yeşillikler

Ispanak ve karalahana gibi koyu yapraklı yeşillikler, özellikle yaşlı erkeklerde ideal testosteron seviyelerini korumak için kritik bir mineral olan magnezyum açısından mükemmel besin kaynaklarıdır.

Yazının Devamını Oku

İdrar yolu enfeksiyonları

27 Nisan 2022
Üriner sistem enfeksiyonları olarak da adlandırılan bu durum üriner sistemin (böbrek, üreter, mesane, üretra) bakteriyel saldırıya karşı vermiş olduğu iltihabi yanıttır.

Üriner sistemde etkilediği bölüme göre isimlendirilir. Mesane etkilenmişse sistit, böbrek etkilenmişse piyelonefrit, üretra etkilenmişse üretrit olarak adlandırılır.

En sık sorumlu ajanlar nelerdir?

Bu enfeksiyonlardan en sık sorumlu ajanlar E.Coli (%70-95), Stafilokoklar (%5-10) ve diğer Enterokok (Proteus, Klebsiella vb) bakterilerdir. Bunun yanı sıra gonore, klamidya ve mikoplazma gibi cinsel yolla bulaşan ajanlarda idrar yolu enfeksiyonlarına özellikle üretrite yol açmaktadır.

Belirtileri nedir?

İdrar yaparken yanma ve ağrı, kötü kokulu idrar, sık idrara çıkma, koyu renkli veya kırmızı renkli idrar, halsizlik ve yorgunluk, karın alt bölgesinde ağrıdır. Böbrekte enfeksiyon varsa; ateş, bulantı kusma ve yan ağrısı tipik belirtilerdir.

İdrar yolu enfeksiyonu kadınlarda en sık izlenen bakteriyel enfeksiyonlardır. Yaşamı boyunca her iki kadından birisi antibiyotik tedavisi gerektiren üriner sistem enfeksiyonu geçirmekte ve bu enfeksiyonların 1/5’i kronik hale gelmektedir.

Neden kadınlarda daha sıktır?

Üriner enfeksiyonların kadınlarda daha sık izlenmesinin sebebi üretra dediğimiz idrar kanalının daha kısa olması sebebiyle bakterilerin mesaneye daha kolay ulaşabilmesidir. Erkeklerde idrar yolu enfeksiyonları çok sık izlenmediği için görülmesi durumunda başta prostat hastalıkları olmak üzere altta yatan neden araştırılmalıdır.

Yazının Devamını Oku