Bülent Boğ

Ölüme meydan okuyan sporcular

4 Ağustos 2002
<B>Geçen </B>hafta dünya, hastalıklarına ve özürlü olmalarına rağmen başarı için çırpınan sporcuların ibret veren sınavlarına tanık oldu. ABDli Lance Armstrong, testislerinde başlayan, beyin ile akciğerlerine el atan kanseri yenen ve bisiklette üst üste kazandığı Fransa Turu yarışlarıyla herkesin gıptayla baktığı bir sporcu. Armstrong, Fransa Turu'nu bu yıl üstüste 4. kez kazanarak başarı halkasına bir yenisini ekledi.

Tenisçi Corina Morariu ise geçen yıl lösemi olduğunu öğrenince kortlara veda etmek zorunda kalmıştı. Çift bayanlarda ün yapan 24 yaşındaki ABDli bu tenisçi, yaşamla ölüm arasında gidip geldi. Sonunda gördüğü kemoterapi tedavisi ile kansere üstünlük sağladı. Corina, yaşama sıkı sıkıya sarılırken, teniste de beklenen dönüşünü yaptı. ABD'deki Accura Classic Turnuvası'nda çiftlerde ilk resmi maçına çıktı. Kaybetti, ancak o şimdi hergün kemoterapi tedavisini sürdürürken, kortlarda eski başarılı günlerine döneceğinin inancıyla yaşıyor.

DU TOIT TARİHE GEÇTİ

Corina gibi ölüme karşı verdiği savaşı kazanan bir başka isim Alman futbolcu Markus Babbel. O da bir mucizeyi gerçekleştirdi. Geçen yıl vücudunun bağışıklık sistemini bozan Guillane-Barre Syndrome'a yakalanınca tekerlekli sandalyeye mahkum olmuştu. Ancak, bu zor günlerinde kontratını 2 yıl daha uzatan Liverpool'un da, ailesinin de ona olan güvenlerini boşa çıkarmayarak savaştı. Hastalığını yenerek, Anfield Stadı'nda Lazio ile oynanan özel maçta yeniden sahalara döndü.

Son örnek ise Güney Afrikalı bayan yüzücü Natalie du Toit. Geçen hafta bu sütunlarda 2001 yılında geçirdiği trafik kazası sonucu bir ayağını kaybeden du Toit'in İngiliz Milletler Topluluğu Oyunları'nda engelliler yanında normal yarışma programına da katılacağını belirtmiştim. Du Toit, beklendiği gibi engelliler yarışmalarındaki 50 metre ile dünya rekoru da kırarak 100 metre serbest yarışlarını kazandı. Normal sporcularla yarıştığı 800 metre serbestte de final yüzdü. 18 yaşındaki G.Afrikalı sporcu 9:13.57'le sekizinci oldu, ama bir büyük şampiyonada finale kalan ilk tek bacaklı sporcu olarak tarihe geçti. Birinci olan İngiliz Rebbeca Cooke ile arasında sadece 45 saniyenin olması ve bacağını kaybetmeden önceki 9:11.38'lik derecesine çok yaklaşması Du Toit için büyük bir başarı.

Evet, bu dört sporcu, insanın inanç ve azimle nelerin üstesinden gelebileceğinin en güzel örnekleri.

Emin değilseniz tekrarını izleyin

NBA,
önümüzdeki sezondan itibaren, 'Anında video görüntüsü tekrarı kullanma' uygulamasına geçecek. Yani, hakemler karar vermekte zorlandıkları istisnayi pozisyonları, anında videodan izleyerek kesin hükümlerini verecekler. NBA'de bu uygulamayı gündeme getiren Play-off'taki Net-Pacers ile Kings-Lakers serilerindeki süre dolduktan sonra atılan ve tartışma yaratan basketler oldu.

Ancak bu uygulama oyun içindeki her anı ve her hareketi kapsamayacak. Hakemlerin de yetkilerine fazla müdahale etmek istemeyen NBA, bu konuya kısıtlama getirdi. Bu kural, periyot ve uzatma bölümlerinin sonunda kullanılan atışlarda, topun süre bitmeden önce mi, bittikten sonra mı sporcunun elinden çıktığının belirlenmesinde kullanılacak. Ayrıca yapılan faullerin süre bittikten sonra mı, bitmeden önce mi olduğu ile sporcunun atış yaparken üç sayı çizgisine basıp basmadığı da böylece netlik kazanacak.

HERKES HATA YAPABİLİR AMA...

NBA bu yeni uygulamaya geçerken şu cümlenin altını çiziyor: 'Oyun sırasında insanın görüp, algılamasının imkansız olduğu şeyler olabiliyor.' Video görüntülerinden karar verme uygulaması yıllar önce futbolda da gündeme gelmişti. Ancak o günlerde bu sistem daha çok maç sonrası yapılan değerlendirmeleri kapsıyordu.

Ne yazık ki, futbolda da bir topun gol olarak kale çizgisini geçip geçmediği, ceza alanındaki bir hareketin penaltı olup, olmadığı, golle sonuçlanan bir pozisyonda futbolcunun ofsayt olup olmadığı, günlerce aylarca tartışılır. Topun çizgiyi geçmediği veya ofsayt gerekçesiyle iptal edilen gollerle lig ve kupalarda çok şeyler değişiyor. Futbol artık büyük bir pazar ve teknoloji de, o karar uygulamaya konulduğundaki halinden çok ileri. İmkan varken, sadece hakemin pozisyonu bir anda algılayamamasının faturasını takımlar ödememeli.
Yazının Devamını Oku

Törkiş Hami

28 Temmuz 2002
‘Bir lisan bir insan. İki lisan iki insan’ diye boşuna dememişler. Fenerbahçe'yi izleyen gazeteci arkadaşım Sadi Kemal Yaşar, Almanya ve Avusturya kampı sırasında yaşadıkları traji komik olayları esprili bir dille anlatınca, ben de bunlardan bazılarını sizlerle paylaşmak istedim. İşte size gülümserken düşündürecek anılar... Türk gazeteci grubunun arasına bir Alman gelir. Birisi Alman'a tuttuğu takımı sormak için atılır. Schalke olduğunu öğrenince de başlar Tarzanca'ya. Amaç yıllar önce Schalke 04'de oynayan Hami Mandıralı'ya sözü getirmektir.

‘Şalke sıfır dört... Törkiş Hami...’

Diğeri devreye girer 'Adam Alman seni nasıl anlasın...'

Bu kez ‘Hami... Şalke zero for’

Tabii bu arada diğerleri gülmekten kırılır.


NO-EL!...

Avusturyalı küçük bir kız kameramanın yanına gelir ve kamerayı incelemeye başlar. Kameraman önce ses çıkarmaz. Ancak bakar çocuk kurcalamaya başlıyor. Devreye girer...

‘Elleme sakın...’

Daha sonra arkadaşlarının uyarısıyla çocuğun Türkçe bilmediğini hatırlar ve düzeltir...

‘No, el...’, ‘No, el...’



Toit'in kazanma hırsı

18 yaşındaki Güney Afrikalı yüzücü Natalie du Toit'in azmi ve kazanma hırsı tüm sporculara örnek olacak cinsten. Geçen yıl motosikleti ile kaza geçiren Toit'in bir ayağı dizinden kesilmek zorunda kaldı. Toit, o sıkıntılı günleri şöyle anlatıyor:

‘Kaza sırasında yerde kıvranırken etrafımdakilere 'Ayağım yok' diye bağırıyordum. Onlarsa 'Hayır yerinde duruyor' diyorlardı. Sonra hastaneye kaldırıldım. 1 hafta neler olduğunu hatırlamıyorum. Kendime geldiğimde ayağımı kestiklerini söylediler. Tam taburcu olacakken bir hafta da aldığım ağrı kesicilerle bulaşan virüse karşı tedavi görmek zorunda kaldım. Önceleri yüzmeye devam edip etmeme konusunda kararsızdım. Sonra yeniden havuzlara dönme kararı verdim. İyi ki de devam etmişim. Şimdi yine yarışıyorum.’

1998 yılında Güney Afrika Milli Takımı'na giren Toit, Manchester'da başlayan İngiliz Milletler Topluluğu Oyunları'nda hem normal sporcularla hem de engellilerle yarışacak. Bir ayağı kesik olan Toit'in normal 800 metre ve engellilerde 50 ve 100 metre yarışlarındaki dereceleri merakla bekleniyor.

Boogerd'in uğuru dişler

Kimileri uğura inanır, kimileri inanmaz. Hollandalı bisikletçi Michael Boogerd uğura inananlardan. Boogerd, kendisine şans getirdiğini belirttiği bir uğurluğu sürekli yanında taşıyor. Bu uğurluğun içinde ise kendisi ve kız arkadaşının süt dişleri ile kız arkadaşının annesinin verdiği 4 yonca yaprağı bulunuyor. Fransa Turu'nda 16. etabı kazanan Boogerd hemen uğurluğunu öperken, 6 yıl önceki ilk etap birinciliğini de onun sayesinde kazandığını söyledi.

Rio, Romario hayranı

30 milyon sterline Leeds'ten Manchester United'a geçerek dünyanın en pahalı defans oyuncusu unvanını alan İngiliz Rio Ferdinand, Brezilyalı futbolcu Romario'nun hayranı. Romario'yu yakından izlediğini belirten Rio Ferdinand, ‘O müthiş bir golcü ve hiçbir zaman unutulmayacak futbolculardan birisi. İlk oğlumun adını Romario koyacağım. Çünkü hem ünlü bir golcünün adı, hem de sonunda adım 'rio' var’ diyor.

Kural ne diyor?

Sahada 7 kişi mücadele eden bir takım aleyhine penaltı kararı verilir, penaltıya sebebiyet veren futbolcu atılır ve takım sahada 6 kişi kalır. Bu durumda hakem penaltı atışını kullandırır mı, yoksa atıştan önce maçı tatil mi eder?

KURAL: Hakem penaltı atışını kullandırmadan maçı tatil eder. Çünkü International Board kurallarına göre, bir takımın sahada en az 7 oyuncusunun olması gereklidir. (Eğer ulusal federasyon sahadaki en az futbolcu sayısını farklı bir rakam olarak belirlediyse, o rakam geçerlidir.)
Yazının Devamını Oku

Kafalar değişmeli

8 Temmuz 2002
<B>DÜNYA </B>Kupası'nda Japon ve Koreli taraftarların takımlara gösterdiği ilgi dikkat çekiciydi. Hele Kore-Türkiye maçı sonrası futbolcuların el ele taraftarı selamlaması, tribünlerdeki binlerce kişinin, onları dakikalarca alkışlaması duygu yüklü görüntüler yaşanmasına yol açmıştı. Tüm dünya bu tabloyu imrenerek izlerken, herkes ders çıkartılması görüşünde birleşti. Millilerimizin, Japonya ile oynayacağı 2. tur maçı öncesi televizyonlarda bir GSM operatörünün günlerce süren reklamı ise beni tam anlamıyla şok etti... '

Japonya'nın ülke kodu (....) Koddan sonra 10 numara çevir. Sesini Japonlara duyur...

Senegal maçı öncesi aynı firmanın yeni reklamı... 'Senegal'in ülke kodu (...) Ara Senegal'i sustur tamtamları... Amaç belli, 70 milyonun Milli Takım coşkusundan yararlanarak, rant elde etmek. Yok ettiğin değerlerin ne önemi var.

BU NASIL REKLAM?

Japonya veya Senegal'de o rastgele çevirdiğin numaradan karşına kimin çıkacağı önemli değil. Aradığın yerde gündüz veya gece yarısı, ne fark eder, telefonu çalan kişi hasta ya da çok meşgul, önemli değil. Önemli olan, reklamlarda o ülkenin dilinde sana öğretilen, 'En büyük Türkiye' kelimelerini söyleyeceksin, tabii anlayabildiysen. Sen kişisel hazzını tatmin edeceksin, karşındaki insan anlamadığı bir dille tacize uğrayacak. Böylece rakip takımı veya taraftarını psikolojik olarak yıkacaksın!

Şimdi aranan kişinin yerine kendinizi koyun ve bu olayın başınıza geldiğini düşünün... Böyle bir reklamı hazırlayanlar bunları niçin düşünmez? Ve bunlara nasıl izin verilir? Bu sorulara yanıt bulmak gerek.

'Uzak Doğu'daki tablo umarız ligimize yansır' temennisinde bulunuyoruz. İnşallah yansır, ama bunu uygulayacak kitleden önce tepedeki bazılarının kafalarının değişmesi gerek...

Navratilova çocuk istiyor

BAYAN
tenisinin eski ünlü yıldızı ABD'li Martina Navrativola çocuk sahibi olmak istiyor. Lezbiyen olan Navratilova şu anda çok iyi bir ilişkisi olduğunu belirtse de, arkadaşının ismini vermekten kaçınıyor. Ancak tenis dünyasının 45 yaşındaki Çek asıllı ünlü ismi, BBC'ye yaptığı bir röportajında 'Benim çocuk yapma dönemim geçti. Ancak evlat edinerek bu duyguyu yaşamak istiyorum. İyi anne olacağıma inanıyorum. 5 yaşında bir kız bir erkek veya iki kız kardeşi evlat edinmek istiyorum. Dışarıda, evi olmasını isteyen çok sayıda çocuk var' dedi.

Tenise politika karıştı

SPOR, politikadan ayrı tutulmaya çalışılsa da başarılamıyor. Bunun son örneği Wimbledon Tenis Turnuvası'nda yaşandı. Pakistanlı Aisam-ul-Haq Qureshi çift erkeklerde kendine eş olarak İsrailli Amir Hadad'ı seçince büyük tepki gördü.

Pakistan Tenis Federasyonu Başkanı Syed Dilawar Abbas, müslüman Quereshi'ye musevi Hadad ile niye eş olduklarını açıklaması için yazı gönderdi. Ardından da ekledi, 'Bu hatanın bir daha tekrarlanmasını umuyor ve beklemiyoruz.'

Ancak Hadad ile birlikte ilk iki maçını kazandıktan sonra elenen Quereshi'nin eşinden vazgeçmeye niyeti yok. Pakistan'lı tenisçi, 'ABD Açık'ta da birlikte mücadele etmeyi dünüşünüyoruz. Biz hükümetler ve politikacılar gibi birşeyleri farklılaştırmaya çalışmıyoruz' dedi.


Kural ne diyor?

Soru:
Bir futbolcu hakemden izin aldı ve sahayı terk ediyor. Ancak top ona doğru geldi. Bu futbolcu da vurdu ve gol oldu. Hakemin kararı ne olur? Kural: Gol geçersizdir. Futbolcuya sarı kart gösterilir. Oyunu, hareketin meydana geldiği yerden, rakip takım tarafından kullanılacak endirekt serbest vuruş ile başlatır.
Yazının Devamını Oku

Takım ruhu ve kazanmak

20 Mayıs 2002
BİREYSEL ve takım sporlarında başarıya ulaşma anlayışı farklıdır. Birey, sadece kendi başarısını düşünür. Diğerinde ise her bir sporcunun performansıyla 'takım' olarak hedefe ulaşmak önemlidir. Bir futbol takımını ele alalım. Öyle maçlar olur ki, teknik direktör, sahanın yıldızını kenara alır. Belki çok eleştirilir. Ancak hedefe ulaşıldığında her şey unutulur.

Formula 1'de Avusturya Grand Prix'ini Ferrari'nin Brezilyalı pilotu Rubens Barrichello kazanacaktı ki, ekip şefinin talimatıyla birinciliği 'takım' arkadaşı Alman Michael Schumacher'e hediye etti. Sonra da kıyamet koptu. Ancak ikisi de bir 'takım' için mücadele ediyor. O da Ferrari. Önce takımın ilkeleri gelir.

Barrichello kariyerindeki 152 yarışta bugüne kadar sadece bir Grand Prix kazandı. 12 puanla pilotlar klasmanında 4. sırada. Barrichello, 54 puanla ilk sıradaki Schumacher'e göre sezon sonunda şampiyonluk konusunda ne kadar iddialı olabilir? Brezilyalı şampiyonlardan Nelson Piquet’in dediği gibi, Schumacher bir şanssızlıkla bundan sonraki bir kaç yarışa katılamasa, Ferrari ve Alman pilotun 5. dünya şampiyonluğunun akibeti ne olur? Ayrıca karardan Ferrari idaresi kadar, talimatı kabul ettiği için Barrichello da sorumlu değil mi? Etik açıdan olay tartışılsa da, takım ilkesi ön planda tutulmuştur.

Stat büyüsünü Phoenix'le bozdular!

B
atıldır ama, bazı takımlar kimi statların kendilerine uğursuz geldiğine inanır. İngiltere 2. Ligi'nde yer alan Stoke takımı da 1. Lig kapısını aralayacak Brentford ile oynadığı Play-off finali öncesi uğursuzluğuna inandığı Millennium Stadı'daki büyüyü yenmek için ilginç bir yola başvurdu. 12 maçtır hiçbir güney takımı bu statta galip gelemiyordu. Stoke'un isteğiyle Galli ünlü sanatçı Andrew Vicari, stadın güneyindeki soyunma odasının duvarlarına, güneş, at ve Phoenix (küllerinden doğan, ölümsüzlüğün sembolü kuş) resimleri yaptı. Vicari, ‘‘büyüyü bozar’’ diyerek kırmızı ve sarı renkleri kullandı. Sonuçta, Stoke sahadan 2-0 galibiyetle ayrılıp, 1. Lige yükselmenin sevincini yaşadı. Futbolcular, zafer turu atarken, soyunma odası büyüsünü de yendiklerini belirten bir pankart açtılar.
Yazının Devamını Oku

İşte kadın-erkek farkı

11 Mayıs 2002
<B>Haziran</B> ayında başlayacak Wimbledon Tenis Turnuvası'nın para ödülleri açıklandı. Toplam ödül yüzde 5 oranında artırıldı. Ancak bir gelenek sürdü; erkekler, bayanlardan daha yüksek para ödülü alacak. 8.82 milyon sterlin ödüllü turnuvada, erkeklerde 4.37 milyon, bayanlarda 3.70 milyon sterlin ödül dağıtılacak. Şampiyonlara, erkeklerde 525.000, bayanlarda 486.000 sterlin verilecek.

Avustralya ve ABD Açık Turnuvaları'nda eşit miktarda para ödülü dağıtılıyor. Ancak Wimbledon ve Fransa Açık'a bakınca erkekler, bayanlardan yüksek para ödülü alıyor. Bunun bir pazar meselesi olduğu ve Grand Slam turnuvalarının bir iş olarak görüldüğünü belirtiliyor.

Sürekli erkek-kadın eşitliğinden söz edilir, ama gerçek bir eşitlik söz konusu değil. Kadınların aynı işi yapıp erkeklere göre daha az para almaları her yerde yaygındır. Teniste de durum farklı değil. Hem erkekler, hem bayanlar aynı kortlarda, aynı amaç için raket sallıyorlar, ama emeğin karşılığı değişiyor. Böylesine büyük organizasyonların, eşitliğe bakışı gerçekten çarpıcı!


Schumi futbolda da şampiyonluğa koşuyor


Formula 1 dünyasının ünlü Alman pilotu Michael Schumacher, pistte 5. dünya şampiyonluğu hedefine ilerlerken, futbolda da 4. lige yükselme heyecanı içinde. Schumacher, İsviçre 5. Ligi'nde mücadele eden takımı FC Echiches'te forma giydiği son 4 maçta iki de gol attı. Ligde ikinci sıradaki Echiches şampiyonluk mücadelesi veriyor. Takımının teknik direktörü Roland Schaer de Alman yıldıza övgüler yağdırıp, ‘‘Schumacher büyük yetenek. Topla müthiş uyumlu. Takımımızın en önemli oyuncularından biri’’ diyor.


Bir boksörün dramı


Hastane masraflarının ödenemesi nedeniyle taburcu olunamama konusundaki sıkıntıları içeren haberler zaman zaman Türkiye'de gündeme gelir. Benzer bir olay, bu kez Tayland'da Filipinli boksör Sonny Boco'nun başına geldi.

10 Nisan'da Taylandlı Pornsawan Krathingdaeng-Gym ile yaptığı 12 raundluk maçın 5. raundunda nakavt olan Boco, kendine gelemeyince hastaneye kaldırıldı. Bir dizi ameliyat geçirdi, 22 yaşındaki boksör sağlığına kavuştu ama bir daha ringe çıkamayacağı açıklandı. Boco'nun sıkıntısı bununla da bitmedi. Doktorlar, hafta başında taburcu olabileceğini söylediler. Ne var ki, 2.020 dolar tutan tedavi faturasını ödeyemediği için hastaneden ayrılmasına izin verilmedi. Filipin'den de kimse arayıp, ona sahip çıkmadı. Maçın Tayland'lı organizatörü devreye girip, masrafın yarısını kendisinin, yarısını da Pan Asya Boks Birliği'nin ödeyeceğini açıkladı. Ancak kimseden henüz para gelmediği için Filipinli boksör, Tayland'daki hastanede rehin gibi beklemek zorunda kaldı.


Dünya Kupası'na doğru


1986 yılındaki 13. Dünya Kupası'na Kolombiya evsahipliği yapacaktı. Ancak Kolombiya organizasyonu gerçekleştiremeyeceğini açıklayınca, evsahipliği 2. kez aynı ülkeye verilerek Meksika'nın oldu. 24 takımın mücadele ettiği kupada finalde Federal Almanya'yı 3-2 yenen Arjantin 2. kez şampiyonluğu kazandı. Arjantinli Maradona'nın 2-1 kazandıkları çeyrek final maçında İngiltere'ye attığı 2 gol tarihe geçti. Maradona'nın gollerinden biri elle olduğu için ‘‘Tanrı'nın eli’’ olarak nitelendi. Diğeri ise atılan en mükemmel gol olarak değerlendirildi. 52 maçlık maratonda 132 (ortalama 2.53) gol atıldı. Gol Krallığı, İngiliz Gary Lineker'in (6 Gol) oldu.
Yazının Devamını Oku

Vurun abalıya!

4 Mayıs 2002
<B>Güreşçilerimiz</B>, biletlerin ve pasaportların bagajlarda unutulması nedeniyle Bakü'ye gidemiyordu. İstanbul'da uçağa binen Milli Takım'ın bilet ve pasaportları Ankara'dan gelen kafilenin bagajında unutulunca, büyük sorun yaşandı. Hatalarını uçakta anlayan yetkililer... Bu satırlar, bir gazetede birkaç gün önce yayınlanan 'Skandal yolculuk' başlıklı haberden alınma. Peki, pasaport ve bilet olmadan bu kafile uçağa nasıl bindi? Her gün gazete ve TV'lerde buna benzer hataları içeren metinleri okumanız, dinlemeniz mümkün.

Geçen ay, ünlü hakem Pierluigi Collina, Venezia-Roma maçındaki iki penaltı kararıyla İtalya'da medya tarafından yerden yere vuruldu. 3 hafta dinlendirilmesine karar verildi. 1 hafta aradan sonra yeniden görev almaya başladı. Geçen çarşamba da UEFA'nın görevlendirmesiyle R.Madrid-Barcelona Şampiyonlar Ligi yarı finalinde düdük çaldı.

Bu sezon ligimiz, sansasyonel iddialarla sarsıldı. Hakemler hedef oldu, eleştirildiler. Yaptıklarında ard niyetleri olduğunu kanıtlayabilmek için belge gerekir. Bu yoksa, değerlendirmesi hatadan öteye geçemez.

Kusursuz işlemesi gereken makineler de zaman zaman hatalı üretim yapabiliyor. Oysa günümüzde hataya af yok! Çünkü hoşgörü yok. En büyük haz başkalarının hatalarını yüzlerine vurmaktan alınır halde. Spor camiasının değil, toplumunun genel görüntüsü bu. Şimdiye kadar hata yapmadığını kim söyleyebilir? Sporcu bir yana, toplumumuzun Fair-Play'e ihtiyacı var.


Savaşı Krabbe kazandı


1991'de 100 ve 200 metrelerde dünya şampiyonluğu kazanan Almanların ünlü atleti Katrin Krabbe, 1992'de doping yaptığı belirlenince büyük hayal kırıklığı yaratmıştı. Krabbe, önce Almanya Federasyonu'ndan 1 yıl pistten men cezası aldı, ardından Uluslararası Amatör Atletizm Federasyonu (IAAF) cezaya 2 yıl ekledi.

Alman atlet, atletizmi bıraktı, şampiyon bir Alman kürekçi ile evlendi. İki çocuğu olan 31 yaşındaki Krabbe, spor ürünleri satış mağazasıyla iş hayatına atıldı. Ancak, Alman Federasyonu'nun verdiği cezayı arttırdığı için IAAF'ya karşı tazminat davası açtı. Geçen yıl Münih Mahkemesi, IAAF tarafından Krabbe'ın 690.000 dolar zarara uğratıldığına karar verdi. IAAF bu parayı ödemeye yanaşmıyordu ki, geçtiğimiz günlerde anlaşma sağlandı. Ne kadar tazminat alacağı açıklanmadı, ancak Krabbe 8 yıllık mücadeleyi kazandı. IAAF'den önce ceza, daha sonra da tazminat alan ilk sporcu oldu.


Geçmiş zaman olur ki...

Yıllarca basketbolumuza hizmet eden Hakan Artış, 'Merhaba Basketbol' adlı kitabının ilgi görmesi üzerine, 'Geçmiş Zaman Olur ki' isimli ikinci kitap için kolları sıvamıştı. Artış, kitabını hazırladı. Kısa bir süre sonra yayınlanacak 'Geçmiş Zaman Olur ki'de Aydın Örs'ten Harun Erdenay'a, Esat Yılmaer'den Doğan Hakyemez'e, Lütfi Arıboğan’dan İbrahim Kutluay’a kadar basketbol dünyamızın ünlülerinin ilginç anıları yer alıyor.


Rafael'in büyük başarısı

İspanyol Rafael Nadal-Parera, 15 yaşında tenis dünyasında tarihe geçti. Mallorca Açık'ta Ramon Delgado'yu yenen Rafael, tenisin profesyonelliğe dönüştüğü 1968'den buyana bir ATP maçı kazanan 16 yaşından küçük 9. erkek tenisçi oldu. 15 yıl 10 aylık Rafael, daha önce 4 ATP turnuvasına katıldı. ATP maçı kazanan en genç tenisçi ise 1985'te Buenos Aires'te 15 yıl, 1 aylıkken aldığı karşılaşma ile Arjantinli Franco Davin.



Dünya Kupası'na doğru

İspanya'nın evsahipliğinde 1982 yılında gerçekleştirilen 12. Dünya Kupası'na yapılan değişiklikle 16 yerine 24 takım katıldı. Finalde Federal Almanya'yı 3-1 yenen İtalya, Brezilya'nın ardından kupayı 3 kez kazanan ikinci ülke oldu. 17 yıl, 42 günlük Kuzey İrlanda forveti Norman Whiteside kupa tarihinde forma giyen en genç futbolcu unvanını aldı. 52 maçlık maratonda 146 (ortalama 2.8) gol atıldı. Kupadan bir kaç yıl önce adı şike olayına karışan İtalyan Paolo Rossi Gol Kralı (6 gol) oldu.
Yazının Devamını Oku

UEFA'ya kulak verin

27 Nisan 2002
Türkiye Süper Ligi ‘‘şaibe’’ iddialarıyla çalkalanıyor. Futbol Federasyonu ağır eleştirilerle bombardımana tutuluyor. Yani, futbolumuz tam anlamıyla toz duman. Ancak bunların hiçbiri Avrupa'yı, Avrupalı'yı etkilemedi. Şenes Erzik, 4. kez 4 yıllık dönem için UEFA Asbaşkanlığına seçildi. 12 yıldır UEFA Tahkim Kurulu üyesi Avukat Dr. Levent Bıçakcı'ya da ömür boyu onursal üyelik verildi. Bu iki olay Türk sporu için büyük gurur.

Erzik ve Bıçakcı, futbol kamuoyunun sürekli önünde olan isimler değiller. Zaman zaman Türkiye'de eleştirilerin hedefleri de oluyorlar. Ancak yaptıkları başarılı işlerin karşılığını aldılar. Erzik'in 51 üyeden 31'inin oyunu alması Avrupa'ya kendini nasıl kabul ettirdiğinin kanıtı. Erzik, önündeki 4 yıllık dönem sonrası UEFA Başkanlığı için aday olabileceğini belirtiyor. Dileğimiz onu başkanlık koltuğunda görürken, UEFA'daki temsilcilerimizin sayısının da artması.


Dünya Kupası'na doğru

11. Dünya Kupası'na 1978 yılında Arjantin evsahipliği yaptı. 16 takımın katıldığı şampiyonanın normal süresi 1-1 biten finalinde Hollanda'ya uzatmada 3-1 üstünlük sağlayan Arjantin şampiyonluğu kazandı. 38 maçlık maratonda 102 gol (ortalama 2.68) atıldı. Şampiyonada 6 golle Arjantinli Mario Kempes, Gol Krallığı unvanının sahibi oldu.


Futbol ve politika

Büyük kitleleri peşinden sürükleyen futbol, son dönemde Avrupa'da siyasi yarışın içine girdi. Almanya'da eylülde yapılacak seçimler öncesi tüm partiler vergi indirimi, çocuklara destek verilmesi gibi konuları içeren programlarını açıklarken, Sosyal Demokrat Parti (SPD) buna özel bir madde daha ekledi. Sportif başarıyı da listesine koyan futbol tutkunu başbakan Gerhard Schroeder, 'Almanya Dünya Şampiyonu olacak' dedi. Ancak Sosyal Demokratlar daha sonra yaptıkları hatayı anlamış olsalar gerek, programlarının son baskısında şampiyonluk ibaresini 'Almanya uluslararası sporda zirvedeki yerini koruyacak' olarak değiştirdiler.

Bir başka örnek ise Fransa'dan. Ülkenin güney batısındaki Dirac kasabasında oylar ilk tur seçiminde ırkçı lider Jean Marie Le Pen'e gidince ilginç bir gelişme yaşandı. Kasabanın futbol takımının başkanı Brice Labarde, 'Biz her zaman toleranslı insanlar olduk. Ancak bir daha Dirac'ın renklerini taşıyan formayı giymeyeceğiz' açıklaması yaptı. Fransa'da 5 Mayıs'taki seçimlerde ırkçı lider Le Pen'in seçilmesi fantezi olarak görülse de, eğer bu gerçekleşirse göçmenlerden kurulu Fransa Milli Futbol Takımı'nın hali ne olacak sorusu da dile getiriliyor.

Bir tuvalet muhabbeti

İngiltere'de Mustafa İzzet'in takımı Leicester'ın Galli orta saha oyuncusu Robbie Savage, takımının Aston Villa ile oynadığı maç öncesi, izinsiz olarak hakem soyunma odasının tuvaletini kullanınca başına dert açtı. İngiltere Futbol Federasyonu, ceza vermeye hazırlandığı, Leicester'da yılın futbolcusu seçilen Savage hakkında araştırma başlattı. Federasyonu harekete geçiren hakem Graham Poll'un konuyla ilgili raporunda, Savage'nin tuvaletin kapısını açık bıraktığını, kaba kavrandığını, ellerini yıkamayıp, gözlemcinin elbisesine sildiğini belirttiği ifade ediliyor.

Ancak olaya farklı bakılan bir pencere de var. Sakatlığı nedeniyle antibiotik kullanan ve midesi bozulan Savage'nin hakem soyunma odasının tuvaletini kullanmak zorunda kaldığı belirtiliyor. Hatta, Savage'nin Poll ile bir süre şakalaştığı, ardından gözlemcinin gelmesiyle ikili arasındaki diyaloğun değiştiğine değiniliyor.
Yazının Devamını Oku

Bu kavga bitmeli

20 Nisan 2002
<B>Eskiden</B> taraftarlar takımlarında hangi futbolcunun oynayıp, oynamayacağını sormak için servisimize telefon açardı. Son dönemde telefonların ana konusu hakemlerinin kim olduğu. Hakemler, takımlar ve futbolcuların önüne geçti. Taraftar da kafasında hakemleri belli bir yere koydu ve sınıflara ayırdı. Bunun bir nedeni de, şu takımın bu, bu takımın şu hakemi istememesi. Gelişmelerin psikolojik olarak hakemleri etkilememesi mümkün mü? Kritik maçlarda bunun yansımalarını görüyoruz.

Sürekli hatalarıyla gündeme oturtulan hakemler, hedef haline getirilmelerinin sıkıntısını yaşıyor. Bazı hakemler yolda yürürken bile tehditlerle karşılaştıklarını söylüyor. Taraftarı bu kadar doldurmak, hep korktuğumuz tribün terörünü hakemlere yöneltmek üzere. İki hakem, kendilerine hakaret edildiği gerekçesiyle bir kulübü ve başkanını mahkemeye veriyor. Spor mahkeme koridorlarına taşınıyor. Peki bunun sonu ne olacak? Biraz sağduyu ve sessizlik gerek. Gelecek sezon da aynı sıkıntıları yaşamamak için, hakemler, kulüpler, federasyon ve medya elbirliği ile bu konuda bir çıkış bulmalı.

Saran ne yapmalıydı?

F.Bahçe Asbaşkanı Sadettin Saran ile ilgili kamuoyunda yorumlar yapılıyor. Saran'ın sahibi olduğu uluslararası menajerlik şirketinden yararlanarak F.Bahçe'den menfaat sağladığı belirtiliyor. Peki, yönetime girmeden önce FIFA menajerliğini bırakan Saran, F.Bahçe'nin transfer işleriyle uğraşmasa neler söylenecekti? Belki de ‘‘Şu başkan Aziz Yıldırım bindiği dalı kesiyor. Yanında FIFA menajeri Sadettin Saran var, adamdan yararlanmıyor’’ denilecekti.

Saran, F.Bahçe yönetimine girdi diye kendi işini bırakmalı mıydı? O zaten işini kısmen bırakmış. Şirkenin başında duruyor, ama işlerini uzman kişiler yürütüyor. Ayrıca F.Bahçe'nin transfer girişimlerinde bu uzman kişilerden yararlanıyor.


İhmal ölüm getirdi

Geçen hafta Avustralya'da bir çocuğun smaç yapmak isterken, basketbol çemberinin bağlı olduğu garaj duvarının üzerine yıkılması sonucu öldüğünü yazmıştım. Ne yazık ki, benzer talihsiz olay hafta içinde bir üniversite kampusunde yaşandı ve bir genç üzerine yıkılan potanın altında kalarak öldü. Onarım yapılan potanın çevresi kapatılsa, belki de bu acı olay yaşanmayacaktı. Avustralya'dakine denilebilir, ama Eskişehir'deki kaza bir ihmalin sonucu.



44 kilo marihuana başına dert açtı

Meksİka
'da El Paso Buzzards hokey takımının koçu Trent Eigner'in başı, evinde bulunan 44 kilo marihuana yüzünden büyük dertte. 44 kilo marihuana bulundurmak suçundan önce Eigner'in eşi, ardından kendisi tutuklandı. Eşi için 25.000, kendisi için de 40.000 dolar kefalet ödeyince serbest kaldı. Ancak bu kez de El Paso kulübü, ‘‘Yargı sürecinde koçluk kariyeri zarar görmesin istedik’’ diyerek Eigner'in görevine son verdi. Eigner, ‘‘Rodolfo Alarcon'un hararet yapan arabasını evimize ait otoparka koymasına izin verdik. Marihuana arabada bulundu’’ diyerek kendini savunmaya çalışıyor.


Tiger'ın dadısı

Dünyanın 1 numaralı golfçüsü 26 yaşındaki Tiger Woods, bugünlerde yeni aşkı İsveçli Elin Nordegren ile gündemde. Woods'u, 22 yaşındaki Elin ile geçen yıl İsveçli golfçü Jesper Parnevik tanıştırdı. Elin, ikiz kızkardeşi ile birlikte kısa bir süre öncesine kadar Parnevik'in çocuklarına dadılık ve mankenlik yapıyordu. Ancak her zaman Woods'un yanında olabilmek için, hem dadılığı, hem de mankenliği bıraktı. Ünlü golfçü Greg Norman, ‘‘Woods'un rakibi yok. Onu bir tek kişi yenebilir, o da Elin. Evlenip çocuk yapmaya karar verirse rakiplerinin kazanma şansı olur’’ diyor.


Dünya Kupası'na doğru

1
0.Dünya Kupası, 1974 yılında Federal Almanya'da yapıldı. 16 takımlı finallerde statü değiştirildi. Önce 4'erli 4 grup oluşturuldu. İlk ikiler yeniden 4'erli 2 grupta mücadele etti. Grup liderleri F.Almanya ve Hollanda final oynadı. Hollanda'yı 2-1 yenen F.Almanya 1954'ün ardından 2. kez şampiyonluğu kazandı. İngiliz Jack Taylor, iki kez beyaz noktayı gösterdi ve kupa finalinde penaltı kararı veren ilk hakem oldu. Türk hakemi Doğan Babacan, F.Almanya-Şili maçında düdük çalarak tarihe geçerken, bir de kırmızı kart çıkardı. Hollandalı Cruyff ve F.Alman Beckenbauer'in yıldızlaştığı kupanın Gol Kralı Polonya'lı Lato (7 gol) oldu. 38 maçlık maratonda 97 gol (ortalama 2.55) atıldı.
Yazının Devamını Oku