Sözde ahlâk adına

ARKADAŞLARIMIZ araştırmışlar. Önceki akşam, Beyoğlu, Boğazkesen Caddesi’ndeki dört san’at galerisinin açılış kokteyline katılanlara sopayla, taşla saldıran -bunlara “insan” diyemeyeceğimize göre, şöyle devam edelim- “yaratık”ların eylemlerinin gerisinde öyle “din”li, “iman”lı bir motif yokmuş.

Mutat üzere “Ahlâk elden gitti”nin gerisinde, “çıkar” kavgası varmış. 

İstanbul Valisi ise, “Trafik sıkışıklığı” diyor. Öyle veya böyle, ortada şaşılacak bir şey yok.

Ama belki izlememişsinizdir diye, önce olayı özetleyelim:

Beyoğlu’nun söz konusu yöresinde bir süredir “san’at galerileri” gibi, kültüre, yaşama, yaşam sevincine dönük faaliyetler yoğunlaştığı için orada yaşayan insanlar rahatsız olmuşlar. Nitekim yer yer homurdanmalar duyuluyormuş.

Bu gelişme dükkânların kirasını yükseltince, anlaşılan yörede yaşanlardan bazıları çözümü, yeni gelenleri ürkütmekte bulmuş.

Sonuçta, bir san’at galerisinin açılışında düzenlenmesi pek olağan sayılan “kokteyl”i bahane eden bir güruh orayı basmış ve taşla, sopayla, bıçakla katılımcıları darmadağın etmiş.

Böylece herhalde “İstanbulluların san’ata ne kadar düşkün olduğunu”(!) göstermek istediler.

Tıpkı 1994’te Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in, müstehcen olduğu gerekçesiyle “Ben böyle sanatın içine tükürürüm” diyerek bir heykeli bulunduğu parktan kaldırtması gibi.

Neyse ki heykeltıraş Mehmet Aksoy’un Altınpark’taki heykeli mahkeme kararıyla yerine kondu da, adaletin sillesi ayıbı düzeltti.

Gerçi “hoşgörü”yü, “ifade özgürlüğü”nü, “san’ata saygı”yı hepimiz çok savunuruz ama pratikteki durum maalesef o sözlerimizle pek uyumlu değildir.
Nitekim “sergi basma”, “konferans engelleme” gibi marifetlerimizi saymak hiç de zor değildir.

Böyle “hoşgörülü”(!) bir grubun, anımsayabildiğimiz ilk marifeti Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin Basın Müzesi’nde açtığı ve “şeriat”la yönetilen ülkelerdeki kadın yaşamını gösteren fotoğrafların konulduğu serginin, aynı şekilde sopalı, takkeli bir güruh tarafından basılmasıydı.

Sonraki yıllarda -halen Ergenekon sanığı sıfatıyla Silivri’de yargılanan- bir avukatın yönettiği bir güruh, 2005 yılında açılan 6-7 Eylül olayları konulu sergiyi bastı.
Tanınmış piyano sanatçımız İdil Biret’in Aya İrini’de verdiği konseri izlemeye gelenler, verilen arada içki içiyorlar diye (ki müzik konserlerinde verilen arada içki servisi yapılması âdettir) basmaya kalkan “yaratık”lar da bizim “millî, mânevi değer” mücahitleri değil miydi?

Bahaneleri de ilkelliklerinin kanıtıydı.

Zaman zaman kalemimizin altına gelir, biz de yazarız. Galiba yine gerekti:

“Medeni” olabilmek, her şeyden zordur.
Yazarın Tüm Yazıları