N’olur dağılmayın, biz de çok yalnızız!

Leyla ile Mecnun ekibinin dönüşü nefis oldu. ‘Ben de Özledim’ son zamanlarda televizyonda gördüğümüz en ferahlatıcı şey. İyi bir şeyler izlemeyi çaresizce özleyenler için sezonun en sevindirici sürprizi bu.

Haberin Devamı

Neredeyse Show TV’nin yeni ağalı, babalı, konaklı, yağlı, ballı dizisi Adını Kalbime Yazdım’ı izliyordum. İçim çoktan eskiyen bir sıkıntıyla ezilerek, ağalara, babalara önce tavır yapıp sonra teslim olan çok modern İstanbullu kızları yazacaktım. Ama sonra kişisel merakıma yenilip vaktimi Star TV’de başlayan ‘Ben de Özledim’e ayırmaya karar verdim. Ve daha ilk dakikada şöyle bir şey oldu: OH BE! Tam anlamıyla. Zengin oğlanlar fakir kızlar, konaklar, mahalle sitcom’ları, Osmanlılar, 50’ler, 60’lar, 70’ler, 80’ler, 90’lar vıcık vıcık bir yaz günüyse, ‘Ben de Özledim’ buzlu rakıdır.
Bu yüzden sona saklayacağıma peşinen teşekkürümü edeyim. Ali Atay’ın sözleriyle, “N’olur dağılmayın lan!” Biz de çok yalnızız. Mütemadiyen berbat şeyler izliyoruz. En kötüsü buna alışıp kötünün iyisinde teselli buluyoruz. Bin yıldır aynı klişelere layık görülmekten kuruduk. Zevksiz miyiz, arsız mıyız, dilsiz miyiz belli değil. Dağılmayın, devam edin. Çok iyi bir iş bu.
İşler Güçler’e benzetenlere karşılık, eli arttırıp Louie gibi, Curb Your Enthusiasm gibi, hatta Seinfeld gibi diyebilirim. Hayır, hiçbir şekilde konusunda, kurgusunda, havasında benzerlik olduğundan değil. İyi durum komedisinin en iyi örneklerinde Larry David’i, Louis CK’i, Jerry Seinfeld’i nasıl ‘Hani olay nerede?’ diye tepinmeden izlediysek, bu ekibi de öyle izleriz.
Ben ilk bölümü sırf ince göndermeleri için parça parça YouTube’da baştan ziyaret ederim. Leyla ile Mecnun’un yayından kalkması geyiğinin ‘HBO’nun işi diyorsun yani’ye bağlanabildiği bir diyalog için bir daha dönüp bakarım. Ama en çok hiç kör göze parmak olmadan, efendice ve çok ağırbaşlı, incecik Gezi’ye bağlanan ‘Gitmeyecektik abi...’ bölümü için izlerim.
Dizinin ilk bölümünün online izlenme rakamları bir milyonu aştı. Twitter, Facebook, Ekşi Sözlük rakamlarının coşkusunu detaylandıramıyorum. Ama saat 23.30’da yayına girip ‘total’de 25’inci olması reyting sıralamasının epey boş bir mesele olmaya doğru gittiğini gösteriyor. Reklam verenin kimin gözü nerede kurt gibi takip ettiğinden hiç kimsenin şüphesi yok. Bu yüzden Star’ın ‘AB uyumaz izler’ (niyeyse) diye geceyarısına attığı dizinin geleceğinden endişem yok.
Sonunda televizyonda hepimizin yaşadığı zamanda ve yerde, bugünde geçen bir dizi izliyoruz. Diyaloglar su gibi akıyor, espriler ‘Burada güleceksin’ kılavuzuyla gelmiyor, ağlatacağı yerde belden aşağı vurmuyor. Hem bizim gibi ‘genel izleyici’nin dünyasına, hem kamera arkasına dair ‘Entourage’vari detaylara uzanıyoruz. ‘2010’lar’ dizisini şipşak stüdyoda çekmeyi planlayan cingöz yapımcıdan (Birol Güven temsili), meme ucu sansürüne, ‘Bilemiyorum Altan’dan (Her Şey Çok Güzel Olacak) Kazlıçeşme’ye geçebilen bir skala söz konusu. Ve bundan daha nefis bir şey olamaz.
Herkesin hepimiz uyuyormuşuz gibi garip bir hayal âleminde yaşadığı dizilerin paralel evreninden kopan birileri var nihayet. Nerede yaşadığımızı, ne olup bittiğinin farkında olan, kahramanlığa soyunarak dan dun değil, ince ince, cin gibi bir üslupla derdini anlatan.
Ben bu yazıyı yazarken dizinin ikinci bölümü henüz yayımlanmamıştı. Ama performansın düşmediğine eminim. Biz de acayip özlemişiz. Yolları açık olsun.



Yazarın Tüm Yazıları