Mümtaz Soysal: Yerküreye öncülük






Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

İLK gün Barselona'nın Catalunya Alanı'nda toplanarak bağırıp çağırdıkları zaman pek şiddete başvuracak gibi gözükmüyorlardı. Özerk Katalan Eyaleti'nin hükümet konağı önünde küreselleşmeyi lanetlemek kolaydı; çünkü yerel yönetimi dünyada olupbitenlerden sorumlu sayıp suçlamanın bir anlamı olamazdı. Zaten polis de olayı sakin sakin izledi; protestocular uslu uslu dağıldılar.

Oysa, peşrevi böyle yapılan toplantının anlamı ve amacı büyüktü. ‘‘Karşı Konferans’’, Dünya Ticaret Örgütü'nün 1999 yılı sona ererken düzenlediği Seattle Konferansı'nın baltalanmasıyla başlayan ve Porto Alegra'da, Davos'ta, Göteborg'da devam eden etkinliklerin son halkasını oluşturuyordu. ‘‘Çoktaraflı Yatırım Andlaşması’’ toplantısını şiddet eylemleriyle engellemiş olanlar, bu kez aynı tehditlerle Dünya Bankası'nın Barselona'da yapmayı tasarladığı seminerin de iptal edilmesini sağlamışlar ve onun yerine kendi düzenledikleri bir ‘‘konferans’’ için örgütlenmişlerdi. Amerikan asıllı Fransız siyasal bilimci Susan George ve ünlü iktisat profesörü Arcuna Oliveres de katılanlar arasındaydı. Küreselleşmenin gerisindeki uluslararası büyük sermayenin azgelişmiş ülkeleri nasıl soyup soğana çevirdiğini yıllardır bıkıp yılmadan rakamlarla ortaya koyan Bayan George, protesto konferansı için İspanya'nın seçilmiş olmasını akıllıca bulmuş ve ‘‘Bu ülke böyle bir konuda en az 300 gönüllü kuruluşun seferber edilebileceği tek yerdir’’ demişti. Nitekim, bizde ‘‘sivil toplum kuruluşu’’ denen gönüllü örgütler geçen hafta sonu iki gün boyunca Katalan başkentinin alanlarını ve salonlarını doldurdular. Ama, şiddetten sonuna kadar uzak kalmayı başaramadan. Son saatlerde yine polisle çatışıldı; yine tutuklananlar oldu.

Doğrusunu isterseniz, bu çeşit toplantıların bitiminde dağılanları seyretmek biraz hüzün vericidir: Haksızlığa, sömürüye isyan etmek isteyen coşku ve enerji dolu gençlerin bağrışma ve vuruşmalardan sonuçsuz dönüşleri, boşa tüketilmiş nefesler, hüzünle katlanan flamalar, yırtık pankartlar...

Buna karşılık, bu ‘‘marjinalleşmiş’’ sayılan gruplara biraz acıma, biraz hayret ve çokça hiddetle bakan yerleşik düzenlerin insanları.

Oysa, ortada hiç de marjinalleşmiş olmaması, ciddi siyasal hareketlerce ele alınması gereken bir durum var. Hızlı teknolojik gelişmelerin yarattığı kaçınılmaz küreselleşme olgusu, gerisine saklanarak yeni sömürü biçimleri bulanların işine daha çok yarayabiliyor. Ne yazık ki, toplumların büyükçe bir bölümü küreselleşmenin bilgiye ve özgürlüğe açılabilecek pencerelerinden yararlanamıyor ya da yararlandırılmamakta.

Türkiye'nin parlamentosuna bakın: Partilerin hepsi küreselleşme adına sunulan her şeyi kabullenmeye yatkın. Sorgulayan, Barselona konferansının diliyle ‘‘Başka türlü bir dünya da olabilir’’ diyen hiç yok. ‘‘Fazilet’’ sözünü bayrak edinen bir parti bile, yıllarca ‘‘adil düzen’’ dedikten sonra, küreselleşmecilerin ekonomik politikalarına boyun eğip kendisini başörtüsü kavgasıyla sınırlayarak çıkışı olmayan bir mücadelenin yenilgisine uğradı.

Küreselleşmenin sözde ‘‘tek doğrular’’ına karşı hak ve adaletten yana büyük ve ciddi siyasal kuruluşlarca mücadele verilmesini gerektiren kritik bir çağ yaşanıyor. Böyle bir dünyada Türk demokrasisinin olanaklarından yararlanıp ‘‘mazlum milletler’’in çağdaş kavgasına öncülük etmek de çok Müslümanca bir ‘‘erdem’’ olabilirdi. Kapatılan partinin kaçırdığı asıl fırsat budur.

Yazarın Tüm Yazıları