Havuç yemesek de olur

MACARİSTAN’ın başkentinde Avrupa sağının her yıl düzenlediği Yaz Üniversitesi’ndeyim.

Haberin Devamı

Oturumlarda Avrupa’nın 2020 vizyonu tartışılıyor. Avrupa sağının temsilcileri Türkiye’nin adını bile duymak istemiyorlar. Duyduklarında da diken batmış gibi rahatsız oluyorlar.
Kısa adı EIN olan Avrupa Fikirler Ağı’nın Yaz Üniversitesi’ni düzenleyenler Avrupa Parlamentosu’nun en geniş katılımı olan EPP adlı muhafazakâr ve merkez sağ grubu. Bu gruba Fransızlar ve Almanlar hâkim. İngilizler kendi ayrı gruplarını kurdular. AK Parti’den kimseyi davet ettiklerini sanmıyorum. Tek Türk olarak Brüksel’deki TR PLUS-Avrupa’da Türkiye Merkezi’ni temsilen çağrılıyım.
AB’den sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış’tan aldığım bilgiye göre AK Parti’nin EPP’deki üyelik statüsünün yükseltilmesi için başvurusu var. Bu arada AK Parti’yi liberaller de çağırmış, hatta başkan yardımcılığı vaadi bile olmuş. Ancak AK Parti Türkiye’ye en muhalif grup olduğu için EPP’de ısrar etmekteymiş. Sanırım ısrarı artırmakta yarar var, burada gördüğüm tablo fazlasıyla iç kapatıcı.
* * *
German Marshall Fund adlı düşünce kuruluşunun Türkiye’de yaptığı Avrupa Birliği’ne destek araştırmasının sonuçları açıklandı. Türklerin AB’ye verdikleri destek görülmemiş bir orana geriledi: Yüzde 38. Bu düşüşün sebebi Budapeşte toplantılarında daha da berraklaştı. Katılımcılar artık “Hiçbir ülkeye havuç yok” demekteler. Havuçtan kastedilen AB’ye tam üyelik.
Avrupa’nın çok önem verdiği Komşuluk Politikaları’nın tartışıldığı toplantıyı sizlerle paylaşmalıyım. Avrupa coğrafyasından Arnavutluk ve Moldova gibi, Karadeniz’den Ukrayna ve Gürcistan gibi, Kafkasya’dan Azerbaycan ve Ermenistan gibi, K. Afrika’da Fas gibi 16 ülke bu politika kapsamında AB ile işbirliği yapıyor. Gelgelelim AB bu konuda ne yaptığının çerçevesini çizmemiş. 16 ülkenin hepsine farklı davranılıyor.
Avrupa sağı “Komşuluk politikasına dahil olmak tam üyeliğe giden yol değildir, havuç yok” diye lafı açıyor. Bu tabloda Türkiye’nin havucunu soran gazetecilere de “Unutun” babından laflar ediliyor. Yani bizim havuç, Avrupa sağı nezdinde çoktan çürümüş.
İşin diğer ilginç yönü bazı düşünce kuruluşlarının Kıbrıs konusundaki tavırları. Örneğin Schuman gibi ciddi izlenim bırakan bir vakfın başkanı olan hanımefendinin “Kıbrıs’ta yüzde yüz Türkler haksız” şeklindeki yargısını neredeyse bağırarak ifade etmesi, hiçbir karşı görüşü dinlemeye hazır olmaması... İnsan şu soruyu sormadan edemiyor: Düşünce kuruluşları düşünmeyi unuttu mu?
* * *
Avrupa sağının fikir önderlerinden çok işittiğim kelimelerden biri de “overlapping” yani “üst üste gelmek”. Buna göre Avrupa ile örtüşen dış halkalara doğru ilerleniyor. Benim de en az 10 yıldır öngörüm bu yönde. Örneğin Kafkasya ülkeleri tam üye olmayacak ama AB ile iç içe geçmiş bir halka oluşturacak. Bunun Türkiye için de düşünüldüğünü söylemeye bilmem gerek var mı? AB, Türkiye halkası ile Ortadoğu’ya ve Orta Asya’ya bağlanacak.
Ve bu Türklerin de tercihi olacak.
Avrupa sağı korku içinde. Geleceğe baktıklarında periferi ülkelerine muhtaç kalma korkusu bu. Peki biz ne yapacağız diye sorarsanız, bilgeliğimizi korumaya ve diken batırmaya devam edeceğiz.

Yazarın Tüm Yazıları