Güneşsiz bir şehirde mutluluk arayışı

Kopenhag’da her şey iyi güzel. Ama güneşin yerine koyacak bir şey bulamadım

Haberin Devamı

Allah sevenine bağışlasın, ben almayayım! Kopenhag’dan ayrılırken samimi fikrim buydu.
Oysa, Küçük Deniz Kızı heykeliyle hepimizin aklına kazınmış bu küçük liman kentine, beni müthiş heyecanlandıracak beklentisiyle gittim.
Hepi topu dört gün geçirdiğin, girdisini çıktısını göremediğin, sokaklarında kaybolamadığın, ruhuna dokunamadığın bir kent için söyleyeceğin her söz aslında aleyhine kullanılacak türdendir ve gün gelir insana söylediklerini yutturabilir biliyorum ama gene de Kopenhag’ın ‘benim şehrim’ olmadığını söyleyeceğim.
İkliminden mi, 1970’li yıllarda donup kalmış havasından mı, mimari olarak beni afallatan bir yanının bulunmamasından mı bilmem, benim şehrim değil Kopenhag.
Şehirlerle ilk karşılaşma herkes için önemlidir, benim için de öyle...
Şehirle ilk tokalaşmama güneş tanıklık etsin isterim mesela, sonradan çekip gidebilir. Belki de Kopenhag için bu kadar keskin konuşma nedenim güneşin yokluğuydu.
Belki de umduğumu bulamadım ya da Londra’da olduğu güneşin yerine başka şey koyamadım, kim bilir... Ancak yine de gidene çok şey sunan bir yer.

Haberin Devamı

GASTRONOMİ BAŞKENTİ

İstanbul’un altıda, hatta yedide biri büyüklüğünde bir şehir olan, yaklaşık iki milyon nüfuslu Kopenhag’da bir kaynağa göre 21 diğerine göre 18 Michelin yıldızlı lokanta bulunuyor. İstanbul’da bir tane bile Michelin yıldızlı lokantamız olmadığı düşünülürse bu kuzey kentinin yeme-içme konusunda nasıl ileri olduğu görülür.
Bundan yirmi yıl öncesine kadar Danimarka mutfağı dendiğinde akla sadece ringa balığı gelirken, bugün özellikle de genç şeflerin yerel ürünlerle yaptıkları yemekler sayesinde akılda sağlıklı, leziz ve ilginç bir mutfak beliriyor. Yine yeme-içme dendiğinde bir zamanlar adının esamesi okunmayan Kopenhag, bugün dünyanın en önemli gastronomi başkentlerinden biri. Michelin yıldızlı lokantaların arasında en ünlü olan Noma. Ancak burada yer ayırtmak o kadar güç ki, seçiminizi gönül rahatlığıyla başka bir lokantadan yana kullabilirsiniz. Ve bir tavsiye... Şehrin göbeğindeki Nimb Otel’in içindeki Louise bunlardan biri. Tivoli bahçelerindeki bu lokantaya “Gidin” derim. Michelin yıldızını takmayan ve yemek için bunca para harcamak istemeyenler için de yığınla seçenek sunuyor şehir.

Haberin Devamı

250 ÇEŞİT SANDVİÇ

Çeşitli balık lokantalarından, Danimarkalıların ünlü açık sandviçlerinin tadılabileceği küçük lokantalara dek iki adımda bir havalı lokantaya rastlayabilirsiniz. Bunların içinde mutlaka gidilmesi gereken biri İda Davidsen’in dünyaca ünlü açık sandviç lokantası. Bu sarışın kadın, dört kuşaktır aynı işi yapan bir aileden geliyor. İşinin başında duruyor, siparişleri alıyor ve müşterilerine her gün 250 çeşit sandviç sunuyor.
Şehrin yeme-içme tutkunlarını mest edecek bir diğer özelliğiysa kolayca tahmin edileceği üzere ‘bira’.
Ne de olsa Tuborg ve Carlsberg’in anavatanından söz ediyoruz. Bugüne kadar tatmadığım o kadar leziz biralar tattım ki güneşin yokluğuna aldırmaksızın sadece onlar için yeniden Kopenhag’a dönebilirim..

 

 

Yazarın Tüm Yazıları