Gelin, şu yarışmayı yeniden açalım...

Çamlıca' da Cami projesinin şu an geldiği noktaya bakılınca, konunun sahipleri tarafından dahi pek benimsenmediği anlaşılıyor. Kısa sürede, sanki oldu bittiye getirilmiş gibi bir durum var. Eğer yapılacaksa, gerçekten herkese parmak ısırtacak bir simge-eser ile ortaya çıkalım.

Haberin Devamı

Çamlıca tepesine dev bir cami yapılması fikri Başbakan'dan çıktı. Kimsenin aklında böyle birşey yoktu.
 
Öyle bir cami olmalıydı ki, hem İstanbul'un simgesi gibi algılanmalı hem de boğazdan geçenlerin kolaylıkla görebilecekleri bir muhteşemlikte olmalıydı.
 
Çok iddialı bir fikirdi.
 
Başbakan'ın ağzından çıktı ya, hemen kollar sıvandı ve hazırlıklar başladı.
 
30 bin kişinin sığabileceği, etrafında başka faaliyetlere de yer verilebilecek bir eser düşünüldü. Önceleri, bu kadar büyük bir camiye gelecek insan bulunamayacağı, ancak haftada bir, Cuma günleri belki doldurulabileceği, Çamlıca' da yollar açılması gerekebileceği söylendiyse de fazla üstünde durulmadı.
 
Yıllar sonra "Bak bu dev camiyi başbakanlığı döneminde Recep Tayyip Erdoğan yaptırdı." denilecek bir eser ortaya çıkarılmalıydı.
 
Peki, buraya kadarını anladım.
 
Ancak anlayamadığım, bundan sonrası oldu.
 
Üsküdar Belediyesi iyi niyetle kolları sıvadı. İstanbul Cami ve Eğitim-Kültür Hizmet Birimleri Yaptırma ve Yaşatma Derneği de bir proje yarışması açtı. 62 proje katıldı. Hiçbir yabancı ilgi göstermedi. Birincilik ödülü de zaten, 300 bin lira gibi son derece mütevazi bir rakamdı.
 
Jüri birinciliğe layık bir eser bulamadı.
 
İkinci ile ve üçüncülük için ikişer proje aday gösterildi. Aralarından biri de "Uygulanabilir" diye seçildi.
 
Ben burada, seçilen projenin Sultanahmet Camii'nin kopyası olup olmadığını tartışacak değilim. Eminim, iki mimar hanımefendi gönüllerince güzel bir eser çıkarmışlardır.

Haberin Devamı

BU İŞ BÖYLE OLMAZ. YENİ BİR ULUSLARARASI CAMİ PROJESİ YARIŞMASI AÇIN. MİLYON DOLAR ÖDÜL KOYUN. MÜCEVHERLERLE SÜSLÜ BİR TACI ÇAMLICA’YA DİKİN...

Üstünde durmak istediğim konu, böylesine prestijli bir projenin böylesine yerel ölçüler ile, hiçbir yeniliği, albenisi olmayan, bilinen-alışılmış çizgi ve ölçüler içinden seçilmiş olmasıdır.
 
Yanlış bir yöntem uygulandı. Böylesine prestijli bir eser çıkartmak için, dev bir uluslararası yarışma açılmalı, birkaç milyon dolarlık ödül konmalı, dünyanın en ünlü mimarları davet edilmeli ve Çamlıca tepesine, her gelip geçenin gözünü kamaştıracak, bambaşka bir cami dikilmeliydi.
 
İşte o zaman göz kamaştırıcı bir sonuç alınırdı.
 
Boğazdan geçen müslümanlar hayranlıkla izler, yabancılar İstanbul’un simgesinin önünde resim çektirme ihtiyacı duyarlardı.
 
Bu işin gerçek sahibi kimse, şimdi harekete geçmeli ve kollar yeniden sıvanmalı.
 
Kusura bakmayın, Çamlıca tepesine konacak 30 bin kişilik cami projesi, yerel ölçülerde ele alınmaması gereken bir iştir.
 
Küçük düşünmekten vazgeçelim. Büyük ve pahalı düşünün ki İstanbul'a değsin...
 
YARIN, CAN DÜNDAR İLE TÜYAP'TA İMZA VE SÖYLEŞİ GÜNÜNDE BİRLİKTE OLACAĞIZ...
 
Bir yazar için herhalde en güzel şey, yazıp tamamladı bir kitap için okurlarıyla buluşmaktır. Emek vermiş, yorulmuş ancak sonunda çocuğunun ayağa kalktığını görmüştür.
 
Can Dündar' ın benimle ilgili BİRAND kitabı tahminlerin ötesinde ilgi topladı ve fırtına gibi esti. Ben dahi şaşırdım. Bu ilginin benden değil, Can'ın yazarlık becerisinden kaynaklandığının da farkındayım.
  
Yarın (Pazar) imza günü var.
 
TÜYAP'ta saat 15:45’ten itibaren önce, sizlerle söyleşi var. Sonrasında da CAN Yayınları’nda imza faslı başlayacak. Ben de oradayım. İmza atmak Can'ın hakkı. Ben sorularınızı yanıtlamaya geleceğim.
 
Çok keyifli birkaç saat geçireceğimizden eminim.
 
Bekliyoruz.

Haberin Devamı

HANEFİ AVCI UNUTULDU...
 
Gereksiz tutuklu yargılananlar hakkında yazılar yazılıyor, ancak Hanefi Avcı unutuluyor.
 
Geçenler de Mehmet Yılmaz değinince benim de aklıma geldi.
 
Avcı, hem Devrimci Karargah isimli örgüte, hem de Oda TV davasında yardımcı olmak suçuyla yargılanıyor ve 22 aydır tutuklu.
 
Ne yapmış?
 
Kitap yazmış!!!!
 
Dahası da var.
 
Devrimci Karargah Örgütü davasında tutuklu yargılanan da kalmadı.
 
Ancak Hanefi Avcı hala içeride tutuluyor.
 
Adalet'in ne terazisi kaldı ne bir şey... Bunca yıldır adaletin yerini bulması için çaba harcamış olan Hanefi Avcı' ya ayıp edilmiyor mu?
    
TÜKD YARDIM BEKLİYOR...

Yarın  “Milletlerarası Kadına Karşı Şiddeti Yok Etme Günü”.  Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği (TÜKD)  miletvekillerine şöyle bir açık mektup yolladı: “Çocuk gelinler, çocuk anneler sorunu gözardı edilemeyecek kadar büyük boyuta ulaştı. İstatistiklere göre çocuk gelin sayısı 181.000’i aştı. (Bu sadece bilinen) 18 yaşından küçük kızını evlendirmek için mahkemeye dava açan ailelerin sayısı bir önceki yıla oranla %94.2 arttı. 15 yaşında gelin, 16 yaşında anne, 17 yaşında mutsuz ve umutsuz (hatta ölü) dramlarının yaşanmaması için milletvekillerinin çözüm getirmeseni bekliyoruz.

Haberin Devamı

1949 yılında Süreyya Ağaoğlu, Pakize Tarzı, Türkan Rado gibi tanınmış isimler tarafından  kurulan Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği kadının güçlenmesi için en önemli anahtarın eğitim olduğunu söylüyor ve buna çalışıyor. Ağustos 2013’de İstanbul’da gerçekleşecek Dünya Üniversiteli Kadınlar Derneği toplantısında da bu konu ele alınacak.

Siz de elinizden geleni yapın. Tel: 0212 231 80 24... www.tukd.org.tr; tukd@tukd.org.tr

100 HAFTA SONRA ANALAR UNUTULDU MU?

Bugün yakınlarını gözaltında kaybedenlerin, Galatasaray Meydanı’ndaki 4 yüzüncü haftaları. 100 hafta önce sürpriz bir şekilde Başbakan Erdoğan ile görüşen Cumartesi Anneleri bugün soruyor: Hani ne oldu?

Haberin Devamı

Cumartesi Anneleri 90’ların en karanlık günlerinde başlamışlardı haykırmaya: “Çocuğumu bana geri ver!” diye. Yıllar, aylar, polis copu, biber gazı, hakaretler, gözaltılar, Cumartesiler, haftalar, geçti. Analar dayandı 4 yüzüncü haftaya. İstedikleri, intikam değil. Sadece kayıplarının mezarları ve adalet! Kimseye duyuramadılar, çocuklarının, eşlerinin nerede olduklarını da öğrenemediler. Tek ve en önemli başarıları gözaltında kayıpları durdurmak oldu. Onların direnmeleri sonunda, “Gözaltında kayıp” devlet politikası olmaktan çıktı. Devam ettiler, haklarını aramaya. 3 yüzüncü haftada Başbakan Erdoğan’dan davet aldılar ve Dolmabahçe’deki Başbakanlık ofisinde Erdoğan ile 2 saat konuştular. Dertlerini anlattılar. Derman istediler. Başbakan, Gereken her türlü çabanın gösterileceğini söyledi. Üzerinden 100 hafta geçti. Analar bugün saat 12.00’de Galatasaray Meydanı’nda. Ellerinde kayıplarının fotoğrafları, kalplerinde bitmek bilmeyen acı ve 4 yüz birinci haftanın kararlılığıyla…

Haberin Devamı

Ve bugün soracaklar; “Hani ne oldu?  Sayın Başbakan; siz de mi unuttunuz bizi?”

STİNG BİR KEZ DAHA İSTANBUL’DA...

En son 2006'da İstanbul'a gelen dünyaca ünlü yıldız Sting "Back to bass" turnesiyle 26 Kasım'da bir kez daha yine İstanbul’da  hayranlarıyla buluşacak...

Sting'i bizim kuşak iyi tanır... Şarkılarını az mırıldanmamıştık...

O yüzden Sting'in  bir kez daha geleceği açıklanınca takvim yapraklarına dikildi gözler...

Konser için Türkiye'nin 27 ilinden bilet satıldı. Azerbaycan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Yunanistan, Ukrayna ve Amerika'dan bile seyirci gelecek...

Ufak bir not: Kafam gürültülü müziği almıyor diyenler için Sting İstanbul'da yalnızca 5 enstrümanla gürültüsüz bir performans sergileyecek.

 

Yazarın Tüm Yazıları