Elektrik sayacını okumasın diye memurun üzerine köpek salan var

Bugün 5 Haziran... Bugün Dünya Çevre Günü... Bugün 3. Uluslararası Bodrum Film Festivali başlıyor. Bodrum’un "kültür-sanat kenti" kimliği bir kere daha uluslararası platformlara taşınıyor.

Bu mutlu haftanın öncesinde Bodrum’a gidip mimar ve şehir planlamacısı, kaptan Belediye Başkanı Mazlum Ağan’la uzun uzun konuşayım dedim. Sadece Türkiye’nin değil, dünyanın gözdesi olan Bodrum’u yöneten kimdi, kimlerdendi? Yoldaki tozdan elektriğe, suya, yağmura, denize, çöpe, gürültüye kadar hep onu suçluyorduk. Bu kez de söz Mazlum başkanın olsun. Ağanlar’ı, görkemli Rixos Hotel Bodrum’a davet ettim. Prenslerin, prenseslerin ağırlandığı 8 numaralı villanın büyük salonunda çay, kahve içtik. Genel Müdür Ahmet Çolakoğlu, yardımcısı Vedat Dalkıran ve Esat Şimşek organizasyonunda tek kusur yok. Gün kararırken Mazlum başkan bizi "Şef" adlı teknesine götürdü. Meğer eşi Asuman Hanım, iki kızıyla birlikte bizim için muhteşem bir deniz mahsulleri sofrası hazırlamış. Kızlarından İren, /images/100/0x0/55eb0b0bf018fbb8f8a7503aBahçeşehir Üniversitesi mimarlık, Deniz ise Bodrum Anadolu Lisesi öğrencisi. Yedik içtik ama, Bodrum üzerine konuşmamıza hiç ara vermedik. Gece yarısı tekneden ayrılırken, Halikarnas Balıkçısı’nın sesini duyar gibi oldum: "Sanma ki geldiğin gibi gideceksin/Senden öncekiler de böyleydiler/Akıllarını hep Bodrum’da bırakıp gittiler."

"Burası engin göklerin memleketidir. İçten gelen bir türküyü kapıp koyuverin, uzaklaştıkça türkü gökte masmavi olur. Başka yerlerde ölüp nur içinde yatılacağına burada nur içinde yaşanır." (Halikarnas Balıkçısı)

SU:
Turizmin çok yoğun olduğu dönemlerde su sıkıntısının olduğu bir gerçek. Yüksek sezonda 150 bin yatağa ulaşıyoruz. Ama su konusunda genelde fazla bir problemimiz yok. Her şey doğru giderse, 2011 yılından önce su sorununu temelden çözmüş olacağız. Büyük tesisler, Bağkur emeklisi suyun tonuna ne para veriyorsa o fiyattan alıyor. Bu fiyatı bile pahalı bulup gizlice tankerle su getirenler bile var. Suyun dağıtımı, bakımı, sayaç okuma gibi konuları yakında ihaleyle özel sektöre vereceğiz.

ELEKTRİK: Özellikle turizm sezonunda çoık sık elektrik kesintileri yaşıyoruz. Bu konuda çok da yatırım yapılıyor ama yine de önlenemiyor. Belki de projelerde bir hata var, tesis yanlış herhalde. TEDAŞ müdürünün de yapacağı bir şey yok, para olmadığı zaman hizmette zorlanıyor. Kaçak elektrik kullanımı da çok yaygın, dışardan gelenler Bodrum’un toplum yapısını da değiştirdi. Hayatımda görmediğim sistemleri bu görevde görüyorum. Saati ters bağlamalar, toprak altından gizli hatlar. Sayaç okunmasınlar diye köpeklerini memurlarımızın üstüne salanlar bile var.

ÇÖP: Temizlik hizmetlerini özelleştirdik, 24 saat aralıksız hizmet veriyoruz. Yarımada bazında diğer belediyelerle katı atık çalışması yaptık. Çevre düzeni planında bile katı atığın nerede yapılacağı gösterilmemişti. Plana itiraz ettik, yer gösterilmesine istedik. Yasaya göre yeri bakanlık gösterecek, belediye planlarını yapacak. Mahkemeye gittik, yürütmeyi durdurma kararları aldık. Halen çöpleri vahşi depolama olarak Torba’nın üst tarafına atıyoruz. Oradaki ortamdan utanıyoruz, Bodrum hak etmiyor bunları. Devletten bir kuruş istemiyoruz, yine de bürokrasi önümüzü tıkıyor.

KANALİZASYON: Kanalizasyon arıtma tesisini de yapmak istiyoruz, Avrupa ülkelerden alacağımız krediler bile hazır. Ama projelendirme ve karar verme konusunda yine bürokrasiye karşı elimiz kolumuz bağlı. Derin deşarj Türkiye’nin kabul ettiği sistem, denizde kirlilik yapmıyor. Ama, Avrupa Birliği bunu kabul etmiyor, mutlaka arıtma istiyor.

GÜRÜLTÜ KİRLİLİĞİ: Denetim bu yıl belediyelere verildi, hazırlıklı değildik doğrusu. Bir adet desibel ölçme cihazımız var ama, denetimi tam sağlıklı olarak yapamıyoruz. 65 zabıtayla 24 saat yaptığımız hizmete bir de bu konu eklendi. Biz ölçüm yapmaya gittiğimiz zaman sesler kısılıyor, uzaklaştığımızda yine bildiklerini okuyorlar. Ayrıca kentin içindeki otogar ve sanayi sitesinin de şehir dışına çıkarılması şart. Sanayi sitesi tarihi bir hipodromun üstüne yapılmış, onu da gün yüzüne çıkaracağız. Bu arada herkesten bir ricam var, Bodrum’da "Barlar Sokağı" diye bir yer yok. Orasının gerçek adı "Cumhuriyet Caddesi"dir.

BALIK ÇİFTLİKLERİ: Kent içinde her yeri denize girilebilir duruma getiriyoruz. Limanı da temizleteceğiz, projeler son aşamada. Balık çiftlikleri konusunda ise, yetki bizde değil. Mesela, birkaç sene öncesine kadar Torba’nın açığındaki ikiz adaya yatlar demirlerdi. Şimdi ne gelen var, ne giden, balık çiftlikleri yat turizmini bitirdi. Sözde adalarda iskan yasak ama, hepsi baraka, insan doldu. Güzelim denize yığınla çöp, poşetler, balık yemi torbaları, eski ağlar atıyorlar.

Bodrumspor’un Fenerli kaptanı

- Ailem Girit kökenli ama, sonra Kos’a göç etmişler. 1930’lardaki büyük depremde evleri yıkılınca Bodrum’a geliyorlar, 7 kardeşimden bir kısmı Kos doğumludur. Ben 1949 Bodrum doğumluyum. Kumbahçe, eski adıyla Giritli Mahallesi’nde büyüdüm. Babam kaptandı, kendi yük teknemizle tüm Ege sahillerinde mısır, un, şeker taşırdı. Çocukluğum çok mutlu geçti, en büyük tutkum futboldu. O zamanlar ilkokul öğrencilerinin sokaklarda futbol oynaması yasaktı. Bu yüzden her cumartesi ve pazartesi müdürden dayak yerdim. Futbol tutkum lisede de devam etti, Bodrumspor’da oynamaya başladım. 8 numara giyerdim, takımın kaptanlığını da yaptım. Topu boş kullanmayı hiç sevmem, taca, kornere atmam.

Baltalarla zabıta binamıza saldırdılar

"Belediye zabıtası: Kanunlarla belediyeye verilmiş emir ve yasakları belediye sınırları içerisinde takip etmekle görevli kolluk kuvveti, belediye polisi." (TDK Güncel Türkçe Sözlük)

- Zabıtamız yeterli değil Yener Bey, toplam 65 elemanımız var. Bu kadar küçük bir ekiple günün 24 saati hizmet vermeye çalışıyoruz. Bu hükümet döneminde çıkan yasayla yeni eleman almak da yasaklandı. Eskiden geçici işçi statüsüyle yaz aylarında personel sayımızı arttırabiliyorduk. Zabıtalarımızı göreve tek kişi olarak gönderemiyoruz, en az 3 kişi gidiyorlar. Çünkü burası artık bizim gençliğimizdeki Bodrum değil, işletmecilerin yapıları çok değişik. Aslında 4 göndermem lazım, çünkü bazı işletmecilerle meseleleri konuşarak halletmek mümkün olmuyor. Zabıtaya karşı hemen kaba kuvvete başvuruyorlar, dayak atıyorlar, hatta bıçaklıyorlar. Baltayla zabıta binamıza saldırıldı, arkadaşlar pencerelerden atlayarak canlarını zor kurtardı. Binada ne kadar doğrama, halı, cam, çerçeve varsa baltalarla parçalayıp gittiler. Hukuka gittik de ne oldu, hiçbir şey olmadı. Polisten yardım isteniyor ama, anında gelemezse yediğiniz dayakla kalıyorsunuz. Polisin de personel sıkıntısı var, onlar da haklı. Bu nedenle, özel güvenlik birimlerinden hizmet karşılığı eleman almaya karar verdik.
Yazarın Tüm Yazıları