Dünyanın en pahalı otoparkı Ankara’da mı yapılacak?

23 Ocak 2007 tarihli 06 EKO’da "Yanıtları gelince duyuracağız" diye bitirdiğimiz yazıda, CHP Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in "Meclis lojmanlarının Oferleri kimler?" diye bir soru önergesi verdiğini duyurmuştuk. Ateş, bu önergede, lojman arazisinin iki parçasının, iki ayrı tarihte, birbirinden çok uzak rakamlara satışını soruyordu.

Lojmanların, inşaat alanı 96 bin 500 metrekare, (arsa payı 37 bin 712) olan kısmı, Emek İnşaat’ın açtığı ihalede 2.8 milyon dolara Merkez İnşaat’a satılmıştı.

Buna karşılık, 288 bin metrekarelik inşaat alanı için açılan ihaleyi, devlete 203 milyon doları taahhüt eden Mesa-Aktürk-Emlak Pazarlama kazanmıştı.

Ateş, "TOKİ’nin ihalesi ışığında 70 milyon dolar etmesi gereken araziyi, bakanlığınız hangi değer tesbiti ile 2.8 milyon dolar gibi çok ucuz bir meblağa satmıştır, açıklar mısınız?" diye sormuştu.

YENİ SORU İŞARETLERİ: Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’dan gelen yanıt, ikna edici olmak şöyle dursun, yeni soru işaretleri doğuracak nitelikte.

Unakıtan, 2.8 milyon dolarlık ihale bedelinin,, Türkiye Ticaret Merkezi’nin ihtiyacı olan 54 bin metrekarelik otopark projesinin yapılına ek olarak teklif edildiğini belirtiyor. Ve şu açıklamayı yapıyor:

"54 bin metrekarelik otopark projesinin getireceği maliyetin, satışın yapıldığı tüzel kişilik tarafından üstlenilmesi ve işlevin satışa konu alanda yapılması ve kompleksin tamamının kullanımına sunulmasının ilgili tüzel kişilik tarafından kabul edilmesi karşısında, otopark maliyetinin taşınmaz satış bedeline olan etkisi dikkate alınarak değerlendirilmelidir.

TOKİ tarafından geriye kalan 288 bin metrekarelik alanın ihalesi sonucu elde edeceği 203 milyon dolarlık gelir beklentisi ile mukayese edildiğinde, satışa konu alana tekabül eden tutar ile eşdeğer bir satış bedeli olduğu anlaşılmaktadır"

Yukardaki bölümü, doğru anlayabilmek için defalarca okudum.

Arazinin satış fiyatı olan 2.8 milyon dolar ile henüz ortada olmayan 54 bin metrekarelik otoparkın toplam bedelinin, 203 milyon dolara "eşdeğer bir satış bedeli" olduğundan başka bir anlam çıkaramadım.

Bu hesaba göre, Merkez İnşaat’ın yapacağı 54 bin metrekarelik otopark 200 milyon dolara mı malolacak?

Dünyanın en astronomik otoparkı Türkiye’ye, Ankara’ya, Meclis Lojmanları’na mı yapılacak?

Anlayan var mı?

TOKİ, Çinici’nin "Vandal" sözüne dava açıyor

Meclİs lojmanları" olayının geldiği noktayı, Pandora’nın kutusuna da benzetmek mümkün, Rusların Matruşka bebeklerine de.

Ankara’nın duayen emlakçısı Salim Taşçı’nın hesabıyla, "Bugün satılsa 270 milyon dolardan aşağı etmeyecek" bu alan, şimdi de "Vandalizm" davasına sahne olacak.

Bu sütunu izleyenler hatırlayacaktır: Yıkımı tamamlanan 400 tripleks villanın mimarı Behruz Çinici, açtığı davayı kazanarak "ihtiyati tedbir" kararı almıştı. Bu karar üzerine geçen hafta yapılan bilirkişi tesbiti sırasında Çinici’nin kullandığı "Rant peşindeki vandallar" ifadesi, TOKİ yönetimini kızdırdı.

TOKİ yetkilileri, "kültür ve sanat varlıklarını yok eden" kişiler için kullanılan bu sözcük için Çinici’ye hakaret davası açmaya hazırlanıyor.

Davayı tetikleyen iki temel unsur var: Birinci, Vandalizm’in bir tür kişilik bozukluğu olması. Bu tanımı nedeniyle de hakaret unsuru içerdiğinin düşünülmesi.

TOKİ’nin davadaki ikinci argümanı ise Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 2 Mart 2007 tarihli kararı olacak.

Çünkü bu karara göre, Çinici’nin savunduğunun aksine, yıkılan Meclis lojmanları, "kültür varlığı" özelliği taşımıyor.
Anlaşılan o ki, Ankara’nın "akıllı kenti" Meclis’e verilen soru önergeleri, mahkeme kararları, ihtiyati tedbir, vandalizm tartışması temelinde yükselecek.

Babacan’ın geç kalmış nezaketi

HÜKÜMETİN, siyaset etkiden uzak tutmakla övündüğü iki kamu bankasının performans rakamlarını, bir süredir siyasi konumu olan Devlet Bakanı Ali Babacan açıklıyor.

Babacan, iki hafta önce Ziraat Bankası’nın kar rakamlarını bir basın toplantısıyla açıklarken, Banka Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. İlhan Uludağ’ın açıklama yapmasına izin vermemiş, söz verdiği Genel Müdür Can Akın Çağlar’a ise saatini göstererek, "30 saniyen var" demiş, bu sözü, lafın gelişi söylemediğini de "30 saniyen bitti" diyerek kanıtlamıştı.

Babacan, geçen hafta da Halkbank’ın Söğütözü’ndeki genel müdürlük binasında basın toplantısı düzenledi.

Bir önceki toplantıyı izleyen gazetecilerin hepsi, Babacan’ın ikinci kamu bankası Halkbank yöneticilerine nasıl davranacağını merak ediyordu.

Babacan, Halkbank’ın batık kredileri nasıl tahsil ettiğini anlatırken, hayli nazik ve övücü ifadeler kullandı.

Dahası, borcunu ödememekte direnen işadamları için, sağını ve solunu işaret ederek, "Gelecekler Hasan Bey’in, Hüseyin Bey’in kapısını çalacaklar" dedi.

Bakan Bey’in dikkat çeken nezaketi, bizlere "Peki İlhan Hanım ile Can Bey’in kusuru neydi?" sorusunu sordurdu.

ATO Başkanı Aygün neden şaşkın

Geçen hafta Hürriyet’in manşetten duyurduğu "sahte vize şebekesi" haberine göre, gözaltına alınan kişiler arasında Ankara Ticaret Odası’ndan (ATO) iki, TOBB’dan da bir memur da yer alıyordu.

İddiaya göre, memurlar yurtdışına çıkmak isteyen "genç" şirketlere, sahte evrak kullanarak, Oda ve borsanın yıllardır üyesi olan, bilinen ve saygın işadamlarıymış "süsü" veriyordu.

Aygün’ü aradığımızda, bu durumdan kendisinin iki yıl önce haberdar olduğunu, suç duyurusunda bulunduğunu, ancak beraat kararı çıktığını söyledi.

"Ben üzerime düşeni yaptım" diyen Aygün, "İki yıl sonra, aynı suçlamayla gözaltına alındılarsa, o zaman nasıl beraat etmişlerdi peki?" sorusuna yanıt bulamıyor.
Yazarın Tüm Yazıları