Destursuz bağa girdik

Erkek milleti olarak kürtajı cengâverce tartışmamız, şüphesiz ki takdire şayan.

Haberin Devamı

Şüphesiz ki hepimizin kendimizce haklı nedenlerimiz var.
Kimimiz iktidarımıza zeval gelmesin diye uğraşıyoruz, gündem değiştirme derdindeyiz...
Kimimiz milleti aydınlatmak gibi ulvi amaçların peşinde nefes tüketiyoruz.
Fırsat bu fırsat kadın milletine ayar vermek gibi niyetleri olanlarımız da yok değil.
Tabii karambolde karşı tarafa bir tane çakmak isteyenler de.
Ama niyetimiz ve tarafımız ne olursa olsun, gözden kaçırdığımız bir gerçekçik var.
O da bu tartışmada kadınların sesinin pek çıkmadığı. Çıksa da bizim davudi nidalarımız arasında kaynayıp gittiği. Sokağa çıkıp bizi uyarmak isteyen kadınların payına da pataklanmak düştüğü.
Şaşılacak bir şey olmadığı doğru. Ne de olsa Allah bize ses vermiş, güç vermiş, kuvvet vermiş.
Konu ne olursa olsun kadınların sesini bastırmak, Adem’den beri vazgeçemediğimiz adetimiz.
Ama bu konu başka konulara benzemiyor.
Bu konu hassas... Bu konu ikircikli... Bu konu direkt kadın bedeniyle ilgili.
Hem de kadın bedeninin en derin, en dokunulmaz, en mahrem yerleriyle.
Malum, kadının eline dokunmadan önce bile rızasını almak gerekir. Öyle hemen dalmak olmaz.
Dalarsak o kadar ayıp olur ki, hiçbir bahane bizi bostana dalmış durumuna düşmekten kurtarmaz.
Konu kadın bedeniyle ilgili olduğundan bize seksi görünüyor olabilir, tamam. Dünyada gündem değiştirmek isteyen her iktidarın can simidi olmuş da olabilir.
Ama yine de destursuz hareket etmemekte, haddimizi bilmekte sonsuz faydalar var.
Ne de olsa biz genellikle muhafazakâr takılan, örfüne saygılı geçinen bir ırkın ahvadıyız.
Haliyle, bedenlerini masaya yatırmadan önce kadınların iznini alsak hiç fena olmayacak.
Hatta azıcık susup konuyu önce onların tartışmasını beklesek süper olur.
Ne de olsa bağ onların bağı. Tabii maksadımız üzüm yemek değilse, orası ayrı.

Haberin Devamı

New York dolaylarından sergi

İstanbul Fotoğraf Müzesi’nde 8 Haziran’a kadar New York’lu sanatçıların fotoğrafları sergileniyor. Sergi milli ya da dini kimlikleri aşan “şehir vatandaşlığı” üstüne.
Sanatçılar da zaten farklı etnik kimliklerden. Çok insani fotoğraflar çekmişler. Şehirlerine sevgiyle biraz da korkuyla bakan fotoğraflar. “New Yorker Sergisi”nde öyle parçalar var ki, onları herhalde en iyi İstanbul’u bilenler anlar.

Yazarın Tüm Yazıları