Deniz kültürün var diye deniz uygarlığı olamazsın

Rakı - balık, 3 tarafı denizle çevrili cennet ülke, Piri Reis Haritası, Barbaros Hayreddin, bir Türk gölü olarak Akdeniz...

En hafifinden, en ağırına, denizciliğimizle ilgili algılamamızın temellerini oluşturanlar, işte bunlar. Unuttuklarım tabii ki olabilir, ama işin özü budur.

Bugün, bu konu neden mi?

Şundan, Yelkenciler Lokali tartışma grubunda geçen haftalar içinde yapılan yazışmalar, her konuda olduğu gibi bu konuda da Türkiye’yi ve Türkler’i algılama konusundaki uçurumlarımızı ortaya koydu.

Kimilerine göre, denizcilikte kendimizi hiç de hafife almamalıydık, bazılarına göre ise Türkler’in denizcilikle pek ilgisi yoktu.

Bu savların hangi doğru?

*

Ben, dünyada farklı uygarlıklar olduğuna hiç inanmadım. Uygarlık tektir; ölçüleri de bellidir. Kültürler katkıları oranında uygarlığın sahibidir, uygarlığı geliştirir. O nedenle, çatışmaların uygarlıklar arasında değil, tek uygarlığı oluşturan farklı kültürler arasında çıktığını düşünürüm.

Türkiye’nin denizle ilişkisine baktığımda şunu görüyorum: Çoğumuzun bir deniz kültürü var, ama Türkiye küresel deniz uygarlığının henüz önemli bir parçası değil.

Deniz uygarlığı ancak zaman içinde oluşur. Denizaşırı imparatorluklar kuranların sonuncusu İngiltere’ydi. İngiltere deniz uygarlığının önemli parçalarından biridir. Binlerce yıl önce denizaşırı kentler kuran Yunanistan da öyle.

Biz ise deniz kenarındaki evin bahçesinde dikili yaşlı ağaçları deniz görmek için kesebilen, denize bakarak yemek yiyen, deniz gören ev isteyen ama denizle ilgisi gerçekten çok sınırlı bir ülkeyiz. Geçenlerde bir dostum, Caddebostan sahilinde, denize izinsiz yaklaşan bir küçük çocuğun babasından nasıl şamar yediğini anlattı güzel güzel.

Yani bir deniz kültürümüz var; orası doğru, ama ötesi yok.

Ötesi yok çünkü öncesi pek yok.

Osmanlı İmparatorluğu çok büyüktü ama Boğaz geçişlerini saymazsanız, örneğin Mekke’den Saraybosna’ya kadar yürüyerek gidilebilirdi. Bir sürelik Akdeniz egemenliğinin temelinde, yükselen Venedik ve Ceneviz’e karşı Osmanlı ülkesinin ticaret yollarını güvence altına almak yatıyordu; yoksa hiçbir padişahın denizaşırı hevesi olmadı. Olduysa da bilmiyoruz.

Fatih Sultan Mehmet’in Kaptan-ı Derya Gedik Ahmet Paşa’ya 1480’de Sicilya’nın Otranto Kenti’ne düzenlettiği denizaşırı sefer ilk başta başarılıydı ama 13 ay sonra hezimetle sonuçlandı. Osmanlı’nın ilk ve son çıkartması başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Oradaki Osmanlı askerlerinin unutulduğu, yerel halkın parçası oldukları söylenir...

*

Büyük bir çıkartma yapamayan, büyük ölçekli denizaşırı ticaret yapan, denizaşırı imparatorluklar kuramayan ülkelerin deniz uygarlığının önemli parçası olması emek ve zaman ister. Ülke yönetimlerinin bu konuda ciddi çaba harcaması gerekir.

Başarının en önemli anahtarı da o ülkede yaşayanların denize çıkmayı, denizle yaşamayı sevmesidir.

Şöyle bir etrafınıza bakın: Kaç kişinin denizle ilişkisi bakmanın ötesine geçiyor, kaçı görüyor, kaçı denizde yaşamayı özlüyor.

Yani bana sorarsanız, 3 tarafı denizle çevrili vatan edebiyatını çok çok aşan deniz milinin Türkiye gemisinin altından bir hayli zaman geçmesi gerekiyor.

Ha gayret.

Volvo Okyanus Yarışı’nda geri sayım başladı

Volvo Ocean Race, yani Okyanus Yarışı, yelkenciliğin ve yelkenli tekne teknolojisinin sınırlarını zorlayan en önemli spor etkinliklerinden biri. Taktik ve takım ruhu kadar, bireysel kararlılığın, direncin, gücün ve iddianın doruk noktası olan bu hızlı dünya turu yeni teknelerle bu yıl yeniden yapılacak. Birer birer denize indirilen yeni teknelerin, bir öncekilere kıyasla daha hızlı, daha hafif ve daha sağlam olmaları bekleniyor.

Salma Hayek, spor giyim şirketi Puma’nın teknesini Amerika’nın Boston Limanı’nda tanıttı. Ericsson yeni teknesini dergicilere kullandırdı. Rusya’nın teknesi İngiltere’de tersaneden çıktı.

Yelken aleminin en önemli yarışlarından biri için geriye sayım sürerken, bu büyük yelken şöleninden pay kapmak isteyen ülkeler, limanlar ve markalar da son hazırlıklarını tamamlıyor.

Yelkenin tanıtım getirisi en yüksek olan spor etkinliği haline gelmesi liman şehirlerini bu hızlı teknelerin konaklaması için büyük bir mücadele içine itti. Dünya ekonomisinin yükselen ülkeleri yani Brezilya, Hindistan, Çin, Singapur ve Rusya limanları, Volvo Ocean Race’e ev sahipliği yapacak. Diğer ülkeler ise Amerika Birleşik Devletleri, İspanya, İngiltere ve İsveç...

İlginç bir harita. Okyanus’a kıyısı olan eski, yeni ve heveskar deniz ülkeleri birarada... Çin, Rusya ve Hindistan’ın varlıklarının bu ülkelerin ’okyanus donanmaları’ kurma çabaları ile aynı döneme gelmesi rastlantı değil herhalde.

İspanya’nın Alicante Limanı’nda 4 Ekim 2008 günü başlayıp, Rusya’nın St. Petersburg Limanı’nda bitecek dünya turu sırasında 39 bin deniz mili yol yapılacak. 11. kez yapılacak olan bu yarış, eğer bir önceki yarış örnek olacak ise epey olaylı geçecek.

Denizin direnilmesi olanaksız gücü karşısında 39 bin deniz mili boyunca kırılmadan gitmesi beklenen tekneler ve ekipleri zor şartlarda yarışacak. 11 kişilik mürettebatı ile 23 metrelik tekneler, rüzgarın her noktasında dünyadaki yelkenli tekne performansını zorlayacak. Bu teknelerin zaman zaman 30 mil hıza ulaşması bekleniyor.

Volvo Ocean Race teknelerinden Puma’ya ait ’Il Mostro’ yani Canavar denize indirilirken, konaklama limanı Boston Fan Pier’de Mayıs ortasında yapılan törenin merkezinde canavar kadar güzel de vardı: Hollywood yıldızı Salma Hayek. Bugüne dek futbol ve atletizm ile özdeşleşen Puma’nın ilk kez yelkene böylesine güçlü destek vermesi kuşkusuz çok önemliydi.

Il Mostro’nun tasarımcısı, Avrupa’nın en şık ve hızlı teknelerini çizen Botin Carkeek tasarım stüdyosu. O nedenle performansı konusunda kuşku yok... Puma’nın ’denizdeki uçan ayakkabı’ niye tanımladığı Il Mostro’nun neler yapabileceğini yarışta göreceğiz. Kesin olan tek şey, kazansa da kazanmasa da, Puma’nın yelken ve deniz odaklı yeni ürünlerine Il Mostro’nun güçlü bir destek vereceği.

Akdeniz’de, satın aldıkları bir önceki yarışın galibi ABN Amro 1 teknesi ile sürekli yarışarak ekibini oluşturan yeni Ericsson da çok iddialı. Sabah 6.45’de spor yaparak güne başlayan ekip, hergün denize çıkıyor, tekneyi, huyunu ve kaprislerini öğreniyor.

4 Ekim 2008’de başlayacak devr-i alim zor geçecek; umarım denize çıkan herkes sağ salim döner ama bunun böyle olmayacağını da bilmek gerek. Son yarışın bitimine birkaç gün kala Atlas Okyanusu’nda denize düşen bir yelkenci ölmüştü.

Ne olursa olsun, dünya bu Volvo Ocean Race’i de nefesini tutarak izleyecek.

Dünya ölçeğindeki diğer yarışlar

Volvo Ocean Race, Amerika Kupası kadar önemli bir marka. Amerika Kupası teknelerin birbirleriyle bir parkurda yarışması... O nedenle daha çok taktik ağırlıklı. Volvo Ocean Race insanın direncini sınaması, insanı Okyanus’a karşı konumlandırması nedeniyle en önemli spor etkinliklerinden biri. Tekneler, hızlı oldukları kadar, okyanus şartlarında kırılmadan yarışmaları için çok güçlü.

Benzer bir başka tekne kategorisi ise 19 metrelik Açık 60’lar. Bunlar ayrı bir yarış sınıfı oluşturuyor. Avrupa’da 2009 yılında bir Açık 60 yarışı düzenleneceğini açıklayan sınıf örgütü IMOCA, sponsor arayışında.

Türkiye’yi veya İstanbul’u dünya yelkenciliğinin, hiç olmazsa birkaç ay merkezi yapmayı düşüneceklere duyurulur. Bu fırsat kaçmaz.
Yazarın Tüm Yazıları