Buluşma

Ankara’dan dönüyorum geçen gün. Çok uzun kalınca su özlemim tutan şehirden! Arjantin Caddesi’ni çok sevdiğim, üç adımda her şeyini kısa yoldan halledebildiğin şehirden. Üstelik bu şehirde fena halde aşık olmuştum, anılarla dolu, mutlu olduğum şehirden dönüyorum.

Çok değil bir tek önemli işim vardı o gün. Sabah uçağınla gidip, akşam dönüyorum. Havaalanında bir sergi ilişiyor gözüme. Çeşitli anlarında Atatürk resimleri. Boy boy, an an Ata ile göz göze geliyoruz.

* * *

Ben hep gözlerine bakarım onun. Gözlerinin taa içine içine bakarım. Anlamı bir başka olan bu adamın karşısında gözlerim hep dolar başlarım ağlamaya. Değişmez refleksimdir benim. İlkokulda içli şiirleri hep bana okuturlardı. Dayanamaz hep ağlardım çünkü. O döneme ait siyah önlüklü Bahar resimleri genelde hep şiir okurken, bir elim havada, bağırarak içten hıçkırıklı kaşlarım yerlerde ve ağlıyorum.

Resim aynen budur.

Niye? Çünkü o şiirlerde Kurtuluş Savaşı var, Çanakkale var, Atatürk var. Ağlayan ve mücadele eden bir ulus var. Geçen günün akşamında Ankara’da Ata resimlerine bakarken yine aynı şey oldu. Bizde ailede vardır bu huy. Babam anlatır savaşları, önce annem başlar sonra ben ve artık Lal de koronun en genç üyesi olarak aramıza katıldı. Hep beraber hem dinleriz hem ağlarız, hem de anarız yüreğimizde sakladığımız Atatürk’ü.

* * *

Bir fotoğraf vardı. İnönü ile Atatürk yan yana oturmuşlar. Zaman yazı işaret eder gibi. Sanki Savanora’dalar. Nasıl temiz ve nasıl şıklar. İnönü hafiften eğilmiş Ata’nın kulağına bir şeyler mırıldıyor. Köstekli saatlerinin küçük pırıltısı bir yana, o resimdeki gerçek pırıltı ikisinin de gözlerinden fışkırıyor.

Acaba ne söylüyordu kulağına diye düşündüm. Çok bilmek isterdim. Peri olup zaman aşımına uğramadan, bir gezici toz serpseydim üzerime ve hop! Yanlarındaki diğer boş koltuğa ilişiverseydim. Paylaşmanın anıdır şimdi, ‘Bakın neler oluyor benim anlarımda durun bir nefes bana kulak verin’ derdim.

Bu hayal gerçek olsa ben ne anlatırdım acaba Ata’ya?

* * *

İçim çok dolmuş meğer. Düşününce gerçekten, konular birbirini ezerek saçılmaya başladılar ortalığa. Emanet edilen değerler karşısında hem kızgınlık, hem suçluluk, hem keşkeler sıralandı.

Arzular kucaklar dolusu önüne serildi. Baktım ki ben bir dostla konuşmayı epeyce özlemişim. Yayılmış anlar bir taraflara, ben gönlümü kimselere açmamışım, dertlenmişim. Ülkemin saydam yüzünü örtenlere haylice öfkelenmişim. Resimler aracılığı ve hayal gücümün sevdiğim sınırsızlıkları sayesinde Atamla başbaşa dertleşmek pek hoşuma gitti doğrusu.

* * *

Eğik bir duvarın kenarına oturmuş, gözleri bulutlarda bir resmini aldım. Üzerinde şimdinin pek modası tüvit kumaştan golf pantolonlu bir takımı var. Beyaz mendili ve köstekli saatinin zinciri görünüyor aradan. Gözleri yine uzaklarda ama bir o kadar da yakında.

Eve döndüğümde aynı gece. Aile ne getirdin bakalım bize edası ile elimdeki paketi açınca, çok sevindiler. Hepsinin gözlerinde gördüğüm buydu.

Annem hemen tozunu alıp çalışma masamın kenarına resmi özenle yerleştirdi. Bir an sustuk. Anladım ki onlar da benim gibi onunla konuşuyorlar içten gizden. Sessizce çekildim yanlarından, kimse bozmasın hayallerini, kimselerin hırsı sızmasın bu buluşmaya diye, küçük perilerimden yolladım hem bizimkilerin hem Atamın üzerine...

Buluşmalara...
Yazarın Tüm Yazıları