Bölündük ey halkım unutma bizi!

Referandumda Türkiye kaça bölündü?

Haberin Devamı

Valla Türkiye’yi bilmiyorum ama hem yakın çevremde hem de ailemde ‘evet’ diyenler olduğu gibi ‘hayır’ ve ‘boykot’ diyenler de oldu.

Ama ne ailem ne de yakın çevrem bölündü.

Doğrudur, epey hararetli tartışmalar yaşandı.

Kimi zaman suçlamalar havada uçuştu.

Ama sonuçta herkes kendi bireysel tercihini yaptı.

Referandum ertesi toplanan aile meclisi, televizyon başında şaşkınlık içinde “Türkiye’nin kaça bölündüğünü” anlamaya çalıştı.

* * *

Seçim sonuçları alındığında yayımlanan ilk haritaya göre Türkiye ikiye bölünmüştü.

Bir yanda ‘hayır’ diyen kırmızı sahil şeridi, diğer yanda ‘evet’ diyen mavi şehirler.

Ertesi gün referanduma katılım oranı netleşince, ikiye bölünmüş Türkiye haritasına bir de sarı boyalı ‘boykotçu’ şehirler eklendi.
Sonra başladı aile meclisinde bir tartışma...

* * *

- “Türkiye resmen ‘Beyaz Türkler’, ‘Muhafazakârlar’ ve ‘Ayrılıkçı Kürtler’ arasında üçe bölünmüş durumda.”

- “Olacak şey değil!”

- “Yoo tam tersi, olacağı buydu demek gerekiyor...”

* * *

Baktım referandum boyunca süren karşılıklı suçlamalar yeniden başlayacak, “En azından Türkiye’nin üçe bölündüğü konusunda uzlaşmışsınız” dedim.

Bölündük ey halkım unutma bizi


“Ne yani sen şimdi üçe bölünmüş referandum haritasını da mı ciddiye almıyorsun?” tepkisiyle karşılaştım.

“Olur mu, tam tersi, biz aile içinde ne kadar bölünmüş durumdaysak Türkiye de o kadar bölünmüş durumda.”

Bir an bir sessizlik oldu...

Türkiye haritasının üçe bölündüğünü tartışan hiç kimse aile haritasının üçe bölündüğünü kabul etmek istemedi.

Onca tartışma ve suçlama, köpüklü kahve eşliğinde bir anda unutuldu.

* * *

Elbette hepimizin farklı siyasi tercihleri var.

Zaten demokrasi bu yüzden önemli, farklılıkları farklı kalarak bir arada yaşatabiliyorsanız o ailede, mahallede ve ülkede demokrasi olur.

Ne yani referandumda üç yerine beş tercih olsaydı bu kez Türkiye beşe mi bölünmüş olacaktı?

Ayrıca Türkiye’yi il il üçe bölerken o illerin kendi içinde ilçe, kasaba ve köy olarak yaşadığı bölünmeyi ne yapacağız.

Mesela Artvin ‘evetçi’ bir il olarak maviye boyanmış.

Ama Arhavi’de ‘evet’ diyenlerin oranı yüzde 49,9.

Şimdi Artvin’i maviye boyarken en önemli ilçesi Arhavi’nin kendi içinde yaşadığı bölünmeyi yok mu sayacağız?

Mavi şehirlerin içindeki kırmızıyı, kırmızının içindeki sarıyı unutup Hüsamettin Cindoruk gibi referandum haritasına, “Tıpkı Sevr haritası gibi” mi diyeceğiz?

İstanbul’u evet hanesine yazarken Beşiktaş-Kadıköy ve Bakırköy’ün yüzde 80’e varan ‘hayır’ını çöpe mi atacağız?

* * *

Elbette Türkiye’de toplumsal ve siyasal fay hatları var ve zaman zaman etnik kimlik, din, dil ve yaşam tarzı endişesi üzerinden kırılmalar yaşanıyor.

Bırakın il ve ilçeleri, aileler içinde bile çok farklı siyasi tercihler var.

Ablam ‘evet’ oyu verdi, eniştem ‘hayır’, yeğenim ‘boykot’.

Ne oldu şimdi, aile haritası üç renkte oy verildiği için üçe mi bölünmüş oldu?

Sorun ne renklerde ne de Sevr haritasına benzetilen referandum sonuçlarında.

Sorun her şeye çok kategorik ve yüzeysel bakışımızda.

Bölünen Türkiye değil, yüzeysel korkularımız.

Baksanıza, Cindoruk gibi çok deneyimli bir siyasetçi bile yüzeysel referandum haritasından ‘Sevr korkusu’ çıkarabiliyor.

Pes doğrusu!

“Bölündük ey halkım unutma bizi...”

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları