Asla pes etme

Forma giydiği takımlar Stuttgart, Arminia Bielefeld ve Eintracht Frankfurt. Eintracht Frankfurt’ta 32 maç oynadı, 5 gol attı.

Ve kafaları kurcalayan bir soru... Fink nasıl bir futbolcu?

Bunun en kısa yanıtını Fink’i izleyen ve tanıyan Alman otoritelerden aldım...

Bundesliga’nın vasat takımları için ideal bir ön libero.

Ve şu satırlarla tamamladılar yorumlarını...

Şimdiye dek büyük hedefleri olan bir takımda oynamadı.

İşte burada kafalar karışıyor. Yorumcular onu her ne kadar disiplinli, ciddi ve savaşçı bir futbolcu gibi tanımlasalar da... Şampiyonluk kovalayacak Beşiktaş’ta göstereceği performans konusunda sessiz kalıyorlar.

Fink, en büyük heyecanı 2001 yılında Stuttgart genç takımında yaşadı. Takımı, Almanya Gençler Federasyon Kupası’nı kazandı.

Fink’in hayat felsefesi üç kelimeden oluşuyor.

Asla pes etme.

Sahada da bu felsefenin etkisi ile oynar Fink. Bir topun peşine takıldı mı, alana kadar kovalar. İkili mücadelede rakipten korkmak ve kaçmak gibi bir huyu yoktur.

Alman yorumcular böyle anlatıyorlar Fink’i. Fink kendini nasıl tanımlıyor, biraz sonraki satırlarda da bunu anlatacağım.�

***

Beşiktaş taraftarı nasıl bir Fink seyredecek bu sezon?

¡ Topa çok sert, rakibe her zaman centilmen.

¡ Lider ruhlu.

¡ Arkadaşlarını motive eden.

¡ Basit ve tek pas oynamayı seven.

¡ Boş alan buldu mu, rakip kaleye hücuma koşan.

¡ Zaman zaman gol asistlerinde imzası olan.

¡ Takım oyununa saygı gösteren.

¡ Her şeyden önce kaybetmeyi hiç sevmeyen...

Böyle bir Fink izleyecek Beşiktaş seyircisi...�

Davranışları ile konuşmalarından bazı şeyler sezinledim... Özgüveni bir hayli yüksek. Beşiktaş’ta başarı sağlayacağına inanıyor. Hatta, şüphe bile duymuyor. Laf arasına da iyi oyuncu olduğunu sıkıştırıyor Fink... Yine de son noktayı temkinli koyuyor...

Bunu kanıtlamam gerek. İyi oyuncu olduğumu göstermeliyim!

Fink’i menajer Ahmet Bulut önerdi Beşiktaş’a. Mustafa Denizli de izleyip, onay verdi. Beşiktaş’a Cisse’den daha yararlı olacağına da inanıyor. Bunu açıkça söylüyor Mustafa Hoca...  Cisse’ye oranla çok daha istikrarlı ve coşkulu bir oyun karakteri var.

***

Dahası var. Bir süre önce Eintracht Frankfurt’un yıldız kalecisi Markus Pröll ve defans oyuncusu Patrick Ochs’u da yanına alarak ‘sahipsiz hayvanlara da fair-play’ pankartı ile Römerberg Meydanı’nda iki saatlik eylem yaptı.

İstanbul’daki günlerini Fee isimli bayan arkadaşı ile geçirecek. Özellikle kaybettiği maçlardan sonra ona gereksinim duyduğunu söylüyor.

Söyleşi sonrası vedalaşırken unuttuğu bir şeyi hatırladı. Ve arkamdan seslendi...

Eintracht Frankfurt’un en iyi oyuncusuydum!

İstediği için ben de yazıyorum...

MESSİ VE İTALYAN YEMEKLERİ

· Çocukken tuttuğu takım: Stuttgart.

· En çok oynamak istediği takım: Arsenal.

· Futbolun en sevdiği yönü: Taraftar.

· Futbolun en sevmediği yönü: Yalan haber.

· En büyük sporcu: Muhammed Ali.

· Çocukluk kahramanı: Jürgen Klinsmann.

· Favori film: Yüzüklerin Efendisi.

· En sevdiği yemek: İtalyan yemekleri.                                     

· Favori içki: Vişne-Muz kokteyli.

· Favori aktör: Denzel Washington

· Unutamadığı anı: Y.Zelanda-Avustralya seyahati.

· En kötü anı: Genç takımdan bir arkadaşının ölümü.

· Kendine en yakın gördüğü kişi: Lance Armstrong.

· Futbolcu olmasaydı: Kesinlikle ticaretle uğraşırdı.

· Futbolla nasıl tanıştı: 4 yaşındayken annesi maça götürdü.

· En sevdiği numara: 6

· Önem verdği kişiler: Kız arkadaşı. Ailesi ve köpekler.

· Bu sezon en beğendiği futbolcu: Messi.

· En beğendiği takım: Barcelona

Yarın: BiLiCA