Ankara’da üretilecek Çin malına, Sincan’dan ara malı...

Ekonomide "Dünya tersine mi dönüyor?" dedirten gelişmeyi geçen hafta duyurduk:

Çin, dört kentimizde (İstanbul, Ankara, İzmir, Mersin) yatırım üssü kurmayı planlıyor.

Haberin çıktığı gün, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen ile (şu anda Çin’de) Meclis kulisinde kısa bir sohbet imkanı bulduk.

Bakan Tüzmen’e "Yerli üreticilerin Çin malı konusundaki fikirleri belli. Bu karara destek vererek, ’içeride’ kaygı uyandırmış olmuyor musunuz?" sorusunu yönelttik.

Tüzmen yüzünde ciddi bir ifadeyle, "Yapılacak üretimde ara malını bizden, Türk sanayicisinden almalarını arzu ediyoruz. Aramalı ithal edilirse kıymeti olmaz. Onun için çalışma yapıyoruz" dedi.

Bu, ekonomi için önemli bir yanıttı.

Henüz olgunlaşmadığı için ayrıntı vermedi. Anladığımız kadarıyla, ara malı üretecek işletmelere Ar-Ge desteği, vergisel teşviklerin yer aldığı bir mini paket planlanıyor.

Zaten Maliye Bakanı Kemal Unakakıtan da daha önce Dahilde İşleme Rejimi’ni yeniden ele alacaklarını vergisel teşviklerle, yerli ara malı kullanımının avantajlı hale getirileceğini söylemişti.

Yani Ankara’da üretilecek Çin malına, Sincan Organize Sanayi Bölgesi’ndeki bir küçük işletmeden ara malı...

Çok mu uzak?

Şu çağda hiç değil.

Yeter ki, söyleyende de dinleyende de bağımlılık yaratan, faiz dışı fazla, bütçe disiplini ezberlerine farklı bir gözle bakılsın.

Sezer’in vetosu Şimşek’te ukde olmuş

DEVLET Bakanı Şimşek, 2006 Nisan’ında Merkez Bankası Başkanlığı’na atanıyordu. Kararnamesi hazırlanıp Köşk’e gönderilmişti.

Ancak önceki Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, bu atamayı uygun bulmadı.

(Sezer’
in muhtemeldir ki, Şimşek’i kamu deneyimi olmadığı için veto edişi, ona yüzlerce kamu görevlisine emir verebileceği Hazine Bakanlığı kapısını açtı. Hayat!)

Şimşek, bu vetonun "içine ukde olduğunu" kişisel web sitesi www.mehmetsimsek.gen.tr de anlatıyor. Dahası, "yaşama ritüelleriyle bağdaştırmakta zorlandığını"nı söylüyor...

Hayat öyküsü, üçüncü tekil şahıs sıfatı kullanılarak "o" diye anlatılan Şimşek’in veto ukdesi şöyle aktarılıyor:

"İdealist duygularla ve ülkeye hizmet arzusuyla harekete geçen bir kişi Merkez Bankası Başkanlığı’na önerilmiş, kararnamesi hazırlanmış ama bu girişim, Sayın Cumhurbaşkanının vetosuna takılmıştı. Merkez Bankası’na önce Başkan Yardımcısı olarak sonra da Başkan sıfatıyla atanması ve bu atamanın yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanı’nca veto edilmesini yetişme ve yaşama ritüelleriyle bağdaştırmakta zorlanıyor ve buna anlam vermekte zorlanıyordu. İçinde bir ukte ile tekrar işinin başına dönüyordu. Kadere ve ihlasa inanıyordu; çünkü idealizmi ve samimiyeti doğrultusunda günün birinde ülkesine ve milletine hizmet edebileceği bir imkanın yaratılacağından emindi."

Köşk’te değişen kaderin ilk buluşması

Yeni hükümet güven oylaması aldığında, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, ABD’deydi.

Yılmaz, Amerikan Merkez Bankası FED’in, Cansas City toplantısından döner dönmez Bakan Mehmet Şimşek’i Hazine’deki makamında ziyarete gitti.

Bundan birbuçuk yıl önce, Köşk’ten iade olmasaydı şimdi bakanı değil başkanı olacak Şimşek’e...

Kansas City FED’in 30 yıldır Ağustos’un son haftasında düzenlediği geleneksel Jackson Hole toplantısına katılan Yılmaz, önce Bakan Şimşek ile toplantı izlenimlerini paylaştı.

FED Başkanı Ben Bernanke’nin konut finansmanı sorunuyla ilgili konuşmasını aktardı.

Ama Yılmaz bu ziyarette asıl, tam bir yıldır "bir numaralı" sorunları olan atama konusunu gündeme getirdi. Biri başkan yardımcılığı, diğeri Para Politikası Kurulu (PPK) üyeliği olmak üzere iki kritik pozisyonun bir yılı aşkın süredir boş olduğunu, bu pozisyonlara uzun süredir atama yapılmadığını ya da yapılamadığı PPK’nın bir yıldır, yasal sayısı olan 7 yerine, "kritik eşik" olan beş kişiyle toplandığını aktardı.

Bugün 11 Eylül. PPK’nın faiz toplantısı 13 Şubat Perşembe günü.

Bakan Şimşek’in verdiği yanıtı bilemiyoruz.

Ama bu sorunun, belirlenecek isimler, atama, onay süreçleri ve sürati yeni ekonomi yönetiminin işleyişi konusunda önemli ipucu verecek.

Cepte vergi indirimini sorunca "Bana müsaade" dedi

Cep telefonu görüşmeleri faturasından alınan Özel İletişim Vergisi (ÖİV) dünyada sadece bizde var.

Hükümet kurulmadan üç gün önce "geçici" Ulaştırma Bakanı İsmet Yılmaz 8. Telekomünikasyon Arenasının açılışında şöyle demişti:

"Bu dönemde yapılacak bir husus, Sayın Başbakanımızın dile getirdiği, iletişim üzerindeki ağır vergilerin kaldırılması, hafifletilmesi olacaktır. Bildiğiniz gibi, bu vergiler geçici olarak konulmuş, ancak kalıcı hale gelmiştir. Bu dönemde bu geçicilik vasfına riayet edilecektir."


Güvenoylamasının yapıldığı gün Meclis’te iktidar kulisindeydik.

Oylama bitti, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ı görünce yanına giderek bu indirimi sorduk.

Genel Kurul salonundan neşeli bir yüz ifadesiyle çıkan Bakan Bey’in neşesi bu soruyla biraz kaçtı. Önce yanıt vermek istemedi. "Hatta indirimin önce yüzde 5 olmak üzere kademeli yapılacağı söylendi. Yeniden Ulaştırma Bakanı olan Yıldırım da pek çok kez bu verginin indirilmesi gerektiğini söylemişti. Hazırlık yapıyor musunuz?" sorumuza yanıt vermeden kaşlarını kaldırdı.

"Hayır" anlamına da yorulabilecek bu mimiğin ardından "Bana müsaade, ben bir gideyim" diyerek uzaklaştı.
Yazarın Tüm Yazıları