Hülya Üstekidağ Ayna
Hülya Üstekidağ Ayna
Hülya Üstekidağ AynaYazarın Tüm Yazıları

Çocuğumuz için boşanmıyoruz

Evlilik toplumsal bir kurum olmasının ötesinde, yürütülmesi en zor ilişki türlerindendir. Büyük aşkla da başlasa ilişkinin içine akrabalıkların artması, sorumlulukların artması ve yaşam biçimlerinin değişmesi (ki böyle olmak zorunda değildir asla) gibi faktörler girdiği zaman işler değişmeye başlayabilir.

Haberin Devamı

Evlilikle ilgili kurulan hayaller ve fanteziler her zaman karşılanmayabilir. Bazen sandığımızdan daha iyi gider her şey, bazen de yürütemeyeceğimiz kadar zorlaşır. Bu anlar karar vermek için ve daha da yeni yaşam biçimlerine girmek için oldukça zorlayıcıdır elbette. Yapılanlar, harcanan emekler, gidilen yollar, kurulmuş olan ekonomik ve sosyal düzen, yeni bir başlangıç kaygısı, hala bitirilememiş duygular ve daha birçok şey düşünülmek zorundadır artık.  Ve an gelir birçoğumuz için bu kaygılar ve korkular öyle büyür ki bir çıkış yolu ararız ve çocuklarımız aklımıza gelir. Onların düzeni bozulmasın, diğer ebeveyninden ayrı büyümesin, aklı erene kadar açıklamayalım, travmatize olmasın, okul başarısı düşmesin, ebeveynleri ayrı diye arkadaşları arasında utanmak zorunda kalmasın derken bir bakarsınız ki bitmiş bir ilişkiyi mutsuz, bıkkın, huzursuz şekilde yıllarca sürdürmüşsünüz.

Haberin Devamı

Peki, gerekten çocukların ihtiyacı bu mudur?

Her çocuk mutlu bir ailede, birbirine aşık ve seven ebeveynlerle, düzen, güven ve huzur içinde büyümeyi hakkeder. Bu yüzden de en önemli adım, kötü giden evliliklerin rehabilite edilebilmesidir. En uygun yol da aile ya da çift terapisi desteğidir. Akrabaların itelemesi ya da mecburiyetler doğru karar verdirmezler çünkü. Eğer evliliğinizdeki sorunları düzeltmeyi tercih etmiyorsanız ve giderek kötüleşen bir ortamı düzen bozulmasın diye sürdürmekte ısrar ediyorsanız çocuğunuz için en büyük kötülüğü yapıyorsunuz demektir. Amaç çocuğun düzeni ise evde zaten düzen kalmıyor, onun okul hayatının etkilenmemesi ise kargaşalı bir ev ortamında zaten başarısı düşüyor. Arkadaş çevresinde olumsuz hissetmesin istiyorsanız zaten devamlı kavga eden ebeveynler onun için fazlaca utanç kaynağı oluyor, yalnız hissetmesin istiyorsanız sizlerin kavgalarında kimi seçeceğini bilemediği için zaten yalnızlaşıyor en kötüsü de arada kalıyor… Şiddetli geçimsizliklerin olduğu evliliklerde çocukların yaşadıkları duygular; öfke, kaygı, üzüntü, güçsüzlük, güvensizlik, utanç, kendini suçlama, dışlanmışlık, karamsarlık ve daha sıralayabileceğimiz daha birçoğu.

Haberin Devamı

Klinik deneyimlerimde şiddetli geçimsizlik sonunda boşanan ebeveynlerin çocuklarından sıklıkla şu cümleyi işittim “Keşke daha önce boşansalardı, şimdi hepimiz daha mutlu ve huzurluyuz.” Önemli olan evliliğin sürmesi değil, evliliğin sağlıklı sürmesidir. Başarı evliliğin kaç yıl sürdüğü de değildir, mutsuz ve debdebe içinde geçmiş 30 yıl bir övünç kaynağı olmaktan çok boşa geçirilmiş 30 yıl olarak değerlendirilmelidir. Evlilik ilişkisinde bir başarı noktası aranacaksa huzurlu, güvende ve sevgi dolu bir evlilik yürütmek ve bitmesi gerektiği zamanda da öncelikli olarak çocukların ihtiyaçlarını gözeterek, barış içinde ilişkinin bitirilmesini sağlamak ve asla çatışma içinde çocukları bırakmayarak esas başarıya ulaşabilirsiniz. Maalesef ki çoğunlukla boşanma sırasında partnerler kendi öfke ve hırslarına o kadar kapılırlar ki çocukların arada ne kadar yara aldıkları göremezler. Hatta savaştaki en değerli ganimet olarak bile görürler çocukları. Bu çocuğunuza verebileceğiniz en büyük zararlardandır.

Haberin Devamı

Evliliklerimizi kendi tercihlerimizle kuruyoruz, kendi tercihlerimizle çocuk sahibi oluyoruz, evliliğimizin nasıl devam edeceğini de biz yetişkinler tercih ediyoruz ama çocukların bizleri tercih hakları yok maalesef. Öyle bir seçim şansları yok. Bizim kurduğumuz aile düzeninin içine doğuyorlar, dolayısıyla en öncelikli ihtiyaç çocukların duygusal ihtiyaçları olmalıdır. Eğer mutlu bir eş olunamıyorsa mutlu ebeveynler olarak kalabilmek için ilişkin bittiği noktada birer yetişkin gibi davranabilmeliyiz. Yani önce işlevsel ve doğru çözüm yollarını arşınlamalı ama olmuyorsa da yine bir yetişkine yakışır şekilde ilişkiyi sonlandırabilmeliyiz.

İlişkiler canlı varlıklardır. Birer ömrü vardır. Başlangıcında tıpkı bir bebeğe davrandığımız gibi şefkatle, sıcaklıkla büyütürüz. Ne kadar emek verirsek, çaba harcarsak o kadar büyütürüz ilişkiyi. Zaman içinde farklı formlara girer, tıpkı çocukluktan ergenliğe oradan da yetişkinliğe geçtiğimiz gibi. Kimi ilişkilerin ömrü 3 aydır, kimilerinin ki 50 yıldır. Bu, ilişkiyi kiminle ve ne şekilde büyüttüğünüze göre değişir elbette. Ama ölen bir ilişkiye de yıllarca suni teneffüs yapmaya gerek yoktur. Vedalaşıp usulca yasını da tutabilmeyi öğrenmemiz gerekir.

Haberin Devamı

Uzun ömürlü ilişkiler için huzur, güven ve sağlık diliyorum.

Yazarın Tüm Yazıları