Ağar-Bucak olayının diyalektik bir analizi!

Yavuz GÖKMEN
Haberin Devamı

Dün sabah kitaplığıma gittim ve en sevdiğim şiir kitaplarını okşadım. İçlerinden birkaç şiir okudum ve sonra onları tekrar özenle yerlerine koydum. Belki, bugünlerde şiirle uğraşmanın zamanı olmadığını düşünmüşümdür.

Belki de öncelikle Ağar-Bucak olayının üzerinde kafa patlatmak ve bunu bir ölçüde çözümledikten sonra, bir güzel şiir okumayı hak etmek bana daha yerinde bir yöntem gibi görünmüştü.

Susurluk olayının analizi şuydu: Devlet birtakım durumlarda yargısal infazlar yerine yargısız infazları bile isteye seçmiş ve bu kararlar, tek tek değil grup halinde verilmişti. Burada infaz edenler de, elbette ellerinde silah tutan insanlardı ve bu işlerde, devlet dışındaki bu tür adamlar kullanılmışlardı. Abdullah Çatlı da bunlardan biriydi.

Meselenin diyalektiğine baktığımızda buradaki çelişkiler yumağının oldukça karmaşık görünmesine karşın fevkalade basit olduğunu görürüz. Devlet bir şeyler yapmışsa, bunu iki açıdan götürmüş olmalıdır.

* * *

1- Devletin bizzat içinde olan birtakım görevliler, olayda karar ve emir vererek planlama yapan kişiler olarak görev almışlardır.

2- Devletin dışındaki birtakım kişiler de olaylarda tetikçi olarak görev almışlardır. Ne taraftan bakarsanız bakınız, bu ikilem birbiri olmadan yaşayamazdı. Yani emir veren ve planlayanlar olmadan tetikçiler çalışamazlar, tetikçiler olmadan da, karar ve emir vererek planlayanların plan ve emirleri işe yaramazdı.

Ancak bu çelişkide, planlayıp emir verenlerle tetikçilerin olmaması gerektiği kadar bütünleştikleri görülüyor. Sedat Bucak gibi bir milletvekilinin işin içine böylesi karışmış durumda görünmesi de, bu zatın aşiret reisi olmasıyla açıklanıyor. Ancak buradaki birtakım daha karmaşık düğümler, sadece tetik çekmeye değil, finansal çıkarlar sağlamaya da gelip dayanıyor. Bu finansal çıkarlar, arada büyük bir para paylaşımı kavgası yaratıyor. Devlet bahanesiyle para paylaşımı meselenin özünü oluşturuyor.

Bütün bunların da temelinde devletin kapalı kapılar arkasında kalması ve hesap vermezliğinin yattığı açıktır. Devlet demokratik olarak yapılanmadığı için, bu karanlık örtünün altında her türlü kara eyleme müsait durumdadır ve gerçeğin bir gün ortaya çıkacağı telaşına asla düşmemiştir.

* * *

Ne var ki gerçek artık ortaya çıkmakta, Türkiye'de çelişkiler yumağında sürekli bir devinim olmaktadır. Susurluk olayından beri süregelen örtbas etme sancılarının artık bir işe yaramayacağı ortaya çıkmış görünmektedir.

Temeldeki yargısız infazın namlusu bizzat devletin kendisine dönmüştür ve devlet artık değişerek kendisini arıtma çabasına girmiştir.

Devlet asla karışmaması gerekenlere karışmanın bedelini fena ödemiştir.

Devletin tüm kurumları bu olaya karışan herkesi cımbızla ayıklamak ve halkın önüne çıkarmak zorunda olduğunu artık biliyor. Susurluk enkazından yepyeni bir devlet doğmasının kaçınılmazlığını görüyorlar.

Mesele Ağar ve Bucak meselesi değil, karar veren, plan yapan, emir verenlerin tümümün meselesidir. Ve hiç kimse kendisini bu işten sıyıramaz.

Bu daha ilk adımdır ve arkası gümbür gümbür gelecektir.

Artık bir şiir okuyabilirim.

Yazarın Tüm Yazıları